28 şubat ülkeyi dönüştürmek bilinmedik yerlere götürmek isteyen karanlık siyasi organizasyomlara karşı yapılmış onurlu bir duruşun adıdır
iyiki yapılmıştır, yapıldığı için mutlu olmalııyız..
siyasal islam'ı besleyen ve sürekli yeniden yaratan toplumsal doku ve kültür yerli yerinde dururken, ankara'dan çıkardıkları kararname, yasa ve yönetmeliklerle onu durdurabileceğini sananların uygulamasıdır.
ailecek hakarete uğradığımız bir dönemdi. babam hacı olduğu için dalga konusu oluyor, fadime şahinler, ali kalkancılar, müslüm gündüzler müslüman profili olarak tv kanallarında bangır bangır deşifre ediliyordu. hacıdan hocadan korkacaksın lafını belki yüz defa duyuyorduk komşularımızdan. toplumun gözleri bağlanmıştı adeta.
10-11 yaşlarında bir çocuk olarak işte tam da o günlerde siyasetle tanıştım. binbir tembihle okula gidiyordum, babamın veli toplantılarına sırf sakallı olduğu için gidemediğini bilirim. aman çocuğun notunu kırarlar endişesi ile.
yaşar büyükanıt'ı kemalistler mi saklıyor diyor bak hala. göt açıkta diyor. bir keçi koyun hikayesi var hani; koyun uçurumdan düşmüşte, düşerken kuyruğu kalkıp kıçı açılmış, başlamış keçi gülüp, eğlenip, dalga geçmeye. kıçını gördüm diyerek. keçi bilmiyor ki kendi kıçı varolduğu günden beri açık.
sen bırak bugün yaşar büyükanıt polemiğini, elbet bir gün sıra onlarada çevik birlerede gelecek. ve sen her zamanki gibi omurgasızca "ne suç işlediğini bilmeyen eski komutanlar bik bik..." diye yavşaklığın dibine vuracaksın. anlat keçi kardeş bana sen 28 şubat'ta "kahrolsun irtica, türkiye laiktir laik kalacak, ordu bizi kurtar" çığlıkları atmıyormuydun. 27 nisan'da "laik türk ordusu görevini yapıyor, hakkınızı buldunuz, siz kaşındınız" omurgasızlığının temellerini atmıyormuydun. ya işte keçi efendi göt böyle 24 saat açıkta işte.
trilyonları iç etmiş parti lideri necmettin erbakan, örtülü ödeneğin ırzına geçmiş tansu çiller, yolsuzlukları sümenaltı etmesiyle meşhur süleyman demirel, aydınlık için bir dakika karanlık eylemi yapan vatandaşı için " mumsondü oynuyorlar " diyen şevket kazan vs. bu dönemin kahramanlarıdır efendim. ilginçtir bu süreçle hesaplaştığını iddia eden güruh başta deniz feneri olmak üzere hiçbir yolsuzluk ile hesaplaşamamıştır henüz.
"...AKP'nin 28 Şubat'ın ürünü olduğunu söylemek, AKP'nin 28 Şubat'ı yaptırdığı ve ardından mağdur rolünü oynayarak iktidara yürüdüğünü söylemek değildir. Ama bu örtülü darbenin en çok AKP'nin işine yaradığı ve Kemalist-darbeci zihniyete duyulan tepkiyi Milli Görüş geleneğinden daha iyi suiistimal ettiği bir gerçektir..."
"28 Şubat ve AKP" http://iscimucadelederneg...2/28-subat-ve-akp_28.html
mağdurlarına iktidar yolunu açmış girişimdir. 12 mart ve 12 eylül darbelerinde devrimcilerin işkence tezgahlarından ,idam sehpalarından geçtiği akla geldiğinde ne yaşanan mağduriyet ne de sonrasında yaşanan gelişmeler itibariyle diğer askeri müdahalelerden çok farklı bir yerde durduğu rahatlıkla söylenebilir.
"Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği'nin yürüttüğü 28 Şubat soruşturması kapsamında 30 civarında yerde arama yapıldığı ve emekli Orgeneral Çevik Bir hakkında gözaltı kararı çıkartıldığı bildirildi.
Aramalar bu sabah saat 08.00 itibarıyla başladı. Arama yapılan yaklaşık 30 adres, Ankara, istanbul ve Çanakkale'de...
Hakkında gözaltı kararı çıkartılan kişiler arasında 28 Şubat sürecinde Genelkurmay 2. Başkanlığı görevinde bulunan emekli Orgeneral Çevik Bir de yer alıyor.
Haklarında gözaltı kararı çıkartılan diğer komutanların ise Emekli Tümgeneral Erol Özkasnak, Emekli Tuğgeneral Abdullah Kılıçarslan ve Emekli Tuğgeneral idris Koralp olduğu öğrenildi. Bu isimlerin evlerinde de arama yapılıyor. Dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yüksel hakkında da gözaltı kararı olduğu iddia edildi.
Aramaların gerekçesinin, Refah Partisi ve Doğru Yol Partisinin oluşturduğu Refahyol hükümetinin görev yapmasını engelleyerek darbe yapmaya teşebbüs olduğu öğrenildi.
HAMSiCi'DEn AÇIKLAMA
HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, 28 Şubat sürecine ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca başlatılan soruşturma kapsamında 31 kişi hakkında arama ve gözaltı kararı bulunduğunu bildirdi.
Hamsici, basınla tanışma toplantısında gazetecilerin soruşturmaya ilişkin sorularını yanıtladı.
Soruşturma kapsamında 31 kişi hakkında arama ve gözaltı kararı bulunduğunu söyleyen Hamsici, Çevik Bir ve Abdullah Kılıçarslan'ın da aralarında bulunduğu bazı isimlerin gözaltına alındığını öğrendiklerini aktardı."
Şu 28 Şubat nedir ne değildir başlıklı Merdan Yanardağ yazısı.
Türkiyede gericilikle mücadele etmek artık yasak. AKP-Cemaat iktidarının adım adım kurduğu islamo-faşist diktatörlük bunu yasaklamış bulunuyor. Arka arkaya gelen soruşturmalar aracılığıyla oluşturulan içtihatın anlamı budur.
Bilindiği gibi, 28 Şubat 1997 tarihli MGK toplantısında alınan kararlardan hareketle siyaset terminolojisine bir 28 Şubat Süreci kavramı girmiş, bunun üzerinden yürütülen tartışmalarla yeni muhafazakar bir edebiyat oluşmuştu.
Dün (12 Nisan 2012) bu edebiyatın siyasal bir uzanımı olarak gerçekleştirilen ve 28 Şubat döneminde görev yapan emekli askerlerin gözaltına alınmasıyla sonuçlanan operasyon, yeni rejimin bütün kurumlarıyla kendisini tahkim etme hamlesidir.
Bu operasyon, zaten yarım kalarak başarısızlıkla sonuçlanan bir süreci (28 Şubatı) tam anlamıyla bitiren rövanşist bir siyasal eylemdir. Siyasal islamcı hareket intikam almaktadır. Cumhuriyetin başlangıç ilkelerine dönüş girişimini, artık bir anlamı kalmasa ve aradan yıllar geçse de ibret-i alem için ezmektedir.
Türk burjuvaszisi ve TSK kendi devrimine ihanet etmenin bedelini ödemektedir. Sol ve komünizm korkusu nedeniyle bir önceki çağın sınıf ve ideolojiyleriyle kurdukları ittifak kendi sonlarını hazırlamıştır. Dramatik bir tablodur.
***
Türkiye Soğuk Savaş kurbanı bir ülkedir. Sosyalist Bloka ve yerel devrimci hareketlere karşı geliştirilen Yeşil Kuşak projesi tarihsel sonuçlarını yaratmıştır. Solun önünü kesmek için ılımlısından radikaline kadar bütün eğilimleriyle desteklenen islamcı hareket, kendilerini büyüten gücü tasfiye etmektedir.
Afganistanda Talibanı yaratanlar, Ortaçağ artığı Suudi rejimini ve Körfez emirliklerini ayakta tutanlar, Pakistanda aydınlanma sürecini kesintiye uğratarak bu ülkeyi siyasal islama teslim edenler başta ABD olmak üzere emperyalist güçler ve onların savaş örgütü NATOdur.
Türkiye aydınlanması ve modernleşme süreci de bugün tarihsel bir kırılma yaşamaktadır. Bir burjuva cumhuriyeti olarak Türkiye aslında NATO ordusu haline gelen TSK tarafından gericiliğe kurban edilmiştir.
Kendi solunu sürekli ve sistematik olarak asfiye eden Cumhuriyet, sonunda kendisi de tasfiye olarak dönüşmüştür. islam dünyasına bir model olarak sunulan Ilımlı islam rejimi, Yeşil kuşak projesinin güncellenmesinden başka şey değildir.
Bugün bütün tarihsel, ahlaki, ideolojik, kültürel ve (hatta) hukuksal referanslarını büyük ölçüde yitirerek, varlığını ve egemenliğini açıklama yeteneği son derece sınırlanan küresel sermaye, insan bilincini yeniden teslim alarak onu bir önceki çağın zihniyet dünyasına iade etmeye çalışmaktadır.
Çünkü sorgulayıcı akla ve bilimsel bilgiye dayalı bir dünyada sermayenin kendi konumunu , en azından entellektüel ve ahlaki düzlemde savunması ve sürdürmesi neredeyse imkansızdır.
***
Sadece Türkiyede değil, aslında bütün islam dünyasında birinci cumhuriyetler tasfiye olmaktadır. Osmanlı-Türk modernleşme ve aydınlanmasının bir ürünü olan Cumhuriyet, AKP-Cemaat iktidarı eliyle tasfiye sürecine girince, bu modeli gecikerek ve sınırlı da olsa kendi ülkelerinde tekrarlamaya ve çağı yakalamaya çalışan bütün rejimler de çözülmeye başladı.
Irak yıkımından sonra Cezayir ve Tunus üzerinden geçip Mısıra gelen, bugün Suriye kapısına dayanan dalganın anlamı budur. Kemalist modeli izleyen bütün rejimler yıkılmakta, yerlerine islami yönetimler kurulmaktadır.
Yeni model yine Türkiyedir. Bu nedenle Türkiyede süreci sonuçlandırmak ve yeni rejimi konsolide etmek gerekmektedir. Ergenekon davalarının devamı sayılabilecek son operasyonun Türkiyenin sınırlarını aşan anlamı da budur. Bir parti ve iktidar modeli olarak AKPnin, ABD ve Batının nezdindeki değeri de buradan gelmektedir.
***
Bilindiği gibi, uzun süredir islamcı-muhafazakâr çevreler, yeni muhafazakârlar ve kendi hayatlarına ihanet eden kimi liberaller 28 Şubat üzerinden bir mağduriyet edebiyatı oluşturmaya çalışıyorlardı.
Bir ılımlı islam rejimi olarak ikinci Cumhuriyetin tarihsel gerekçesini oluşturmak, onun ideolojik ve ahlaki arka palanını kurmak için böyle bir mağduriyet söylemine ihtiyaçları vardı. Sicillerini temizlemek istiyorlardı.
Çünkü, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri faşist darbelerini destekleyen, Soğuk Savaş döneminde bütün Kontrgerilla operasyonlarında rol alan islamcıların sicili utanç vericiydi.
Dahası aynı islamcılar Soğuk Savaş döneminde ABDnin hizmetine girdiklerini de itiraf etmişti. Sadece kör inanç böyle bir sicile haklı gerekçeler bulabilirdi. Sinsi, iki yüzlü ve hileye dayalı bir mücadele yöntemleri vardı.
Durum böyle olunca sözkonusu çevrelerin topluma bir mazlum profili vermeleri, kendi taleplerini bütün ulusun talebi olarak yeniden kurmaları gerekiyordu. işte 28 Şubat onlara bu olanağı sundu. Geliştirilen sahte mağduriyet edebiyatı bu ihtiyacı karşıladı.
Oysa ortada ne gerçek anlamda bir darbe ne de mağduriyet vardı. Darbe görmesek 28 Şubatın darbe olduğuna neredeyse biz de inanacaktık. 28 Şubat ne darbedir ne de muhtıra. Bir durum olarak 28 Şubatın gerekçesi de tarihsel anlamı da başka yerdedir.
***
Esas olarak 28 Şubat, Türkiyede Soğuk Savaş döneminin bitirilmesidir. Diğer NATO ülkelerinden 6 yıllık bir sapmayla ulusal tehdit değerlendirmesi ve algısını değiştirme çabasıdır. Susurluk olayının aynı döneme denk gelmesi, bu konuda sınırlı da olsa bir temizliğin yapılması ve faili meçhul cinayetlerin sorumlusu olan polis özel harekat birliklerinin yine bu dönemde dağıtılması tesadüf değildir.
Türkiyenin paralel anayasası diyebileceğimiz Milli Güvenlik Siyaset Belgesinden komünizmin baş tehdit olmaktan çıkarılıp, irticanın bölcülükle birlikte öncelikli ve baştehdit tehdit olarak değerlendirilmesinin nedeni budur. Öyle ki, 28 Şubat döneminde yeniden düzenlenen belgede, ırkçı milliyetçilik ve ülkücülük de tehdit değerlendirmesi içine alınarak, Soğuk Savaş dönemindeki yasak ilişki sonlandırılmak istenmiştir.
Siyasal islam, esas olarak bir Soğuk Savaş ürünüdür, emperyalizmin çocuğudur.
O güne kadar emperyelistlerin ve devletin (işbirlikçi iktidarların) kanatları altında serpilen, korunup kollanan, büyütülen ve sola karşı kullanılan islamcıların 28 Şubat dönemindeki feryatlarının nedeni bu ilişkinin koparılması, dolayısıyla sunulan olanakların yitirilme korkusudur. Kendilerini cami avlusuna bırakılmış gibi hissettiler ve buna tepki gösterdiler.
Bu tepki hiç dinmedi. Çünkü artık cami avlusuna sığmayacak kadar büyümüşlerdi.
***
TSKnın 28 Şubat döneminde sistematik bir baskı uyguladığı da gerçektir. Fakat bu baskı, bırakın darbeyi, bir muhtıra düzeyine bile ulaşmamıştır. Ayırt edici özelliği şudur; sözkonusu dönemde her siyasal eylem ve işlem en azından formel hukuk içinde kalmış, yasal çerçevenin dışına çıkılmamıştır.
Örneğin Meclis açıktır. Hiçbir özel tutuklama gerçekleşmemiştir. Siyasal davalar açılmamış, hapishaneler doldurulmamış, işkence tezgahları kurulmamış, gazeteler yasaklanmamış, dernekler vakıflar kapatılmamıştır. Rp nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması bile bu çerçevede değerlendirilebilir. Yapılan şey sadece 8 yıllık kesintisiz ve zorunlu ilköğretim düzenlemesidir. Bu uygulama ise, 1960lı yıllardan itibaren bütün eğitim şuralarında tartışılıp hakkında defalarca karar alınan bir konudur.
Bu anlamda 28 Şubat, Cumhuriyetin başlangıç ilkelerine ve kuruluş varsayımlarına dönme girişimidir. Yarım kalmış ve başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
***
Hatırlanacağı gibi, Necmettin Erbakanın liderliğindeki Refah Partisi (RP) ile Tansu Çiller yönetimindeki Doğru Yol Partisi (DYP) koalisyon hükümeti, 28 Şubat 1997 tarihli MGK toplantısından yaklaşık 5 ay sonra istifa etmiştir.
Üstelik Erbakan, Başbakanlığı koalisyon ortağı Tansu Çillere devretmek istemiş ve bu şartla istifa etmiştir. Erbakanın bu konudaki sözleri de ünlüdür. RP lideri, Biz havada ikmal yapacağız demiştir. Yani başbakanlığı Çillere devrederek hükümeti sürdürmek istemişlerdi.
Olan şudur; dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Erbakanın istifası üzerine yeni hükümeti kurma görevini Çillere vermemiş, böylece hükümet de düşmüştü. Ortada bir darbe değil, Demirel manevrası vardı. Eğer bir darbe olacaksa bile bu önlenmişti. Nitekim dönemin genelkurmay Başkanı ismail Hakkı Karadayı, Nizamiye kapısından döndük derken bunu kast etmiştir.
Siz hiç kendisine karşı darbe yapılan bir hükümetin 5 ay daha görevde kaldığını gördünüz mü? Ortada, geniş bir sivil kesimi de yanına alarak baskı uygulayan bir TSK ve onun deyim uygunsa "lobi" çalışmalarını aşmayan bir durum vardır. Daha ötesi değil.
***
Diğer taraftan 28 Şubat esas olarak AKPnin ve başta Fethullah Gülen hareketi olmak üzere ılımlı islamcı diye düşünülen güçlerin önünü açmıştır. AKP 28 Şubatın çocuğudur. Öyle ki, 28 Şubat döneminde Refah Partisi parçalanmış ve kendilerine yenilikçi diyen ekip desteklenerek önü açılmıştır.
AKP, iktidar olmak için Batı ve ABD ile çatışmak yerine onlarla uzlaşmak gerekliliğini gören ve anlaşmayı tercih edenlerin partisidir. Bu nedenle Milli Görüş hareketini ve Erbakan'ı terk ettiler.
AKPnin kuruluşu 28 Şubat döneminde hem askerler hem merkez medya hem de Batı ve ABD tarafından büyük bir hararetle desteklendi. AKP, Büyük Ortadoğu Projesinin bir parçası, ılımlı islam siyasetinin taşıyıcı örgütü olarak tasarlandı.
militarizm in türkiyedeki son oyunu. artık konjüktür gereği militarizm bitmiştir. nasıl ki sovyetler yıkıldı türkiye de de askeri vesayet yıkıldı. 21. yy da askerin siyasetle ne işi var zaten.
o günleri yaşamayanlar için anlaması zor bir dönemdir. üniversitede idim. okula sakallı olanları dahi sokmuyorlardı. ben de metalci sakalı olmasına rağmen anlatamıyordum kapıda bekleyen görevlilelere. çok zor zamanlardı. kumaş pantalonla okula gelmek bile yasaklanmıştı. işte bunlara sebep olan sürecin başlangıcını temsil eden tarihi bir gündür 28 şubat. postal sevdalılarının konuşmalarından tutun hergün tvlerde islamı, dini aşağılayıcı bir kaset yayınlanırdı. dinle aram yoktur ama tahmin ediyorum ki inançlı insanlar o dönemde çok rencide olmuştu.
şimdinin yalancı demokratlarının, akp yalakalarının o devirde postal yalamakla meşgul olduğunu söylemeye gerek yoktur umarım.