' iran'ın türk siyasetine girişinin dikkat çekici bir örneği 1997 şubatında ortaya çıktı. yerel belediye ve refah partisi tarafından ankara'dan uzak olmayan küçük bir kentte düzenlenen bir toplantıda onur konuğu iran büyükelçisiydi ve büyükelçi yaptığı konuşmada gençlere hitaben silaha sarılmalarını ve abd ve israil'le anlaşmalar imzalamış olanlara hak ettikleri cezayı vermeleri çağrısında bulundu. Rejim derhal karşılık verdi. belediye başkanı görevden alındı; iran büyükelçisi istenmeyen kişi ilan edildi ve uygun diplomatik protestolarla ülkesine gönderildi. öyle görünüyor ki, bu olayın, aynı yıl içinde daha sonra gerçekleşen askeri müdahalenin nedenlerinden biri olduğunda dair pek az şüphe vardır' bernard lewis
sivil, bürokrat ve bir grup vatansever askerin ellerini taşın altına sokmalarıydı. gerekliydi, haklıydı. lakin geç kalınmıştı. süreci üstlenenler ellerine yüzlerine bulaştırdılar. vatandaşa anlatılamadı. olmadı.
sonra gördük. kamuya sokulan türban, türkiye'nin en rezil, en ahlaksız komplosu kabataş'ta başroldeydi. fetöcü kadınların tamamı bu kıyafeti üniforma yapmışlardı. dinci siyasetçi tayyip erdoğan evde tuttuğu yüzde elli kışkırtması ve dolmabahçe camisi yalanıyla halkı galeyana getirmek istemişti. tabi gördük, 28 şubat'ta önleri alınmak istenen imam hatipli darbeci teröristler millete bomba yağdırdılar 15 temmuz'da.
Vakti zamanında antidemokratik gördüğümüz ve Fakat dincilerin eline güç geçince ne gibi haltlar yediklerine şahit olunca yapılış nedenini Daha iyi anladığımız siyasi müdahalenin tarihi.
Bugün yağı bol bulunca götüne kadar süren dincilere şahit oluyoruz. Muz cumhuriyetine dönmemiz, her gün ayrı bir yobazın çıkıp sapık sapık konuşması... 28 şubat'ı şimdi daha iyi anlıyorum. Dincinin demokratiği mi olur ki ona müdahale edeni demokrasi ekseninde tartışalım?
müslümana zulmün sonu gelmiyor sadece şekil değiştiriyordu.
çok şey denenip oynandı, uğruna bir başbakan feda edildi. sonunda bir 28 şubat geldi ki en kahpecesi, en haincesi buydu.
kız çocukları sadece ve sadece müslüman oldukları ve dinlerinin emirlerini yerine getirdikleri için hakları olan okullarda okuyamadılar, okutturmadılar.
başlarından şerefsizce örtülerini çekip örtülerini almak istediler zira bir örtüden dahi korkuyorlardı.
zaman zaman geçti, hiçbiri başarılı olamadı.
hepsi elinde patladı, zalimin zulmü sonsuza dek süremezdi, sürmedi de.
mazlumun ahı elbet yerinde kalmayacak, hak yerini bulacaktı.
aslında çok normal olan bir şey o zamanlar sanki bir suç, bir lüksmüş gibi lanse ediliyor, söyleniyordu.
çok zaman geçti, adalet yerini buldu, ayrıştırıcılığın kralını yapanlar yine başarılı olamadı.
lakin o zaman solan onca çiçeğin, heba olan onca kız çocuğunun vebalini kimse veremeyecek.
bu arada bu duruma gelip ajitasyon diyecek tiplerin şimdiden af dileyerek vicdanını sikeyim.
aynısı yarın bir gün başınıza geldiğinde, ablanız, kuzeniniz, kardeşiniz dini emirleri yüzünden hak ettiklerini alamadıklarında daha iyi anlayacaksınız, vicdanınız varsa.
28 subatin magdurlari o donem yaslari 5-7 arasında olan sözlük yazarlarıdır. Her boka baba malı fikirleriniz olsun..okumayın, arastirmayin buyukleriniz den duydugunuzu yapıştırın futbol takımını tutarcasina siyaset yapın. Daha okulunuz da çarpım tablosunu çözemezken burda ülkenizin dış borç hesabını yapın..darbe yi özlemle anın. Yazık ki ne yazık.
90 yıldır halk iradesinin kendilerini istemediği kişilerin yapmış oldukları oyun bozanlıktır. Yav anlayın ha! Bu millet sizi istemiyor kardeşim, ne kadar yüzsüzsünüz.
geçmiş olsun. iade-i itibar pek keyfli olmadı gördüğünüz üzre, keşke "ötekileştirirken" o kadar da zalim olmasaydınız. şimdi üzülürdük bile belki halinize,
bazen üzülecek oluyorum lakin bir gülmek alıyor sonra...
geçmiş ola şubatı mağdurlar inşallah müferrehtir gayrı.