söz konusu laiklikse demokratik hukuk devleti teferruattır diyerek harekete geçilip ordunun ters tepen herşeye denge balans ayarı verme girişimidir. en üzüldüğüm tarafı ise yargı mensuplarının asker şahıslardan birifing alması ve bu brifingleri ayakta alkışlamalarıdır. idarenin tüm hüküm ve tasarrufları yargı denetimini mi haizdir yoksa askeri bürokrasinin yargıya emir ve direktif verebilme hakkı bilmediğimiz bir yerlerde yazıyormu diye düşünmeme neden olmuş talihsiz süreç. bir tane savcıda çıkıp bi dakka kardeşim bu yaptığınız demokrasi ve hukuka karşı kalkışmadır anayasal bir suçtur dememiştir.
Milli görüşçülerin ve diğer islamcıların kopardıkları yaygaranın aksine, daha da güçlenerek içlerinden akp gibi sermaye yaltakçısı bir partinin iktidarı ele geçirmesine kadar varan süreçtir. Ağlaştıklarına bakmayınız.
emperyalist destekli dini gericiliğe verilen son karşılık. bu tarihten kısa bir süre sonra abd'ye yerleşen ihanet odağı, saldırılarını büyük ağabey ile birebir işbirliği içinde yürütmeye başlamıştır.
iyi hazırlanıp oynanmış bir seneryonun utanç verici sonucudur. Senryoya dahil olan isimler arasında Sisi lakaplı ünlü travesti ve nurseli idiz de vardır. (müslüm gündüz, fadime şahin aşkı) O gün ortalıkta gezen cüpbeli sarıklı aczimendiler bugün nerededirler?
iç yüzü günümüzde ortaya abd tarafından çıkartılan ve her darbe gibi yine abd nın yaptırdıgı darbedir. bu ülkenin darbesinin bile emperyalistler tarafından yapılandıralamayacağını kestiremeyen öküzlerle doludur bu memleket.
hemen akabinde dönemin cumhurbaşkanı süleyman demirel in , çok sayıda dyp li milletvekilini arayarak partiden istifa etmeleri konusunda telkinde bulunduğu, aksi takdirde mesut yılmaz ın kuracağı hükümetin güvenoyu almaması durumunda darbe olabileceğine dair duymlar aldığını öne sürdüğü ve anap-dsp-dtp den oluşan koalisyonun güvenoyu almasıyla devam etmiş süreçtir.
Bugünkü akp iktidarının temelini atmak için okyanus ötesi yerlerden dizayn edildiğini, mağduru olarak görünenlerin aslında kazananı olduğunu düşündüğüm süreç.
ya tamam 80 darbesi kötü bir olaydıda bu olayda gereklidi biraz yoksa sonumuz irandı. hiç bir kayıp vermeden güzel güzel sustular, şimdi yine kudurdular o ayrı.
27 mayıs, 12 mart ve 12 eylül den farklı olarak, asker bu darbeyi topla tüfekle yapmamıştır. zira bu tutum, 28 şubat'ın ileride ''postmodern darbe'' olarak lanse edilmesine neden olacak olan olaydır.
refah partisiyle, doğru yol partinin refah-yol olarak hükümeti kurdukları dönemde, askerin içindeki cuntacı yapılanma( batı çalışma grubu) için harekete geçer. zira artık irticai faaliyetler rejimi tehdit etmeye başlamıştı. askerin böyle düşünmesindeki tek dayanak, c.başkanı süleyman demirel'in de söylediği gibi gazete manşetleridir.
peki erbakan'ın yanlışı yok muydu?. tabi ki vardı. başbakanlık köşkü en nihayetinde başbakanın evi dahi olsa, askerin gözüne sokar gibi şeyhlere,ulemalara iftar yemeği vermiş, libyaya, nijeryaya, arap emirliklerine geziler düzenlemeye başlamıştı. tüm bu yanlışlar, kafa tutmalar askerin süreci hızlandırmasından başka bir işe yaramadı.
28 şubat 1997 mgk'da alınan 18 karardan sadece bir tanesi yürürlükte şu an, o da 8 yıllık eğitim ( ki anayasa düzenleme kararlarında gerçekleşecek olan bir karardı zaten). askerin kısa vadedeki amacı olan hükümetin el değiştirmesi, erbakanın istifasıyla gerçekleşmiş, beklenenin aksine başbakanlık koltuğuna çiller değil, mesut yılmaz oturmuştur ki bu 2000-2001 krizinde 19 bankanın boşaltılmasına ve sayısız hortumculuk faaliyetiyle türkiyeyi büyük bir krize sürüklemiştir.
uzun vadeli amac ise, asker içindeki cuntacılardan oluşan 'batı çalışma grubunun' çok büyük bir istihbarat arşivi hazırlıklarına başlayarak, üniversitelerden 75.000 öğretim üyesini potansiyel düşünce suçlusu ilan ederek,kimisinin ünvanlarının alınmasına neden olmuştur. ve artık başörtüsü/türban siyasi simge olarak kabul ettirilip, önce üniversitelere daha sonra orta öğretime girişi yasaklanmıştır.
edit: can dündar ntv'de sunduğu programda, 10 yıl sonra konuklarıyla 28 şubatın nedenleri ve sonuçlarını ele alıyor.
ordunun bütün yüksek yargıçları, üniversitedeki bilim adamlarını, gazetecileri ayrı ayrı seminerlerde toplayıp hazırol çektirttiği günlerdir efenim. salona komutan girince ayağa kalkan yargıtay danıştay hakimleri ve savcılarının olduğu görüntülere baktıkça ne kadar rezil günler olduğunu görmek mümkün..
o zamanki senaryo iyi tutmuştu ama ordunun hakkını yemeyelim. azimendiler fadime şahinler felan. kiminin bar kadını, kiminin azılı bir ulusalcı olduğu ortaya çıkana dek ordu işini halletmişti zaten.
http://tr.wikipedia.org/wiki/28_Şubat_Süreci
Koalisyonun kurulmasının ardından bu dönemde yaşanan bazı olayların, 28 Şubat sürecini tetiklediği ve hızlandırdığı iddia edilmektedir. Bu olaylar;
* 2 Ekim-7 Ekim 1996 tarihleri arasında Başbakan Necmettin Erbakan sırasıyla Mısır, Libya, Nijerya'yı ziyaret etti. Libya'da, Kaddafi'nin bir çadırda Erbakan ile yaptığı görüşmede sarfettiği sözler muhalefet ve basın tarafından ağır bir şekilde eleştirildi.[5]
* 3 Kasım 1996'da Susurluk'ta meydana gelen bir trafik kazasında mafya, siyasetçi, polis ilişkileri açığa çıktı. Başbakan Erbakan 'fasa fiso' dedi, Adalet Bakanı Şevket Kazan ise, aydınlık için bir dakika karanlık toplumsal eylemi için "Mumsöndü oynuyorlar" dedi.[6]
* Kayseri'nin Refah Partili Belediye Başkanı Şükrü Karatepe, 10 Kasım 1996 tarihli Refah Partisi il Divan Toplantısındaki konuşmasında, Türkiye'de henüz gerçek demokrasinin olmadığını, hâkim güçlerin herkesi kendi görüşleri doğrultusunda hareket etmeye zorladığını söyledi. Karatepe konuşmasında şunları söylemişti:[7]
“ Süslü püslü göründüğüme bakıp da laik olduğumu sakın sanmayın. Resmi görevim nedeniyle bugün bir törene katıldım. Belki başbakanın, bakanların, milletvekillerinin bazı mecburiyetleri vardır. Ancak, sizin hiçbir mecburiyetiniz yok. Refah Partili olarak yeryüzünde tek başıma da kalsam, bu zulüm düzeni değişmelidir. insanları köle gibi gören, çağdışı bu düzen mutlaka değişmelidir. Ey Müslümanlar sakın ha içinizden bu hırsı, bu kini, nefreti ve bu inancı eksik etmeyin. Bu bizim boynumuzun borcudur. ”
Karatepe bu konuşması nedeniyle 1 yıl hapis ve 420.000 lira ağır para cezasına mahkûm edildi.
* Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan, 11 Ocak 1997 Cumartesi günü, Başbakanlık Konutunda tarikat liderleri ve şeyhlere iftar yemeği verdi http://tr.wikipedia.org/wiki/28_Şubat_Süreci
halk arasında kamplaşmanın artmasına sebep olmuş en sinsi müdahaledir. bir çok insan fişlenmiş kimileri mesleklerinden olmuşsada başarıya ulaşamamıştır. *