baris ozbek in savunmadan anladigi tek seyin orta saha civarinda gezinmek oldugunu ortaya cikaran mac olmustur, zira ilk golde cizgi boyunca iceri girmeye calisan chamakh i cizgide karsilamak yerine hizini almis adamin uzerine yuklenerek bize bir gole mal olmustur, tabi alman 3. kumesinde oynarken kendini bir anda uefa da bulan bir futbolcudan baska birsey de beklenemezdi sanirim.
ayrica galatasaray in alan parselleme konusunda ne kadar geride oldugunu da gormus olduk boylelikle, adamlar sadece pas yaparak kosmadan maci kazandilar.
galatasaray maçları bilirim; yorumcuların 'bu maç krala dikkat derim!' diye hakan sükürü isaret ettikleri, hasan şaşın apansız saçını sıfıra vurduğu ama güzel futbolu nedeniyle bu manzarayı görmezden geldiğimiz dönemler bilirim ya da okanıyla, emresiyle, suatıyla kıçı yere değen bir takımla oynamamızın bizi germediği maçlar bilirim... sonra küçük hakanın ve kemik ergünün sol kanadı savunusu çıkmaz hiç aklımdan ve arifin yaz kış boğazlı kazağıyla son yarım saat oyuna girişini hatırlarım. kornerlerde arka direği mesken edinen caponesiyle, forvet oyuncularını ısıran-parmaklayan vedatıyla komple bir takım gelir gözümün önüne. hatta bak bir forvet daha geldi aklıma: şöyle uzun ince bir brezilyalıydı, gol atınca kanat çırpardı falan. neyse işte iyisiyle kötüsüyle müthiş bir takımdı galatasaray. şimdiyse 3. sınıf bir fransız takımını bile yenemiyor. hüzünlü ama dur ya çok da önemli değil esasen.
müstakbel kayınpeder ile izlememden mütevellit ümit karana bencilliği sebebiyle yüksek sesle sövemediğim maçtır. ilk yarı kaleciyle karşı karşıya kaldığı maçta golü yapsa, olmadı pası verse maç 2-0 olacak ve kopacaktı. hayır rakip ilk yarı mahalle takımından beter oynuyordu, o fırsatları nasıl yediniz?
fotomaç'ın son iki senedir bordeaux ile yaptığımız üç maçı da kazanamamız sebebiyle "bordeaux şarabı içtik" ve benzeri "bordeaux" ve "şarap" kelimelerinden mütevellit manşetlerini bir türlü kullanamayıp sinir olmasına sebep olmuştur bir de kanımca. olaya bu yönden de bakmak lazım tabi. yorum yapamayacak kadar sinir oldum neticeye taşşağa vuruyorum evet.
Bordeaux Teknik Direktörü Laurent Blanc'in, bu sezon kaleci Rame hariç en çok oynattığı sekiz öğrencisinden sadece ikisini 11'e aldigi (Menegazzo ve Chamakh), Obertan'in 18'de olmadigi; Planus, Wendel, Diarra, Bellion ve Jussie'nin yedek oldugu macmis. *
gurupta herşey bitmiş, gs elenmiş gibi haksız yorumların yapılmasına neden olan maç. her takımın kötü günü olabilir, işler ters gidebilir bu kadar umutsuzluğa kapılmanın ve bu kadar acımasız eleştirilerin yapılmasının doğru bulmuyorum. kaldı ki gs'nin en önemli oyuncusu yoktu bu maçta. son avrupa maçında sion'u faklı yendiğinde yere göğe konmayan yine bu takım değil miydi? yok o köylü takımmış vs. sonuçta avrupa liglerinde oynayan bir takım değil miydi o da. ne fazla yüceltmeli ne yerin dibine batırmalı.
gs bu guruptan çıkabilir, olmayacak şey değil ama takım bu kadar demorilize edilirse olumsuz etkilenmez mi?
eleştirilerin orta yolunu bulmak zorundayız, hep uçlarda, şöyle ders verdik, böyle geçirdikler, avrpua fatihi ali, fırtına veli, kısa bir süre sonra, bunlarla olmaz, kazma ali, ruhsuz veli.
bu gs taraftarları için söylediğim birşey değil yalnzca, hepimiz böyleyiz maalesef. ayarımız yok.
daha durun a gs'li dostlar, herşey bitmiş değil, ha elenir gs, her maçta kötü oynar tamam da daha alınacak çok maç var yahu.
Bizim futbolcularda topu ayakta tutamama ve doğru yere ya da doğru adama pas verememe hastalığı var. Kıçı kırık bordo takımı bile oyun kurup şakır şakır pas verirken, bizimkiler topa 5 saniyeden fazla sahip olamıyorlar, rakipten top alamıyorlar, pas veremiyorlar, oyun kuramıyorlar. Nedir bu hastalığın kaynağı anlayan beri gelsin.
grubumuz da aldığımız ilk mağlubiyet! bir takım nasıl bu hale getirilir, yere düşen oyuncu neden kalkmaz, kaleci ile karşı,karşıya kalındığın da nasıl gol kaçırılır, hakeme abuk,sabuk itiraz edip nasıl sarı kart görülür, orta saha nasıl bu kadar kolay geçilir vb. bütün bu örnekleri uygulamalı olarak izlediğimiz maç olmuştur. emeği geçen herekese en derin saygılarımızı göndermeyi bir borç bilirim. 10 maç yapsak 9'unda galip geleceğimiz bir takıma karşısın da alınan bu skor'dan ötürü bütün futbolcularımızı kutlarım.
bonus olarak(#2515840)
öncelikle bordeaux gerçekten de Türkiye ligi'nde ilk beşe girebilecek bir takım değil. geçen sene şampiyonlar ligi'nde oynayan kadronun en iyi tüm adamlarını kaybettiler.
maça gelirsek kalli, sami yen'de oynayacağı kasımpaşa maçına çıkacağı kadronun aynısını uefa kupası'nda bordeaux deplasmanında sahaya sürmüştür.
rıdvan aylardır uyarmaktadır, sahaya çıkan galatasaray ortasahasında oyunu çift yönlü oynayabilen tek bir futbolcu yoktur. linderoth tek başına savunma yaparken, arda, barış ve hasan şaş sadece hücum yapmışlardır. hal böyle olunca gs, maçın başından sonuna dek ortasahayı rakibine teslim etmiştir.bir kez daha anlaşılmıştır ki ayhan, bu takımın olmazsa olmazıdır.
ayrıca sevgili kalli, cimbom bulduğu penaltıyla 1-0 öne geçtiğinde bu 5 forvete dönük adamdan 1'ini çıkarıp ortasahaya defansif özellikleri olan bir adam koymazken, 2-1 geriye düştüğünde bu hamleyi yapmış ve mehmet topal'ı oyuna almıştır.
buna ne yazık ki güldüm sadece, illa yabancı teknik direktör olsun saçmalığına bir kez daha güldüm. bu aptallığı güvenç kurtar, hikmet karaman bile yapmazdı.
ve son olarak uğur uçar'dan birşey olmaz arkadaşlar. feyyaz uçar'ın yeğeni cartı curtu olmakla topçu olunamayacağının örneğidir uğur uçar. feyyaz uçar'ın tilkiliğini düşünsenize, akıl ve özgüven kokan topla buluşmalarını. uğur uçar topla her buluştuğunda heyecanlanıyor, ne yapacağını şaşırırıyor.
en son olarak da hasan şaş maç içerisinde sürekli iyi bir performans gösteremese de dün akşam 5 asist yapamamış olmamasının nedeni nonda ve ümit karan'dır. o kadar güzel paslarla kaçırmıştır ki forvetleri, birini bile atamamış olmaları hasan'ın şanssızlığıdır.
futbolda hakemleri de yenmenin gerekliliğini ortaya koymuş maç. kötü oynasa da bir takım, rakip eksik kalırsa, penaltı kazanırsa skoru değiştirebilir. bu maçı galatasaray kaybetmedi, hakem galatasaray' ı yendi. bugün galatasaray' ın yerinde başka bir takım da olsa aynı hakeme çarpacaktı. allah hiçbir takımın maçına böyle bir hakem vermesin. gerçekten yazık!
Sert geçen maç. 5 dakikada bir futbolcunun yerde yatması yüzünden maçın temposu düşmüştür.
Ama yalvarırım size, birisi şu diarra'ya futbol oyununu öğretsin. Adam sadece sert girip adamı sakatlamayı biliyor. Aslında lincoln'un bu maçta oynamamasına biraz sevindim. Eğer oynasaydı korkarım 1-1,5 ay sahalardan uzak kalırdı.
ilk yarıdaki oyundan sonra ikinci yarının galatasaray'ın aleyhine bitmesinin tek açıklaması olabilir benim açımdan; galatasaray kendine güvenini kaybetmiş avrupa arenasında... ilk yarı kaçan goller, futbol adına herşey... ikinci yarı ise tam bir hüsran... bunun başka bir açıklaması olamaz.
3 futbolcu hakkında bir şeyler söylemek istiyorum. birincisi barış... galatasaray futbol kulübünde top oynayabilecek kapasiteye sahip değil bu adam. sahada olan almanca bilen eleman kontenjanından mı oynuyor, feldkamp ile akrabalık ilişkilerinin derecesi nedir bilemiyorum. bir aralar lucescu'nun oğlu vardı. biraz gayret hatırlayacaksın. bülent akın... barış ile feldkamp arasında yaş farkı bayağı var. barış olsa olsa feldkamp'ın torunu olur.
bir diğeri ise ümit karan. santrofor musun yoksa forvet mi. şayet forvet isen, adam eksiltemezsin, hızlı değilsin. ha ben santraforun diyorsan, bu sefer de sırtın dönük oynayamıyorsun, stoperlere rahat top vurduruyorsun. arada bir şey ama ben tam olarak çıkartamadım.
ve son olarak ferhat öztorun diyorum. sahada yok değil mi? ne garip... onun yerine oynayan arkadaşa bakıyorum da beni derin düşüncelere sevk ediyor bu durum. bu arkadaş hucüma cıkamaz. defansif anlamda desen ultra yaptığı bir şey yok. onu geçtim ferhat kardeşimizin bonservisini vererek ve de üzerine para vererek getirdiğiniz adam da bugün sahada oynayan sol bekten farksız. yazık değil mi bizim ferhatımıza.
3 maç üstüste galatasarayımız istediği sonuçları alamıyor. umarız ayhan da sabri de bir an önce döner de rahatlarız.
ikinci yarıda o kadar boş pozisyonlarda çok ama çok gereksiz yerde yatan arda-ümit karan ikilisi yuzunden son dakikada penaltıya inanmadı tabi hakem.bu kadar yerde yatmak sadece türkiyede var burası kesin ve bir onlem alınmalı acil.ingilterede oldugu gibi..salı günkü psv-fenerbahçe maçına gokhan gonulun yerde kaldıgı pozisyonda psv li oyunclular ve taraftarlar şaşırdı resmen..oyuncsu yerde olan rakibin topu dısarı at deyip beklemesi cok olağan dışı geldi hepsine..ve tepkilerini cekti..gercekten futbolu bu kadar cirkinlestiren bir eylem daha yok bence.son olarak grupta genellikle son oynanan liderlik macını basta oynarak kaybettik bana gore..3 te 3 yapıp cıkacagına inanıyorum galatasarayın.
fransız takımları, sert futbol oynarlar. en başta, siz hakem olarak bu sert futbola müsaade ediyorsanız, yanlıştasınız demektir.
"marsilya-beşiktaş" maçının bir kopyası, işte. bordeaux'lu futbolcuların, topla işi yok, doğrudan oyuncuya müdahalede bulunuyorlar. bu futbolcularda "karşımda insan var, ölür, sakatlanır, canı acır" düşüncesi yok. bildiğin kasap.
üstüne üstük bir maça hakem vermişler ki, bu sertlikleri ikili mücadele, hakemi yanıltmaya yönelik hareket olarak yorumluyor. adam linderoth'a açıktan tekme atıyor, faulu zor veriyor hakem, biz en ufak hareketimizde kart görüyoruz.
milyon dolarlık futbolcular oynuyor bu liglerde, en azından "insan" oynuyor. sevgili hakem komitelerimiz, hakemleri "sertliğe taviz vermeyin" diye uyarsa, çok güzel olacak sanırsam.
bir de, inşallah, "aman efendim merdivenler boş değildi" diye ağlayan kitleler, bu maçta bordeaux tribünlerini görmüştür.
edit: bir de şu konuya açıklık getirmek lazım. ümit karan'ı, arda'yı, her pozisyonda yere yatmakla suçluyorlar. bu argüman futbol argümanı değil, futbolu bilmediğinizi kanıtlayan argüman.
linderoth, servet çetin gibi oyuncular güçlü oyuncular. kolay kolay yıkılmazlar. yere sağlam basarlar. ama bir ümit karan, bir arda sprinter oyuncular. sprinter oyuncular, güçlü oyuncu değildir, dolayısı ile onlarla karşılaştıramazsınız.
bir servet'in ayağına dokunursanız, hakem ikili mücadele der geçer, servet de düşmez. ama top ayağında iken, bir ümit karan'ın topuğuna dokunursanız faul'dür. öyle bir darbeyle, ümit'in dengesini bozarsınız keza.
umit karan a ceza sahasi icinde bariz yapilan faul a hakemin penalti vermedigi , birakin penaltiyi duduk bile calmayip faul karari vermedigi , mactan degil galatasaraydan sokulen 3 puanin "haram olsun be " diyerek hakeme ve oreaux oyuncularina haram edilen mac. saibe dolu.
kesinlikle galatasaray yonetimi bu mac icin bir seyler yapmali. itiraz olur , hakem hakkinda dava olur.. yapilmali bir seyler.
galatasarayimizin formsuz oldugu macti biraz ama yukarda bahsi gecen haksizliklardan sonra da formda kalmak imkansizdir.
bordeauxlu futbolcuların hakemi omuzlara alıp havaya fırlatmaları gereken maç.
hiç kimse kaçan gollerden bahsetmesin, yapılan hatalardan bahsetmesin. bir kara gömlekli, kara vicdanlının bir takımın kaderiyle nasıl oynadığının göstergesidir bu maç.
ümit karan gol kaçırdı, hatalı. peki diarra' nın linderoth' a attığı tekmeye kırmızı kartı ümit karan mı gösterecekti? diawara da cezaalanında ümit karan' ın üzerinde akrobasi çalışıyordu heralde (!)
daha önce hakeme değinmemeye çalıştım, objektif olmaya çalıştım ama yok, olmuyor. maçın özeti bu kardeşim: hakem maçı kat-let-ti!
not: bunları maçın siniriyle yazmıyorum, bunları yazmamın sebebi hakeme tepki göstermek istememdir. ona fifa kokartı verenin futbol ve idari bilgisine de selam olsun!