sadece otuz lira için konservedeki sardalya balığı rolünü üstlenmektir. o müthiş ter kokusuna dakikalarca katlanmaktır. halbuki taksi diye bir icat vardır, maksimum otuz lira verip mis gibi rahatça evinize götürür o icat sizi.
30 lira taksiye vermektense 1.50 liralık otobüse binmek ve gittiğin yerde 10liralık sinema+10liralık yemek yemek dönüş için de aynı cefayı çekip 1.5liralık otobüse binmek. toplam gider 23lira hala elde var 7. bi taksi parasına neleri başarmak!
aradaki farkı anlayabilmek için ikdisat okumaya gerek olmadığını düşünüyorum.
30 lirayı geçtim, 1.5 lira vermemek için Ankara GaziOsmanpaşa `dan Tandoğana kadar da yürümüşlüğüm vardır.
bindiğin otobüse 60 70 lira verip bütün koltuklar için bilet almak daha iyimiş öyle duydum. ama ilk duraktan binmeli, bienenleri indirmekle falan uğraşmak zor hacı pis pis kokar şimdi onlar di mi...
bu kişinin gideceği muhit ve cebindeki parayla ilgili bi durumdur. şimdi ben göztepeden çekmeköye giderken bu sıcakta otobüslerde akşam trafiği ile uğraşmak istemediğimden tercih edebilirim, ayrıca uzak da zaten. ama cebindeki 30 tl ile haftalık market alışverişini ancak yapan bi adama da bunu söylersen adam seni domaltır siker, üstüne para da vermez. elitlik de bir yere kadar.
asgari ücretle geçinmeye çalışıp günde 30 liradan az kazanan ülkemin çalışanlarının birçoğunun gerçekleştirdiği eylem. haklıdırlar en nihayetinde. adam kazandığından fazalasını nasıl yapsın da işe gidip gelmek için versin. olağan bir durumdur yani.
her gün 30 lira verildiği takdirde ayda 900 lira eder. ülkenin en güzel evlerinden birinde aylık kira parasıdır bu da. gayet de verilmeyebilir bu para ve belediye otobüsüne gayet tabi binilebilir.
doğal olanıda budur. zaten, bazı istisnalar bu durumun dışında olabilir. kız arkadaşını evine taksiyle götürmek/yollamak, çok yorgun olduğunu hissetmek, yaşlı birisiyle yola gidecek olmak.(anne, baba, dede, nine vb.)