30 Ağustos zaferi, Türk milletinin asla esir edilemeyeceğini; semaları süsleyen Türk Bayrağı’nı gönderden indirilemeyeceğini ve gök kubbeyi çınlatan ezan seslerinin dindirilemeyeceğini bütün dünyaya ilan eden kutsal bir zaferdir. Bu zafer, namusumuzu ve mukaddes değerlerimizi düşman saldırısından kurtarmakla kalmamış; aynı zamanda esaret altında bulunan diğer Müslüman milletlere de ilham kaynağı olmuştur.
30 Ağustos’un gerçek anlamını ve önemini Büyük Zafer’in ikinci yıl dönümünde (30Ağustos 1924) Dumlupınar’ın Çal tepesinde yapılan törende Atatürk’ün verdiği söylevde görürüz: “… Hiç şüphe etmemelidir ki, yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyetin temeli burada tarsin olundu (kuvvetlendirildi), hayat-ı ebediyesi (ebedî hayatı) burada tetviç olundu (taçlandırıldı). Bu sahada akan Türk kanları, bu semada pervaz eden (uçan) şehit ruhları devlet ve cumhuriyetimizin ebedî muhafızlarıdır.”
Ecdadımız; yokluklar içinde ve en ağır şartlar altında, yedi düvele karşı, tarihte benzeri görülmemiş bir destan yazmıştır.
çanakkaleyi 13-15 yaşındaki lise talebeleriyle kazandık. 30 ağustosu varımızla yoğumuzla her şeyimizle kazandık. iyi ki vardılar. sayelerinde yaşıyoruz bugünleri. Şehidler ölmez, Var olsunlar, selam olsun hepsine. ruhları şad olsun. Ya devlet başa, ya kuzgun leşe...
Başta ulu önder Mustafa Kemalimizin, silah arkadaşlarının (ismet inönü- Fevzi Çakmak ,bütün askerciklerimizin ruhu şad olsun. Ne mutlu Atatürkçüyüm deyip, Atatürkün yolundan gidene. Olmasaydınız olmazdık.