rahattır, çok kendini kasacak bir egosu yoktur, giyim tarzı da rahattır, toplumun içine karışmak o kokuyu hissetmek, insanlar ile göz temasında olmak, toplumun gündemini yakalamak yaşadığı şehri hissetmek istiyordur, akbil sesi hoşuna gidiyordur, maceraperest ruha sahiptir,
afrikayı gezmeye gidecek bütçesi yoktur, yerine toplu taşımada o heyecanı ve duyguyu yaşar.
yeni insanlar la tanışır, flört için olanakları vardır, telefon ister telefon verir...
Geçen hafta bir düğüne tek gideceğim için ikinci kez metrobüse bindim ve
Avcılardan üsküdara 1 saatte gittim.fakirlik bu mu.
Istanbulda arabam var diye hava atan ağır kekodur.
mantıklı bir iş yapan insandır. tamam sıkış tepiş biniyordur tamam insani şartlarda yolculuk edemiyordur ama en azından onurludur vicdanı rahattır benzinin 6 liraya yol aldığı mtv'lerin kol gibi zamlarla arttığı bir ülkede enayi yerine konmadığı için.
Ülkedeki orta sınıf zenginlerin(orta sınıf olduklarının farkında değiller) yaşadığı lükse dayanarak başkalarını yaftalama şeklinden öte bir şey değildir. Yaşadıkları kapalı ortamı, akşamları pahalı mekanlarda karı koca avında olmayı kültürel bir zenginlik sayan insanların 30 yaşında erişkin bir bireyin neden araç kullanmadığını sorgulamasına hacet yoktur. Beyninde birkaç hücre daha çalışmasındır.
Büyükşehirlerde yol kenarlarının ücretlik otoparka dönüşmesiyle bunların oranı çok arttı. insanlara sadece park yerine vereceği parayı toplu taşımaya vermek daha mantıklı geliyor.
Becerisizlik değildir. Kendi araban olsa her gün trafiğe takılarak gelmen lazım ve araba ve vergi fiyatları tarihinin en pahalısı bu aralar. insanlar ne yapsın?
burada herkes trene biner. seve seve , eşşekler gibi biner hem de. çünkü arabayla şuradan şuraya gittin mi, adamın münasip bi yerinden kan alır gibi "park parası" alırlar. verdiğin park paraları da hesap edilirse, trenle gitmek çok daha ucuza gelir.
bi de şansın yaver gitmez de kötü bi yere park edersen falan, o güzeller güzeli arabanı çekerler, 500 - 600 euro paranı alırlar. bi günde , bir anda bayılmak zorunda olduğun o parayla bir yıl - yani 365 gün - paşalar gibi trenle, otobüsle, tramvayla seyahat edersin.
herkes bilir. berlin´de, köln´de , stuttgart´da hadi almanyayı geçelim bütün büyük avrupa şehirlerinde metroyla gideceğin yere arabayla gideceğinden daha hızlı gidersin.
mesela paris´te. paris´e gittin mi, allah´ın emridir, biraz dışarı taraflarda arabayı parkeder, yapacağin her işi metroyla halledersin. yoksa paris´te arabayı çektirirsen falan, adama resmen ebesininkini gösteriyolar.
bi defa çektirirsin arabayı sonra tıpış tıpış "toplu taşıma aracına" talim edersin. bu böyledir. bunu adama s.ke s.ke öğretirler, sen de eşşek diilsen öğrenirsin.
herkes kullanır toplu taşıma aracını. öyle siemens´in böyyük müdürü, hani her gittiği yere helikopterle giden birisi falan diilsen, toplu taşıma aracını kullanırsın.
toplu taşıma araçlarını "sadece liseliler binsin" diye icat etmediklerini harikulade bir şekilde anlarsın.
afedersiniz ama kızı arabayla tavlayacağını düşünen zihniyeti s.keyim. o arabaya kanacak kızdaki beyni de ..... şimdi diyebilirsiniz bu yazar 30 yaşında ondan böyle diyor ama otuzuma daha çok var.
zeki insandır arkadaş. adam ne benzin parası,ne değnekçi ispark parası verir. park etmenin stresiylede işi olmaz. akbiliyle arkadaş, çevreyle dosttur. bravo denir böylesine.