Bende ilk okula gidiyordum o sıralar ama izlemiştim tüm dünya kupasını. Çok iyi ve gönülden oynamıştık be. Hatırlıyorum milli takım yenmek içn çıkmıştı maça. Ama karşımızda çok iyi belkide tarihin en güçlü milli takımı olan 2002 brezilya vardı. Ronaldo rivaldo ronaldinho emerson cafu.. başaramamıştık belki ama o kupada bizim kadar zorlayanda olmamıştı brezilyayı.
Arkadaşımla altılı ganyancıda izlediğim maçtır. Hasan Şaşlı, ilhan Mansızlı, Ümit Davalalı efsane kadromuzun gücünün zirvesinde olduğu günlerdi. Tam 19 yıl olmuş. Zaman ne kadar çabuk geçiyor.
8. Sınıfa gidiyordum devamsızlıklar almış başını gitmişti güvercin uçurmaktan.
Ama dünya kupası bu boru mu hemen okuldan kaçıp bilardo salonunda yerimi almıştım.
Hayatımda ilk ve son kez bilardo masasına ayakkabı ile çıktım çünkü hasan gol atmıştı.
Bilardocu bile fark etmedi o hengamede masa üstünde tepindiği mi yoksa kötü şeyler olabilirdi.
hey gidi günler.
daha yeni baba olmuştum.
oğlum 1 yaşını doldurmamıştı henüz.
maç öğlen saatlerine denk geliyordu.
yazlıktaydık, harika bir yaz günüydü. dünya kupası nedir, katılmak nasıl bir şeydir bilmiyorduk.
sırf biz değil bizden önceki kuşaklar, babalarımız, dayılarımız, amcalarimız da bilmiyordu.
en son 1954 yılında katılmıştık bu organizasyona, sonra da bir daha hiç katılamamıştık.
1996'da ingiltere'de düzenlenen avrupa futbol şampiyonasına katılmıştık, ama ilk maçta akp milletvekili alpay özalan, hırvat forvet vlaoviç'i düşürmeyip gol yememize sebep olunca, ardından da sırasıyla portekiz ve danimarka'ya da yenilmiş tek bir gol atamadan daha grup aşamalarında turnuvaya veda etmiştik.
eski türkiye'de zaten en büyük zenginliğimiz umuttu...
herkesin bir umudu, hayalleri vardı. şimdi umut etme, hayal kurma gibi şeyler bile elinden alındı halkımızın...
neyse, işte o hepimizde olan umut yüzünden o gün türkiye'de sabah erkenden kalkılmış, ay yıldızlı formalar giyilmişti.
biz de komşularla toplandık, çamlık denilen bir kafe var, oraya gittik.
beklendiği gibi maça brezilya hızlı başladı.
ronaldo, rivaldo kalemize geliyor, bizim de yüreğimiz ağzımıza geliyordu her seferinde.
derken biz dengeyi kurduk iyi mi?
2-3 atak yaptık peşpeşe marcos'un koruduğu kaleye.
ama bu ataklardan belliydi ki topçularımız karşısındaki rakip brezilya olduğu için bir acayip ruh halindeydiler.
sonra ronaldo bir orta yaptı, rivaldo altıpas üzerinden kafayı vurdu.
ama kalede rüştü vardı.
rüştü inanılmaz bir kurtarış yapmış, adeta fitili ateşlemişti.
ardından rivaldo ceza sahası dışından yokladı. yine rüştü çıkardı.
sonra bir frikik, bu kez roberto carlos vurdu, yine rüştü kurtardı...
brezilya her yolu deniyordu gol atmak için, rüştü ise dünya devine meydan okuyordu.
tabi bizim çocuklar da rüştü'nün bu gayretini boşa çıkarmak istemiyorlardı.
ilk yarı bitmek üzereydi, dünyanın 1 numarası brezilya'dan gol yememiştik.
dakika 45 +2 bir 30 saniye daha dayansak soyunma odasına 0-0 ile gideceğiz diye düşünüyorduk.
derken brezilya juninho ile kendi yarı sahasından çıkmak üzereyken, emre bir pres yaptı ve topu tugay'a kazandırdı.
tugay tek pasla topu yıldıray baştürk'e verdi, yıldıray topu alır almaz kendisine baskı yapan juninho'yu şık bir şekilde geçti ve yarım saniyeliğine kafasını kaldırıp sola baktı, brezilya ceza sahasının sol yanında kafası pırıl pırıl parlayan hasan şaş'ı gördü ve hiç düşünmeden müthiş bir pasla topu hasan şaş ile buluşturdu.
hasan şaş çaprazda marcos ile karşı karşıya kalmıştı, yerde bir kez seken topa allah ne verdiyse yapıştırdı.
top brezilya kalesinin sağ üstüne doğru yapışmış ve fileleri havalandırmıştı.
ben o güne kadar filelerin hiç bu kadar güzel havalandığını görmemiştim...
ulsan'daki munsu stadı yıkılıyordu, binlerce kilometre uzaklıkta türkiye'de yer yerinden oynuyordu.
hakkari'den edirne'ye, sinop'tan mersin'e kadar tüm türkiye çıldırmıştı adeta...
48 yıl aradan sonra dünya kupasındaydık.
rakip brezilya'ydı ve 45 +2'de 1-0 öne geçmiştik.
bu inanılmaz bir şeydi...
ve düdük çaldı devre arası oldu.
65 milyon türk olarak hayatımızın en mutlu, en keyifli 15 dakikasını geçirecektik devre arasında...
ikinci yarı başlamıştı, brezilya ölümüne geliyordu, ronaldo'nun bir şutuna bülent çanakkale geçilmez diyerek karşı koymuş, golü önlemişti.
ama sonraki dakikalarda rivaldo'nun soldan yaptığı ortaya ronaldo'nun dokunmasına mani olamadık ve golü yedik. 1-1 olmuştu...olsundu...
golü bulan brezilya daha iştahlı saldırıyordu şimdi, ronaldo'nun bir plasesini rüştü harika bir planjonla çıkarmış, derin bir nefes aldırmıştı.
yalnız bir sorun vardı, ronaldo tehlikesini savuşturuyoruz, ardından rivaldo ile geliyorlar, hadi onu atlatıyoruz roberto carlosla geliyorlardı.
adamlarda cephane boldu...
dakika 87 olmuştu...bir puan da iyiydi başlangıç için.
derken 96'da vlaoviç'i düşürmeyen akp milletvekili alpay özalan sahneye çıktı luizao'yu düşürdü, poizsyon ceza sahası içi mi dışı mı diye düşünürken, hakem alpay'a kırmızı kartı verdi ve aleyhimize penaltı çaldı.
penaltıyı kullanan rivaldo topu filelerle buluşturdu. 2-1 mağluptuk artık...
beraberliği yakalamak için bu kez biz saldırmaya başlamıştık, ilhan mansız oyuna dahil olmuştu ve 89. dakikada sağ kanatta topla buluşup roberto carlos'a öyle bir çalım attı ki, roberto carlos'un ya futbol hayatı bitecek ya da ilhan'ı faul ile durduracaktı. https://streamable.com/8icrgj
son düdük ile birlikte yenilmiştik ama mutluyduk, gururluyduk...
o maç yaptıklarımız, sergilediğimiz mücadele, gelecek maçlar için umut olmuştu.
ve başı dik bir şekilde mağlup olarak başladığımız turnuvayı 3. olarak tamamladık.
başımız dikti, zira sahada 65 milyon için mücadele eden her bir futbolcumuz sahaya ruhunu koymuştu.
3 haziran 2002 biz eski türkiyeliler için mağlup olup gururlandığımız bir gündü.
hiç unutmadık, unutmayacağız...
Hakem faciası sebebiyle 2-1 yeniliğimiz maç.
Ceza sahasının 1.5 metre dışında olan pozisyona penaltı vermişti totoş hakem.
Rivaldo'nun da korner bayrağında yapıkları ise, 7 falda oscara aday mega bir oç'luktu.
fark yiyeceğiz diye korktuğumuz, ilk yarı 0-0 berabere bitecek diye sevindiğimiz anda yıldıray'ın pasında hasan şaş'ın o vuruşu ile şok geçirdiğimiz maçtır.
hasan bile gole sevinemedi şaşkınlıktan. ulan 50 sene sonra dünya kupasına katıyorsun, brezilya'ya gol atıp öne geçiyorsun. boru mu ?
Lise 1 deyim. O sene maç saat 13:00 te benim o gün tarih sınavım var. Tarih dersi ise saat 14:00 te. Neyse efendim ben bilerek gitmedim okula o gün. Hasan Şaş ın golünü de orospu evladı rivaldo yu da daha bu günkü gibi hatırlıyorum. Neyse ağlayarak evden çıkıp okula gidiyorum. Okul kaynamış zaten kimse ders yapmamış hatta kantine müdür 120 ekran bir tv kurdurmuş herkes izlesin diye. Şimdi daha iyi anlıyorum aradan 16 sene geçti ve aramızda dünya kupasını tadamamış bir nesil var. Tarih sınavını ise kaltak karı ilk derste bir hoca ile anlaşarak yapmış sınavdan sıfır aldım ilk sınav ise 80 Di. Yalvar yakar 2 düşürdük. Değdi mi. 32 yaşındayım. Tek kelime ile değdi.
evdeyim. komşu oğlu ve yakın arkadaşım faruk da bizde. henüz 3 e falan gidiyorum. neyse yemek yiyip okula gideceğiz. yemek sırasında maç yayını başladı. istiklal marşı okunurken ciddi ciddi ayakta okuyacak kadar heyecan vardı üstümüzde. maç başladı ama malum.. okul. dışarı çıktık faruk la. sokağın başında bir kahve vardı. hala da var. oradan geçerken goooool sesini duyduk. hemen içeri girip baktık. hasan şaş golün adı.. o sevinçle okula goool diye bağıra bağıra gittik. teneffüslerde falan merak halindeyiz. maç ne oldu diye. hocalar derse gelmez, öğretmenler odasında maçı izliyordu. tek bizim hoca hariç o da bayan diye heralde.
izin verd gittik öğrenmeye maçın sonucunu. nsıl gittiğini. sonuç yenilgiydi. ama takımın iyi futbolu da unutulmuyordu ekleniyordu sona. brezilya bu. başka takımları ezer geçeriz deniyordu. öyle de oldu. tabi maçtan şu görüntü, brezilya takımını, ülkemizin maça nasıl hazırlandığını ve nasıl bir top çalma hırsı ve heyecanında olduğunun bir kanıtı. güldürdü ama tüm bu anıları da hatırlattı vesselam.
lisedeyken sınıfta hocalarla beraber izlediğim dünya kupası maçı. o zaman kazanamamıştık ama bugün belçika maçını kazanırsak avrupa şampiyonasına gitme yolunda önemli bir avantaj elde ederiz.
kim young joo isimli hakemin basiretsiz yönetimi ile brezilya'ya hediye ettiği maçtır. ilk golü attığımızda yeri göğü inletmiştim. böyle bir sevinç olamaz...
maç günü fizik sınavı koyan hocamı ayrıca anıyorum. tabi ki fizik'ten kaldık.