Başlıkta da alenen anlaşıldığı gibi, kimilerinin 'vay ezik, vah zavallı' yahut 'hmm olabilir' gibi değişik tepkiler verebileceği, behemelal bu durum üstünden farklı psikolojik-sosyolijik argümanlar ile bir takım kuramlardan hareket edilirse nispeten daha net bir hüviyete bürünebilecek, belki sahiden bir garabet, belki de anlaşılır sayılabilecek durum.
Tolstoy, 'sonsuz zamanın içinde, maddenin sonsuzlugunda organizmanin icinde bir hücre var. Bir sure öylece bekliyor ve sonra patlıyor. işte ben, bu hucreyim...' diyor. Daha big bang kuramı öncesinde böyle bir edebi tasvirde bulunması, acaba sezgiler akıldan daha mı mühimdir diye dusunduruyor insanı doğrusu.
Öyle veya böyle, esasında hepimiz yüce bir varlıktan geliyoruz. Ne ruhumuz, ne de bedenimiz bize ait değil. Yunus emre diyor ya hani, 'bir ben var, benden içeri' diye. işte asıl sen oradaki sensin. Ve o sen, aslında biziz.
Kuran-i kerim'de cok etkileyici ve tuyler urpertici bir ayet var. "O'na döndürüleceksiniz" diyor. Yani ondan geldik, ona döneceğiz...
Bu carpici betimlemeyi yapan yapan tolstoy'un islama deruni bir ilgi beslemesi, ve hatta acaba musluman mi oldu gibisinden soylentiler tesaduf olmasa gerek.
insanoglu, avci-toplayici yapıdan, bahçeci, yani sosyolojide 'horticulture' olarak adlandırılan toplumuna geçince tüm düzen değişti. hatta kan grupları bile! önce istisnasız tüm insanlar karınlarını doyurmak için çalışıyorlardı. ancak toprağı işlemeyi öğrendiklerinde ve klanlara ayrıldıklarında ilk toplumsal kavgalar yaşanmaya başladı ve her klanın güvenlik ihtiyacı da doğdu; ve şu halde bahçecilerin bir kısmı asker oldu.. askerler tabii ki kendilerini daha farklı ve üstün hissetmeye başladılar... ve bir de toplumsal hayatın sorunsuz işlemesi için bir takım normlara ihtiyaç vardı. ve burda da totemciler, metafizikçiler, paganistler türemeye başladı ve de böylece ilk sınıflaşmalar doğdu.
horticulture topluma geçmemizle birlikte kan grupları değişmeye başladı demiştik. evet, ilk insanlar avcı toplayıcılar 0 grubu iken daha sonra a grubu çıktı. tabii ki 20 bin -30 bin yıl arası bir süreçten bahsediyoruz. a grubu bünyeleri daha çok sebze ağırlıklı beslenmiştir. yani şu an yaşayan a grubu insanların ataları, esasında bir anlamda ilk insanlar, yani avcı toplayıcılar değil, bahçeçi toplumlardır. ve dikkat edilirse a grubu insanlar sebze ağırlıklı beslendiklerinde kendilerini çok daha sağlıklı, mutlu ve enerjik hissedeceklerdir. oysa et, a grubu insanların bünyelerine pek uyumlu değildir ve hazımda zorlanırlar. tam tersi 0 grubu insanlar ise, protein ağırlıklı beslenip bol bol et yiyebilirler, bunda bir sakınca yoktur.
büyük alman şair schiller 'bir şairin adesesinden' isimli makalesinde şu soruyu soruyor.
"saf akıl ve sezginin rengine boyanmış bir ruh, mantığın sıkı bağlarından kurtulup kendisini siir gücünün ozgur akışına bırakabilecek ve şeylerin tekilligini sadık ve dindarca bir düşünceyle kavrayabilecek mıdır?"
ve sonra, devam ediyor schiller;
burada doğa, en evrensel bir dehaya bile aşamayacağı bir sınır çizer ve felsefe, temel ve asli uğraşını yanılgılara karşı zırhlar geliştirmeye indirgediği sürece, hakikat şehitler verecektir"
ve bir şair duyarlığıyla burada sanki gazali'ye yakınlaşıyor schiller...
mehmet erdem ise 'herkes aynı hayatta, kendini bir şey sanma' diyor. ne kadar doğru ama bir o kadar da değil... işte yukarıda tolstoy da herkesin hayatta aynı olduğunu kabul ediyor aslında. ancak yine yukarıda bahsettiğim insanlık aşamaları, herkesin hayatında aynı etkiyi yapmıyor işte. herkes aslında çok farklı ve bir o kadar da aynı...
insanlar neden hangi açılardan ayrı ve birleşik, toplumsal eylem nedir, bizi birleştiren ne gibi sorular kuşkusuz antik yunan felsesinde de mevzubahis yapılsa da ilk somut düşünüş ve nazariyeye ibn-i haldun'da rastlıyoruz.
ibn-i haldun, mukaddime isimil eserinde 'asabiyye' diye bir kavram ortaya atıyor. iki türlü asabiyye bulunmakta; biri secere asabiyyeti, diğeri ise mükteseb asabiyyeti... secere, adı üstünde kan temelli iken mükteseb bir devlete veya hanedana bağlılık ile mümkündür.
bir coğrafi determinist olan haldun, aynı zamanda insan karekterlerini de tamamen iklim şartlarına bağlıyor. yani sıcak iklim insanlarının daha yardımsever, sıcakkanlı ama tembel, soğuk iklimlerin ise daha çalışkan ve akılcı olduklarını daha 1200'lü yıllarda söylüyor haldun...
ve tam elini tutmak üzereyken, aşkımızı itiraf edecekken sokaktan gelen o sesle yıkılıyor dünyamız. domates biber patlıcan!
özetle; domates, biber ve patlıcan'dan korktuğu için hiç sevgilisi olmamıştır bu 24 yaşındaki çocuğun...