3-5 denyonun chelsea formasiyla izledikleri mactir.tabi ki bu ruh hali butun bjk taraftarina itham edilmemeli.
ama o denyolarin sunu da bilmeleri gerek:sen gidip chelsea formasi alacagina,kendi takiminin formasini alsaydin da,baki gibi futbolculara mahkum olup sonra isliklayacagina,belki bir gun carlos kalibresinde birini izlerdin.
desibel rekorlari,sahada oynayacak adam olmadiktan sonra bir ise yaramamakta maalesef.
beşiktaş'ın şampiyon olacağız, oluyoruz derken yine bir fenerbahçe maçıyla havlu atmasına şahit olduk. kanımca 4 buyukler devri 90larda kaldı artık. zira beşiktaş ve trabzon sürekli arkalarda nal topluyor. kim ne derse desin bu ligin iki buyuk takımı vardır: fenerbahçe ve galatasaray.**
darılmaca gücenmece yok bu yıl izlenen derbyler içinde en zevkli futbolun oynandığı ve fenerbahçe'nin gerek oturmuş takım yapısıyla gerek oyuncu kalitesiyle bu sezonun en iyi takımı olduğunu tescillediği karşılaşma.ha futbolda her zaman en iyi takım kazanmıyor ya da en iyiler şampiyon olmuyor o ayrı.*
ertuğrul sağlam'ın kendini kurtarmak için baki mercimek'i sol beke sürdüğü karşılaşma.
ayrıca o sempatik brezilyalıların istedikleri zaman nasıl da çirkefleşebildiklerini gördüğümüz müsabaka. hayır kardeşim o köşeden *ayhan akman,arda turan ve hatta hatta tümer metin bile rahat rahat korner atmışken sen utanmasan bide polislerle çilingir sofrasına oturucaksın.
ayrıca kapalı tribünün biletini ateş pahası yapan, sponsorlara bol keseden dağıtan yönetimin neden olduğu bir rezalet vardı dün sahada. sen normal seyircinin bilet almasını engellersen olucağı budur. inönü sustu bizi dinliyor diyen arkadaşlar da pek bir zevke gelmişler ee nede olsa ilk defa çarşıya karşı böyle bişey yapabildier **.
son sözüm de her zamanki gibi yüksekten uçan bazı sonradan görme fenerbahçe seyircilerine **. kardeşim sonunda altı üstü galibiyet sayıları eşitlenmiş * duyanda 50-0 bir üstünlük sağlamışsınız sanır ne bu rekabet bitti havaları. böyle bir kendini bulutlarda görme havaları. tamam tebrikler kazandınız ama böyle yüksekten uçup haddini aşan orta boy muhabbetleri artık kahvelerde bile yapılmıyor. hoş bir iki kahve ortamı görmüş olsanız büyükleriniz size anlatırlardı büyüklüğün kazanılan 3 5 maçtan gelmediğini. ee ama nede olsa zaman herşeyi bildğini sanan futbolu eski romadaki oyunlarla karıştıran ego tatmini peşinde olan özal çocuklarının devri.anca birşey bilmeden klavye delikanlılığı.
ps:bizler * oyuncuya sahip çıkma olgusunu; kendi milli kalecisini * döven, evinde misafire iyi davranmayı; stadında futbolcu * dövdüren bir kulüp başkanından ve seyircisinden öğrenecek değiliz.herkes bir zahmet önce kendi kıçını toplasın.
fenerbahçe nin artık türkiye süper ligine 4-5 beden büyük geldiğinin göstergesi olmuş maçtır. liverpool dan 8 yeyip, "kartal gol-gol-gol" diye yırtınan beşiktaşlı camia ve diğer tüm kulüplerin artık fenerbahçe nin şampiyonluğunu hissetmeye ve farketmeye başladıkları maçtır.
söylenecek tek şey, beşiktaşımın bu maçı zerre haketmediği ve sonucunda da kaybettiğidir.
bunun dışında pek çok söylenebilir, anlatılabilir, maç sayfalarca analiz edilebilir belki, ancak hepsi gereksizdir. kadro farkı bu sonucu getirmiştir. onu da, yedeksiz, alternatifsiz bu takımı şampiyonluk şarkılarıyla oyalayanlar düşünsündür.
maçı beşiktaşlı arkadaşlarla seyrediyoruz, 2-1 geriye düşmüşler, soruyoruz kulübede maçı çevirebilecek oyuna heyecan getirebilecek kim var? cevap sessizlik, küfür,umutsuzca batuhan ve aydın. fenerin, cimbomun kulübesinde her an için maçı çevirebilecek, taraftarı heyecanlandıracak en az iki üç futbolcu varken, senin işin aydınlara, batuhanlara kaldıysa zaten bu yarışı baştan kaybetmişsin.
aklı chelsea'de olan fenerbahçe'yi yenmekten aciz bir beşiktaş izlediğimiz maç olmuştur. heleki ilk 30 dakika da fenerbahçe'nin ceza sahasının etrafında bir top çevirişi vardı gülmekten öldüm. maçı beraber izlediğimiz galatasaray'lı arkadaşlarım beşiktaş'a da mı para verdiniz demekten kendini alamadı?
tabi bende kahkahalarla güldüm o ayrı bir hadise.
maçta ikinci yarının ilk 15 dakikası haricinde beşiktaş'ın maçta görünen hiçbir artısı yoktu. ama attıkları gol gerçekten çok hızlı, yaratıcı ve etkileyiciydi kabul etmek lazım.
beşiktaş her hattıyla dökülen bir takımdı, fenerbahçe'nin hiç çalışmayan sol kanadı ise sanırım en büyük şanslarıydı. colin kazım gibi yedek, genç ve beşiktaş'lılara göre tecrübesiz bir futbolcunun önce üzülmez'i üzüp baki'yle mercimeği fırına sürmesi sanırım fenerbahçe'lileri 4 köşe ederken colin kazım'la dalga geçen beşiktaş'lıları sinirden deliye döndürdü.
fenerbahçe savunmasının son zamanlardaki en kötü maçıydı. özellikle lugano çok fazla hata yaptı. bir kaç tane penaltı diye itiraz edilen pozisyon ise komedi dükkanındaki komik adamların yaptığı espriler gibiydi. en bariz pozisyon olan colin kazım'ınkin de bile topun önündeki adamın önünde sekerek gelişinden kazım'ın adamın arkasında olmasından mütevellit topu göremeyecek oluşunun farkında olamayanlara ayna yardımı olmadan götlerine bakmalarını tavsiye ederim. lugano'nun kafasıyla kornere attığı topta bile itiraz edince beşiktaş'ın acizliğini gördüm, üzüldüm.
3 büyüklerden biri hatta bir anadolu klübü bile bu kadar aciz olmamalı.
"beşiktaş taraftarına bir kaç sözüm olacak!"
attığınız yabancı maddeleri selçuk şahin, baki mercimek, ibrahim üzülmez v.s. gibi kazmalara atın da futbolcu olmadıklarını anlasınlar. ama alex gibi türkiye'ye 20-30 yılda bir gelen topçulara yapmayın bunu, seyredin onu...
kişilik analizi:
alex: "istediğim zaman gol de atarım gol de attırırım."
semih: "mevzu golse içinde mutlaka ben varımdır."
gökhan gönül: "ne top geçer, ne adam." işimiz bu...
uzun lafın kısası tribünde ve sahada yokları oynayan bir beşiktaş vardı fenerbahçe'li futbolcuları ve bu maçta 1 dakika susmayan fenerbahçe taraftarını alkışlamak lazım hakkımız olan bir derbiden daha 3 puan'la çıkmayı başardık.
fenerbahçe'nin 10 dakika top oynarak kazandığı maçtır. önce ev sahibi beşiktaş'a biraz değineyim. beşiktaş senin başından beri ligin en iyi defanslarından gökhan zan ve ibrahim toraman'ın yanına adam gibi 2 tane defans monte edemedi. orta sahada iyi top yapan beşiktaş nedense hala gol yollarında biraz tutukluk yaşıyor. holosko forvette nobre'yle iyi uyum sağlayamıyor bunu da gördük bu maçta. anadolu takımlarına karşı çatır çatır oynayan delgado'nun oturmuş defanslara karşı ne derece etkisiz kaldığı da gözlerden kaçmadı. fenerbahçe defansının arkasına atılan toplarla pozisyon yaratmak yerine defansı göbekten yarmaya çalışarak ilk yarı yordular kendilerini. kontrolsüz ataklar her ne kadar beşiktaş oynuyor gibi gösterse de kaleyi bulan şut sayısı atakların etkili olmadığının kanıtıdır. ertuğrul sağlam gibi zeki bir teknik direktörün baki mercimek'e nasıl bu kadar tahammül ettiği ise apayrı bir açık oturum konusu. adamın futbolla alakası yok. dünya üzerinde kaç defans vardır ki yan dönerek rakiple ikili mücadeleye girer? taraftarlara ise diyecek birşey yok. 2007 yılı türkiye kupası yarı final ilk maçında kadıköyde gördük zaten ne olduklarını. saygı duruşunda küfür eden 2 taraftar grubu var türkiye'de. biri çarşı biri ultraslan. 2007 yılında oynanan gs-fb maçındaki gs seyircisini örnek almış gibilerdi dün akşam. tabi bunun sebeplerine bakmak lazım. tamam çarşı süper yaratıcı bir grup. gerçekten de iyi destekliyorlar takımı ama destekten öteye gitmek istiyorlar. klübün iyiliğini istiyorla relbet ancak destekle köstek arasındaki ince çizgiyi de ayırd etmek lazım. bu maçtan sonra büyük ihtimalle 1-2 maç kapanacak saha. klüp güzel bi gelir kaynağından olacak. forma satışı, bilet getirisi, reklam getirisi gibi bir çok gelirden mahrum kalacak beşiktaş. chealse forması giyerek tribünlere gelenlere de en güzel cevabı lugano verdi. şahsen o maçtan sonra üzülmüş bir fenerbahçeli olarak beşiktaş taraftarını galatasaray'ı örnek almaktan vazgeçmeye davet ediyorum. koltuk kırarak, stadı kapattırarak taraftarlık olmaz. taraftar olmak destek vermek demektir.
fenerbahçe'ye gelirsek; maçın ilk 10 dakikası öyle bir fenerbahçe vardı ki sahada "bu maç farka gider" dedim içimden. netekim 10. dakikada gol de geldi. maldonado'nun takımla tam olarak uyuşmadığı da gözlerden kaçmadı. gökhan gönül collin kazım'ın ileri çıkıp geri geç gelmesi nedeniyle pek ileri çıkamadı. çıktığında da fenerbahçe etkili oldu. kezman her zaman ki gibi dolandı durdu sahada. sert defanslara karşı etkili olamadığı gerçeği bu maçta da değişmedi. aurelio ve lugano her zaman ki gibiydi bu maçtada. az hatayla oynadılar. çok top kaptılar. ancak defansın bunca süredir bir arada oynamasına rağmen hala arkaya atılan toplarda ve hızlı gelişen hücumlarda afalladığını gördük. chealse maçında yaşamayız inşallah bunları. collin kazım epi topu 15 dakika top oynadı. gereksiz top tutuşları, 3 kişinin arasına girmeleri benim gibi bir çok fbliyi eminim kızdırmıştır. ali bilgin'in oynadığı maçlardaki performansına bakarsak bu takımın kalitesine uymadığını da görürüz. netekim kalitesini boş kaleye gol atamamasıyla da gördük. volkan'a çok top gelmedi. zaten gelen de gol oldu. volkan'In kaleye bakmadan şut atan forvetlere karşı zaafı var herhalde. 15 cm yanından geçen topu içeri aldı. gerçekten çok enteresan.
hakem süper maç yönetti diyemeyiz. ortalamanın biraz üstündeydi. beşiktaşlı futbolcuların sert müdahalelerini zaman zaman es geçti. collin kazım'In baki tarafından indirilmesi, collin kazım'In ceza sahası içinde topu avuçlaması penaltı değilse ben futboldan zerre anlamıyorum demektir. gerçi erman hoca top ele değmiyor collin dokunmuş gibi yapıyor dese de ben kendisinin dün geceki programa alkollü çıktığını zannediyorum.
bu maç beşiktaş'ta büyük moral kaybına neden olmuştur. fenerbahçe'nin morali ise ancak chealse'nin kadıköy'de tarihi bir fark atmasıyla bozulabilir. lige de yansıyacağını zannetmiyorum.
maç iptal olsun denildiğin de hiç gerek yok diyen kitle de olanların içinde olarak, keyifle izlenmiş seyir edilmiş bir maçtır diyebilirim. kalite farkı ortaya çıkmıştır. abartılıp 10 sayfa yazı yazılması daha tuhaftır.
ayrıca hakkaten fener takımı istediği zaman gol atıyor, farkedildi mi acaba.
beşiktaşımızın hala takım olamadığını gösteren karşılaşmadır.
maçın yorumundan önce, maçtan çok çok öncesinden başlamak isterim. 101. yılda birilerince (ç)alınan şampiyonluktan sonra bir arkadaşım şunu söylemişti; "bu beşiktaş en az 5 sene belini doğrultamaz, cengiz dediydi dersin" bunu söyleyen hani dededen, babadan beşiktaşlı biri. ancak, bu geçtiğimiz 4 senede belimizi doğrultamamamızın baş müsebbibi maalesef yıldırım demirören yönetimidir. lucescu kovulurcasına gönderildiğinde zaten kaybetmiştik. matthaeus derken, del bosque getirildiğinde zaten kaybetmiştik. çünkü "söz" yenmişti. beko formalardan kazındığında zaten kaybetmiştik, del bosque gönderildiğinde zaten kaybetmiştik, tayfun korkut, mustafa doğan, ali güneş getirildiğinde zaten kaybetmiştik. sergen gönderildiğinde, tümer gittiğinde zaten kaybetmiştik, 4 senede 40 kusur topçu getirip, bir o kadarını gönderirken zaten kaybetmiştik. 18 milyon dolarlık borç 100 milyon doları aşarken zaten kaybetmiştik, kulübün neredeyse yarısına yakını halka arz edilip satılırken zaten kaybetmiştik, gazoz firmasının sponsorluğunda oyuncu alırken zaten kaybetmiştik, oyuncuların parasını zamanında yatırmazken zaten kaybetmiştik, teknik adamlarla, futbolcularla fifa'lık olurken zaten kaybetmiştik. büyük başkan(!) "istersek carlos'u 2 saatte türkiye'ye getiririz" derken ibrahim üzülmez'e mahkum olurken zaten kaybetmiştik, carew'den 8 milyon euro kazanıp bunu başarı addeden yönetimin del bosque'ye 8 milyon euro öderken sesin çıkmamasıyla zaten kaybetmiştik. tigana'yı avrupa'nın en fazla kazanan 5 teknik adamı içine sokarken zaten kaybetmiştiki rıza çalımbay'ı gönderdikten sonra "bir daha yerli teknik adamla çalışmam" deyip, 2 sene sonra ertuğrul sağlam'ı getiren başkanla zaten kaybetmiştik. bu maçın öneminden faydalanarak taraftarı yolunacak kaz yerine koyup, avrupa'nın en pahalı biletli derbisi ünvanını eline geçiren yönetimle kaybetmiştik.
yani biz bu maçtan çok önce kaybetmiştik. gerisi hikaye. son 4 seneye bakıyorum, hatırladığım del bosque döneminde kazanılan fenerbaçe ve atlehic bilbao maçları, rıza hoca dönemindeki 3-4 istanbul hatırası, tigana döneminde hatırladığım "iyi oynadık" dediğim bir maçı hatırlamıyorum belki vardır ama ben hatırlamıyorumi ertuğrul hoca döneminde de geriden gelip çevrilen maçlardaki futbolcu hırsları, içerdeki liverpool, porto, galatasaray maçları dışında iyi oynadık dediğimiz maç dışında maç yok.
hep aynı terane, del bosque döneminde "yeni bir takımız, yeni oluşmuş bir takımız zamana ihtiyacımız var" rıza hoca geldi "bu futbolcuları ben transfer etmedim, kendi futbolcularımı getireceğim" kürşat, adem dursun gibi adamları büyük takım oyuncusu diye getirdi. tigana geldi "ben eğitmenim" dedi, yine başarı sözü verdi, "göze hoş gelen futbol oynayacağız" dedi, her maçta kanser olduk. adam lig 3.'sü olmasından dolayı bile prim aldı. halbuki, beşiktaş için 1.'lik dışındaki her mevki başarısızlıktı. büyük başkan(!) "genç bir takım kuruyoruz, geleceğin beşiktaş'ını yaratıyoruz" diyordu yine. ertuğrul hoca geldi, kasımpaşa maçı sonrasında "bir daha beşiktaş'ı bu kadar kötü görmeyeceksiniz" dedi. ama biz birçok kere o maçtan da kötü beşiktaş görüntüleri izledik.
gelelim maçın yorumuna, ertuğrul hoca en baştan yanlış bir kadro ve yanlış bir kurgu ile sahaya çıktı. maça hücüm felsefesi ile fakat, 4-3-1-2 gibi kanatların işlevini kaybetmesine sebep olan bir sistemle çıktı. ayrıca bu blokların arası öylesine açıktı ki, fenerbahçe çok rahat, etraflarında herhangi bir pres görmeden orta sahayı çabuk şekilde geçtiler. bunun en büyük yardımcısı da beşiktaş'ın orta alanının kanat oyuncularının çizgide değil de en az 15 metre daha içte oynamaya çalışmalarıydı. bu şekilde orta saha üstünlüğünü beşiktaş maçın başında fenerbahçe'ye teslim etti. halbuki, beşiktaş yine 4-3-1-2 gibi bir sistemle oynasa fakat blokların arasını daha kısa tutup, kurguyu da bu akşamki gibi değil de, geride tandoğan, zan, toraman, üzülmez hattını kurup, orta alanda sağ çizgide özkan, sağ içte -en az 15 metre içte- cisse sol içte ancak orta saha çizgisinden en az 20 metre ileride delgado, sol dışta tello ileride nobre, nobre'ye göre daha geride ancak sağ içte holosko düzeni ile çıksaydı beşiktaş, hem rakinbin kanattan atak yapmasını engeller, hem de hücuma kalkarken etrafında adam görürsün ve sağlıklı, rakibin dengesini bozan ataklar geliştirirsin. zaten hani bazen bizi çıldırtsa da o bölgenin adamı ali'yi kesip, toraman'ı oraya monte edip, pimi çekilmiş el bombası baki'yi de böylesine handikaplı bir maçta oynatmakla en büyük hatanı yaptın.
ilk golden önce beşiktaş defansı özellikle solundan gelen ortalara çare bulmayı bırakın, çare aramaya bile çalışmadı. golden önceki çıktı-çıkmadı muhabbeti, top çıktı evet, sonra top döndü delgado'ya geldi. pasını aktarabilse beşiktaş rakip defansı 3'e 3 yakalama şansına sahipti. ha, hakem çıktı kararı verse o gol olmayabilirdi ama fenerbahçe daha iyi pas yapıp, sahaya daha iyi yayılıyordu. golde ise, kazım sanki serbest atış yaparmış gibi topu durdurdu, etrafına baktı, pres görmeden çok rahat bir şekilde istediği noktaya topu gönderdi. gökhan zan da 1.65'lik alex'e o kafayı nasıl vurdurdu ilginçtir. cisse top süzülürken araya girme şansı varken girmemesi ilginçtir. yani golü müthiş takım savunması zaafından yedi beşiktaş. golden sonra özellikle 25. dakikadan sonra beşiktaş oyun hakimiyetini eline aldı, bunda fenerbahçe'nin 1-0'dan sonra daha rahat olmasının da etkisi vardı. ikinci yarıya beşiktaş değişiklikle başladı, üzülmez çıkıp, tandoğan girdi. baki ise her zaman aksadığı defansın solunda kendisine yer buldu. eğer ilk 11'i adam gibi çıkarsaydı, üzülmez sakatlandıysa yerine alırdı mehmet sedef'i -kadroda var mı yok mu bilmiyorum ama bu çocuk, bu kadroda olmalıydı- oyun kurgusunu daha bir kanatlara yayarak topa hakim olurdun, ali tandoğan'ın girişi ile oyun beşiktaş adına biraz daha tempo kazandı, beşiktaş oyuna hakim olma gayretini sürdürdü. 74. dakikada rüştü'nün akıllıca pasından sonra 3 pasta golü buldu beşiktaş. bu atakta hem tadoğan'ın -adam neredeyse kale içinden çıkıp depar attı- hem de serdar özkan'ın beni şaşırttığını söylemem lazım. bu tür bir golü en son 101. yılda çaykur rize'ye 5 attığımız maçta sergen'den görmüştüm. yani 3 pasta golü atma şeklini. sonrasındaki bir atakta orta sahada alex'e 2 oyuncu faul yapıyor, alex buna rağmen semih'e pasını veriyor, semih'i gökhan tutamıyor, o pozisyonda düşen alex kalkıp bomboş pozisyonda vuruyor ve gol oluyor. yine ailece uyuyan beşiktaş defansı. arkasından skor kötüyken tipik 85. dakika değişikliği batuhan oyunda. kazım'ın elle oynaması, verilmeyen bir penaltı -pozisyon zor gibi görünüyor ama yıldırım'ın görüş açısı içindeydi, şarjı tespit etmesi zor değildi, tecrübesi olsa o pozisyonu süzebilirdi- uzayan 8 dakika, uzatmanın son 4 dakikasında oyuna asılmayan, maça bitti gözüyle bakan beşiktaşlı oyuncular.
fenerbahçe beşiktaş'ın kendisine geniş saha bırakması ile oldukça iyi paslaştı, dan-dun değil olgun atak geliştirme çabasındalardı. alex nereye koşacağını çok iyi biliyordu. beşiktaş'ta ise çoğu zaman dandun oyunla rakibin aşılması amaçlandı.
yine bu akşam oynanan futbolu da dahil ederek beşiktaş hakkında gene yorumum şu, beşiktaş hiçbir maçta rakibe pres yapmıyor kolay kolay. ve yediği gollerde rakip baskı görmeden pas atıyor. sıf bu akşamki maça özgü olmayan bir durum bu, ertuğrul sağlam futbolculara 6-7 aydır, futbolculara pres yapmayı yerleştiremiyorsa hocalığı beceremiyordur, ha bilinçli olarak pres yaptırtmıyorsa ortada daha büyük problem vardır, maçlarda yediğimiz gollerden ders almıyor demek ki. ayrıca rakip pres yapınca pas yapmakta zorlanan bir takım beşiktaş. madem pres yiyince bozuluyorsun, o zaman sen de pres yapacaksın arkadaş.
4 senedir kolej takımı kurduğundan bahseden, geleceğin beşiktaş'ını kurduğunu iddia eden yönetim, bu sezon da şampiyonlukta havlu atarak müthiş iş yapmıştır. sezon sonu büyük başkan(!) açıklama yapar artık "gönlümün şampiyonu beşiktaş" diye veya bu maçtan sonra taç verilmediği için veya penaltımız verilmediği için ligden çekilme tehtidi savurabilir hatta paf takımıyla da çıkabilir sivas maçına... 4 sezonluk başarısızlık, 100 milyon doların üstünde borç, haybeye ödenen transfer ücretleri ve tazminatlar...
bu sezon şampiyonluk umutları sona erdi, kalan 6 haftada 3 rakip de en az 6'şar puan kaybedip, beşiktaş da hiç puan kaybetmezse mucize gerçekleşir. şampiyonluğun dışında, 3.'lük de tehlikededir. bu da, önümüzdeki sezon beşiktaş'ın uefa kupası'na gidememesi demektir. sezon sonu; üzülmez, baki, tandoğan, gökhan, rico paşa gibi adamların yerine çok sağlam adamların alınması şarttır. bu da tam takır olan kasa için yeni bir handikaptır. artık kulübün kalan hisselerini halka mı arz eder, yeni sponsor firmalar mı bulur, yine cebinden borç verip kulübü iyice batağa mı çeker büyük başkan(!) bilemeyiz.
bu dakikadan sonra beşiktaş'ın kaybedecek hiçbir şeyi kalmamıştır, kazanacağı şey, del bosque'ye ödenen 16 milyon lira'nın büyük başkan'a (!) olan borçtan mahsup edilmesi -ki, bu borç beşiktaş'ın değil, demirören'in şahsi borcudur- ve demirören yönetiminin bir anda önce tası tarağı toplayıp kulüpten ayrılmasıdır. ** fikret orman, hüsnü güreli, ibrahim altınsay, mete düren, nevzat demir gibi adamların çok sağlam bir yönetim kurulu ile gelip, kulübü bu bataktan planlı bir şekilde kurtarması kazanç olacaktır.
fenerbahcemizin hakederek kazandığı maçtır. maçın ilk 10 dakikasında araya atılan her topun tehlike yaratması maçın nasıl geçeceğini belli etti aslında. nihayetinde takımımız arzuladığı gole kavuştu. bu golden sonra fenerbahçemiz şampiyonlar liginde oynadığı futbolu tekrarladı yani alan daraltarak oyunun temposunu düşürdü ve duran toplarla etkili oldu.
ikinci yarının ortalarına kadar oyun bu şekilde devam. 60. dakikadan sonra fenerbahçemiz çok pozisyon vermeye başladı ve sonucunda da golü yedi. bu dakikadan sonra fenerbahcemiz oyundan kopmadı ve 5 dakika tempo yaparak alex de souza'nın ders olarak gösterilmesi gereken bir şekilde kendisine topsuz alanda yapılan hareketle düştükten sonra ayaga kalkıp depar attı ve topu da öyle bir yere vurdu ki kalecinin yapacağı hiçbir sey yoktu. (bkz: fenerbahce istediği zaman gol atar) ve fenerbahcemiz maçı bu skorla tamamlayıp 3 puanı aldı.
beşiktaş taraftarı için çok iddialı başlayıp (siyah ulan, beyaz ulan, koca muhabbetleri...vs) hüsranla biten maçtır (sevinmek için sevmedik....vs)tabi ki aklıselim taraftarları bunlardan ayrı tutarım. ama bu sonucu da baki mercimek'e baglamak çok yanlış o ıslıgı hak eden bence yıldırım demirörendir. sözün özü beşiktaş hatayı yanlış yerlerde aramaya devam ederse fenerbehcemiz bu ligin tozunu atmayı daha uzun seneler sürdürür.
en sevindirici yanı hakemin mükemmel bir müsabaka yönettiği maç olmasıdır. kimse bizim şuyumuz verildi buyumuz verilmedi diye iddia edemeyecek. eden olursa da kendisine gülünecektir. bütün iddialar az önce maraton'da çürütüldü zira.
beşiktaşlı futbolcular işi çözmüşler aslında. alex'e yabancı madde atıldığında herkes alex'in üzerine yüzüyor. beşiktaş'In hatası şu, herkes tribünlere oynama şark kurnazlığının peşinde. çünkü biliyorlar ki takımı ve dahi camiayı tribünler yönetiyor. bir futbolcu da allah rızası için tribünlere yeter artık atmayın demiyor. öyle bir havaya sokuluyor ki hadise sanki sahaya atılan bir şey yok, bizim futbolcumuz yalandan acı çekiyor.
nerede seba zamanı nerede şimdiler? o zamanlar şerefli ikincilikleri vardı bu camianın. şimdi o da yok.
bu maç sayesinde spor yazarlarının ne kadar kolpa olduğunu yarın bir defa daha göreceğiz.
zico, uğur boral ın yerine semih'i soktuktan kısa bir süre sonra fenerbahce gol yemişti. eminim ki birçok spor gazetesi yazarı yok efendim ''savunmanın dengesi bozuldu, zico fenerin sistemini asla bozmamalıydı'' tarzında yorumlarda bulunmuştur. sonra tabi semih asist verince o yazılanları silinip ''zico çok akıllı bir hamle yaptı ve takımı mahkum oynatmadı ya da zico çok cesur bir sihirbaz'' tarzında yorumlar yapacaklar.
beşiktaşımız'ın iki net penaltısının verilmediği maçtır. ama görüyorsunuz maçtan sonra kimse çıkıp salya sümük ağlamıyor; "kulübümüze bu gece 100 bin faks geldi" gibi ancak bir grup taraftarının zeka seviyesine hitap edecek açıklamalarda bulunmuyor. ha, beşiktaşımız maçı almayı hak etti mi? kesinlikle hayır. bu oyuncu kadrosuyla ancak kendimizi kandırırız.
fenerli arkadaşlara da bir çift sözüm var; siz beş yıldır kadıköy'de bizi dinliyorsunuz, farkında mısınız?
"4 maç kazanıyoruz, derbi rekabeti bitti" diyen ergen arkadaşlara da bir hatırlatmam var.
90'lı yılların başında fenerbahçe beşiktaş karşısında çıktığı 26 maçta 2 (yazıyla iki) galibiyet alabilmiştir ancak. ama görüyorsunuz ki rekabet bitmedi. ara sıra olur böyle seriler, siz rahat olun..
kazım ın pozisyonunda tac oldugu konusu doğrudur lakin çamura yatmak isteyen beşiktaşlı bünyeler topun beşiktaştan sonra tekrar fenerbahçeye geçtiğini dolayısı ile bambaşka bir ataka golun gerçekleştiğini idrak etmek istememektedirler.
çarşı denen çarşaf grubun ise ne oldugunu açık seçik görmüş olduk.lig tv sesi kısmışmış.fenerbahçe taraftarının sesi sonuna kadar duyuldu.heralde lig tv de sadece beşiktaş taraftarının sesini kısmak gibi bi teknoloji var onu kullandılar.*sevinmek için sevmedik sloganına ne oldu beşiktaşlılar? 1-0 iken fenerbahçe sesleri inönüyü inletiyordu 1-1 oldu biraz ayaklandınız 2-1 de sus pus oldunuz.bugün oraya giden ve inönüyü fenerbahçe sesleriyle inleten 1500 fenerbahçe taraftarını gönülden kutlarım.helal olsun sizlere çarşının balon bir grup oldugunu herkese gösterdiniz.
sonuç olarak beşiktaş şampiyonluk yarışında geri düşmüştür ve şansı matematiksel olarak sürsede şampiyon olamayacaktır.fenerbahçemiz ise emin adımlarla şampiyonluga gitmektedir.