beni stalin yarattı diyerek ne olduğunu belli etmiştir.
inancından sana ne diyenler olacaktır. kendilerine stalinin türklere neler yaptığını araştırmalarını öneririm. stalin, 425 bin türkü hayvan vagonlarına doldurup onları haftalarca aç, susuz ve havasız bırakarak sibiryanın buzlarında ölüme terk etmiştir. onunla da kalmayıp kırım ve özbek türklerini birbirine kırdırmaya çalışmıştır. stalinin öldüğü akşam nazım hikmedof denen polonya yahudisi, budapeşte radyosundan staline şiirler ve ağıtlar okumuştur.
ayrıca kurtuluş savaşında atalarımız genç-yaşlı, kadın-çocuk demeden cepheye koşarken, nazım hikmedofun yaşı 20 civarındaydı. fakat o, düşmanla mücadele etmek yerine koşa koşa sscb devrimini kutlamaya gitmiştir.
düzeltme: bilgiye karşı kalkan oluşturan gurur, gurur değildir*. varsa bir bildiğiniz, oturup konuşalım.
bir kırmızı gül dalı egilmiş üstüne
bir kırmızı gül dalı şimdi uzakta
okşar yanan alnını nazim ustanın diye diye tam 47 yıl geçtiğini gösteren tarihtir.
binlerce sanat eseri ve halkçı duruşuyla türkiyede sanatı gelişmesine- her dalıyla - öncü olmuş futurist dünya şairi ... memleketinden kovulduğu için rusyaya gittiği dönemde tanıştığı mayakovski'den çok etkilenmiştir.bir TKP üyesi ve sosyalist kimliğiyle yaşamıştır..
çok yorgunum beni bekleme kaptan,
seyir defterini başkası yazsın.
kubbeli, çınarlı, mavi bir liman
beni o limana çıkaramazsın!
not: üstad doğru söylemiş, hasret gittiği mavi limana hala çıkaramadı nice kaptanlar onu!
yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,
ölürsem kurtuluştan önce yani,
alıp götürün
anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni.
hasan beyin vurdurduğu
ırgat osman yatsın bir yanımda
ve çavdarın dibinde toprağa çocuklayıp
kırkı çıkmadan ölen şehit ayşe öbür yanımda.
traktörlerle türküler geçsin altbaşından mezarlığın,
seher aydınlığında taze insan, yanık benzin kokusu,
tarlalar orta malı, kanallarda su,
ne kuraklık, ne candarma korkusu.
biz bu türküleri elbette işitecek değiliz,
toprağın altında yatar upuzun,
çürür kara dallar gibi ölüler,
toprağın altında sağır, kör, dilsiz.
ama bu türküleri söylemişim ben
daha onlar düzülmeden,
duymuşum yanık benzin kokusunu
traktörlerin resmi bile çizilmeden.
benim sessiz komşulara gelince,
şehit ayşe'yle ırgat osman
çektiler büyük hasreti sağlıklarında
belki de farkında bile olmadan.
yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
- öyle gibi de görünüyor -
anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani...
"yıllar var ter içinde taşıdım ben bu yükü, bıraktım acının alkışlarına 3 haziran 63 ü". büyük ustanın ölümünün 44. yılında bu entryi girmeyi kendime bir borç bilirim.