diğer maçlara oranla pozisyona girmekte zorlandığımız ve tutuk kaldığımız mücadeledir. ilhan mansız ve hakan şükür ilerde maça başlamış ancak türkiye pozisyon bulmakta zorlanmıştır.
brezilya'nın dünyalar dolusu gol kaçırdığı, rakip kaleyi doğru düzgün rahatsız bile edemediğimiz, amma velakin skora göre yorum yapan medya soytarılarımız tarafından "süper oynadık, kaybettik", "türk'ü gördü dünya", "koca brezilya'yı elimizden kaçırdık" yorumlarıyla midemi kaldırmış bir maçtır.
bu maçın en şahane enstantanelerinden biri de ilk yarıda rivaldo'nun sol çaprazdan attığı hayvanlar gibi sert bir şutun kaleci rüştü'den dönmesi ve akabinde ronaldo'nun altıpasta bomboş golü atamaması üzerine ömer üründül'ün "aman aman o ne sert şut ya? o ne kadar sert bir şut ya?" tadındaki anlamsız hüznüdür.
bir de bu maçın ardından tribünlerde göz yaşlarına boğulan genç bir türk kızı, hani o sözlükte çok meşhur olan türk kızı, dünyaya manşet olmuştur. yok "ağlayan türk güzeli dünya basınının yeni konusu", "dünya bu kızı konuşuyor" tadındaki abuk sabuk içi bomboş zevzek milliyetçilik örnekleriyle de kendi medyamdan 4-5 kat daha fazla nefret etmişimdir.
eğer "sinir bozucu" ronaldo gününde olsaydı o gün orada 4-0'dan aşağı bir mağlubiyet almazdık ki adamın gümüş mercurial vapor r9'larla "pis burun" dayayarak attığı o gol "onu yemeseydik finaldeydik be abi" tadında abuk yorumlarla bugün bile hatırlanmaktadır.
2002 yazı. Yaşadığım ilk yaz tatilinde oynanmış maç. Bu maç oynandıktan 1 hafta sonra tatile gidecektik. Finalin kuyruğuna geldiğimiz maçta ilhan mansız ve hakan şükür ile başlayıp buna rağmen maç boyunca etkisiz bir görüntü çizmiştik ve ronaldo'nun ayağıyla 1-0 kaybedip yarı finalde elendiğimiz maç. 3 gün sonra hakan şükürün 10. Saniyede gelen golüyle macera sonlanacaktı.