Anayasa ve Hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı direnme hakkını kullanarak 1960 Devrimini yapan Türk Milletinin bu devrimi yaptığı tarihtir.
3 bilemedin 5 adet kendini bilmez, ne oldum delisi subayın (bkz: cemal madanoğlu) arkalarına amerikayı alarak gerçekleştirdiği, ortada emir komuta zinciri olmadığından dolayı tsk nın tarihimizde ilk defa bu kadar aşağılandığı kanlı darbe. bu haysiyetsizler idam cezalarının onanması için de ellerinden geleni yapmışlardır.
27 mayıs darbesine ülkeyi sürüklüyen kahraman için yazılmış bir şiiri, darbenin 50. yılında yeniden hatırlayalım;
kore'de ölen bir yedek subayımızın menderese söyledikleri
gözlerinizin ikisi de yerinde, adnan bey,
iki gözünüzle bakarsınız,
iki kurnaz,
iki hayın,
ve zeytini yağlı iki gözünüzle
bakarsınız kürsüden meclis'e kibirli kibirli
ve topraklarına çiftliklerinizin
ve çek defterinize.
ellerinizin ikisi de yerinde, adnan bey,
iki elinizle okşarsınız,
iki tombul,
iki ak,
vıcık vıcık terli iki elinizle
okşarsınız pomadalı saçlarınızı,
dövizlerinizi,
ve memelerini metreslerinizin.
iki bacağınızın ikisi de yerinde, adnan bey,
iki bacağınız taşır geniş kalçalarınızı,
iki bacağınızla çıkarsınız huzuruna eisenhower'in,
ve bütün kaygınız
iki bacağınızın arkadan birleştiği yeri
halkın tekmesinden korumaktır.
benim gözlerimin ikisi de yok.
benim ellerimin ikisi de yok.
benim bacaklarımın ikisi de yok.
ben yokum.
beni, üniversiteli yedek subayı,
kore'de harcadınız, adnan bey.
elleriniz itti beni ölüme,
vıcık vıcık terli, tombul elleriniz.
gözleriniz şöyle bir baktı arkamdan
ve ben al kan içinde ölürken
çığlığımı duymamanız için
kaçırdı sizi bacaklarınız arabanıza bindirip.
ama ben peşinizdeyim, adnan bey,
ölüler otomobilden hızlı gider,
kör gözlerim,
kopuk ellerim,
kesik bacaklarımla peşinizdeyim.
diyetimi istiyorum, adnan bey,
göze göz,
ele el,
bacağa bacak,
diyetimi istiyorum,
alacağım da.
türkiye cumhuriyeti darbe tarihi diye bir siyasi tarih kitabı yazılsaydı her şey bu günden başlardı eminim. aslında bugünden başlamadı. bu tarihe kadar geçen yıllar boyunca gizli darbeler ile ülkemiz sindirildi, yaşamları değiştirildi. ama bu tarihin resmi kayıtlara geçen ilk darbe olması duygusal türk insanının beyniyle oynamayı kolaylaştırdı.
bugün ordu hala 50 yıl önce yapılan ilk resmi darbeyi hatırlatmak ister gibi tatbikat şovu yapmakta. verilmek istenen mesaj güçlü ordu, güçlü türkiye gibi görünse de, tatbikatın günü zannedildiği gibi amaçsız değil. en azından ben bu "ordumuz çok güçlü, herkesleri yeneriz, yıkarız" masallarına inanmıyorum.
insanların sizi sevmesini sağlamanın en kolay yolu, korku hissini yaşamalarını sağlamaktır. belki de sırf bundan gerçekler çarpıtılmakta ve korku ile karışık bir şakşakçılık yapılmakta. ancak kendi halkına korku salan ordumuzun gücü ile daha nice darbeler ya da "darbe yaparız haa" mesajları göreceğiz belli değil.
devlet iktidarını elinde tutan gücü beğenmediğinizde, iktidarı devirme planları yapılabilir, adına ne denirse denilsin ister darbe ister ihtilal ister reform. sonucta hepsinin açıldığı kapı yönetimi ele geçirme amacına yöneliktir. ancak 27 mayıs 1960 da olanlar bir ihtilal değildir, bir reform değildir aşağı sınıfların caniliğidir. 38 kendini bilmez kana susamış subayın kan içme arzularını demokrasinin boynuna dişlerini geçirmek suretiyle giderme hevesleridir. yönetimi devirmekle yetinemeyecek kadar nefret ve kin sahibi bir yapılanma... nasıl bir vahşilik Dp mensubu insanları aylarca insanlık dışı zülümlere maruz bırakmalarına sebep olmuştur. sapık yeniçeri geleneğini devam ettirmekte o kadar maharetli olmuşlardır ki, milli güvenlik dersinde orduyu istedikleri kadar övselerde mızrak çuvala sığmıyor. darbe yapmak ülke yönetmek sevdalarına iki bakan bir başbakan kanını sos yapmaları izah edilecek birşey değildir.
şerefli türk askeri (!) o kadar onurlu bir ordumuz varki darbe yapmış olsalar dahi devirdikleri kişilerin şahsiyet haklarına tecavüz etmez. dersimde küçük kız çocuklarının ırzına geçse bile, ihtilali bile onuru ile yapar.
cia tarafından milletimizin üzerinden geçirilen ilk askeri darbedir.
öyle arkasından sendikal özgürlükler genişletildi filan gibi zırvalar yüzünden bu darbeyi sol adına alkışlayanları kınıyorum. işçiler ile ilgili reformların tamamı o yıllarda bütün kapitalist ülkeleri saran burjuva-proleterya uzlaşmasına dayalı refah devleti argümanına (ki arkasında 20. yüzyılda kapitalizmi kurtaran adam j.m. keynes vardır) ilişkindir.
12 nisan 1960 günü, abd'den istediği yatırım kredilerini alamayan menderes temmuz'da sovyet rusya'ya gideceğini bildirmiştir. temmuz'da gitmek kısmet olmadı tabii...
27 mayıs'ta refah devletine işlerlik kazandıran değişiklikler ortaya konmuş, 12 mart'ta dünya konjonktürünün değişmesi nedeniyle bu değişiklikler değişime tabi tutulmuş 12 eylül'de refah devleti kavramı artık terkedildiğinden neoliberal ekonomiye uygun yapı kurulmuştur. hepsi de kapitalizmin babası abd ve o'nun mafya örgütleri cia-nato tarafından gerçekleştirilmiştir.
sırf bu darbenin arkasından saçma sapan gerekçelerle asıldı diye adnan menderes'i de kahraman ilan etmek solcuların 27 mayıs'ı alkışlaması kadar salakça bir şeydir. menderes demokrasiden nasiplenmemiş, tek parti düzeninin yarattığı bir siyasi figürdür.
bir türkiye gerçeğini gözler önüne seren darbelerden biri. sağcılar bu darbeyi eleştirirler, 12 mart veya 12 eylül'ü daha az eleştirirler. solcular da tam tersi. böyle bir ülke işte burası.