şimdi arkanıza yaslanıp bir düşünün. ülkemizde zaten azıcık siyasi damarı olan çoğu kişi kendi gibi düşünmeyen grupların bokunda boğulmasını söylemiyor mu sizce? illa "bokunda boğul" cümlesini kurmak gerekmiyor, her şeyiyle bokunda boğulmasını, ölmesini, acı çekmesini istiyor ve bunu gayet rahat ifade ediyor. mesela en son reina saldırısında bir sürü yaratık, yılbaşı kutlayanların bokunda boğulmasını istemişti zaten. barbaros şansal iyi demiş diye söylemiyorum ben bunları ama ben hiç sallamadım çünkü herkes birbirinden nefret ettiğini dile getiriyor. üstelik adamın bokunda boğul kısmına kadar olan cümleleri yanlış da değil bana göre.
ceza kanunlarının kişiden kişiye değişerek uygulandığını gösteren bir başka olay.
bazı yazarların anlamak istemediği, ısrarla da anlatamadığımız hususlar da var
güzel kardeşim, madem hukukçusun herkesin olması gereken hukuk' un ne olduğunu da az çok bildiğini unutmayacaksın. bizim vatandaşlarımız, dışarıda bir adam diğerine tokat attığında 'bak bu bir suçtur' demiyor. bunun yerine 'neden vurdu? kime vurdu?' gibi hukuktaki 'tahrik' nedenleri ile ilgileniyor. olay kendi kafasındaki değer yargılarına, hukuk tanımayan ilkel benliğine uygun olduğuna,ve bu düşüncesinin toplumun önemli kesimince desteklendiğine emin oluyorsa 'az bile yapmış' diyor. ama o şahit olduğu davranışın suç olduğunu sen ben kadar biliyor emin ol. mesele 'neden o tokadı attı ve kime attı?' önemli olan sadece bu onun için.
hukukçu olarak bu başlıkta senin görevin sadece 'işte bak suçu budur, cezası budur. yasaya aykırı durum yok' deyip aradan sıvışmak değildir. bunun gibi yüzlerce, binlerce hukuksuzluğun neden cezasız kaldığını, hukukun bireyden bireye değişmesinin büyük facialara yol açacağını, insanların siyasi, dini görüşleri doğrultusunda özel yaşamlarının düzenlenmek zorunda kalmasının bu ülkede sıkça görülerek kanıksanır hale gelmesinin felaketlerini ve en önemlisi devlet denen tüzel kişiliğin bu hususta elindeki kamu gücünü, bir takım kesimlerin sayısal çoğunluğu fazla diye, adil olmayan şekilde kullanmasının nelere yol açabileceğini izah edip, eleştirip, anlatmaktır.
örneğin senin evine giren hırsıza 3 ay hapis verilip, benim evime giren hırsıza 2 yıl hapis verilip, en üstteki komşunun evine giren hırsıza para cezası veriliyorsa bir sıkıntı var demektir.
bu durum, hatadan ziyade başı boşluğa dalalet ediyorsa, anayasada belirtilen temel hak ve hürriyetlerden tut genel ve özel kanunlarla koruma altına alınan hak ve özgürlükler kişiden kişiye değişip, siyasi, dini, temsil ettiği topluluğun gücüne göre veya şahsın kimliğine göre şekillenmeye başlamışsa, devletin bu hak ve özgürlükleri korurken izlediği yol açıkça tarafsız değilse barbaros olayındaki gibi bir somut olaya uyan kanun maddelerinin uygulanmasının teknik analizini değil, benzer hatta daha vahim olaylarda bu maddenin neden uygulanmadığını düşüneceksin. yoksa barbaros' un işlediği suçun niteliği az çok biliniyor. insanların eleştirdiği nokta; bundan daha beter suçları işleyenlere bırak yargılanmayı hiç bir işlem dahi yapılmaması, tepki gösterilmemesidir.
senin yaptığın şey, burada hukukun şeklen uygulanmasına örnek vermek ise, 'ballıbadem sokaktaki hırsıza verilen cezadaki indirim sebeplerinin nedenleri' diye başlık açarsın. herkes faydalanır mesela.
ama ülkede yılbaşı kutlamalarında bunca tahrike, hakarete rağmen hiç bir yasal işlem yapılmayıp, kutlama yapan masum insanların da taranarak ölmesinin akabinde bir sarhoşun 'bokunda boğul türkiye' diyerek ülkedeki bu olağanüstü olumsuz durumlara tepki vermesinin ölüm-kalım meselesi olarak lanse edilmesinin arkasındaki hukuki çelişkiyi, kamuoyundaki tepkilerdeki orantısızlığı, daha beter insanlara bu tepkinin verilmediğini görmezden gelmen, kanunun alenen herkese göre değişik işlediğini gördüğün halde bu duruma sessiz kalman hukukçu olarak ayıptır.
bir zamanlar "halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama" suçundan içeri alınan ve 4 ay pınarhisar cezaevinde haksızca yatan birinin cumhurbaşkanı olduğu bir ülkede, barbaros şansal'a verilen bu ceza manidardır.
kişilik olarak sevmediğim biridir, yaptığı konuşmayı da izledim evet, özellikle benim gibi seküler yaşam tarzını benimsemiş ve en azından yılbaşını huzurlu geçirmek için çabalayan kişilere alenen aşağılama içermekteydi.
fakat sonrasında olanlar öylesine korkunçtu ki (bkz: reina faciası) bu manasız şahsın videosunu unuttum bile. kale bile alınmaması gerektiğini düşünmekteydim hatırlayınca da. ama öyle olmadı. her ne hikmetse kale de alındı hatta bu gereksiz şahsiyet uçaktan inerken etrafındaki karakteri bozuk bir güruh tarafından insanlık onuruna yakışmayacak şekilde linç edildi. yine insanlık adına utanan ben oldum. bizler olduk.
bak yiğidim ben burada hiçbir tarafın avukatlığını yapmıyorum. sadece somut olay üzerinden yorum yaptım. yarın başka bir zümre için yine aynı değer yargılarımla hareket edeceğim ve inan bana hiçbir tarafın sempatizanı değilim. hayalini kurduğun demişsin ama yanılıyorsun azizim zaten bu mesleğin içindeyim. atatürk'ten dem vurmuşsun bazı linkler vermişsin eyvallah. 5186 sayılı 1951 tarihli atatürk'ü koruma kanunu kapsamında bu senin dediklerinde yargılanmalıdır. yalnız şunu unutmayasın ki ilgili kanun da ifade özgürlüğünü kısıtlamaktadır. hukuk benim için şu veya bunun için değil herkes için geçerlidir.
bazı yazarların hukuk gibi ciddi alanlara girerek 'insin hikliri sizlişmisi 10 m f 2 sinirlimilir gitirmiştir ifidi izgirliğini tiiim mi?' şeklinde hayal ettikleri mesleğin üstadı gibi entry girmelerine de vesile olmuş olaydır. ama gel de gülme bunlara. sonra çomar diyince auww!!
ifade özgürlüğünün hukuksal değerlendirmesini türkiye' yi baz alarak burada yaparsam tek somut olayı örnek gösterip 'işte yazılı kanun burada, ne yazıyorsa o' şeklindeki şişmiş hindi kıvamını tüysüz tavuğa çevirebileceğimi iddia ediyorum.
şöyle ki; kanun önünde eşitlik ve adil yargılanmayla ilgili anayasa md 10 ve aih sözleşmesi 6. madde ihlallerini sayarsam ülkedeki başın döner, gider tom miks okursun yıl boyu yaşadığın şoku atlatmak için derim paşam.
eğer sen yılbaşında bildiri dağıtığ, kutlamayın lan yılbaşını bunlar kafirliktir diyen yüzlerce adama höt ! diyemiyorsan, ülkenin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanına alenen her ortamda küfür edilmesine seyirci kalıyorsan, bunları da o örneğini verdiğin yazılı kanunları tatbik ederek uygulamıyorsan, bana anlattığın hukuk dersi ediz hun' un filmindeki 'avukat murat' karakteri kadar inandırıcı olur.
sözlükteki über yazarlara göre ifade özgürlüğü " hakaret, aşağılamak, küfretmek, dalga geçmek hem de yaşadığı ülkenin vatandaşlarına.." hadi bu ermeni tohumu, siz nerenin tohumusunuz ? bu adamı ifade özgürlüğü diye savunun vatandaşlar, pardon hainler.
ifade özgürlüğününün ne olduğunu bilmeyen insanların ifade özgürlüğünden dem vurması ne kadar komik. ifade özgürlüğü, Avrupa insan hakları sözleşmesinde ve anayasamızda ayırtım yapmaksızın herkese tanınmıştır. ilgili sözleşmenin 10. m./2. f'nda ifade özgürlüğüne şu hududlar getirilmiştir.
"Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı şekil şartlarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir."
Yine aynı şekilde Avrupa insan hakları mahkemesinin Aksoy/Türkiye kararında belirttiği üzere özetle, anayasal bir hak olan ifade özgürlüğünün kamuya yönelik nefret söylemlerinden ari olması şartını aramaktadır.
Demem o ki Barbaros Şansal'ın söylemleri OHAL döneminde kamuya yönelik nefret ve kin içerikli söylemlerdir. Bundan mütevellit tutuklanması gayet yerindedir. Ricam da şudur ki bir şey yazıyorsanız dayanağını ve kaynağını oluşturun. Öyle klavyenin bir ucundan mesnetsiz söylemlerle yok ifade özgürlüğümüz şöyle alındı böyle alındı demekle olmuyor vesselam.
yılbaşı kutlamayın diye bildiriler dağıtan kara cübbelilerin, medya organlarında yılbaşı kutlayaranlara hitaben basın yoluyla 'kutlamayın son uyarı!' diyerek manşet atanların, ülkenin kurucusuna her gün sosyal medya başta olmak üzere söven tiplerin halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmediği ancak sarhoş bir eşcinselin 'bokunda boğul türkiye' demesinin halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği düşünülen ülkede yaşıyorum dedirten haberdir.
ulan onun tahriki ayrı bunun tahriki ayrı diye hukuk mu olur. hepsinin suçu aynı suçtur. o bildiri dağıtan sakallılar gibi yüzlercesine de 'siz burda ne yapıyorsunuz lan? gelin bakalım 50 kişi öldü yılbaşında, hele bir hesap verin' desenize.
Bu adamı halkı kin ve düşmanlığa tahrikten dolayı içeri almadılar. Hırsıza hırsız dediği için, insanları isyana sürükleyecek kıvılcımı ateşleyecek bir hareketinden korktukları için tutukladılar. Yine de ünlü tayfası yapılana sessiz kalmaz, bir şekilde destek olurlar.
Eğer gerçekten "halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama" suçu olsaydı dertleri, bugün toplamda 100 milyar dolarlık ihale verdikleri puştu alırlardı içeri. "Bu milletin amına koyacağız" diyen var ya, onu.
Herkes mayasının gereğini yapar ve bunun illaki bir müeyyidesi olacaktır. Attığı tweetler ile mezhep çatışmasının çığırtkanlığını yapan, paylaştığı videoda da nefret ve kin dolu söylemlerinden ötürü adalet yerini bulmuştur. Temennimiz hukukun önünde herkesin eşit olmasıdır. A kişisinden z kişisine kadar herkesin. He bu arada sakın ha salınmasın. Sonra malum doğru Almanya'ya.
hala şu adamı savunanlar var. hay ben sizin hümanistliğinize. bakın türk'e, türkiye'ye ve türkçe'ye hakaret etmek suçtur.
hem bokunda boğul türkiye ne demek bir açıklasanıza. bu adamlara sizin hümanizminiz veriyor bu cürreti. iyi akşamlar.
Ek: kardeş ülkeme laf eden babam da olsa eleştiririm. Vatanını severek onun kötü yanlarını düzeltmek icin eleştirmek ayrıdır. Direkt olarak hakaret etmek ayrıdır. Cezasını çekecek.