galatasaray yönetimine aşağıdaki açık teklifi vermeme vesile olan maçtır.
teklif
kardeş bak şurda yaklaşık 11 hafta kalmış sezonun bitimine. kendini ispatlamış, tecrübeli, türk futbolunu tanıyan, güvenilir bir teknik adam getir. biz takımdan bu sezon hiçbir başarı beklemeyelim-küme düşmesin yeter-. ama seneye bomba gibi hazır olsun takım. gelen teknik adam tanısın takımı. eksikleri tespit etsin. oyuncu araştırsın. iyi bir etüt yapsın seneye de düşkünleri yaşamayalım. ne dersin?
Bir galatasaraylı olarak bende hiç bir üzüntü yaratmayan maç olmuştur. insanda alışkanlık oluyor artık, bu arada iddia şirketinin de bundan sonra galatasarayın anadolu takımlarıyla yaptığı maçlarda anadolu takımlarına daha az oran vermesi gerektiğinin anlaşıldığı maçtır. Ben gibi sapına kadar galatasaraylı birine bile bu entryleri yazdıran yönetime selam olsun. "Sen ne biçim galatasaraylısın diye üstüme gelmeyin, ben soranlara galatasaraylıyım bile diyemiyorum" Daha kaç sene "biz uefa kupası aldık olm" diye idare edecez, şu halimiz tam bir rezilliktir, galatasaray büyük bir bataktadır, bu bataktan çıkmak için bana kalsa yönetim ve bütün futbolcuların, teknik heyetin gitmesi lazım yoksa bu hastalıktan kurtulamayız.
dunyanın en önemli 3 derbisinden biri olarak gösterilen maçta gulen taraf yine ibb oldu.Galatasaray bundan sonraki ibb derbisinde berabere kalıp sabri reyiz'in üçlü çektirmesini beklemeye başladılar.
o değil de belediyenin eskiden en büyük numarası büyük takımları yenmekti. şimdi aynı performansı küçük takımlara karşı da göstermeye başladı. güzel maç.
bir galatasaray taraftarı olarak 8 10 tane yememizi istediğim maç. genelde futbol konusunda çok yazmam ancak delirmemek elde değil.
yahu arkadaş misimovic gelir adamın ağzına sıçar yollarsınız.
takımı arda yokken tek başına ileriye sürükleyen adamı(keita) bir kuruş kar edemeden katar'a mı bir yerlere mi işte, satarsınız.
utanmadan onun yerine bir de serdar özkan'ı takıma dahil edersiniz.
yahu şu takıma bir bakıyorum. yok arkadaş. cm 03 04 te versen bana bu takımı, diablo yapsam gene şampiyon olamam bu takımla.
kocakarı memesi soğuğunun kulakları kesip, dudakları yardığı bir garip cumartesinin ne gündüzü, ne de gecesiydi. topun top, popun pop, rockn roll değil ama hiç değilse rock- olduğu, levent yükselin adam, sertab erenerin sertab gibi müzik yaptığı doksanlı yılları andıran bir atmosferi diken diken olmuş tüylerimde hissedince, yavaş yavaş yaşlandığımı da hissetmedim değil.
hafta sonu gezgini
öyle ya, yüz küsür yıllık galatasaray da türk futbol tarihinin en büyük başarısı uefa şampiyonluğunu bir asrın, devrin kapanışına denk getirmiş, o günden bu yana da odasında pipisiyle oynayan taze ergenlere dönüşmüştü.
şimdi, yani; bir devir daha kapanırken(çok şükür), galatasaray, tarihinin en kahverengimsi günlerini bir bir tüketiyor.
işte böyle bir günde, bir yandan belediye takımı olması sebebiyle hizmet ve yatırım yaparak gelişimci olması gerekirken mücadeleci ve popüler bir yol seçerek milyon dolarları harcayıp tiksindiren, diğer yandan da abdullah avcı sayesinde güzel ve temiz futbol oynayıp sempatikleşerek beni ironilerden ironilere art arda mıknatıslayan belediyespor karşısına çıktı yitik, bitik galatasaray.
ilk yarı itibariyle kopuk, dağınık, düzensizliğin düzenleştiği, ilhanın iremleştiği bir melankolik galatasaray gördük; altı oyuncusu önde hücum pres yaparken, geri dörtlüsü kırk metre uzakta piknik yapan, ne enine ne de dikine daralıp genişleyemeyen, hevesini kaybetmiş, momentumundan bihaber bir takım.
tüm bunlara rağmen, başka herhangi bir galatasaraylı futbolcunun on defa bulup da bir defa dahi sonuçlandıramayacağı pozisyonu gole çeviren milan baros sayesinde ilk yarıyı önde kapattı sarı-kırmızılı takım.
devre arasında kendime bir soru sordum, size de sorsam hiç fena olmaz.; ikinci yarı başlarken, hangi galatasaraylı galibiyetten emindi acaba? aleni boşluğu ukalalığımla doldurmaya niyetim yok, hepimiz biliyoruz zaten.
her neyse. ikinci yarı başladı ve tek avantajı olan rüzgarı da belediyeye kaptırdı galatasaray. rüzgar enerjisiyle elektriklenen belediye de yavaş yavaş, sakin sakin galatasaray kalesine doğru yol olmaya başladı. henüz skor değişmemişken, kazımın güzel pasıyla ikinci yarıdaki tek gol şansını stancu ile heba eden sarı kırmızılılar, -artık yağan yağmurun etkisyle mi bilmem- giderek flulaşmaya başladı sahada.
olimpiyat stadı dağın başı diyoruz ya hani, mustafa sarp da sahadaki kalabalıktan uzaklaşarak sükunet yürüyüşleri yapar, serkan kurtuluş gökhan ünal karşısında kırık sandalye tekerine dönüşürken, tekniğimiz direktörümüz hagimiz de ne yazık ki yine dağın başı sükunetinden olsa gerek- seyre daldı.
bu güzel hafta sonu gezisinin büyü kazanına tuzunu dökmüş galatasaray, tüm bunlar olurken, onbeş dakikada tam üç gol gördü kalesinde. hagi ise ilk hamlesini üçüncü gol geldiği sırada sabri- yekta değişikliği ile gerçekleştiriyordu.
elbet teknik direktör falan değilim. lakin, gökhan karşısında ezilen serkanın yerine sabri yürütülse, yekta sağ kanada çekilirken turist mustafa çay içmeye gönderilse, son olarak da pino kanada alınıp stancu orta sahanın önüne konsa daha iyi olmaz mıydı diye düşünmeden edemiyor bendeniz yazarınız, zıplayarak yürüyeniniz, yağmurdan kaçmayanınız. hiç değilse bir şey denemiş olurdu takım sanki, hım?
onbir mağlubiyet. rekor oldu, değil mi? tarih yazan galatasaray, şimdi tarihini terse yazar oldu. gündüz başlayan maç akşam son buldu. gün ışığı karardı, soğuk havada atkılar sallanmak yerine boyunlara sarılarak tutundu.
hiç değilse alışır oldu galatasaray taraftarı. öyle ya, yöneticisi, futbolcusu alışmışken o neden alışmasın? nevizade geceleri varken, cumartesiyi neden üzülerek heba etsin? etmesin. biraz sabretsin, bu iş bu sezonla son bulur.
bir galatasaraylı olarak, artık ligi orta sıralarda bitireceğimizi kesin* olarak anladığım maçtır.
bugüne kadar "bu hafta kazandık. haftaya da kazansak, şu takım yenilse, şunlar beraber kalsa bizde x. sıraya yükseliriz..." şeklinde hesaplar yapmama neden olan ve herşeye rağmen sezon sonunda galatasaray'ın en az ilk 4'te olacağına inandıran o güzel hayallerin beyin ölümü bugün gerçekleşti.
hagi ye istifa et bokunu yiyim diyen adamlara reykartı getirdik ne oldu bokunu yiyim reykart istifa et dediniz eşşek eşşektir senin klübün profyonel bi şeklde yönetilmeze ancak dua edecenki canaydın lar adnan polatlar gelmesin diye.
istanbul büyükşehir belediyespor'un ilk kez galatasaray'ı yendiği ve galatasaray'ın mağlubiyet rekorunu kırdığı maçtır. bu arada ibb'nin ermeni asıllı defansçısı can arat, yenen gol sonrası tövbe mahiyetinde ıstavroz çıkarmıştır.
Galatasaray taraftarı olarak dünyanın en pişkin yöneticileri olan Adnanlar'ın gidecekleri umudumuz olmadığı için mağlubiyete bile "hayırlı" diyemediğimiz, yenilgiye bile sevinecek ümidimizin olmadığı karşılaşma olmuştur.