Düpedüz yavşaklık belirtisidir. kendisi 500 binlik aracıyla fink atıp, günde 500 lira yakıt parası harcarken sağa sola, aman namaz kılın, imanınızı koruyun, harama el uzatmayın mesajı verir.
Lan oğlum harama el uzatmadın, imanını korudun'da, kendine 500 binlik araba, karına 500 binlik araba, oğluna 2.000.000 milyonluk evi nasıl aldın... demezler mi adama?
islamiyet öncesi mekkenin en zengin tüccarı olan ebu bekir, islam dininin getirdiği yardımlaşma, dayanışma olgusuyla beraber, vefat ettiğinde, islam devletinin halifesi olmasına rağmen üzerinde sadece bir giyim elbisesi bulunan bir fakirdi.
lafa gelince sahabe mevzuu dillerinden düşmeyenler, şimdilerde zekatını veriyorsa kime ne gibi safsata savunuculuğuna başlamışlar. peygamber mal edinmemiş, sahabesi mal edinmemiş, aksine fakir, gariban kalmasın, kimse aç yatmasın diye neleri var neleri yok bu uğurda feda etmişler. lakin günümüzde bu dinin peşinden gittiklerini iddia edenlerden bazıları, fesat karıştırıp ihale alıyor, kızları da yüzbinlerce liralık arabalarla geziyor. bu müslümanlıksa bizimki ne diye sorası geliyor insanın. ramazanda iki fakir doyurmakla, 3-5 kuruşu bazı hayır kurumlarına vakıf etmekle müslüman olunuyor. kimsenin dinini sorgulamak değil niyetim. allah görüyor ve biliyor şüphesiz kimin ne olduğunu. ama ben sadece merak etmekteyim, dillerinden düşürmedikleri sahabenin yüzüne nasıl bakacaklar diğer tarafta bu tipler.
bir insan zengin olup aynı zamanda mütevazi bir hayat yaşayabilir. zamanında ticaretle uğraşmış büyük islam insanlarının tüm servetlerini bağışladıklarını düşünürsek, hem zengin hem müslüman bir şekilde yaşamanın islami adaba uymadığını görebiliriz.
Hz Ömer, sessizce Hz Muhammed'in dinlenmekte olduğu odaya girer ve bir an çevresine göz gezdirir. Tavana asılmış kuru bir deri bir torbanın içinde birkaç kilo arpa, duvara dayalı birkaç ağaç yaprağı ve yerde Hz Muhammed'in üzerinde uyumakta olduğu hurma lifinden örülmüş kaba bir hasır...
Bu manzara karşısında ağlamaya başlayan Hz Ömer'in hıçkırıkları onu uyandırır. Hz Muhammed kalkınca hasırın vücudunda iz yaptığını, kan oturduğunu gören Hz Ömer, omuzları sarsıla sarsıla ağlamaya başlar. Hz Muhammed hayretle sorar:
- Ey Hattab Oğlu neden ağlıyorsun?
- Ey Allah'ın elçisi! iranlılar kisralarını saraylarda yaşatırken, Bizanslılar kayserlerini lüks ve ihtişama boğmuşken sen ki Allah'ın elçisisin izin ver, bizde seni...
Maksat anlaşılmıştır, Allah'ın elçisi, gelecekteki halifesinin sözünü hüzünlü bir tebessüm, tatlı bir el işaretiyle keser ve
"Bu dünya hayatı bir eğlenceden ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı." (Ankebut-64)
Ayetini okuduktan sonra ekler:
- istemez misin ey Ömer! Dünya onların olsun, ahiret de bizim!
Ebu cehilden zerre farkı olmayan yobazların davranışıdır. Kendileri multiodalı işkembelerini pislikle doldururken fakir insanlara imtihandan sabırdan falan bahsederler. "Allah nimetini kulunun üzerinde görmeyi sever" [rivayetini] kendilerine ilke edinmişken onlarca a-y-e-t-i de inkar ederler.