bütün sene bu konsere gitme planları yapıp son anda arkadaşımıza doğum günü hediyesi olarak son paramızla bilet aldığımız için yeniden para biriktirene kadar biletleri bittiği için gidemediğimiz, bize çok koyan konser.
ya parkorman konserinde neredeyse en öndeydim, bu seferse en arkada ( bildiğin en arka orta, ışıkçıların önü ). ancak stadyum düzeninde en arkada olmak çok çok daha güzeldi. artık yaşlıyım bünyem mi kaldırmıyor nedir bilemem de o itiş kakışta bir şeyler yakalamaktansa, arkada ferah fezah birliğin ve bütünlüğün içinde yitip gitmek çok daha nefisti. petrucci' nin gitarı sahneye getirildiğinde kıyametin kopması, the spirit carries on çalınırken binlerce insanın çakmaklı eşliği ve kaderin hoş cilvelerinden biri olarak o esnada bir başka mekanda havai fişeklerin patlaması, yaşların gözlere hücumunu zar zor zaptetmemle sonuçlandı. cd sini alıp dinlemeden şarkılarını indirmemek gibi lanet bi huya sahip olduğumdan dolayı systematic chaos parçalarına biraz yabancıydım ( şimdi olsa dağıtırım ortalığı ülennn ). ancak home, pull me under, as i am gibi en sevilen şarkıların yanısıra benim için apayrı anlamları olan i walk beside you ve honor thy father' ı çaldılar. her dream theater sevenin benim yerimden o konseri izlemesini isterdim. sevginin fotosu çekilir mi? çekilir kardeşim... fotograf makinalarını içeri sokmuyorlar o ayrı.
edit: myung'ın hastasıyım. ellerini öpesim, o güzelim saçlarını okşayasım var. o derece. ha bi de allah rızası için bi sesini duyamadım.
'genelleme yapmakta sınır tanımayarak' konseri yerden yere vuran tüm yazar-çizerlerin kafalarına portnoy stili sağdan sağdan baget atma isteğini deli gönlüme salan konser. aman konser canım konser.
hakkında çok şey yazılabilinecek ama şahsen en çok sevdiğim şeyin the spirit carries ondaki "safe in the light that surrounds me" bölümünde ışıkların alabildiğine parlaklığıyla seyircinin üstüne tutulmasıdır.
mekan koltuklar dışında süperdi bence. efenime söyliyim böyle püfür püfür acayip hoş bi konserdi. koltuklar yüzünden coşup kendini kaybeden insan evladı görülmedi. portnoy salladığı bagetlerin yarısını yere, yarısını da teknisyenlere attı.*sahneye atılan bandanalara anlam verilemedi. "ilove you portnoy" sloganları yüzlerde minik, sevimli bir gülümseme oluşturdu.myung sırf karizmaydı.*portnoy aşırı sempatikti. "spirit carries on" da konserin en manyak anları yaşandı.süper, hüper, acayip zevk aldığım bi konserdi.bir dahaki görüşmemizde umarım göbekleri daha da fazla büyütmemiş olurlar.**
as ı am, pull me under, take the time gıbı baba sarkıların calındıgı, 2 saat cıvarında suren konserdır.mekanın, hoplayıp zıplamaya ızın vermeyen esnek yapılı koltukları bıle, konserın ıyı gecmesıne engel olamamıstır. ayrıca portnoyu turkıye formasıyla gormusuzdur.
dream theater'i ilk kez canlı dinleme şerefine haiz olan bir bünye olarak geçmiş performanslarıyla karşılaştırma şansım olmadığı için öncekilerden bağımsız olarak değerlendirebileceğim konserdir. *
konser alanına girdiğimde saat 21:15 i gösteriyordu ki konser başlangıcı olarak 21:30 ilan edildiğinden ötürü ben ön grup bekler bir halde sahneye bakmaya başladım. ancak sahnede sadece portnoy' un seti ve rudess' in klavyesi vardı. içimden "yazık ulan dreamtone' un davulunu köşeye bi yere kurmuşlar heralde" diye hayıflandım. bi süre sahnede dream theater üyelerinin rodileri olduğunu düşündüğüm birileri gezdi dolandı ve sonradan sahne tamamen karanlığa büründü. o an aniden kenardan hafif bir ışıkla rudess' in sahneye geldiğini gördüm ve ananıskiim dreamtone da mı çıkmıyo lan dedim zira comma'nın çıkmayacağı önceden duyurulmuştu. (sanırım biz içeri giremeden önce dreamtone çıkmış da inmiş bile.)
"sound check falandır lan heralde" derken birden overture 1928 girdi ve hayatımın kuşkusuz en iyi konseri başladı. ardı ardına eski yeni bir çok sarkı çalındı tertemiz sololar, çekiç gibi tuşeler, birbirinden sağlam riffler aktı gitti. konserin normal bölümünün son şarkısı olarak home seçilmişti ki türk seyircisine damardan girildi bu eserle. parçanın bitimi gereğinden fazla uzamaya başladığında hepimiz anladık ki bu ilk bölümün son şarkısıydı ve bu bölümde çalınan on şarkı dişimizin kovuğunda kalmıştı.
akabinde progresive metalin ağaları birer su birer sigara içmeye içeri gittiler bir dakikadan daha kısa sürede tekrar önce rudess olmak üzere geri döndüler. hem de ne dönmek: as i am. çoğusunun dream theater' a yakıştıramadığı as i am bence oldukça iyi bir şarkıdır ve kim ne derse desin bir hittir. bu konserde bunu çalmış olmaları bence olağanüstü. bis kısmını da as i am, the spirit carries on ve pull me underla tamamlandıktan sonra virtüöz beşlisi sahneyi seyircileri uzun uzun selamlayarak terkettiler.
mekana dair bir kaç şey söylemek gerekirse; mekanın koltuklu olması insanların öne yığılmaya çalışıp sıkışmasını ne kadar engellediyse hareketli bir şekilde şarkılara fiziksel olarak da eşlik etmeyi hadbang yapmayı omu omuza dalgalanmayı da o kadar engellemiştir. iyidir iyi...
son olarak portnoy' un konser sonunda bize şöyle seslendi:
ilk iki konserleri ile kıyaslandığında ışık sistemi, ses sistemi, seyirci yerleşme düzeni gibi mekansal parametreler açısından daha zayıf nitelikte, fakat ruhu yine tavana vurmuş, yürek yüreğe, son derece coşkulu-duygulu geçmiş konserdir.
overture 1928
strange deja vu
take the time
constant motion
dark eternal night
surrounded
honor thy father
forsaken
i walk beside you
home
as i am
the spirit carries on
pull me under
playlistle başlayalım dedim. efendim kendilerini ilk kez canlı canlı izlemiş biri olarak ziyadesiyle keyif aldığım, duygulandığım bir konser olmuştur. orda burda yazılanları okudum da genel olarak bir beğenmeme hali gözlemledim, gerek mekanı, gerek konseri. ben azınlığa -ki konserde gözlerimle gördüğüm çoğunluğa katılarak her biri enstrümanında uzman olan bu adamları izlerken kendimden geçtim. mekanı da oldukça beğendim fakat iki adet tespitim var bu konuda. birincisi, konser sırasında içecek alabilmek için 10 kaplan gücünde olmak gerek. susuzluktan öldüren bir yer. ikincisi de bir stadyum düzeni olduğu için kafa sallama işlemini koltuk tepesinde gerçekleştirmek zorunda kalıyor insan. misal biz koko ile düşmeye ramak kala durumlar yaşadık. neyse, adamlar acayip profesyonel! şarkıların hepsi sevilir sevilmez o ayrı zaten herkesin beklediği şarkılar çalınamaz da, o akıcılığı, müzikteki o temizliği görmek için dt hastası olmayan insanların da izlemesini ister bu deli gönül! memnun kalmamak mümkün değil bence.
home ve pull me under ciddi bir cila olmuştur. genel dinleyici kitlesine çok da hitap etmediğini düşündüğüm ama benim özel bir sevgim olan through her eyes'a girer gibi yaptılar ki bir an girişini başka bir şarkının arasına serpiştirerek, gözlerim doldu valla. çalmadılar ama olsun. portnoy bise türkiye milli forması ile çıktı. lama gibi tüküren bu arkadaşın sağında kalan seyirciler bagetlerinden ciddi nasibini aldılar. myung tüm karizması ile ordaydı yine.. oyyy bitmez bu muhabbet. çok beğendim. çok beğendim! yine gelsinler yine giderim. bu da böyle biline.
kendinle yüzleşme editi: aptal boşaltım sistemim yüzünden de sahneye çıkışlarını göremedim! hıhh!
bildiğin konser işte. sound, ışık, ses, setlisti, seyirci, atmosfer vs vs hepsi iyiydi.
kişisel olarak; 7 eylul 2007 tool istanbul konseri öncesi atıştırmalık niyetine izlediğim konserdir..
hava güzeldi, mekan güzeldi ancak koltuk olayı rezaletti.. herkes o koltukların üzerine çıkınca, benim de kafa sallamaktan sırtım çıktı mına koim.. en çok canlı dinlemek istediğim şarkılardan home çalması deli bişeydi ama forsaken morsaken boş işler demek istiyorum.. halbuki a change of seasons dan bir bölüm yada portnoy'den solo gösterisi müthiş olmaz mıydı sorarım size..
bu arada otoparka 20 ytl, suya 2 ytl verdiren kapitalist sistem, sen haksızsın ibne. seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım.
editorun notu : endless sacrifice yerine honour thy father calarak, ve panic attack'in son derece başarılı bir hareketle dışarı atılıp yerine konser sonunda pull me under çalınan konser olmuştur.
yüzde seksen'e yakın bir oranla tutturmuş bulunmaktayım yani.