bu sene 27 mart dünya tiyatrolar günü alternatif bildirisini yılmaz onay kaleme almıştır.
sevgili dostlar!
bu yıl, dünya için söylenmesi gerekenleri, aynı zamanda oyun yazarı, oyuncu ve yönetmen olarak tiyatro sanatıyla çok yönlü bağı bulunan bir ugandalı öğretim görevlisi jessica kaahwa, uluslararası bildiride dile getirmiş: kaahwa, seyircinin tiyatro sürecine aktif katılımıyla, eski yargıların yerle bir olacağını, böylelikle tiyatronun ( ) bilgi ve gerçeklik temelinde seçimler yapmak için bir yeniden doğuş şansı verdiğini söylemiş. bu olumlu saptamaların yanında kaahwa, birleşmiş milletler dünyanın dört bir yanında barışı koruma misyonu adı altında silah kullanımı yoluyla muazzam paralar harcıyor, diyerek, dünyadaki ikiyüzlülüğü de cesurca ortaya koymaktan çekinmemiş. ve bu yüzden, tiyatronun gücünü bildiğimiz halde zamanı geldiğinde sessiz kalmanın, silah tutanların ve bomba atanların dünya barışının koruyucusu olmaya soyunmalarına göz yummak, demek olduğunu belirterek, bu kaçışı, gülünç, diye nitelemiş açıkça. sonunda da haklı olarak bizlere,tiyatroyu iletişim, toplumsal değişim ve atılımlar için evrensel bir araç olarak öne çıkarma çağrısı yapmış. ne güzel, değil mi? üstelik bu mesaj dünyaya, bir zamanlar şefi idi aminden giderek kimilerimizin alay ettiği afrika ülkesi ugandanın bir tiyatro sanatçısı eliyle gönderiliyor.
peki şimdi biz bu mesajın ve dolayısıyla ugandanın kaç fersah gerisine düşmüşüz, bir de dönüp ona bakalım. biz nelerden söz etmek durumundayız bugün:
- ey dünya, gölge ve oyun açısından epey zengin ve demokrat bir halk geleneğine karşın oldukça kısa sayılan tiyatro tarihine oranla pekâlâ tarihsel değer olmuş tiyatro binaları birbiri ardına yıkılan ve neredeyse son bir tane de kalsa, onu da mutlaka yıkma kararlılığında bir derin siyasi iradeyi hasbel kader seçimle başına getirme talihsizliğne uğramış bir ülkede, tiyatrocular, operacılar, baleciler, orkestracılar ve sanstseverler, el birliği ile o son kalanı canlarını dişlerine takarak kurtarmaya çalışırken,
- bu kez aynı derinlikteki siyasi irade, ülkenin sınırında tüm insanlığa seslenircesine görkemle yükselmekte olan, dünyaca ünlü bir yontucunun şaheseri sayılabilecek güzellikteki insanlık anıtına, yine illa yıkma kararlılığıyla ucube diyebiliyorsa,
- zaten destekten çok köstek görerek güçlükle yaratılan tiyatro oyunları, başarıyla oynanırken kenarından köşesinden bahaneler bulunup yasaklanıyor veya yüksek tazminatlara mahkûm ediliyorsa ve hatta kimi zaman da beyni uçkuruna takılı zihniyetlerce hedef gösteriliyorsa,
- tiyatro, opera, bale, çağdaş müzik sanatlarını ülkeye yayma, yükseltme, uluslararası düzeye taşıma misyonunu ve hani yukarıda jessica kaahwanın çağrısı olan - tiyatroyu, iletişim, toplumsal değişim ve atılımlar için evrensel bir araç olarak öne çıkarma görevini yüklenmiş, ama bu işlevleri ancak özerk bir yapı ve işleyişle yerine getirebilecek olan ödenekli tiyatrolar, opera, bale, orkstra sanatçıları, zaten katmer katmer otosansürle uğraşır olmuşken, bir de performans bahanesi altında en küçük bir özerklik kırıntısı bile bırakmayacak bir kölece çalışma statüsüne düşürülecekler, deniyorsa,
- hal böyleyken, bir de gerek dış-batıdaki ve gerekse iç-(sözde sol)gerideki, iki ve daha çok yüzlü yalancılarca, bu derin siyasi erk, özellikle de demokrat diye ezberletilmeğe çalışılarak, gelecek seçim de ipoteğe alınmak isteniyorsa,
- ve eğer kazara gelecek seçimde de halk, yetkiyi aynı derin siyasi erke teslim edecek olursa, ne demokrasinin desinden, ne de özgürlüğün ösünden eser kalmayacağını, dolayısıyla sanatın da ssinin bile yerinde yeller eseceğini, o çok-yüzlüler de kesin biliyorlarsa,
ülke sanatının, nice doruğa çıkma şanslarından ve yükselme evrelerinden, bugünkü acıklı duruma getirilmesine ve hele kısa süre sonra iyice yıkıma uğrama riskiyle burun buruna gelmesine karşı, nasıl bir çağrı çıkarırsın, ey dünya?
ama biz sana bırakmıyoruz, kendi çağrımızı kendimize yönelik kendimiz çıkarıyoruz:
bizler, eğer bu toplumun tiyatro, opera, bale ve orkestra sanatçılarıysak ve eğelr bugün de dünya tiyatro günüyse, işte bugün herkese sesleniyoruz ki, atatürk kültür merkezi gibi tarihsel değer taşıyan binalarımızı olsun, içinde özgürce sanat yapma hakkına ve görevine sahip olduğumuz mekânlarımızı olsun, derin siyasi erkin keyfî rant hesaplarına teslim etmemek için son repliğimize, son notamıza, son selamımıza dek direneceğiz. tüm dünyaya barış dileyerek seslenen insanlık anıtımızı yıkacak eller evet, o eller ne olsun istiyoruz? insanlık anıtına o eller asla uzanamasın! diye haykırıyoruz!
ve sevgili dostlar, nasıl insanlık anıtı için mücadelede tiyatrocu, heykeltraş, yurttaş, diye bir ayrım yoksa, tiyatro binası için de, sahne sanatlarının özerkliği ve özgürlüğü için de, mücadelemiz toplu dayanışma içinde yürüyecektir ve bir değerli şairimizin geçen yıllarda akm önündeki eylemde haykırdığı gibi: akm değil, akp yıkılacaktır. (yılmaz onay)
bursa- uludağ üniversitesi prof.dr. m.mete cengiz kültür merkezinde, uludağ üniversitesi oyuncuları (tiyatro topluluğu) tarafından hazırlanmış, kadınlar savaşı adlı eğlenceli oyun ile kutlanacak gündür.
27 MART DÜNYA TiYATROLAR GÜNÜ GÖSTERiMi KADINLAR SAVAŞI
27 mart salı 20:00 - PROF. DR M. METE CENGiZ KÜLTÜR MERKEZi
Emeğinizin ürünleri sarsıcı ve özgün olsun. Derin, dokunaklı, düşündürücü ve benzersiz olsun. insan olmanın anlamı üstüne kafa yormamızı desteklesin; düşüncelerimize yürek gücü, içtenlik, açık sözlülük ve incelik katsın. Dilerim güçlük, sansür, yoksulluk, nihilizm gibi engelleri aşabilesiniz. Eminim birçoğunuz mutlaka karşılaşacak hepsiyle. Umarım yeteneğiniz ve sebatınızla bize insan kalbinin çarpışındaki bütün çapraşıklığı öğretebilirsiniz. Umarım alçakgönüllülük ve araştırıcı bir ruhla bunu ömür boyu iş edinirsiniz. Dilerim en iyileriniz temel sorun olan Nasıl yaşıyoruz? sorusunu bir çerçeveye oturtmayı başarır. Çünkü ancak en iyiler -pek nadiren ve çok kısa süreyle- yapabilir bunu. Tanrı yardımcınız olsun.