yine şükürcüler ortaya çıkmış ve güldürmüştür. bu ülkede asgari ücretle çalışıp her gününü ölüm tehlikesiyle geçiren, ailesine bu kadar düşük ücretle bakmaya çalışan insanlar varken, taşaklarını serip oturan memurların böyle bir serzenişte bulunması yanlıştır.
istanbul'un en boktan semtlerinde en boktan ev kiraları bile 1000 lirayı bulmuşken çok haklı memurdur. bu insanın daha işe gidiş gelişi var, mutfak masrafları var, telefon-elektrik-su masrafları var, evli-çocuklu ise onların bakım masrafları var... var oğlu var!
haaa, göt kıllarına göre insanın karnı doysa yeter zaten. üç öğün makarna-pilav... böyle böyle beyin gıdasızlıktan çalışmaz oluyor ve yeni yeni göt kılları doğuyor.
oysa memur bir ülkenin saygınlık göstergesidir. kurumlar memurlarının yeterliliğine, onlara sağladıkları olanaklar ve yaşam koşullarıyla tanınır, sevilir, sayılırlar. niye tsk'nın mensuplarına sağladığı olanaklar kıskanılıyor da en az o kadar bütçesi olan ibb'nin kıskanılmıyor? yok da o yüzden! ibb'nin memur profiline bakın; bir ton tabela üniversitesinin bordan boktan bölümlerinden mezun bir yığın yalaka. oysa kara harp okulu, deniz harp okulu ya da hava harp okulu'ndan mezun adamlar öyle mi? geneli pırıl pırıl, gencecik delikanlılar. türkiye'de istedikleri hemen her üniversitenin hemen her bölümüne girebilecek yeterlilikte adamlar. eh, siz bu adamları tabii ki ibb'ye alamazsınız. olanakları, saygınlığı, yaşam koşulları çok daha yüksek bir kurum varken kim gider elin ağdasız götünün kıllarıyla uğşarmak için?
kaldı ki ekonominin can damarı memurlardır. sizin memurlara verdiğiniz bir lira bakkalın cebine para bırakır. toptancının cebine para bırakır. nakliyatçının cebine para bırakır. üreticinin cebine para bırakır... bunların her biri de vergilerini öderler (tabii hükümetin adamı değillerse, öylelerse elektrik parası bile ödemezler zaten) ve devlet kazanmış olur. tabii bunun için bir de yerli üretim gerek. hani artık türkiye'de olmayan şey!
genel müdürdür. siktirsin ordan villacı pezos. memurların 2500 aldığı nerede görülmüş amk. işçi gibi ikramiyesi falan da yok memurun. evi kendinin olsa taşak kebabı yapıp asgariye talim eder, anlarım da niye memur olmuş bu adam?
gene o meşhur "saygın-ülkenin sahibi" memur ayakları bu başlığa da dadanmış.
memurluk öyle bu ülkede millete itelendiği gibi üst düzey bir iş değildir.
memur dediğin, elinde başka imkanı olmadığı için devletten maaş alıp halkın işlerini görmekle yükümlü bir "hizmetli"dir alt tarafı.
başka deyişle, ülkenin/halkın sahibi falan değil; tam tersine "hizmetkar"ıdır, öyle olmalıdır.
aynen bir markette (memur maaşına kıyasla 3 kuruşa çalışan) bir kasiyer gibi, bir beyaz eşya servisindeki teknisyen gibi.
devlet memurunun farkı/avantajı, konumu nedeniyle bahşiş neyin almaması gerektiği (aslı böyledir) için iş güvenliği/izin durumları gibi şeylerin diğer çalışanlardan daha sağlam olması.
hepsi bu kadar.
80 küsur senedir sürdürülen memur despotluğu/krallığı, milletin işini tıkayıp haraçla beslenmesi devri kapanıyor artık.
geçelim bunları.
Geçende büyük şehir ekonomi aforizmaları yapmıştım.Malesef,Tayinini istanbul dışına almalıdır.aksi takdirde mesele açlıksa pide salonunun yolunu tutmalıdır.