25 mayıs 2005 milan liverpool maçı

    57.
  1. o zamanlar öglenci bir öğrenci olduğum için tamamını izlediğim maç. milan 3-0 öndeyken babam tamam milan aldı kupayı izlemeye gerek yok dahasını ben yatıyorum dedi. ben belli olmaz baba filan derken babam sızmış bile.
    ertesi günü öglenci olsam da babam işe gitmeden sabah kalktım maç kaç kaç bitti demeye gerek görmedi milanın kazandığını sanıyor. swf.
    liverpool penaltılarla kazandı baba vallahi dedim inanmadı. hadi oradan lan çocuk mu kandırıyon derken 20 kağıdına iddiaya girdik. tvyi açtırdım skoru gösterdim 20 lirayı kapmıştım. ortaokula giden biri olarak çok iyi paraydı. o günden sonra sabah beşte de kalkacak olsa maç tamamen bitmeden yatmıyor babam swf.
    10 ...
  2. 50.
  3. Devre arası değerlendirmesinde şu güzel thug life malzemesi dialogun yaşandığı maçtır.

    Spiker: Hocam maçın ilk yarısı hakkında kısa bir değerlendirme alabilir miyiz?
    Fatih Terim: Bir italyan takımı böylesine önemli bir finalde 3-0'dan maç vermez, maç burada bitti.

    (verdi.)
    10 ...
  4. 58.
  5. 59.
  6. 3-0'dan 3-3'e gelen futbol maçlarını nadir de olsa görürüz fakat bu olayın hem de şampiyonlar liginin final maçında ve o dönem 2 sıkı şampiyonlar ligi takımı arasında oynanan bir karşılaşmada olması tadından yenmez.
    6 ...
  7. 49.
  8. izlerken kendimden tiksinmeme sebep olmuş olan maçtır. maçın ilk yarısı 3-0 olunca başta gerrard olmak üzere liverpool sevgimin depreşmesi sonucu milan takımına küfür ederken ikinci yarı malum mucize meydana gelip maç 3-3 e gelince ve liverpool un ivmeyi yakalayıp kupayı alacağı anlaşılınca bu sefer maldini ve milan sevgisi depreşip liverpool takımına sövmeye başlamıştım.

    gerçekten de 30 küsür yıllık hayatımda izlediğim en güzel ve en enteresan maçlardan bir tanesiydi. bizim 3-0 dan 4-3 yaptığımız gs maçından sonraki ve 2000-2001 sezonundaki deportivo-psg şampiyonlar ligi maçından hemen önceki en güzel maçtır ve her zamanda öyle kalacaktır.
    6 ...
  9. 3.
  10. yorumcu fatih terim'in devre arasında milan'ın soyunma odasına 3-0 önde gitmesinden sonra "milan gibi bir takım bu maçı bu saatten sonra vermez" dediği maç.
    6 ...
  11. 22.
  12. jamie carragher'ın anlatışıyla devre arasındaki 15 dakika;

    insanlar devre arasına girerken aklımdan neler geçtiğini soruyorlar. soyunma odasına doğru giderken, umutsuzluk ve aşağılanmanın iç karartıcı kombinasyonu bana acı veriyordu. kafamı kaldırıp da kalabalıktakilerin suratına bakacak ya da stadın her tarafına dağılmış olan kırmızı bayrak ve formalara göz atacak halim yoktu. yere doğru bakıyor ve bitmek bilmeyen bir hüzünden başka bir şey göremiyordum. hayallerim toz duman olmuştu. artık maçı düşünmüyordum. düşündüğüm tek şey ailem ve dostlarımdı. çok üzgündüm. aklıma delice, saçma sapan şeyler geliyordu. mesela; "evdekiler bu duruma ne diyecekler?". eve gidince alay konusu olma fikri beni rahatsız etmişti. bütün şehir, bütün ülke, hatta bütün dünya bizimle dalga geçecekmiş gibi hissediyordum. yaşadığım derin üzüntüye bir de utanç eklenmişti.

    taraftarlarımız stadın her yerini doldurmuştu ve yaptıklarımızı telafi etmenin hiçbir yolu yoktu. neredeyse, finale kadar geldiğimize pişman olmuştum. juventus ve chelsea'yi eleyerek başardığımız tek şey, milanın bize üstünlük sağlamasına ve belki de avrupa kupası finallerindeki en farklı skoru elde etmesine imkan tanımak olmuştu. 1989da steau bükreşi, 1994te de barcelonayı 4-0 yenmişlerdi. 5-0 ya da 6-0lık bir mağlubiyet alarak tarihe geçmekten korkuyordum. artık benim için tek önemli şey 3-0lık skoru korumak ve en azından birazcık da olsa insanların saygısını kazanmaktı.

    soyunma odasında kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. liverpoolun efsanelerle dolu tarihindeki yerini alacak olan destansı bir 15 dakika başlamıştı ama bunun farkında değildik. böyle durumlardaki en önemli sınav, asla pes etmemenizi sağlamaktır. hayallerimizin paramparça olduğunu ve 9 aylık çabamızın felaketle sonuçlanacağını kabullenmek hepimiz için en kolayı olurdu. zihinsel olarak darmadağın bir haldeydik ama böyle bir kaderi kabullenmenin benim tabiatıma aykırı olduğunu biliyordum. ne kadar kötü olursa olsun, sorumluluklarımızla yüzleşmek zorundaydık. neyse ki, soyunma odasında, hırpalanmış ruhlarımızı kendine getirebilecek kadar aklı başında olan biri vardı. rafa benitez, o gün atatürk stadındaki soyunma odasında, anfield tarihindeki yerini sağlamlaştırdı.

    durumu ele alış biçimine sonsuz bir hayranlık duyuyorum. içinde bulunduğumuz şartlara rağmen rafanın davranışları hiç değişmemişti. onun o soğukkanlı tavrına her zamankinden daha çok ihtiyacımız vardı. içten içe bizimle aynı şeyleri hissediyor olmalıydı. ailesini ya da ispanyadakilerin takımının düştüğü halle ilgili söyleyeceklerini düşünmemesine imkan yoktu. ama karşımıza geçmiş, bozuk ingilizcesiyle imkansızı başarmak için yapmamız gerekenleri anlatıyordu.
    içimden "kolay gelsin" diye geçirdim. yapacağı değişiklikleri anlatırken çok az da olsa duygu emaresi gösteriyordu ama taktik değişiklikleri yaparkenki hızı, kafasının hala ne kadar iyi çalıştığının işaretiydi.

    ilk olarak traoreye duşa girmesini söyledi. bu, bir oyuncuya oyundan alındığını söylemenin kibar yoluydu. djibril cisseye sağ kanatta oynayacağı söylenince, hemen hazırlıklarını tamamladı. traore formasını çıkarırken, steve finnan ile fizyoterapist dave galley arasında bir tartışma patlak verdi. finnan kasığından sakatlanmıştı ve galley oyundan alınması gerektiğini söylüyordu. finnan ise çılgına dönmüştü, sahada kalmak için yalvarıyordu. rafa taviz vermedi. finnana şunları söyledi: "kewell sakatlandığı için sadece 2 değişiklik hakkımız kaldı. şu anda 2 oyuncu birden değiştiremem. sen sahada kalırsan son değişiklik hakkımı da kaybetmiş olurum."

    traoreye formasını tekrar giymesi söylendi. sonra birden, bir anda kafasında bir ampul yanmışçasına beklenmedik bir karar verdi. "finnanın yerine hamann girecek. 3-5-2ye dönüyoruz". sesindeki emin ve inançlı ton, bana bir süreliğine de olsa güven aşılamıştı. "pirlo orta sahadan maçı yönetiyor. luis ve stevienin ona yakın oynamasını ve orta sahada onlardan daha kalabalık olmamızı istiyorum. böylece istediği pasları atamayacaktır."

    bu kadar kısa bir sürede böyle bir karar vermesi, bana bu taktiği daha önceden düşünmüş olduğu hissini vermişti. çok defansif bir strateji olsa da juventusa karşı işe yaramıştı. bir tarafım şöyle söylüyordu: "iyi. 45 dakika gecikmeli de olsa, doğru yolu bulduk". içinde bulunduğumuz şartlar düşünüldüğünde, ne olursa olsun cesur bir hamleydi.

    hem cisse hem de hamann maça girmek için hazırlanıyordu ama ortada bir sorun vardı. "rafa, sanırım sahaya 12 kişi çıkıyoruz." djibrilin oyuna girmek için biraz daha beklemesi gerekecekti.

    harap haldeki soyunma odamızdan çıkarken maldiniyi gördüm. takımının önünde sahaya dönerken çelik kadar azimli olduğu suratından belli oluyordu. gördüğüm şey beni pek cesaretlendirmemişti. maçtan sonra, milanlıların devre arasında soyunma odasında kutlamalar yaptıklarına dair iddialar ortaya çıkmıştı. bu yalanlara onların adına çok üzülmüştüm. traore maçtan sonra verdiği bir röportajda, skor 3-0ken italyanların kendinden çok emin olduklarını söylemişti. bence bu sözleri saflığından kaynaklanıyordu ve gazeteciler tarafından bir peri masalına dönüştürülmüştü.

    kesinlikle öyle bir şey olmadı. milanlılar böyle bir şey yapmayacak kadar profesyonellerdi. kaptanları, edindiği onca tecrübeden sonra, soyunma odasındaki hiçbir oyuncunun maçı kazandıklarını düşünmesine izin vermezdi. soyunma odasında şampanya patlattıklarına dair hiç bir şey görmedim. onlara duyduğum büyük saygı nedeniyle, böyle bir şeyi aklımdan dahi geçirmiyorum.

    diyelim ki, gerçekten de devre arasında kutlamalar yaptılar. onları kim suçlayabilir ki? sahaya geri dönerken maçı milanın kazanacağına emindim. istanbuldaki 40.000 liverpool taraftarı da öyle. buna milanlılar neden inanmasın ki?

    uzaklarda "you'll never walk alone"un söylendiğini duyuyordum. tünelden çıkarken ses daha da yükselmeye başlamıştı. ama taraftarlar marşımızı her zamankinden farklı bir şekilde söylüyorlardı. taraftarlarımız marşımızı değişik durumlarda değişik şekillerde söylerler. evimizdeki maçlardan önce hep bir ağızdan, kulakları sağır edecek şekilde söylenir. bizi yüreklendirmek, rakiplerimizi ise korkutmak ve teslim olmalarını sağlamak için. eğer önemli bir maçın son dakikalarına galip giriyorsak, bu sefer de kutlama yapmak için söylenir. ama marşın sözlerinin daha büyük anlamlar kazandığı durumlar vardır. taraftarlar istanbulda devre arasında marşımızı inançtan daha çok şefkatle söylüyorlardı. yavaş ve hüzünlü bir biçimde. adeta ilahi söyler gibi. taraftarlar bizim adımıza dua ediyorlardı. bana göre bize şu mesajı veriyorlardı: "yaptıklarınızla hala gurur duyuyoruz. hala sizinleyiz. başınızı öne eğmeyin." muhtemelen bu mesajın altında bir de uyarı gizliydi. "bize daha fazla hayal kırıklığı yaşatmayın." sahadaki pozisyonuma doğru yürürken kendimi suçlu gibi hissediyordum.

    antrenörümüz alex miller devre arasının sonunda taraftarlar için bir gol bulmamızı söylemişti. ikinci yarı için sahaya çıkarkenki zihin halimiz buydu. bir gol bulabilirsek gururumuzu kurtarırız.
    6 ...
  13. 51.
  14. Maçın ilk yarısı bittiğinde babam yatsı namazından eve gelmişti. Skoru sordu , 3-0 dedim. Bayağı şaşırdı sonra şöyle bir şey anlattı.

    Bugün iş çıkışında dedi eve gelirken kullandığı belediye otobüsü ile Liverpool taraftarlarını taşıyan otobüsler trafiğin içinde aynı hizada dur kalk yapa yapa gidiyoruz. Camdan görüyoruz Liverpool taraftarlarını. Sonra küçük bir ingiliz çocukla göz göze geldik. Ben çocuğa tebessüm ettim. Çocuk bana el salladı. Ben de çocuğa el salladim dedi ve Allah ım inşaallah Müslüman olur o cocuk dedi.

    Ulan adam bunu anlattı sonrasında ikinci yari başladı tak tak tak 6 dakikada skor 3-3 oldu. Adam devre arasında erenlere mi karıştı anlamadım.

    Neyse işte Liverpool un 5. Şampiyonlar ligi kupası nda babamın da payı var. Hatta adam hamann Liverpool un ilk penaltisini atarken almanlar penaltı kaçırmaz dediydi bak bi de bu var.
    5 ...
  15. 8.
  16. bana iddaa da yaklasık 200 lira kaybettiren maç. oysa, devre arası olana kadar herşey ne kadar guzeldi,ümitlenmiştim ve o çok istediğim beyaz ayakkabıları alacaktım.olmadı..
    milan maçı anlamsız bir şekilde 3-0 dan verince başımdan aşagı kaynar sular dökülmüştü. o gece ettiğim küfürler yaklaşık 3 senelik küfür etme kontenjan'ımı doldurmuştu.
    dip not;2005 senesinde üniversite öğrencisiydim ve okuyan bilir 200 lira cok guzel bir paradır oğrenci için.
    4 ...
  17. 9.
  18. fatih terimin 3-0 dan sonra bir italyan takımı 3-0 dan maç kaybetmez maç burda bitti deyip ardından göt olduğu maçtır.
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük