an itibari ile başlamıştır, lapa lapa mı derler nasıl derler öyle işte, abari demek istediğim olay, öğrencilik günlerimi hatırladım kar yağmaya başlayınca okullar hemen tatil olurdu, öğrencilik hayatımda eceviti çok severdim kıyamaz öğrencilere kar yağınca hemen tatil yapmayı düşünüyoruz derdi, ve okullar tatil olurdu, şimdi sadece camdan seyrediyorum kar yağaşını ecevitte öldü, okulda bitti, üniversite de deprem de olsa gitmez zorundasın okula, ecevit bile kurtaramaz galiba beni.*
sabah 09:45 kadıköy - beşiktaş vapurunun denizin ortasında arızalanması demektir. "kurtarmaya" gelecek olan vapura koyunlar gibi bindirilişimiz, sonra karavan gibi onu yanımızda taşımamız, kadıköy yönüne gerisin geri yaklaşmamız, sonra boş vapuru ekiplere teslim edişimiz demektir. anca beşiktaş yönüne harekete geçebilmemiz, ama inince de dolmuşa binemeyecek kadar gecikmiş olmamız demektir. işe taksiyle gitmeye çalışıp, kar yağdığı için taksicilere yalvarmak yakarmaktır.
senenin ve kış mevsiminin ilk karıdır. tabi daha önce yüksek kesimlere yağmış olabilir ondan emin değilim. ama genel şehir kısımı için ilk kardır, sevindirmiştir bazı insanları..
mevsim normallerinde yağan kardır... ayrıca; maslak civarında oturan varsan bana mesaj atsın böyle yağmaya devam ederse eve gidemeyeceğim kesin de... *
leventteki plazaların çift haneli katlarının birinden insan boyunun iki katı kadar pencereden elde sıcak çikolata ile izlenmeye doyulamayan kar yağışıdır.
ofistekilerin tamamı televizyonda şenliğe gitmiş, ofiste mevcut sorumlu olarak*sebahattin abi ile başbaşa kalıp bir yandan kahve içip bir yandan rapor yazarken karşılaşılan biraz abartan kar yağışıdır.
aslında en başta sabah kadıköy-beşiktaş vapurunda lise yıllarının fantezisini yapıp balkonda kıç donarak içilen sigara eşliğinde karşılaşılmıştır kendisiyle. ancak umursanmamıştır fazla, boğaza bakılmıştır; sigara daha sert içilmiştir, gülümsenmiştir, eskiden tanıdığınız insanlara havanın soğukluğuyla yüz verilmemiştir.
sonra gelirsiniz iş yerine, çıkarsınız yukarı kar bir aralığına durmuşken. bir süre ofistekilerle ilgilenirsiniz, hepsine "öle olsun böle olsun, nerval olarak sert ve ters bi adamım" diye çağırmanızdan sonra ofiste tek başınıza kaldığınızda; selahattin abi kahvenizi getirir ve o sevecen ve canayakın sesiyle size gülümseyerek söyler "kar bastırdı".
o sıra dışarı bakarsınız, ve gün boyunca yetiştirmeniz gerek 50-60 sayfalık rapor uçmuş gitmiştir gözlerinizden. alırsınız kahvenizi elinize, kişiliğiniz tamamen değişerek selahattin abi'nin yanına gider 17. kattan dışarı bakarsınız.
karın yağması o kadar güzel ve romantiktir ki, ulan siktiret selo abiyi; yanımdan bundan 2 önceki eski sevgilim olsaydı yanımda aşk bir daha başlardı dersiniz.
aradan 15 dakka geçer... raporu bitirmem lazım diye dönersiniz, selo abi gülümser ve pencereden dışarı bakar; 3'de 1 maaşımı alan adam benden daha mutlu, daha huzurlu ve hayatın tadına benden daha fazla varmaktadır.