3 büyük takım taraftarlarının sosyal sınıfları

    3.
  1. galatasaray benim, fener rakibimin, beşiktaş ise alelade birilerinin takımıdır.
    27 ...
  2. 1.
  3. 3 büyüklerin taraftarlarının sosyal sınıflandırmasıdır.

    ünlü akademisyen kurthan fişek'e göre, galatasaray avrupalılaşmış aristokrasinin, fenerbahçe burjuvazinin, beşiktaş ise işçi sınıfının takımıdır.

    edit: yazım.
    12 ...
  4. 8.
  5. annem galatasaraylı, babam fenerbahçeli, ablam beşiktaşlı.

    ne annem burjuva sınıfından, ne babam mafya ne de ablam işçi.
    10 ...
  6. 33.
  7. türkiye'deki taraftarlık durumu, avrupa'dakine benzemez. avrupa'da gördüğü her şeyi, türkiye'ye uyarlama eğilimindeki "şabloncu" kafanın bunu anlaması lazım artık.

    türkiye'de taraftar olmanın sadece üç kriteri vardır.

    1. coğrafya
    2. eş dost
    3. kişisel

    buna göre de; beşiktaş'ın ana taraftar kütlesi, haliyle beşiktaş semtindedir. fener'in ana taraftar kütlesi de anadolu yakasındadır. galatasaray'ın böyle bir coğrafi konumlanması yok. örneğin kadıköy'de oturanların %90'ı fenerliyse, beyoğlu'nda oturanların %90'ı galatasaraylı değil. türkiye'de %90'ı galatasaraylı olan bir yerleşim birimi olduğunu sanmam. olsa da küçük bir köy falandır.

    bu çevre dışında kalan taraftarların mevzilenmesi tamamen kişisel kaynaklıdır. devamında da eş dost muhabbeti gelir. örneğin ben ilkokula başlamadan beşiktaşlıydım. mahalle maçı yaparken büyükler beni beşiktaş takımına koymuşlardı. o günden sonra "beşiktaşlıyım" dedi. ilkokul 1. veya 2. sınıfta aile-akraba çevresindeki galatasaraylıların arasında yalnız kaldığım, onlar sürekli avrupa'da başarılı olurken (89'daki yarı final zamanları), beşiktaş'ın sürekli babayı almasının da katkısıyla; "ben beşiktaşlı değilim arkadaş, vazgeçtim, galatasaraylıyım" deyip sanırım 8 yaşında bonservisimle birlikte galatasaray'a geçtim. çoğumuzun takım tutma hikayesi de böyledir.

    peki türkiye'deki taraftar ayrışmasının, avrupadaki gibi değil de apolitik şekillenmesi neden? buna bir çok entel-dantel arkadaş; "türkiye'de sporun bir apolitikleşme aracı olarak kullanılması" şeklinde yanıtlar veriyor. yani futbol, bir apolitikleştirme aracı olarak kullanıldığı için, taraftarların "siyasileşmemesi" için böyle bir durumun ortaya çıkarıldığını düşünüyorlar.

    halbuki tam tersidir. avrupa'da futbol, politikleşen taraftarın "gazını almak" için kullanılmıştır. örneğin ispanya'da, iç savaşın ardından yenilen azınlıklar, işçiler ve solcular futbola kanalize edilmiş, futboldaki başarılarla "intikam" duygusu yaşamaları sağlanmıştır. real madrid, kralın kulübü de olmasının etkisiyle franco diktasının "temsilcisi" olarak görülmüş; karşısında katalanlar barcelona'yı, solcular atletico madrid'i desteklemişlerdir.

    türkiye'de ise, hem siyaset, hem futbol sürekli avrupa'nın gerisinden gider. bizde kitlelerin siyasallaşması; 50'li yıllara rastlar. o günlerdeyse futbol, halkın hayatında bugünkü kadar önemli bir yer tutmaz. politikleşen kitlelerin "gazını alma" gücüne sahip değildir. yeni yeni emeklemekte, yeni profesyonelleşmektedir. 50'lerde başlayan halkın hızla siyallaşmasının hızına yetişemez futbol. 80'lere kadar da durduralamaz halkın siyasete "müdahelesi". 80'de ise yapılan "ezme" çalışmasında konsept olarak "amerikan konsepti" seçilmiştir. bu da halkın direkt olarak "apolitikleştirilmesi" üzerine kuruludur. amerika'da halk yığınları siyasi konularda "edilgen" tutulur. arada sırada, önemsiz konularda onlara fikirleri sorularak gazları alınır. "yönetime müdahele ediyoruz" hissi uyandırılır. diğer konularda, fazla "siyasileşmeleri" istenmez. türkiye'deki 80 sonrası sistem de budur. futbol, televizyon, eğitim, iş yaşamı ve benzeri bütün araçlar, halkın "siyasetten uzak durması" şeklinde gelişir, geliştirilir.

    avrupa'da ise halk, ortaçağ'ın bitiminden bu yana zaten siyasidir. siyasete müdahale eden, gerekirse olayı "isyana" kadar götüren bir gelenek vardır avrupa'da. onları "siyasetten uzak tutmak" pek mümkün değildir. ancak arada sırada, mevzuyu "büyütmemeleri" için gazlarını alacak araçlar gerekmiştir. futbol da bunlardan biridir.

    bu yüzden bizim memlekette futbola, avrupa'dan bakıldığı gibi bakılmaz. ispanya'da r. madrid sağcıların, barcelona solcuların takımı olabilir. italya'da lazio sağcıların, roma solcuların takımı olabilir. vs. ama türkiye'de taraftar profili böyle şekillenmez. avrupa'daki de geçmişte kalmıştır zaten. futbol avrupa'da, bir "gaz alma şekli" olarak, kitlelerin çok "siyasallaştığı" zamanlarda kullanılmıştır. şimdi böyle bir durum yok. real madrid taraftarı ne kadar sağcı varsa, barcelona'da da aşağı yukarı o kadar vardır. ülkedeki iç savaş döneminden kalma bir sınıflandırmadır bu.
    4 ...
  8. 7.
  9. Türkiye'de sınıf mı var ki taraftarların da sınıfları olsun.
    5 ...
  10. 27.
  11. Beşiktaş halkın fenerbahçe aziz'in takımıdır diyeni fenerbahçe'yi tutan halk siksin diyerek kendilerini kendilerine yalanlatabileceğim saçmalıktır. Yer mi lan 25 milyonun altına yatmak?
    3 ...
  12. 10.
  13. kurthan fişek ne menem bir toplum bilimciymişki beni tuttuğum takımla kategorize ediyor.

    aziz yıldırım zengin para babası, yıldırım demirören holding sahibi, adnan polat holding sahibi.

    ben işçiyim ve burjuvazi ve aristokrasi karşıtıyım. hangi takımı tutacağıma senmi karar vereceksin densiz ?

    daha ağır şeyler yazardım ama yazamıyorum..
    2 ...
  14. 32.
  15. saçma bir sınıflanmadır, yoktur böyle bi sınıflandırma.
    2 arkadaşım var ikizler, düşünün aynı anne babanın çocukları, aynı evde, aynı çevrede yetişmiş, lisede, üniversitede aynı bölümdeler, dini inanışları, siyasi görüşleri aynı, her bokları aynı, ama birisinin galatasaray kombinesi diğerinin fenerbahçe kombinesi var. neyin sınıflandırmasını yapıyorsunuz? iskoçya ya da ispanya değil burası.
    2 ...
  16. 15.
  17. fenerbahçe yi burjuva, kendilerini halk olarak görenlere nazım dan gelsin:

    "fener'e kanımın kaynamaya başlaması başka sebepten...

    son yaptığım içtimai, felsefi, harsi, kozmografi tetkikat neticesinde, anladım ki, fener, istanbul, kadıköy, filan semtlerinin mümessilidir... galatasaray beyoğlu, şişli semtlerinde taraftar sahibidir... fener'in kaptanı sirkeci'de dükkan açmış... galatasaray'ınki beyoğlu'nda.

    ben, iki gözüm, spordan anlamam ama, şimdi neden, fener'in taraftarı, galatasaray'ın balosu, müsameresi çoktur bunu anladım işte.

    sporda da olsa, halka dayanalım vatandaşlar!. halka, kapılarımızı geniş açalım iki gözüm!

    nazım hikmet ran- 1931
    yenigün gazetesi
    4 ...
  18. 19.
  19. şahsen ciddiye almadığım önerme. fakat bu ayrımcılık, iran, almanya, italya, ingiltere, ispanya gibi çeşitli ülkelerde var diye türkiye'de de olmak zorunda değildir. beşiktaşlıyım... yukarıda yazılanlarla da uğraşmıyorum. zira herkes kendi takımının iyi yönlerini sergiliyor. ben puanımı bu konuda objektif olabilenlere verdim.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük