Filmdeki infected yani virüse yakalanmışlar, zombiler gibi insan beyni yemez. ölü değildirler, bu yüzden hızlı koşarlar ve çok öfkelidirler. Rage(öfke) virüsü 15 saniyede canlıyı enfekte eder, enfekte olmuş kişiler diğer insanları sadece ısırır veya üzerine kan kusar. insan eti/organları ile beslenmedikleri için, günler sonra açlıktan ölürler.
ilk entrymde de belirttiğim gibi, zombi filmi değildir. Bu yüzden açıklama gereği duydum, buna rağmen zombi filmi diyen var. Hayır yani, filmi nerenizle izliyorsunuz anlamıyorum ki!
2002 yapımı 113 dakikalık dram/korku filmi, ama daha çok gerilimdir bana göre. Yönetmenliğini danny boyle, senaristliğini alex garland yapmıştır. Film 9 ödül almıştır. Baş rolünü cillian murphy canlandırmıştır, çok da şahane oynamıştır. 7.6 imdb puanına sahip. 8 milyon dolar bütçe ile çekilip, 45 milyon hasılat yapmıştır https://galeri.uludagsozluk.com/r/1219301/+
Çekim açıları ve soundtrack'leri inanılmaz güzel, bu tip filmler ilgimi çekmese de jim(chillian murphy) hatrına izlemiştim. Bir çok film ve diziye öncü olmuştur, the walking dead dizisinde izlerini görmek mümkün.
Filmin sonu tartışmalara yol açtığı için alternatif bir son daha çekilmiş, yalnız o da pek başarılı sayılmaz. Bazı tutarsızlıklarına rağmen güzel filmdir ama sonu gerçekten çok kötü. Bu film bilinenin aksine zombi filmi değil, virüs/salgın temalıdır.
zombimsi enfektelerin ölümüne depar attığı film. ağır hareket eden ama sürü hâlinde dolaşan zombi sürülerine alternatif olarak düşünülmüş, çok da iyi yapılmış.
güzel bir filmdir. gerilimi iliklerinize kadar hissetmeniz mümkündür. ayrıca insanın sevdiğini ya da tanıdığını gözünü kırpmadan öldürmesi gerektiği bazı durumlarda hayrete sokar bünyeyi. tabi ki film içinde.
içine abaza koyularak içine sıçılmış film. ayrıca 20 saniyede nasıl bir virüski bu hemen etki gösteriyor. lan hadi onu da geçtim bu amına kodumun üniversitesinde hiç mi koruma yok da 3 tane hippi dünyayı sikiyor.
Normalin çok ötesinde bir film olduğunu düşünüyorum. Ambians ve atmosfer olarak aşmış bir film. Bu başarısının önemini vurgulamak gerekir. Ayrıca diğer zombi filmlerinden de çok farklı. Zaten o yüzden ilgi çekiyor. Zombiler genelde yavaştır. Virüs bulaştıktan sonra da tesiri uzun sürer. Bu filmde 20 saniye içerisinde virüs tüm vücudu sarıyor. Filmde ki mikroplular birer aylak değiller. Akıllılar ve son derece hızlılar. Gelecek filmlerden World War Z'de bu derece farklı olduğu için ilgi görecek. Bunlar bir bakıma mutant. Zombiden çok farklılar.
Filmde ki yalnızlık havası insanı derinden etkiliyor. Lâkin Londra caddeleri 4 saat boyunca trafiğe kapatılmış bu film için. Büyük emek var ortada ancak değmiş. Senaryo olarak hiçbir abartının olmaması ve gerçekçiliğe yakın olması kendisini daha da sevdiriyor. Olayların hepsi basit bir insanın yaşabileceği şekilde anlatılıyor. Yani insanlar yakınlarını duygusallık yapıp öldürememe moduna girmiyorlar. Parçala Behçet kesilmişler. Eleştireceğim yanı ise kurgusu olur. Bir o yana, bir bu yana..
Gerilim dolu film arıyorsanız kesinlikle biçilmiş kaftan. Atmosferini saymıyorum bile, filmde en beğendiğim unsur buydu nitekim. Farklı bir film olduğunu göreceksiniz. ilginç bir yapım..
tabiri caizse "bok gibi film", daha doğrusu bok gibi iki filmdir. diğeri: (bkz: 28 weeks later)
resident evil'i hiç mi seyretmediniz amına koduklarım?
adam iki saniyede zombileşiyor. hasiktirin ya. tamam olay zombi olayı değil, infection olayı ama olsun, bu kadar çabuk olmaz ki?
her iki filmi de seyrettim sıkılcı geldi. bol vaktiniz varsa fazla bir şey beklemeden seyredin. yüksek beklentileriniz varsa benim gibi söversiniz...
başından sonuna harika bir atmosferi olan film. etkileyici hikaye, etkileyici müzikler ve kareler. e trainspotting gibi bi harikayı yaratan danny boyle var işin içinde. o değil de o zombimsi(zira tam olarak zombi değiller bence) şeyler nasıl tazı gibi koşuyordu şok oldum, ben olsam donar kalırdım herhalde öyle koşarak geldiklerini görünce.
virüsün bulaşma şekli ve infekte olanların sadece gündüzleri insanlara saldırması senaryonun aksayan tarafları idi. bunun dışında fimi çok beğendim. sade bir dille güzel bir anlatım olmuş.
Çok iyi başlayıp ilk bölümünde yardıran, fakat kahramanlarımızın özellikle ordu elemanlarını bulduktan sonra momentumunu kaybeden etkileyici film. Dikkat, aşağısı spoilers dolu. izlemediyseniz burda durun.
Bir kere zombie filmi olarak nitelendirmek çok yanlış. Korku edebiyatı-sinemasının başlı başına alt-türü olan Zombiler yok bu filmde. insanlar öldükten sonra tekrar dirilmiyorlar. Canlıyken sinir sistemleri etkileniyor ve zombivari insan avcısı hiddet küplerine dönüyorlar. Çılgınlar (Crazies) demek daha doğru olabilir fakat zombie filmi değil. Zombie türünden beslenen bir yapıt diyebiliriz.
Film çok güzel başlıyor; fakat kimi mantıksal hatalar var. Asıl kahramanımızın "Evacuation" manşetli gazeteyi şöyle bir bakıp bir kenara atması en önemli hata. Ne olup bittiğini anlamak isteyen biri satır satır okurdu o gazeteyi. ikincisi, olay örgüsünü ilerletebilmek adına yapılan mantıksızlıklar. Tüm uyarılara rağmen ana kahraman evin içinde mumlarla geziyor, anne babasının filmlerini ev videolarını izliyor (elektrik??). Ve tabi "rage" insanları armut gibi saldırıyor. Aynı durumda olan birinin, gördükleri karşısında ve kendisinden tecrübeli iki kişi varken, onların sözüne birebir uyması, hatta bi yerlerde ağlaması veya şok geçirmesi gerekirdi. Aynı şekilde bir benzin istasyonunda hiç işi yokken içeri giriyor ve yine salakça "HULLO" diye yırtınıyor. Tabi virüslü bir çocuk sıçrıyor vs vs. Bu sahneler, yalnızca filme şiddet öğesi sokabilmek için yapılan manüpilasyonlar.
Fakat esas mantık hatası, sürekli inleyen, kabuslar gören, pek de becerikli olmayan baş kahramanımızın, ormanda kendisini öldürecek askerlerden kaçtıktan sonra bildiğiniz Rambo'ya dönüşmesi. Kelepçelerden nasıl kurtulduğu muammasının yanı sıra, 10 kişilik ordunun hakkından geliyor, bubi tuzaklarına yakalanmadan konağa giriyor, virüslü insanlardan kaçıyor, elemanları toparlıyor (bu arada elleriyle birilerini öldürüyor), arabaya taşıyor vs vs.
Salgın öncesi bisikletli kurye olan, o ana kadar da cesaret adına pek bi şey ortaya koyamayan birinden pek de beklenmeyecek davranışlar. Aklıma Zaman gazetesini dağıtan motosikletli çocuklar geldi, ürktüm walla. Bi daha yan gözle bakmam onlara artık.
ikinci yarıdaki bu büyük çuvallamaya karşın yine de iyi bir film. Yönetmen zaten slumdog millionaire'le Oscar kazanmış...Trainspotting hepimizin hala aklında. Yine de ikinci bölümde sosyal yorum yapacağım diye çok kasmasa ve asker/ kadın olayına çok eğilmeyip enfekte insanlara daha çok yer ayırsa iyi olurdu gibi geliyor. Mesela enfekte insanlar niye yalnızca gece saldırıyor? Bunlar insan eti peşinde olan zombieler değil, o zaman niye atlar matlar ortalıkta salına salına koşuyor? Bu yönleri, sosyal yorum kasması adına sığ geçilmiş noktalar.
Yalnızca korku filmi demek yanlış olur. Çaresizliğe ve her şeye rağmen umuda dair yapılmış en iyi filmlerden biri. Sadece final sahnesi ve akabinde Blue States'ten Season Song'u dinlemek için bile defalarca seyredebileceğim hayatımın filmlerinden biri. Çok mu abarttım ne? işte bu da bahsettiğim malum şarkı ya da ötesi, iyi seyirler... http://www.facebook.com/video/video.php?v=471481249395
güzel yaratıcı bir filmdir. *
yalnız, o görüntü yönetmenini yakalarsam çok feci şeyler yapıcam ona o kamerayla bu film çekilir mi lan? hatta o kameralarla film çekilir mi dingil.