stoke city oyun planındaki en önemli öğe kutsal havludur. eğer taç atan futbolu elle oynamaya daha müsait futbolcu kisvesi altında karpuzculuk yapan ey dalep buradan sana sesleniyorum. inönüde kapalı ve numaralının sana her taç atışında atacağı balgamlarla boğulacaksın.
(bkz: #13282217) kuponumun tutmasını sağlayan ancak beni üzen maç. Evet Stoke'dan daha iyiyiz ama oynadığımız oyun çok da abartılacak bir oyun değil. Ama her yönüyle umut vaat ediyor orası ayrı tabi.
ben beşiktaş'ın bu kadar iyi oynadığını bilmezdim. özellikle quaresma - simao - fernandes - necip arasında kurulan o pas trafiği ile bir ara oyunu tek kaleye çevirdi beşiktaş. carvalhal'a ilk geldiği zaman giydirmiştim bir ama adam beni utandırdı, hakikaten dünkü oyun bambaşkaydı. forvette edu yerine başkası olsa beraberlik bile alamazdı stoke city, talihsizlik işte. bobo'yu gönderipte edu'yu alan zihniyet, ben sana ne diyeyim, bilmem ki..
ingiliz(stoke)+fransız(hakem)+biraz türk(rakip gol atınca bir ingiliz gibi sevinen saf o.çocukları)>türk(o. çocukları hariç hepimiz) denklemine yol açmış futbol karşılaşması olmuştur.
bir fenerbahçeli olarak beşiktaşın haklı bir oyun oynayıp haksız yere kaybettiğini düşündüğüm maç.
o hakemi o maça veren uefa yetkilisini şahin k öpsün.
hala böyle hakemler kaldı mı sorusuna cevap aldığım maçtır. sahada gerçekten bir ırkçı hakem dolaşıyordu.
bugüne kadar carvahal'in maç içinde yaptığı değişiklikler, oyuna müdahaleleri gerçekten çok iyiydi. fakat bu maçta kendisinin bir edu takıntısı olduğunu gördük. beşiktaş güreş takımına gelecekken futbol tesisine uğramış bu adamda bu kadar ısrar etmek niye? alternatifi olmasa gam yemiyecem.
hakem falan hikaye eden carvalhal denen ibnenin edu'yu 90 dakika oynatması yüzünden yenildiğimiz maçtır. bu maçta kaleye rüştü geçmemeliydi. bu maçta en azından ikinci yarıda holosko oynamalıydı. yaktın bizi hoca.
yaktın bizi hakem.
bu arada crouch, anana bacağın girsin!
beşiktaş'ın umulandan çok çok daha iyi oynadığı ama fransız bir şerefsiz trio+3 kişiye yenildiği maç. maça dair yazılacak fazla bir olay yok. sadece yazık oldu derim.
takımın en iyi 3 adamı hilbert, egemen ve fernandes idi. q7 yine abarttı ama zaman zaman takım adına oynayınca faydalı oldu. takımın yerlerde sürünen 2 ismi simao ve edu idi.
ulan takıma baksan uluslararası kariyeri ve tecrübesi en yüksek adam simao ama oynadığı oyun eski delikli kuruş değerinde 3 bile etmez!
hoca be takım 60-68 arası düştü, edu sürünüyor ve adamlar da yüklenecek belli. sok şu holosko'yu bitir işi. sonra da 2 adam daha sok hem oyunu soğut hem de takımı dinlendir ve al puanı gel. belki de 3 puanı alıp geleceksin. olmadı carlos carvalhal olmadı!
yani biliyorum son 15 dakika planında vardı bu ama edu yerlerde süründü be babam!
son not: verilen penaltı hikaye sikerim ben böyle penaltıyı.
ayrıca koyayım o stoke city beleş tepesine ben!
bir trabzonspor'lu olarak bjk'nin kazanmasını çok çok istediğim maçtı. ama o nasıl bir penaltı kararıdır be birader. fenerbahçe'ye bile böyle penaltı verilmiyor. en azından bir beraberlik olsaydı çok güzel olacaktı. ama bjk'nin canı sağolsun. allah'ın izni ile bu gruptan çıkar ve trabzon-bjk elele, ülkemizi avrupa'da gururla temsil etmeye devam eder.
beşiktaş bu maçta sezonunun en iyi topunu oynadı hatta bu sezon boyunca böyle bir top daha oynayacağını sanmıyorum.maça geçecek olursak stoke takımını ben dahil çoğu kişi çok abartmış.sıradan ingiliz futbolu mücadelesi yapan vasat bir takım gördük dün gece.ayrıca yıl 2011 hala taç kovalayan takımın olması çok komik.böyle bir atmosferde beşiktaş maça çok iyi başladı,golü de bulmasına rağmen ardından hemen gol yiyince bu golün değeri kalmadı.eğer 10 dakika kadar gol yemeseydi bu maç 3 4 farka kadar gidebilirdi beşiktaş lehine.fernandes efsane oyun oynadı.böyle devam etse barcelona'ya koy xavi inesta'nın yanına hiç sırıtmaz.ancak quaresma diye bir adam var,yok böyle bir adam arkadaş.takımı ileri sürükleyen yorulmayan ayağına inanılmaz hakim.türkiye'de fenerbahçe'de olmadığı için kıskandığım tek adam.direkten dönen topuna da üzülmemek elde değil.gel gelelim penaltı pozisyonuna.hakemin böyle yavşak bir harekete penaltı vermesini görünce türk hakemlerini buralarda görmek artık zor değil.kalite acayip düşmüş.crouch'dan da tek bir isteğim var inönü'deki maç öncesi sakatlanma o sahaya çık tribün sana çirkeflik nasıl yapılır çok güzel gösterecek.son olarak
edit: edu'yu allah kahretsin neden çıkmadı diyenler var.tamam da adam zaten fizik gücü inanılmaz defans arasında boğuldu.holosko ve mustafa'nın açık alan oyuncusu olması stoke'un da açık alan vermemesi nedeniyle ilerde top tutsun diye edu'ya güvendi teknik direktör.adamın yapacakları belli zaten.ama ben hep söylüyorum simao denen adam yok gibi takımda.asıl sorun o.neler yapabileceğini biliyoruz ama oynamıyor,oynayamıyor.
vatan hainlerini sevindiren sonuçla biten, beşiktaşımın futbol açısından kanırttığı maç.
hatice'ye değil neticeye bak diyenlere;
futbol dünyasından silinmesi gereken stoke city denen sözde futbol takımı bu maçta ancak böyle bir hakem yardımıyla 2 gol bulabilirdi. stoke'un ilk golünde futbolcularımıza yapılan birkaç faul var. peki o zaman sivok'un hareketine niye penaltı? rezillik dizboyu.
her korner ve taçta adamlar resmen birkaç faul yaptılar. futbol neden izlenir? görsel bir zevk. bu takım kesinlikle futbol katili. şimdiden söyleyim, kimse sikeriz-ederiz havalarına girmesin, istanbul'daki rövanşta da adil bir hakem olmazsa kaybederiz.
maç öncesi rakibini iyi analiz edememiş olan beşiktaş, stoke city'e gereğinden fazla duran top imkanı sunduğu ve 1-1 lik skorla biten karşılaşmadır. Stoke city ise tam tersine akıllıca bir strateji izlemiş ve duran toplarda kalecinin hareket alanını sınırlamaya yönelik taktikler kullanmıştır. Rüştü de her gelen hava topuna 3 yaşındaki hevesli bebeler gibi atlayınca, bu yan toplar can yakmıştır. Bir tanesinde oluşan karambol sonucu da haliyle gol gelmiştir. Ümit ediyorum carvalhal ve ekibi bu maçtan birkaç ders çıkarmış olsun ve kendi sahasındaki rövanşta stoke city'e doğru bir taktikle oynasın. Maç boyunca beşiktaş takım akıcı, istekli bir top oynadı. Başarılı tek top pas yaptılar ve topu iyi dolaştırdılar. Ufak bireysel hatalar dışında göze çarpan bir sorun yoktu. Carvalhal'ın Edu yerine Holosko'yu tercih etmemesinin nedenini ise hala düşünmekteyim. Acaba daha yavaş ve son vuruşları daha kötü bir oyuncu oynatmak istediğinden mi ? Bir ali eren beşerler yedekte olsa onu sokacakmış gibi havası var teknik direktörün.
beşiktaş teknik direktörü carvalhal ve forvet oyuncusu edu'nun kaybettiği, beşiktaş'ın 60. dakikaya kadar üstün görürüp sonunu getiremedi karşılaşma.
hacu, maçtan bir kaç dakika önce, ulen diyorum şimdi bu teknik adam benim aurelio'ya kıl olduğumu biliyor, necip'e şans vermiyor ya, ikisini bir oynatır ilk 11'de. tutar edu'yu da gömer ileriye. taşak geçer gibi bu kadroyu sürüyor televizyon önümüze. yaraa yedik nidalarıyla varyeteleri düzenliyoruz.
hakkını teslim etmek gerekir, aurelio'yu beğenmesem de bugün crouch efendiden havadan karadan denizden yer altından mümkün mertebe geçit vermemesi ve sergilediği mücadele takdire şayandı. öte yandan necip uysal beklentileri karşılamasıyla gönlümüzü hoş tuttu.
ne zaman ki dakikalar 60'ı gösterdi, takımın direnci düşmeye, pas trafiği azalmaya, hücumdan çok defansta top çevirmeye başladı. stoke city teknik adamı bu dakikalarda oyunu diri tutmak ve rakibine yüklenmek adına hamlelerini yaparken bizim carvalhal efendi egemen'in sakatlanma pozisyonunda bile oyuncu değiştirme olayına girmedi. eyvallah egemen'in değişmesi gereksiz olsa da, hücum hattına edu yerine alternatif olarak holosko'nun monte edilmesi gerekliliğini karşılaşmayı ekran başından izleyen ve beşiktaş takımıyla uzak yakın alakası olmayan neredeyse 5 yaşındaki velet bile gözlemlemişken bizim adamda tık yoktu.
direnci düşen beşiktaş sikko bir penaltı kararı hitamında 2-1 yenik duruma düştükten sonra 20'lik necip yerine futbolunun sonlarına gelmiş ve eski günlerini mumla aratan fabian ernst'i oyuna alması bizi dumur-u deryaya sürükledi. sidnei bile pozisyon olarak orta saha oyuncusu olmasa da hilbert'i ileri sürerek ofansif anlamda üstünlük sağlamak amacıyla sahaya sürülebilirken (bak edu'yu yine sahada tutuyorum hatra binaen) bizim herif ona da tenezzül etmiyor ve tutup crouch'un belini kırarak beni amiyane tabirle göt eden aurelio'yu oyundan alıp yerine hücum için holosko'yu dahil ediyor. allahtan yeni traş olmuşum maçtan hemen önce, yoksa kafada saç kalmaz alim allah. ve dakikalar 84 ü gösterdiğinde koca götlü forvet ekolümüzün günümüzdeki temsilcisi edu sahadaki ilk atraktif hareketini kendinden beklenmeyen bir şekilde yapıp kaleye ve hatta kaleciye şut çekerek tüm izleyenleri şaşkınlık içerisinde bırakıyordu.
desen rakip chelsea, 2-0 öndeyiz, adamlar ileri çıkmasın diye ağır bi adamı ilerde tutuyoruz amınakoyim. adam 84 dakika boyunca şut çekmek için bekliyor. ne bir verkaç, ne bir çapraz koşu ne alan daraltma, hiç bi skim yok. ya ben neyse bişey demiyorum.
öte yandan quaresma paradoksu sürüyor halen daha beşiktaş'ta. la allahın portekizlisi. bak yine söylüyorum, bugün de aynı boku yedin, necip'im beyaz bayrak ayna misali sağ açıktan defansın arkasına doğru süzülürken, sen bitirici pası veren adam olmayacağın için top atmadın. herif boş eşşek gibi 45-50 metre koştu. koşsun işi bu da, be ibne geçen yıl nihat'ı harcadın bu ayak bacak oyunların yüzünden. şimdi kimse elleşmiyo sana diye sikme bu takımı. bak bencil davranmadığın ilk topta beşiktaş roberto hilbert'in -ki kendisini sevemedim bir türlü- ayağından kütür kütür gol attı. e yazık değil bu bunca emeğe, dökülen tere.
galiptir bu yolda mağlup diyemeyeceğimiz bir karşılaşma oldu. beşiktaş takımı, yenmesi muhtemel -ki 1 puanı garanti- bir maçta teknik direktörünün sikko bir şekilde oyunu 90 dakika 10 kişi oynamaya çalışması yüzünden mağlup oldu. adamların kaleyi bulan ilk şutu gol oldu. toplasan maçta 5 şut anca çektiler kaleye. var gerisini sen düşün okuyucu, böyle kaleyi tutturamayan bir takımdan bahsediyoruz yenemediğin. lig değil bacım bu 34 hafta sürmüyor, 6 maçtan alacağını alamadın mı ski tutuyorsun. bu yüzden copu tuttuk. grup lideriyken bir anda 3. olmamak için kıvranır bir vaziyete geliriz bir dahaki maçta. -ki o da kiev maçı-
quaresma'nın topu direkten dönmüş. dualar ettim gol olmasın diye. yoksa adamın bencilliği, ego'su tavan yapacak ve olan yine geride kalan dakikalarda beşiktaş'a olacaktı. futbolun cilveleri, önce bizim direkten döndü sonra onların direkten, olur böyle arada.
velhasılı, çatır çatır top oynasa stoke city ve yenilsek zerre zoruma gitmezdi. lakin 60 dakika sen rakibi ez, topa sahip ol, oyunu domine et, takım düşüşe geçince teknik direktörün seyretsin ve sen maçı kaybet. zoruma giden budur bir beşikaşlı olarak.
umudumuz kiev maçında carvalhal'in aynı hataları yapmaması yönünde.
düzgün oynayan beşiktaş'ın takım olma yolunda güzel ve kuvvetli adımlar atmaya başladığını gördüğümüz maçtır. daha iyi takım oyunu oynamayı başaran stoke city maçı almış olsa da, bu beşiktaş hem ligde hem de avrupa'da en azından bize güzel maçlar izletebileceğinin sinyalini verdi.
bir ufak not da quaresma'ya; şöyle hırslıyız, böyle muhteşemiz, çok büyük takımız diyosun da takımını çektiğin saçma şutlarla baltalamasan daha iyi olmaz mı?