ekonomimiz çoggsel, siz de gelsenize diyenlere bir tokat olmuştur. tabi onların yanı sıra bize de.
ben bir ekonomist, bir iktisatçı değilim. bu konuda aldığım eğitim de faiz artırımı ile ilgili çok derin analizler yapmamı sağlamaz.
ama bu demek değil ki, ekonomistlerin, ünlü iktisatçıların bu konuda yaptıkları açıklamaları dinleyemem, köşe yazılarını takip edemem. takip edebildiğim kadarıyla ister yandaş kanallara çıkanlar olsun, ister bağımsız çalışanlar olsun, genel olarak ekonomistlerin açıklamaları bu durumun siyasi istikrarsızlıktan kaynaklandığı yönünde ve şu ana kadar da faizler artırılmamalıydı diyerek başbakanın dünkü açıklamalarına destek veren birisine rastlamadım henüz.
şimdi bu iki bilgiye dayanarak yorum yapmak gerekirse, türkiyenin içinde bulunduğu bu siyasi krizden önümüzdeki aylarda kurtulabilmesi pek mümkün görünmüyor. o halde, eğer dövizdeki artışın sebebi siyasi istikrarsızlıksa, dövizdeki bu artış sorununun pat diye çözülmesini beklememek lazım heralde.
konu hakkında çok daha ilginç bir yoruma ise bugün habertürkte rastladım. bir ekonomist, akpnin yerel seçimlerden zaferle ayrılamaması halinde siyasi krizin devam edeceği ve bu durumda ekonomideki kötü gidişin devam edeceği imasında bulundu. yani adeta aba altından sopa gösterdi. orada da durmadı ve ekonominin gezi eylemlerinden önce altın devrini yaşadığını ve gezi eylemleri, 17 aralık operasyonu derken bu hale getirildiğini iddia etti. yani hakaret gibi olmasın ama ben bu yorumların aynısını yozgat sorgundaki bir köy kahvehanesinde oturup çayını höpürdeten amcalardan da dinleyebilirdim. halbuki dün geceden beridir gözlerim kan çanağına dönene kadar pek çok farklı ekonomistin konu hakkındaki yorumlarını dinledim, okudum ve bu kadar insandan çok nadiren siyasi bir yorum işittim. hem de hemen hepsinin de dövizdeki yükselişi siyasi istikrarsızlığa bağlamalarına rağmen.
ekonomiden fazla anlamadığımı söylemiştim. ama böyle bir safsataya da kanacak değilim. akp hükümeti döneminde çok büyük ticari atılımlar yapılmadığını, dünyaya parmak ısırtacak markaların yaratılmadığını, satışa çıktığında marketlerde kilometrelerce sıra oluşmasına sebep olan ürünler üretilmediğini söylersem herhalde büyük bir şaşkınlık şoku geçirmezsiniz hiçbiriniz. dolayısıyla finansal sebeplerle gelen zenginlik, geldiği gibi de gidecekmiş gibi duruyor.
benim asıl garibime giden mesele şu, bu durumda bile halen gezi olaylarından, operasyondan dem vurarak akpyi aklama, haklı gösterme çabası hakim. elbette adı yolsuzlukla anılan, her fırsatta milletin gözünün içine baka baka yalan söylemekten gocunmayan adamlardan beklerim bunu. onlar ne yapsa yeridir. yarın bir gün, ülkede eğer bağımsız bir hukuk yapısı inşa edilecek olursa arkalarına bile bakmadan bu ülkeyi terk etmeleri de şaşırtmaz beni. ancak asıl garip olan, normal sade vatandaşın bunları söyleyebilmesi. bu ülke büyük bir krize girdiği zaman da suçu başkalarına mı atacaksınız dostlar? son beş yılda, bu zamana kadar çok iyi gidiyor dediğiniz bütün tablolar tersine döndü. elimizi attığımız her dal kurudu. ülke olarak gerçekten çok karanlık bir dönemden geçiyoruz. eskiden az çok güvendiğimiz kurumların hepsi bugün pisliğin, kokuşmuşluğun, adam kayırmacılığın merkezi haline geldi. artık siyasiler üç beş ay önce öve öve bitiremedikleri insanları vatan haini ilan etmeye, ona buna saldırmaya, her an her dakika çark etmeye, 180 derece dönmeye başladılar. hiç mi rahatsız olmuyorsunuz bu durumdan?
bir adamın * çok güzel bir sözü var. diyor ki, işler sarpa sardığında sorulabilecek iki tane soru vardır: birincisi biz nerede yanlış yaptık? ikincisi ise bize bunu kim yaptı? 2. soru sorumluluktan kaçıştır. komplo teorilerine prim vermektir. birincisi ise özeleştiridir. bu özeleştiriyi yapanlar sorununu çözmeye de daha yakındır her zaman.
işte şu durumda herkes şapkasını önüne koysun, elini de vicdanına. faiz lobisi, paralel devlet, dış mihraklar, iç mihraklar, tüsiad, koç grubu, medya, terör lobisi, cemaat, üniversiteler, futbol seyircileri ve özellikle de çarşı, liberaller, gazeteciler... kardeşler, sizce de bu hükümetin çok fazla düşmanı yok mu yav? ve üstelik her geçen gün daha da dibe batıyoruz, daha dibe battıkça da daha fazla düşman türüyor. ama bir yandan da bu hükümetin her açıdan hatasız, kusursuz ve oldukça güçlü olduğuna inanmamız bekleniyor? yahu canlar, her işe huysuzlanan yaşlı amca kıvamını çoktan geçmedi mi bu hükümet? türkiyede her şeyin sorumlusu bu düşmanlar mı şimdi? yoksa biz don kişot misali yel değirmenlerine mi savaş açtık?
yapmayın etmeyin canlar. kırk defa söyledik, bir kez daha söyleyelim. bu iktidarın son kullanma tarihi geçmiştir. yolsuzluk davaları, ergenekon ve balyoz davaları bağımsız bir hukuk sistemi tesis edilerek yeniden görülmeli ve karara bağlanmalıdır. belli ki bunu bu hükümet yapamayacak. mit, emniyet gibi pek çok devlet teşkilatının kadroları yeniden elden geçirilmeli, bunların hükümete ya da bir cemaate değil, devlete bağlılığı sağlanmalıdır. bunu, yanında duran polisi kahraman ilan eden, karşısına geçeni de hain ilan eden bir hükümet yapamayacak, bu da çok belli. türk ekonomisinin kağıt üstünde kalmayan, çok daha somut bir gelişime ihtiyacı var. yandaş inşaat firmalarına, ihale kapmak için türlü katakulliler çeviren ahlaksızlara, devletten bir ihale kapıp köşelik olan vizyonsuzlara değil, memleketin akıl gücünü kullanarak, siyasilere değil memleketin gencine, akla, teknolojiye yatırım yaparak üretim yapan girişimcilere ihtiyacı var. tüm bu saydıklarımın bu hükümet döneminde gerçekleşmeyeceği çok bariz. ha ama diyorsanız ki zenginlik, insan hakları, inanca ve onurlu bir yaşam, adalet, kalkınma, demokrasi vs bunlar bizim umurumuzda değil, o zaman buyurun hep birlikte devam edelim g.tümüzden düşman uydurmaya. hatta ben de ilavede bulunayım isterseniz: (bkz: dövizdeki yükselişin sorumlusu odtülü öğrencilerdir) eee, melih başgan gibi çok büyük bir devlet adamının önünde durulursa elbette ne faiz artırımları çare olur dövizdeki yükselişe, ne de mb'nin piyasaya dolar satması.
türkiye'de olan biten şeyleri daha farklı bi pencereden algılayalım. mesela medyayı ele alın. ekonomi bilimi okullarda sanki bir fizik kimya bilimi gibi somut bir şeymiş gibi anlatılır. ama ekonomi çok sosyal bir bilimdir esasen. insan faktörü en önemli değişkenlerden birisidir. lakin, ekonomi'ye giriş derslerindeki ilk varsayımlardan birisi, insan değişkenini "rasyonel insan"a sabitleyip, o değişkeni ortadan kaldırmaktır. yani iki bilinmeyenli denklem çözerken x'i 0 alıp y'yi bulmak gibi düşünebilirsiniz.
şimdi, insan faktörünü değişken olarak kabul edip, onun üzerinde oynanan oyuna konstantre olalım. komplo teorisyeni değilim. ama gözlemime göre bu şey çok gerçekçi.
türkiye'de son 10 yılda olan şey ve dün gece itibariyle patlayan sözde ekonomik büyüme ve istikrar üzerinde medya faktörünün etkisi.
önce dün akşam ne oldu? dün akşam, merkez bankası, paramızın bekledikçe kazanacağı para miktarını arttırdı. yani, bir nevi ona bir değer katarak, yabancı paralara göre değerini artırdı. mesela, artık elinizdeki bir lirayı vadeli bir mevduata yatırınca eskisine göre daha çok para kazanıyorsunuz. e hal böyle olunca, türkiye piyasalarındaki aktörler, yabancı parayı bırakıp türk parasına yönlenecektir. dolarını satıp, yerine türk lirası alacaktır. hal böyle olunca, TL'ye talep artacak, bu da üzerinde talep olan her ürün gibi onun fiyatını artıracaktır. şöyle düşünün, kristiyano ronaldodan dünyada 10000 tane olsa, fiyatı 95 M olmazdı. onun yerine daha düşük bir rakam olurdu.
tabi bu çok geçici bir önlem. çünkü, uzun vadede, faize yatırılan tl'nin bir karşılığı olmalı. e merkez bankası da haliyle bu parayı karşılamak için piyasaya daha fazla TL sürecek, bu da ne demek oluyor: enflasyon... enflasyon demek, karşılığı olmayan para demek bir nevi. yani tıpkı kristiyano ronaldo gibi, bu para denen meret de sayısı arttıkça değer kaybedecek. değer kaybettikçe, satıcı, aç kalmamak için fiyatları yükseltecek(bakkal manav, carrefour her şey).
türkiye'de üretim denilen şey yok arkadaşım. buna tarımdan tutun, sanayiye kadar her şey dahil. başbakan'ın çiftçi'ye ananı da al git dediği günden beri, o üretim bitti. yarı karadenizli yarı egeli biriyim. iki tarafı da gördüm biliyorum. karadenizde insanların ana geçim kaynağı olan fındığın* fiyatını bi yılda taak diye 8 liradan 4 liraya düşürdü bu siyasetçiler. bir ara iş, fındık ocaklarını sökülmesine kadar gitti. sonra gidip, başbakanın danışmanlarının cebine para girecek diye, avrupa'dan bi yerden fındık ithal ettiler. eskiden egede, her yerde uçsuz bucaksız pamuk tarlaları olurdu, artık hiçbirisi yok, bir kısmının yerine apartmanlar dikildi, geri kalanı da mısır tarlası artık. çiftçinin anası ağladı. türk sanayisinde de ben* dışardan gelen parçaları takıp birleştirip araba yaptık bahanesinden başka bir üretim bilmiyorum. onlar da fiyat, pejo, sitröen felan. üretim mi la bu? şu koca ülkenin kendine ait bir arabası bile olmaz mı? hadi telefon, bilgisayar filan gibi mikro teknolojileri geçtim. üretmiyoruz arkadaşım. üretmediğin, ve satmadığın için de aslında yukarda bahsettiğim para fazlası enflasyon olarak dönüyor. çünkü, ülkede sadece kağıt para dolaşıyor. ona relatif olarak değer katan bir şey yok yani.
inşaat ya habibi dediğimizlen, anca müteahhitleri zengin ettik. her yere lüks evler diktik. istanbulu bok götürüyor salak saçma kuleler yüzünden. lan müteahhitsin anladık da, göz zevkin yok. müslüman adamda estetik olur amına koyim, atandan örnek al, bu millet islam'a kubbe yapmayı, ince uzun minare yapmayı getiren millet. biraz güzel bişi yap da inşaat yaptın diyek.
şimdi, insan faktörüne dönelim. bu pembe senaryoların çizilmesi nasıl oldu? sanırım ilk kez aşk-ı memnu'nun yayına girdiği zamanlarda başladı. insanımız, o zamanlardan itibaren tamamen, tüketim odaklı yaşayan, sürekli lüks yiyen içen, giyinen sınıfa özendirildi. behlül ve bihter'in yaşamlarına baktık önce. sonra yaprak dökümü geldi. orjinal kitabında fakir memur ailesi olan aile, dubleks villada yaşıyodu amk. sonra sürekli ve sürekli, yayınlanan ve özellikle orta halli, akşam eve gidince tv izleyen sıradan vatandaşın izlediği dizilerimizde ve programlarımızda (behzat ç ve leyla&mecnun gibi klasikleri hariç tutuyorum)bu lüks tüketim alışkanlığı ısrarla özendirildi. yemekteyiz gibi salak saçma bir şey vardı, insanlar, orada mum ışığında yemek yiyen insan müsveddelerini ve onların "normal evlerdeki lüks yaşantı taklitlerini" gördü, yemekte birbirlerinin arkasından dedikodu yapmalarını izledi. lan israf, dedikodu haramdır amk lan. senin annen, yumurtayı kırdıktan sonra, kabuğunu parmağıyla sıyırıp yağın içine atmıyo muydu pezevenk? bilinçaltından böyle böyle yavaşça zehirlendik. gençler bundan etkilendi, mesela, eskiden olsa, aç kalsan napardın kardeşim, bi iş bulurdun. çalışırdın. lise çağında* ben işe giderim diyen, çalışmaktan ter dökmekten utanmayan kaç genç vardır? onun yerine insanlar, borçlanıp lüks telefonlar almaya başladılar. kimse de senin neyine amk telefon demedi. dünyada maaşından daha fazla parayı telefona yatıran tek millet biziz sanırım. ve bunun sorumlusu, yıllardır üretmeden tüketmeye yönelten siyasi politikalar, bunlarla paralel ilerleyen medya vs her bir şey. benim saf vatandaşım da, ne güzel yedi bunları. ne güzel yedi. akşama kadar kahvede futbol konuştu da, lan ben bu kahvede oturuyom, ben nası yaşıom amk demedi... reza'lardan carttan curttan, araplardan gelen, amerika'daki krizde türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere akan sıcak paralarlan yaşadı gitti, kimse görmedi amk. üretmiyoz diyene vatan haini dedi bu insanlar. ekonomi uçuyor yalanlarını da bööylece yedik gittik.
bakalım neler olacak yakın zamanda. kahin değilim, derinlemesine ekonomi bilmem, felaket tellalı da değilim, ama gidiş biraz şarampole doğru.
Merkez Bankası kararları ekonomimizin aslinda ne kadar berbat oldugunu ekonomi süper diye insanlari kandiran hukumete de bir tokat gibi cevap olmuştur ve görünen o ki çok etkili olmadı gece 2.17 ye düşen dolar tekrar 2.23 ama biz demiştik ;
faiz artışı kısa vadede dövizi biraz dizginleyecektir ama aradaki boşluk dolar 2,68 - 2,75 aralığına oturana kadar geçmez (şahsi tahminim. doların özgül ağırlığı bundan aşağı değil belki daha fazlası da olur. aslında üretim yapan bir ülke olaydık da keşke 3 lira olaydı. faiz lobisi diye ağlayan sırtlanların arkasında duran asıl faiz lobisi göte gelir, istihdam, ihracat, vergi gelirleri artardı.)
"iyi ki faiz arttı, dolar durdu" diyenlere ancak gülüyorum. durmadı, durmayacak. arz talep teorisinin en basit kuralı söylüyor dövizin düşmeyeceğini...
bunun dışında ekonominin tepesindeki bademlerin ekonomiden anlamadıklarının da göstergesi olan biten. faizi yükselt, dövize talep düşsün, piyasadan para çekilsin dövizin tırmanması dursun.
finans piyasamız havuz olsa derinliği 3 karış değil. abd, almanya, japonya gibi okyanusların merkez bankası faiz arttırırsa cibuti çarşısında ayak üstü altın döviz alıp satan adam bile kendine bir düzen verir, pozisyon alır. türk merkez bankası "faizi arttırdık, dövizi frenleyeceğiz" dediğinde en fazla taşakoğlanı olur bir de 2-3 gün vadede kumarbaz fonlar kağıt üstünde para kazanır o da bu satırları yazanın ve okuyanların cebinden çıkar.
merkez bankasının faiz arttırma zamanlaması da çok ilginç. asıl karar büyük olasılıkla ayın 20-25'i gibi alındı ama şu an iktidar erkini elinde tutan çete ve yandaşı elitin pozisyon almaları beklendi tahminimce...
söylenecek çok şey var ama faydasız...
1-2-10 bin doları olan bozup faize kaçabilir ama öyle birkaç yüz bin doları olanlar yaza kadar büyük paralar kazanacakları için döviz sepetinden çıkmazlar. daha da ağır abiler saniyelik pozisyon alıyorlar. ben bu yazıyı yazmaya başladığımda dövizdeyken, bitiminde bonoya biri bunu okurken tekrar dövize dönebiliyorlar. saniyede yüz milyonlar el değiştiriyor. bedelini de biz ödüyoruz.
ama mağdur olan recep, akp ve yandaşları nedense...
Hala öğretmen maasi diyenler var.
2007'deki maskeli teğet krizinin yan etkileri bunlar!
Evrimciler liberal modeli eşitlik kavramıyla harmanlastir.
Al ortaya parasal bir gazoz!
Ekonominin bardağın lobi hapı atıldı.
Tarih: 17 aralık.
Yer: amerikan sokagi, cemaat apartmanı, no: faize göre degisir...
iktisadi yapılanma bankalari zora sokmuş.
Her ne var ki faiz artırımı dunden beri banka reklamlarini kesintiye ugratmistir.
Yazık ki ülke ecevit dönemine dönebilir.
Hatta ikinci lozan vakası!
Kapitulasyonlar bu aralar halka faiz olarak somut hale gözüküyor.
Açıkçası bi sike yaramamış gözüküyor. Zamanında almadığın kararlar, sonradan gelir götünü böyle tırmalar.
Dolar arttırmadan önce 2.23'tü çünkü piyasalar MB'nin toplantı yapacağını duyunca gevşemiş ve beklenti içerisine girerek sakinleşmişti; MB, acil toplantı yapacağını açıklamadan önce 2.40'a dayanmıştı ve 2.50'ye kadar yolu vardı. Arttırım kararı doğru yoksa halimiz haraptı.
Yeni faiz arttırımı da işe yaramazsa hep beraber dua ediyor ve etrafımızda üç kez dönüyoruz.
Neoliberal politikaların türkiye' de ne kadar etkin yapıldığını gösterir. Durumun ciddiyetini kavramayanlar, 1979 Volchker şokuna şöyle bir bakıp sonumuzu görebilirler.
kılıflar hazırlandı, parelel devlet denildi, faiz lobisi denildi..netice de üretime dayanmayan bir ekonomi anlayışının sonuna gelindi. bu faiz artışı hiçbirşeyin önüne geçmeyeceği belli..faiz oranlarındaki artış kısmen de olsa dövizdeki yükselişi biraz aşağıya çekti ancak bu durumu durdumadı. faizdeki yükseliş kimini üzdü, kimini sevindirdi. gerçek olan şu kişi ithalata dayalı ekonomide sonunda becerilen yine halk olacaktır. sıradan bir vatandaşın mevduat hesabındaki artış kendini mutlu etse de gıda , ulaşım gibi kalemlerdeki fiyat artışları bu karı zarara dönüştürdü. bankalardan dövizle kredi çeken kobiler de kötü duruma düştü.
esas olan üretime dayalı bir ekonomi programını uygulamak iken ithalata dayalı bir planla en küçük döviz artış bile binlerce insanın işsiz kalmasına neden olacak ki oluyor.
düşük faiz yüksek kur mantığı üretici firmalar yerine finansal şirketleri geçindirir.
faizler artar, benzine zam gelir, milletin götüne yılan kaçar, ama başbakan çıkar faiz lobisi der.
Yükselen faizler kredili konut satışlarını bıçak gibi keseceği için benim gibi konut sektöründe iş yapanları kara kara düşündüren karardır.
(bkz: sikmeseler bari)
* faiz borcu olanlara ve kredi alarak işini döndürenlere geçmiş olsun, faizler uzun bi müddet inmez. Batan firmalar duyacağız.
* dolar likiti bulunanlar bu sene sonuna kadar bir daha dünkü kurları beklemesin. çıkarın elinizden.
* elinde türk lirası çok olan ( oohhh! paşam!) gün senin günün. koy mevduata faizler düşmez. yaşadın çakal. para parayı çekiyo işte. biz düşünelim sen kazan * aman iş kurayım istihdam yaratayım deme.
*ithalatçı firmalar : kur düştü ne güzel değil mi? e ithalat yapacak parayı bankadan kredi ile sağlıyorsan nolacak? evet daha kötü olacak.
*ihracatçı firmalar : kur düştü ne kötü değil mi? değil. Avrupa ve ABD'de toparlanma bekleniyor. senden yine mal alırlar korkma. asıl sen ihracat yapmak için kullandığın makinaları , hammaddeyi nerden ve nasıl temin ediyosun onu düşün. artık buğdayı bile ithal ediyosun biliyorum. kendine dikkat et.
* altını olanlar dolar ile ilgili maddeye bakın. ama dolara göre bir miktar artık olabilir. faizlere bağlı.
* arabası olanlar: bence zaten araba saçmalık. sırf masraf. benzin fiyatları yıl sonunda şimdikinden fazla olmaz. brent varil ve akdeniz CIF fiyatlarında azalma öngörülüyor. yurtta da belki bir miktar azalabilir.
* genel olarak gelişmiş ülkeler toparlanacak, ekonomileri iyiye gidecek. olan bizim gibi gelişmekte olan ülkelere olur.
kısaca bundan sonra devir faiz devri. hem 17 Aralık Yolsuzluk rezaleti, hem FED'in ve gelişmiş ülkelerin kararları, hem de hükümetin ekonomideki kabadayı tutumu sebebiyle merkez bankasının işlerine karışması * ve önlemlerin ya gecikmesi ya da kişiselleştirilmesi, hem seçim yılı olması sebebi ile bu yıl BOL PARASI olana daha az zarar verir. orta direk ortada sıçan oynar, fiyatlar genel seviyesi yani enflasyon yükselir. vergiler, harçlar artabilir.
bu arada tayyip bey ne kadar sağlam olduğumuzu(!) bize idrak ettirmeye davam eder.
Özelleştirecek bir yer var mi dostlar?
Gece yarısı...
Bir üye eksik...
Sen o'na rte'nin talimati eksik desene.
Toplantidan önce ntv'de 300 puan artırımı olacak dediler. Bu ne o zaman?
Anons etkisinin keşke destekleseydi de faiz artirimi düşük olsaydi.
Şunu da ekliyim;
Bazı dangalaklar kimin olaydan sonra resesif olarak cebine ya da mal varliklarina kat kat ekleme yapıldığını söylüyor.
Ulan tamam karsitsin bende karsitim sürekli sallamak da olmaz.
Söyle yamacima gel!
Bir şeyler fisildayayim...
ihracat artarken ithalat borcunun kabarmasini dusunmuyorsun?
Olaya sadece karsit gözüyle bakıyorsun?
Tarafsız ol lan! Birazcık fazla abartma...
Sadece mb mi?
Tbmm yasaları da millet kaziklar içinde uyurken gecenin 3ünde kanun geçiriyor.
Cumhurbaşkanı 40 bin tl kirada oturuyor. Sen gelmissin yıllık mufredatla öğretmen maasi sorunsalı yaratiyorsun.
Şimdi maasına kızarsin yarın atanamayan öğretmen için yol kapatirsin.
2007'deki kriz teğet geçti!
Tabi canım ilaç(ekonomik kriz 2007'de alındı.
Yan etkilerini 17 aralık aksamindan beri Gösteriyor!
Her şeye zama her şeyde kriz!
Gazete mansetlerine iyice bakın!
Gazete mansetlerine iyice bakın!
Hepsinin ne demek istediği yazildigi gibi değildir!
geceki müdahale'ye rağmen an itibariyle sabah 2.96 lara düşen euro, 3,0370 olmuştur.elimde yaklaşık 5000 euro var, gidip bozdurmalımıyım,yoksa beklemek mi gerekiyor bilen yazarlar yeşillendirirse sevinirim.15.980 liraya kadar gördüm keşke bozdursaydım diyorum..
ortalama 40000 usd kazanıyor bir öğretmen amerika da. 90bin lira yapar. yılda. ay da 8 bin. maaş. türkiyede ne? 2000.
şimdi o bir tek ibneliğe çalışan arap aşığı kafan ile düşün bakalım. o sınırlı zeka sana öğretmen maaşı ile bir şey yaptığında ekonomi düzelecek diye ısrar ediyor ise bu haliyle ne y apman lazım? öğretmen maaşını düşürmek mi? 4-5 kat arttırmak mı? "ama çünkü ve hatta batıda böyle bu".
neyse; faiz arttırımı geç kaldığı için pek işe yaramayacak yani pozitif amaçların hiçbirine yaramayacak ama negatif getirilerinin hepsini de yapacak. faizin 5-6 arttığı aslında bir yanılsama. %5ti %10 oldu dediğimizde artış %5 değildir. o zaman %5,25 olurdu.
uzun uzun yazan da var ben sıramı savdım... çeşitli mecralarda 7 yıldır, bu sözlükte 3 yıldır yazıyorum. 2007 yılı kasım ayında dönülmez akşamın ufku geçildi... ozamandan beri türk ekonomisi bitmiş, okeye dönüyordu. çift okey dışarıyı da akp koalisyonunun ortakları olan israil biatçısı eski milli görüşçü dönmeler ve kürtçü cemaat beraberce attılar. çanak patladı.
reel harcama pakedi enflasyonu 4 yıldır yüzde 30ların altına hiç düşmedi. tek haneli enflasyon mavalına muhalifi yandaşı hepiniz inanmayı seçtiniz ahan da gel kucağa...
enflasyon baskısı gizli devalüasyon riski yaratır. "döviz rezervi" tamlamasını telaffuz edemeyen kekolar merkez bankasındaki (o da aslında vadesi gelen borçların çevrilmesi için kullanılan paraydı. yani bir artı değer yada tasarruf değildi) rezervin bizi her türlü ekonomik beladan koruyan bir tılsım olduğu sanrısını yaydılar...
entryleri aramaya üşendiğimden bulamıyorum... adım adım, gözümle görmüş gibi yazdım 2-3 sene öncesinden bütün bu olanları. benim tahminim 2013 ekim sonu, kasım başı çöküşün başlayacağı yönündeydi aralık ortasında patladı. o da nazar boncuğu olsun...
bu satırları okuyanların çoğunun gençliği çöpe gitti...
ailesi çok zor durumlara düşecekler olacak, ev bark satmak zorunda kalanlar, borç yüzünden hapse düşenler, eşinden ayrılmak zorunda kalacaklar olacak. bugün 18 -20 yaşlarında orta halli memur/esnaf çocuğu profilindeki birinin "üzülerek" söylüyorum olası bir çok hayali şimdiden yalan oldu. piyangodan para vuran, ailesi zengin olan biri değilseniz çok zor bir hayat sizi bekliyor....
çalmadın, çırpmadın, akp'ye oy atmadın... peki senin suçun ne?
bütün bunlar olup biterken, memleket soyulup, ekonomi diyemeyen adamlar ekonomiyi batağa sürüklerken evinde oturdun televizyon seyrettin...
siyasetle ilgilenmemenin bedeli hırsız ve aptallarca yönetilmek ve onların yaptıklarının faturasını ödemektir...
son söz: istatistiklerde açlıktan ölümler listelenirken veri olarak girilen rakamlar 15-30 gün boyunca bir şey yemediği için ölenler değildir. yıllar içinde az ve kalitesiz gıda yemek sonucu doğan hastalıklara bağlı ölümler de "açlık sebepli ölüm" olarak kabul edilir...
merkez bankasının, ortalığı sakinleştirmek için doları sikmesiyle başlayan süreç. ama çözüm müdür? asla değildir. daha bunlar bir şey değil, bunlar iyi günler.