Tamı tamına çeyrek asırı doldurmuş, ömrünün kalan diğer çeyreğinden ve hatta yarısından gün aldığım yaştır.
26 yaşında olmak, 25 yaşında olmaktan çok çok ötedir. 25 yaş, 20'li yaşlardır. Fakat 26 yaş, 30'a merdiven dayadığını apaçık çarpar insanın suratına...
26 yaşında olmak, 22 yaşında olmayı istemek, fakat o zamanlardan çok uzak olmaktır...
26 yaşında olmak, öğrencilik yıllarındaki ortamlara tekrar gidebilirim lan düşüncesini barındırmaktır...
26 yaşında olmak öyle birşeymiş ki* ne gençsin ne büyüksün...
26 yaşında olmak, öğrenci iken yaptığın çapkınlığı artık yapamamayı öğrenmektir...
ve 26 yaşında olmak, en ufak ayrıntılardan bile medet ummakmış...
6 yaşında okula başladım, kendi yaşıtlarım mahallede oyun oynarken ben ise mektebe gidiyordum, bu durum bana büyük bir adam olduğum hissi telkin ediyordu.
8 yaşında sünnet oldum, artık erkekliğe adım atmıştım, ben ise kendimi koca bir adam oldum artık diye düşünüyordum.
12 yaşında bir kızdan hoşlandım fakat, o ise başka birisiyle çıkıyordu. ben koca bir adam olmuştum.
15 yaşında liseye başladım, ben kocaman bir adamdım artık.
16 yaşımda aile sorunlarım vardı, hayat bana çok müthiş bir vole atıyordu, fakat ben biliyordum artık, çocuk değildim herşeyin üstesinden gelebilirim.
17 yaşında çok pis aşık oldum ve ben artık büyümüştüm.
19 yaşında çok zor bir dönemden geçiyordum, ya okulumun üstünü okumaya devam edecektim ya da başka bir seçim yapacaktım. biliyordum ben büyümüştüm.
20 yaşında uzun olan saçlarımı kestirmiştim, çevremdekilere göre kocaman adam olmuştum, yakışmazmış koca adamlara uzun saç iyi etmişim kestirmekle. ben büyümüşüm.
21 yaş kalbimi kırdılar ama ben büyümüştüm.
22 yaş başka bir şehirdeydim evimden uzaktım, bir evim vardı ve kimse bana karışmıyordu. kocaman bir adam olmuştum artık, ben büyümüştüm.
22- 24 yaş arası, okulmuş aşkmış falan filan ve üniversiteden yeni arkadaşlarım vardı, ben büyüdüm.
25 yaş mezun olmuştum, ailem diploma törenime geldi bol bol resimler çektirdim falan filan, akabinde ise hemen askere gittim ben büyüdüm artık, ailem geçirdi otogardan falan filan işte..
26 yaş doğum günümü asker ocağında 6 saat nöbet eşliğinde kutladım, büyüdüğümü düşündüm gari nöbet kulesinde, neyse bitirdik geldik evimizede sağ salim.. 3 aydır işsizim, evde oturuyom.. ara sıra evdekilerin gözüne batıyormuşum gibi oluyor, bu durumdan acayip bir şekilde sıkıldım yani sözlük.. neyse burası itiraf başlığı değil.
şimdilerde arkadaşlarımın bol bol düğün davetiyesini alıyorum, facebookta çocuklarının resimlerini beğeniyorum, pek fazla görüştüğüm arkadaşım falanda kalmadı.. facebook'tan takip ediyorum milleti.. herkes işinde gücünde..
bir de büyükler bana kocaman adam olduğumu söylüyorlar ara sıra, artık evlilik falan yapabilirmişim..
fakat ben hâlâ oyuncaklarımı, 999 oyunlu aterimi, tasolarımı, mavi önlük ilk giyişimde ve ortaokula başladığımda kravat takdığım zaman duyduğum heyecanımı, bayramlık elbiselerimi, vefat eden büyüklerimi aklımdaki çocukluk anılırımı dün gibi hatırlıyorum, sanki ben hiç büyümedim...
böyle garip.
mutlu değilsin, mutsuz da değilsin.
eksiklik var ama.
30'a yaklaşıyorsun, ama yok ben daha gencim 26 büyük sayılmaz ki tarzında kendi kendine konuşursun.
en çok da arkadaşlarının 3-5 yaş aralığında olan çocuklarını görünce ben ne yapıyorum sorgusu yaşarsın.
daha olgun hissetmektir. aşkı bulmaktır belki. hayata karışmak, daha çok "hayat" gibi olmaktır. eskileri daha çok anlamak, büyüklerin laflarını cümlelerinize daha çok sokuşturmaktır. dikbaşlılığı yavaş yavaş üzerinden atmak, daha mutlu olmaktır.
"neyse ki otuza daha dört yıl var" demek ve hatta otuzdan daha az korkar hale gelmektir.
tersine cevrildiği vakit 62 olan ve bu 62'den çok basit sekilde tavsan yapilan bir yaştir 26 yaş.
ufuktan kızıl havaların seyrine dalmanın an be an yaklaşmakta olduğu hakikatini gördüğünüz yolda sokakta gördüğünüz kişilerin sizin on seneki yasınız oldugu gerçeğini farketmeniz ile hey gidi koca devran diyerek daha dünmüş gibi hatirladiğiniz mevzuatların zamana yenik düsmemesine ve zihninizde bir civi gibi cakildiğini farketmektir. bozulmadan ilk hali ile...
deli dolu gecen bir çağın değişimin tavana vurdugu günün yeni gelişmelerle hizli hizli geçtiğini farketmenizdir. daha dün kasetli teyp marifeti radyoda calan şarkilari kasete cekerken bugun o tip atraksiyonlarla ugrasmadan cd,mp3 ve benzeri teknolojik nimetler marifeti ile bulabilmektir.
numizmatik tezgahlarında sergilenen demir yüzlükleri, ellilikleri görüp bugunun para olarak karsilamaya calisirken matematiksel işlemlerle kafanin allak bullak olmasidir.
ceyrek yüzyillik yasantiya +1 koymanın kivanciyla gndemde olan bitenlerin ceyrek yüzyildir tekerür ettiği fakat bir arpa boyu yol alinamadiğini anlamak ve bilmektir.
ergenlikte okunan kitaplarin tekrar okundugu vakit daha farkli gözlerle okumak ve onlari yeniden keşfetmektir.
ömür takvimnin yapraklarinin ucustuğu arkada birakilan bir yoldur.
ne yeniden baslanacak, ne de sonlanacak bir yastir 26 yas. yasamin en ortasindaki sirat köprüsüdür.
ayakta nasırlarin ciktiği ve hayrettir ki nasirlarin yürünen yollarda aci verdiğini farkettiğiniz bir yaştır 26 yas.
biraz doygunlukla gelen eğlen çoş işte karsinda kiboş günlerinin the end yazisini yazma cürretini gösterdiğiniz yastir 26 yaş.
vel hasil-i kelam sinatra'nin terennumu ile 'It was a very good year' vesselam.
2 gün önce 26 oldum ben de. küçüklüğümü hatırlıyorum. köyde merdivenin başında dayımın yanında oturuyordum. 6 yaşında falandım. dayı kaç yaşındasın sen dedim. 25 yaşındayım dedi. vay be ne kadar büyük. tam 25! yaşında. yıllar birbirini kovaladı. ilköğretim, lgs, lise yılları, öss, üniversite, kpss, iş hayatı, askerlik... ne kadar çok yaşamışım diyorum. çok şükür geçen yıllarıma. büyük acılarım olmadı, büyük sıkıntılarım olmadı. büyük sevinçlerim oldu ama. ilk bisikletimi aldığımda araba aldığım zamana göre belki 5 kat fazla sevinmiştim. anadolu lisesini kazandığımda mahallede böbürlene böbürlene yürüyordum * üniversitede matematik dersini 4. alışımda geçtiğimde muzaffer bir ordunun kumandanı gibiydim. beklediğim şeyler bir bir oldu. acaba görecek miyim başaracak mıyım dediğim şeyler nasip oldu. abimin düğününde oynadım mesela halbuki hiç adetim değildir. hiç iş aramadım, ilk girişimde kpss yi kazandım. çok şükür hiç bir dostumdan kazık yemedim. 26 yıl boyunca tek bir sigara içmedim, ağzıma içki koymadım, hırsızlık yapmadım, kimseyi dövmedim, mahalle kavgam da olmadı okul kavgam da. kayısı ağaçlarına tırmandım, ekin tarlalarında biçerdövere bindim, traktör sürdüm, malatyanın bütün sokakalrında bisiklete bindim, baraja yüzmeye gittim, halı sahalarda futbol oynadım, askerde gece boyu nöbet tuttum, orgeneralle tokalaştım, tuğgeneralin imzasını taklit ettim, albay ya ölsün ya emekli olsun diye cumada dua ettim, eyüp sultanda sabah namazı kıldım, çınaraltında kahvaltı yaptım, cağaloğlunda kitapçıları dolaştım, barbaros bulvarında adana kebap yedim * hasılı iyi yaşamış gibi hissediyorum. ölsem gözüm arkada kalmaz heralde. bir tek aşık olmamışım. o da nasip artık *
bu sıralar moralimi çok bozan hadisedir. 26. yaşımın 1 haftasını henüz doldurmuş olabilirim ama hissettirdi soğuğu resmen. eğlence bitti, eve gidiş vakti diyor sanki. önceden deli gibi sevindiğin şeyler artık sıradan geliyor, üzüntülerin saçma. okul bitti, çalışıyorsun. sırada ne var diye sorgulatıyor. hayalleri gerçekleştirmen gereken yaş aslında ama, prangası olmayana. bir de bu yaşa dek istediğin hiçbir şeyi yapamamışsan doğru dürüst, çok koyuyor be sözlük.
henüz 40 günlük bile olmadan havale geçirmişim. o günden sonra bademciklerimle aram hiç iyi olmadı.
3 yaşında 3 tekerlikli bisikletimle dedemgilin evin önündeki yokuştan aşağı bisikleti sürdüm. evin duvarına kafamı çarptım ve anlım yarıldı. hatırası hala anlımda.
6 yaşımda okula başladım. henüz okulun ikinci ayı babamın askere gittiğini dün gibi hatırlıyorum, gitmemesi için çok ağlamıştım ve döndüğü günde nasıl sevindiği mi...
7 yaşımda ilk 2 tekerlekli bisikletimi babam karne hediyesi olarak aldı.
8 yaşımda güle oynaya sünnet olmaya gittim.
9 yaşımda bana emanet edilen kız kardeşimi okulun ilk günü kaybettim. saatlerce aradım, ağladım... onu okul servisinde oturur halde bulunca önce sevindim sonra kızdım. eve dönüce onu anneme şikayet ettim ve bi daha okula gelmemesini söyledim. aynı yıl küçük kardeşim dünyaya geldi.
10 yaşımda bir kıza ilk öpücüğümü gönderdim başıma gelmeyen kalmadı.
11 yaşımda o dönem çok moda olan televizyon aterime kavuştum( hala çalışıyor).
12 yaşımda çocuğun birinin ağızını burnunu kırdım. okuldan atıyodu müdür müsvettesi babamın isimini duyunca hiçbişey yapmadı.(gerizekalı)
12 yaşımda hayatımın en kötü günlerini yaşama başladım. matematik öğretmeni babamın hocasının kızıydı. yaramaz bir çocuğu cezalandırmak için boyu kısa olan ben sınıfın en erkasına atıldım. 3 sınav üst üste boş kağıt verdim.
13 yaşımda çok sevdiğim dayımı kaybettim. anneme mukerrer büyüyünce çok büyük adam olacak demesi hala kullaklarımda çınlar.hala matemetik hocasıyla kavgalıydım. 5 sınav üst üste boş kağıt verdim. bu dönemde disiplin kuruna sevkedildim. gene babam kurtardı.
14 yaşımda kız arkadaşımı babası kaçırdı.
14 yaşımda dümdüz bir liseye başladım. çarpım tablosunu öğrendim. matematikten beş almayı öğrendim. inşaat mühendisi olamya karar verdim.
14 yaşımda fen bölümünü babamı ikna ederek seçtim. futbol takımındaydım. fakat boyum uzamadı... kadrodaydım ama hep yedek kaleci kaldım.
15 yaşımda basketbol takımına guard oldum. kısa olduğum için hep rotasyonda kullanıldım. yeni bir kız arkadaş edindim.
15 yaşımda beşiktaş ın ve benim şampiyonluk hasreti son buldu. "sergen attı şampiyonluk geldi!" ama ben buna bile sevinemedim şampiyonluktan bir gün sonra canım anneanneciğimin vefat haberini aldım.
16 yaşımda öss,kız arkadaşım ve akvaryum dışından hiçbirşey ile ilgilenmiyordum. aynı yıl kız arkadaşım ile ilgilenmediğim gerekçesi ile ayrıldım.*
17 yaşımda anadolu üniversitesi inşaat mühendisliği bölümünü kazandım ve hazırlık okumaya başladım. reşit olmadığım için hiçbirşeye imza atamıyordum. ilk cep telefonumu aldım.
18 yaşımda birinci sınıfa başladım. ilk lap top bilgisayarımı aldım.
19 yaşımda aşık oldum. geleneksel futbol bölüm turnvasında final, fakülte turnuvasında ise şampiyonluk yaşadım.
20 yaşımda hala aşıktım wat ile amerikaya gittim.
21 yaşımda erasmusa başvurdum. liverpool johanmoritz üniversitesine değişim için gidecekken son anda vazgeçtim.
22 yaşımda karayolları 4.bölgede yol stajımı kuzey ankara dönüşüm projesi dahilinde yapı stajımı tamamladım ve mezun oldum.
22 yaşımda iş ararken boş durmamak namına kavun sattım aynı anda bir proje ofisinde ayak işlerini yapıyordum.
22 yaşımda s.arabistanda işe başladım. 950 km uzunluğunda su isale hattı ve pompa merkezleri vardı.
23 yaşımda ilk aşkımdan sebebi bana çok ağır gelen gerekçeler ile ayrıldım.
24 yaşımda şirketimden ayrıldım ve şuanda çalıştığım şirkete geçtim.
25 yaşımda hala özbekistandaydım.
25 yaşımda ankara aşağıeğlence den ilk evimi aldım.
26 yaşımda...
olmakta sanırım geçmişi şöyle bir anıp önümüze bakmak demek.