galatasaray'ın 2-1 kazanıp türkiye kupası'nda mücadele etmeye hak kazandığı maçtır. şu maçta galatasaray'ın yenilip gruplara kalamayacağını düşünen eblehleri de gördüm ya, gözüm açık gitmem artık.
her ne kadar göztepeli olsam da , doğma büyüme bucalı olduğum için sahaya bakıtığımda ilkokul arkadaşlarımı galatasaray'a karşı hem de o büyük takıma kafa tutarken görmek çok iyiydi bucaspor'a teşekkürler.
Bucaspor'un kapasitesi oranında aslanlar gibi mücadele ettiği bir maç olmuştur. Aslan derken de galatasaray'a gönderme yapmıyorum. Zira galatasaray'ın aslanla falan alakası da yoktu. Bucaspor'un aşağı yukarı bir galataray futbolcusuna eşit olduğunu düşünecek olursak Bucaspor'u tebrik etmek gerekir. Üstelik Barış'ın Berkay'ın elmacık kemiğini çökerttiği pozisyonda hakem bir kez daha kırmızı kart göstermeye cesaret edemedi. Barış belki berkay'ın elmacık kemiğini kırmak istemedi ama kesinlikle kasti indirdi o dirseği. Galatasaray'ın turu geçmesinin Mehmet Batdal'ın penaltı kaçırmasıyla ilişkili olduğunu düşünecek olursak galatasaray'ın gidişatı gidiş değil.
son zamanlarda izlediğim en sıkıcı maçlardan bir tanesiydi. öyle ki bir galatasaray maçını esneyerek izleyebilceğim aklımın ucundan dahi geçmezdi. bu maç bunun gerçekleşebileceğini gösterdi.
elanonun kartından sonra ayhan-arda değişikliğine anlam veremediğim maç olmuştur. arda son dönemde kötü oynuyor. bu tarz rahat maçlar kendini toplaması için büyük fırsat. bu yüzden oynamalıydı. gelelim taktiksel boyutuna. kırmızı kart gören oyuncu zaten ofansif. bir ofansif daha çıkarıp yerine ön libero aldı. adamlar atak yaparken topu kazandığımızda bir türlü ileti çıkamadık. kewell hep tek kaldı ileride. ayrıca he barış ortadada arda sağda oynamış he ayhan ortada barış sağda. evinde buca gibi bir takıma karşı kanat oyuncum da daha çok geriye dönsün diye böyle bir değişiklik yapılır mı?
ikinci olarak spikere değinmek istiyorum. maçın başında belli etti kendisini. bucalı bir oyuncuya top her geldiğinde "çok tecrübeli, ankaragücünde yıllarca oynadı" deyip durdu. rahat 4 kere duydum bunu. o oyuncuyla yetinmedi, bucalı yaşlı her oyuncuya top geldiğinde "o da çok tecrübeli bir futbolcu" dedi. maç içinde 15e yakın kez "tecrübeli" kelimesini duydum. kafayı tecrübelilere takmış durumdaydı. çakara da değinmek lazım. spikerin "şöyle şöyle değil mi ahmet çakar..." demesi ve peşinden uzun bir sessizlikle de sık sık karşılaştık.
maça gelirsek, genel olarak galatsarayın kötü oynadığı harry kewell ın kaliteini bir kez daha gösterdiği bir karşılaşmaydı. linderothun dönmesi de sevindirici. 3 senede 20 maç bile oynamadı adam. hakkını versin biraz aldığı paranın.
maçı anlatan spiker acaba ilker yasin'le akraba mı diye düşündüren maç.
nitekim maçın özetinde şöyle bir şey çekti dikkatimi;
spiker: "elano, elano, elanooo ve top ağlarda gool..."
görüntü değişip golü atan oyuncuyu çekmeye başlar karşımızda kewell
"galatasaray.... kewell topu ağlara gönderiyor..."
bucaspor'un sarı-lacivert çubuklu forma giydiğini gördüğümde, "aha galatasaray fenerbahçe ile rövanş maçı oynuyor" dediğim maç.
sarı-acivert çubuklu formanın verdiği psikolojik etki midir nedir, galatasaray çok zorlanmıştır, buca o penaltıyı atsa, maç ne olurdu bilinmezdi, ama yine de galatasaray gruplara kalmayı bilmiştir, bir pendik faciası yaşanmamıştır...
