cumhuriyet halk partisi' nin tek parti iktidarına son veren 14 mayıs 1950' deki genel seçimleri, türk siyasal tarihinde ak devrim olarak nitelenmişti. bu seçimde büyük çoğunlukla iktidara gelen demokrat parti' nin iktidarı 10 yıl sürdü. dp iktidarına, 27 mayıs 1960' ta, türk silahlı kuvvetleri hiyerarşisi dışında kurulmuş ve kendine milli birlik komiyesi adını veren askeri bir komite tarafından son verilmiştir.
27 Mayıs, babamlar amcamlar üniversitedeler. Ellerinde bayraklar, tankların üzerlerindeler. Askerle beraber, o tanklar da güller var bayraklar var. Tankların üzerinde öğrenciler var, kucaklaşıyorlar. Bir ülkede o tanklar üniversite öğrencilerini üzerlerine alıyorsa işte o zaman devrimdir 27 Mayıs.
siz isterseniz şeriatı bile getirirsiniz diyenlere oyun bitti denildiği gün. Artık nasıl faşist ve zorba bir 'darbeyse' Türk Milleti'nin belki de bir daha göremeyeceği kadar özgürlükçü ve yenilikçi bir anayasayıda beraberinde getirmiştir...
edit:gerçekler batar.**
neden devrimdir bilir misiniz? Devrimdir çünkü bu ihtilal sonucu öldürülenler sadece "bir zamanların efendi babalarıdır", diğerlerinde hiç "efendi baba" öldürülmemiştir. Sen, biz, hepimiz öldürülmüştür.
bazı kesimler tarafından faşizmin sonlandırıldığı ama faşizmin kralının yönetime geldiği darbenin devrim diye yutturulmasıdır. sizin devrim dediğiniz o postallar g.tünüze girsin.
1950, Türkiye'de karşı devrimdi. Çünkü tefeci bezirgan, finans kapital temsilcileriyle yönetime geliyordu. Yönetime gelen Anadolu ticaret burjuvazisiydi. Kasaba kodamanı yönetime gelmişti. Bu asalak zümre, kendisi gibi asalak bir zümre ile ittifak kurarak iktidara geldi. işte hakim ittifak bu idi.
1960, 27 Mayıs harekatı bir devrimdi. Reformist burjuvazi, feodal artıkları, tefeci bezirgan hegomonyasını yıkıp yerine bir hakim ittifakı iş başına getiriyordu. Tekelci burjuvazi ve emperyalizm neden 1950'de reformcu burjuvaziyi hakim ittifaktan atmadan tefeci bezirgan ve toprak ağasına omuz verdi? Neden 1960'da tefeci bezirgan ve toprak ağası takımının yönlendirici rolünü reformist burjuvazinin almasına en azından göz yumdu? Ve neden reformist burjuvaziyi tali plana iterek bu kalıntılarla ittifak kurdu? Durum son derece açıktır.
Türkiye'de devlet 1970'e kadar burjuvazinin hiçbir zümresinin kesin hakimiyeti altına girmemiştir. 1919-23 harekatı reformist burjuvazinin harekatıydı. Cumhuriyet, reformcu burjuvazi, radikaller, tefeci bezirgan ve eşraf devletiydi. Hakim ittifak burjuvazinin bütün fraksiyonlarıyla, toprak ağalarından oluşmaktaydı.Yönlendirici güç milli burjuvaziydi (reformist burjuvazi). Tekelci kapitalizm şartları içinde yıllar ilerledikçe reformcu burjuvazi ekonomik hayatta etkisini yitiriyordu ve dışa bağımlı unsurlar egemen oluyordu. Emperyalizm iyice içeriye sızıyordu.Ve daha çok toprak ağalarına ve tefeci bezirganlara dayanıyordu. Tekelci burjuvazi de yavaş yavaş güçleniyordu.
1950 harekatı oldu. Emperyalizm tam yönetim sağladı. O anda dayanacağı temel güç tekelci burjuvazi değildi.Tefeci bezirgan ve toprak ağaları takımı idi.
Tekelci burjuvazinin durumu temel dayanak olabilecek seviyede değildi. Yıllar ilerledi, emperyalizmin çıkarları açısından, kapitalizm açısından, bu müttefıkin tasfiye edilmesi şart oldu. Emperyalist üretim ilişkileri tekelci burjuvaziyi de güçlendiriyordu. Nihayet 1960 harekatı oldu. Tekelci burjuvazi daha temel güç olma durumunda değildi. Bu yüzden ABD reformist burjuvaziye devrimde destek oldu. Nasıl olsa 60 dünyasında reformist burjuvazinin ekonomik, idari ve sosyal bütün tedbirleri tekelci burjuvaziyi güçlendirecekti. Ve öyle oldu.
Kısa bir süre sonra 1963'de reformist burjuvazi tekelci burjuvazi ile yer değiştirdi. Tekelci burjuvazi reformist burjuvaziyi hem tasfiye etmeyerek ona belli haklar tanıyarak (çünkü gücü yoktu) hem de tefeci bezirgan takımını eskisi gibi olmasa da imtiyazlı duruma getirerek ülkede garip bir yönetim dengesi kurdu. Buna nispi denge dönemi de diyebiliriz. Bu nispi denge ikilidir.
1. Hakim ittifaklar ile reformist burjuvazi arasında - yansıması 61 Anayasası. Belirleyici yön hakim ittifak.
2. Hakim ittifakın kendi içinde, tekelci burjuvazi ile tefeci bezirgan arasında, - belirleyici yön tekelci burjuvazi.
Böylece Türkiye yarı-sömürgeler arasında bir istisna oldu. Çünkü hiçbir ülkede Türkiye’deki sınırlı demokratik haklar yoktu. Tıpkı Fransa gibi. Fransa'nın daha aşağı seviyesindeki kopyası idi.
5. Devre 1971 12 Mart harekatı, bu nispi denge döneminin sonu hakim ittifak içinde tekelci burjuvazinin tam denetim kurması. Artık ideolojisiyle, herşeyi ile tefeci bezirgan ve toprak ağaları siyasi hayatta etkinliğini kaybediyordu. Laik tekelci burjuvazi tam bir denetim kuruyordu, feodaliteyi tasfiye ediyordu. Türkiye tam bir Latin Amerika ülkesi haline geliyordu. Bu 5 devrenin yönetici kişileri de, bu 5 devreyi karakterize ediyor
1. Devre-Reformcu burjuvazi, adam Atatürk, sağa kayıyor adam inönü.
2. Devre-Tefeci bezirgan ve feodal unsurların adamı Menderes
3. Devre-Reformist burjuvazi (MBK)
4. Devre-Tekelci burjuvazi, emperyalizm ve tefeci bezirgan ittifakı, adam: Demirel
5. Devre-Emperyalizm ve tekelci burjuvazi diktatörlüğü adımı -Koçaş, Erim-Kuvvet Komutanları
edit : mahir cayan`dan alintidir. basit bir durum degerlendirmesidir.
27 mayis`a bir de bu acidan bakmak yararli olacaktir.
hala ülkemizde askeri yönetimlerin devlete el koymasına veyahutta bildiri yayınlanmasına şakşakçılık yapılıyorsa biz ülkemizde hiç demokrasi ve cumhuriyetten bahsetmiyelim.
ama biz buna darbe diyorduk oysa kara kaplı kitaplarımızdan öğrendiklerimizle.
demokrasi'ye müdehale niteliği taşıdığından darbedir. ancak ardından getirdiği nitelikler, şüphesiz kendinden önceki döneme göre oldukça iyidir. ancak yine de türkiye'nin en özgürlükçü anayasasını getirdiği için devrim değil, darbedir, demokrasiye yapılan her müdehale gibi böyle adlandırılır.
şöyle bir saçmalık var; benim darbem iyidir, senin darben kötüdür. bu nasıl bir izansa anlamak mümkün değil. ogün senin ideolojindeki adamlar askeriyeye hakim olmuş, bunun sonucunda çıkan -kusura bakmayın ama- insanlık suçu devrim diye adlandırılmış.
sonra bir bakıyoruz ki rüzgar tersine dönmüş ve yetmişlerde askeriyede tam tersi bir ideoloji rüzgari esmiş, ortaya çıkan -yina aynı şey, benim için bir farkı yok- insanlık suçu bu solcu, hümanist, halkaların kardeşliğine inanan, insanın yaşama hakkını en üst düzeyde savunan mükemmel arkadaşlar tarafından darbe olarak adlandırılmış...!
yahu sen kendi insanına çifte standart uygurlarsan nasıl sağlanacak bu millet içindeki huzur ve demokrasi gözüm? söyler misin bana? eğer sen kendi darbeni böyle meşrulaştırıyorsan, diğeride kendi darbesini özünde aynı, söylemde farklı argümanlarla meşrulaştırır. o zaman ona da darbe diyemezsin. hakkın yok buna o vakit.
işine gelince asker özgürlükçü, işine gelince anti militarist olursun, asker faşist...! bi karar ver? demek ki neymiş? konjonktürel olarak bu işler bir rüzgara bağlı meselelermiş. kendi ideolojimizi devlete hakim kılmak için postallara başvurmamamız gerekiyormuş. eğer postallara başvurursak, o postallar bumerang gibi bize çarpıyormuş.
burada bir konuyu daha açıklığa kavurşturmakta fayda var. gerçi farklı bir entrymde bunu dile getirdim ama olsun. yinelemekten zarar gelmez.
efendim, dp ezanı arapça yaptı vaay efendim karşı devrim bik bik...birilerinin söylediklerini papağan gibi tekrara etmeden önce önce insan, insan hasletlerinden olan düşünme yetisini, sorgulama ve araştırma yetisini çalıştırsa, ve araştırsa hiç bunlara gerek kalmayacak.
efendim yıl 1950... 16 haziran günü. dokuzuncu birleşim, birinci oturum.
kanun teklifini demokrat parti veriyor. chp ise destek veriyor.-dikkat destek veriyor- o zamanın kanunu -ezan sadece türkçe okunur.! şeklinde tamamen faşizan bir kanundu ve arapça okuyanlara 3 ay hapis ve 200 lira para cezası veriliyordu.
gelgelelim kanun nasıl değiştirilmiş? sadece arapça olarak okunur mu denmiş? hayır. sadece türkçe olarak okunur kısmı, herhangibir dille okunur şeklinde değiştirilmiş. yani bugün bir imam ezanı türkçe okursa ceza alır mı? hayır, almaz.
şimdi buna inanmayanlar olacaktır. inanmayanlar meclis kayıtlarını inceleyebilirler.
bu konu hakkındaki polemiklerde lütfen bitsin artık. bilmiyorsak araştıralım. araştırmayacaksak götten sallamayalım. istirham ediyorum.
son olarak da darbe nerden gelirse gelsin karşısında olunmalıdır demek istiyorum. iki tarafta tüm darbeleri kınamazsa bu ülkeden adam olmaz. bunu da ekleyeyim dedim.
adnan menderes'in baskıcı dönemine çok demokratik şekilde onları asarak son vermiş başarılı militarist hareket. devrimmiş? şu faşizan harekete de devrim diye sarıldınız ya, sizden hiçbr şey beklenmez artık.
80'i darbe, 60'ı ihtilal olarak gören zihniyetten daha uçuk bir ucube..seninki devrim, benimki darbe zırvasının idrak felci geçirmiş bünyelerce saçmalığa dönüşmesi..
ilk zannedilen ihanettir, ama, cumhuriyet tarihinin ikinci ihanetidir, ilk ihanet, atatürk ün vefatı ile, atatürk ün öldügünü zannettigi inönü yü, celal bayar ın yerine cumhurbaşkanlıgına oturtulmasıdır. bu resmen bir darbe ile gerçekleşmiştir, topluma yansıtılmadan yapılmıstır.
27 mayıs halkın başbakan ını şlehit etmiş, yargılanması gereken ve birgün mutlaka yargılanacak olan ihanet hareketidir. o başbakan ı milleti asla unutmamıstır....
türkiye'nin gördüğü en özgürlükçü anayasayı hazırlayan devrimdir.
yetmez ama evetçiler "daha iyisini de yaparlar" diye akp'nin totaliter anayasısına evet derken hiç geçmişe bakmamışlardır. ülkeyi demir yumrukla yönetebilecek askerler en özgürlükçü anayasayı yaparlar. bugün darbelere karşı olduklarını söyleyenler "kenan evren'i yargılayacağız" diye oy alıp maaşına zam yaparlar. anayasa'daki haklarımızı bile kısıtlamak için türlü türlü yasalar yaparlar.