beşiktaşın demiröreni uzuuun bir süre daha çekmesine neden olan maç. sevindik bayraklara sarıldık tabi ama ligdeki 6. derbide ilk galibiyet başarı mıdır tartışılır.
beşiktaş ın ezile ezile yendiği maç. futbol bazen böyle ironik olabiliyormuş meğer. ezile ezile kısmını galatasaraylı canlardan duyduk tabi, bir anlam veremedik. başka maç mı izledik nedir?
-"her bjk-gs maçında olduğu gibi galibiyete ihtiyacı olan kazandı" diyen ne üst derece futbol cahili olduğu anlaşılan, bu spordan zerre keyif almayı bilmeyen ve işi gücü futbolun pislik-çamur tarafıyla uğraşmak olan insanları yeniden günyüzüne çıkarmıştır. galatasaray yattığı için son 15 maç içerisindeki tartışmasız en iyi futbolu oynadı zaten. bu kafalar varken sabri sarıoğlu'na da kızamazsınız; böyle türk futbolcularını çamur hale getiren de bu tür bomboş kafalara sahip adamların elinde dönen medyadır.
-halen 1992/1993 sezonuna falan gönderme yapılıyor burada, diyecek lafım yok. o dönem anasının karnında taklalar atan tiplere* zaten anlatılmaz herhangi bir şey.
-hakedenin kazandığı maçtır, daha doğrusu kaybetmeyi hakedenin kaybettiği maçtır. renktaşlarım hiç ağlamasınlar "biz oynadık, onlar attı" diye; çünkü bu hatalar oyunudur en nihayetinde. istersen ileride fc barcelona ayarında top yap, defansif kurgun ve burada yer alan elemanların niteliği göbekli amcaların all star halı saha maçları seviyesinden yukarıda değilse böyle goller yediğinde ağlamayacaksın. ama büyük kaptan geldiğinden beri oynadığımız maçlar düşünüldüğünde bu gene şam'da kayısıdır, her maç böyle oynasın da kaybetsindir.
-maç sonu bazı futbolcuların hatta başkanların aralarında dostluk rüzgarları esmesi çok batmış birilerine. işte o zehirli kafa yapısından bahsediyorduk ya, budur işte. güzel görüntüler batıyor adamlara, istiyorlar ki her maç o 1.5 ay önceki kepaze "dünya" derbisine benzesin. kavgadan, dövüşten, küfürden geçilmesin. çok hoşunuza gidiyor değil mi öyle olunca, itiraf edin.* üstünde galatasaray forması var, karşıdan gelen fenerbahçe'li mi? dağıt suratını oğlum, o bizim düşmanımız. böyle olması lazım değil mi? böyle devam.
-4.'lük bile tehlikede, bu konuda şahane teknik heyet seçimiyle öz adnan aşiretini kutlamak isterim. övünün yarattığınız eserle.
-bülent korkmaz sen ne iş yaparsın galatasaray'ın başında? (söz-müzik: anonim)
-beşiktaş'lılara da "hadi iyisiniz gene" demek isterim. bir daha hem galatasaray'ın hem de fenerbahçe'nin bu kadar dibe battığı bir sezona rast geleceklerini zannetmiyorum. denizlispor'un da kümede kalmayı garantilemesiyle de bana göre beşiktaş %95 şampiyonluğunu ilan etti. ama o şahane başkanla beraber sıradaki şampiyonluğunuz 2020'den önce gelmez, benden söylemesi.
-biz her şeye rağmen tebrik etmesini biliriz. tebrikler beşiktaş.
beşiktaşımızın iyi oynamadan kazandığı karşılaşmadır.
mustafa denizli evinde oynadığı karşılaşmaya her ne kadar hücumu kuvvetli bir takım kursa da ileri uçta tek adamla oynamanın sıkıntısını yaşayacaktı ki, yaşadı da. üstelik bu takımda tek santraforlu sistemde oynayacak tek adam nobre olduğu halde, maç boyu hiçbir halt yemeyen, bulduğu ve bulabileceği 10 pozisyondan 1-2'sini atan bobo sahadaydı. haliyle, atılan her top, duvara çarpmış gibi dönerek beşiktaş ceza sahasına kadar geldi.
neyse, maçın başında beşiktaş daha iyi organize oluyordu fakat 15. dakikadan sonra galatasaray daha bir ipleri eline aldı. bunda en büyük pay galatasaraylı oyuncuların topun sahibi beşiktaşlı oyuncuya en az 2 adamla pres yapmasıydı. bu yoğun eforun ikinci yarıda aleyhlerine döneceğini tahmin ettik ancak, beklediğimiz yorgunluk, beklediğimizden geç gerçekleşti. galatasaray beşiktaş ceza sahası önünden adam çıkartmamaya gayret ederken, müthiş bir pres uygularken, beşiktaş galatasaray kendi ceza sahası önüne gelene kadar müdahalede bulunmuyordu. beşiktaş bu sezon kaybettiği maçların hepsinde böyle futbola karşı kaybetti. rakibi pres yaparken, kendisi bu prese imkan sağladı, en azından kendisi de pres yaparak rakibininin stratejisini bozmaya gayret etmedi. kaybettiği maçlarda goller hep "geliyorum" diye diye geldi. sırasıyla kayseri'deki kayseri maçı, her ne kadar kör döğüşü şeklindeki maç olsa da gol "müdahalesizlikten" geldi, kadıköy'deki fenerbahçe maçı, inönü'deki ankaraspor maçı, sami yen'deki galatasaray maçı, inönü'deki fenerbahçe maçı... gollere bak, rakip elini kolunu sallaya sallaya ceza sahası önüne kadar gelip gol atıyor. hele fenerbahçe maçındaki 17 pas üzerine yenilen gol bile fotoğrafı net şekilde gösteriyor. üzerine bu rakiplerin hepsi o maçlarda deli gibi pres yaparken, beşiktaş'ın bunu kabullenmesi. velhasıl beşiktaş'ın takım olarak tek eksiği, pres yapmayı bilmemesi, bilmediği gibi pres yediğinde buna çözüm üretmemesi, kenar yönetiminin ısrarla maç içerisinde bu soruna anında el koymaması.
bir duran top pozisyonunda cılız kafa vuruşunda mehmet topal sağolsun beşiktaşımızı 1-0 öne geçirirken, tipik beşiktaş defansının dengesizliğinden kaynaklanan pozisyonda baros-sabri ikilisi skoru dengeye getirme fırsatını harcıyordu. 2. yarıya ilk yarının son dakikasında sağ bacağına krampon darbesi alan tello'nun yerine "telefon kulübesinde adam çalımlayan adam" olan yusuf giriyordu ki, bu maçta ayağında topu iyi kullanan bu adamın girmesi hatta ilk 11'de olması şarttı. 2. yarıda baros yine fotokopi gibi bir pozisyonda gol vuruşunu beceremiyor, rıdvan dilmen'in deyişiyle; rüştü'nün "ben soluma yatıyorum" şeklinde yazdığı mektubu okuyup, rüştü'nün sağına atarken, rüştü mektubuna aldığı cevapla gole mani oluyordu. bu pozisyonun sıcaklığı geçmeden, benzer atakta yani aynı dengesizlik, aynı uyumsuzluk, aynı baskısızlık, aynı müdahalesizlikten 3. defa yediği pozisyonda golü yiyordu. hakem mustafa kamil abitoğlu yusuf'un çalımlarla giderken barış'ın darbesiyle yerde kalmasını "aldatmaya yönelik hareket" olarak yorumluyordu. barış sol ayağını kaldırarak, yusuf'u düşürüyor pozisyon penaltı ama mustafa kamil abimiz yönettiği her maçta yarattığı hatalar zincirine en büyük hata halkalarını atmaya başlıyordu maçta. beşiktaş golü yedikten 10 dakika sonra rüştü kasığını tutup, topu delinho'ya "dışarı atması için" gönderiyor, delinho topu yusuf'a aktarıyor, yusuf da klasikleşen çalımlarıyla sol kanattan girip biraz da orkun'dan dönen topun önüne düşmesinin şansıyla beşiktaş'a ernstle birlikte ligin ikinci yarısındaki katkılarıyla şampiyonluk getiren adam olarak anılacak eylemlerine devam ediyordu. sonrasında ise beşiktaş bir süre oyuna üstün oluyor fakat yoğun galatasaray presi ve arda ile kewel'ın iştahlı hali beşiktaş'ı zorluyordu. ernst'in pozisyonunda ikinci sarıyı ve kırmızıyı çakamayan abitoğlu, 2. büyük hata halkasını zincire monte ediyordu. oyuna ilk 11'de olması gereken adam nobre giriyor, gol attığı maçlarda bile popocuğunu kaldıramayan bobo oyundan alınıyor, goldeki katkısı sebebiyle alkışlanıyordu. nobre girdikten sonra beşiktaş orta sahası rahatladı zira hava toplarına her türlü çıkan nobre, orta sahada topu alıp hemen boştaki arkadaşına aktararak oyunu beşiktaş adına rahatlatıyordu. emre aşık'ın arkadan çekmesine ikinci sarıdan kırmzıyı çakamayan abitoğlu genel anlamda başarısız yönettiği maçta eyyamcılığın köküne dem vurup, 3. büyük hata halkasını zincire ekliyordu. en az 4 -ki bana göre 5 dakika- uzaması gereken maçta 3 dakika gibi komik uzatmayı da verince abitoğlu'nun gözlemciden alacağı notu düşünmeye başladım.
maçı kazandık mı? kazandık ama hakem kötüydü hacı. gökhan zan'ın pozisyonu bana göre penaltı değil, yusuf'un pozisyonuna da hadi yorum hatası diyelim ama arkadaş sen ernst'i atacaktın, emre aşık'ı atacaktın!
bizde böyle aga! kaybedince "hakemin cinsel tercihi farklı yönlerde" deyip, suçu hakeme yıkmayız. kaybettiğimizde hakem kötüyse, "kötü" deriz. kazanınca da hakem kötüyse, "kötü" deriz.
2 tane adama ayrıca bölüm ayırmak istiyorum, diğer kalanlara ayırmayacağım zira genel ifadeyle, maç sonucu itibariyle hepsini ayakta alkışlıyorum... her zaman savunurum iyi oynadığı maçtan sonra bile "bu adamı iyi bir oyuncu değil ama bugün iyiydi" derim. muhalefet şerhimi düşerim. kim bu? tabiki gökhan zan. fenerbahçe ile oynanan lig maçında kötüydü, kupa maçında vasatın üstündeydi, bu maçta yine kötüydü. kameralar kendisindeyken adam iyi gibi görünmekte tıpkı bobo gibi. bobo'da kumaş var bunda o da yok. adam kimle tandem oynasa dengesini alt-üst ediyor. zapoyla oynuyor zapo kötü görünüyor, sivokla oynuyor sivok kötü görünüyor, toramanla oynuyor toraman kötü görünüyor neden? bu adamlar neden sadece gökhanla oynarken kötü görünüyor tesadüf mü? gökhan denen adam saklanarak oynuyor arkadaş, arkadaşının dengesini bozuyor. yaptığı bireysel hatalar da cabası. aynı pozisyonu defalarca yiyorsun hepsinde gökhan zan'ın dengesiz çıkışları var. beşiktaş'ta oynuyorsun, şampiyonluğun en büyük adayında top oynuyorsun, hala kafa vuramıyorsun toplara. senin kafa vuruşu yaptığın şekilde bizim köydeki inek de saman balyalarına vuruyor. bu kadar mı kabiliyetsizsin arkadaş? söyleye söyleye dilimde tüy bitti ama yine söylüyorum, seni 5 milyon euro'ya st. etienne'e çakmayan tüpçü'ye bir kez daha selamım olsun. bobo desen o nazik popocuğunu kaldıramıyor bir türlü. gol attığı maçlara bak, adam koşmuyor! geçen sezon türkiye kupası'nda rizespor'a elenilmesinin baş sorumlusuydu. kamera kendisine döndüğünde gol attığında maçın yıldızı oluyor. beşiktaş'ın hiçbir maçını stadta izlemeyip, televizyondan yorum yapanlar "bobo muhteşemdi" diyorlar ama baktığında atak yapıyorsun, bobo ortalarda yok. en az 25-30 metre geriden koşuyor daha doğrusu koşmaya çalışıyor. kupa maçında stadtakiler kanser oldu ama adam 2 gol attığı için maçın en değerli oyuncusu oldu. 3 pozisyon harcayıp, 10 pozisyonda da popocuğunu kaldıramadığı için pozisyon oluşmasını engelleyen adamdı.
neyse, son maçlarda iyi futbol beklemiyoruz, 1-0 olsun bizim olsunculuk yapıyoruz ama böylesine de pozisyon yemeyin arkadaş!
bir de, bu maçta "beşiktaş 2005-2006 sezonunda yattı, bu maçta da galatasaray yatacak" gibisinden hem o maça, hem bu maça bok atanların da göt olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşayıp yaşamadıklarını merak etmekteyim. "ihtiyacı olan kazandı" "galatasaray yattı" "kardeş kardeş" zart zurt. ya maçı izlemedi bu yorumu "hala" yapabilenler, ya hiç dayak yememişler. yok adnan polat "çak" yapmış. özhan canaydın, aziz yıldırım'ın elini "6 defa" sıktı ulan, galatasarayla fenerbahçe anlaştılar mı o maç için ibibik? haldun üstünel defalarca görüntüye geldi adam ağlayacaktı neredeyse neyin "mutluluk" gösterileri?
ana konumuza dönersek, denizlispor düşmemeyi matematiksel olarak garantilemiş olmasıyla belli bir rahatlık olcaktır ancak, buna aldanılmayıp, sağlam bir oyunla kendi göbek bağımızı kendimiz kesmeliyiz. hedefe 1 adım kaldı; (bkz: 30 mayıs 2009 denizlispor beşiktaş maçı)
erdal acar gibi seslenmek istiyorum traştan; şampiyon olsunlar, alsınlar!
kıran kırana oynanmış ve beşiktaşımızın iyi oynamadan fakat iyi mücadele ederek 3 puana ulaştığı futbol maçıdır. dötündeki dörtlük kupa şamarını hazmedemeyen bazı bünyelerin galatasarayın maçıverdiğini iddia ettikleri müsabakadır. yazıktır o kafaların içinde beyin diye taşınan et parçalarına.
haticeye değil neticeye bak maçıdır. hatice'de iş yok neticede iş var. gel gelelim neticede mal yok hatice'de mal var diyor bazı arkadaşlar, ama sprite'tan acımasız gerçekler işte ne yaparsın.*
üzerinde fazla durmaya gerek yok. zira bu tip maçları genellikle ihtiyacı olan takım kazanır. merak ediyorsanız bakın ligin geri kalan takımlarına. bakın kaç takım şu sıralar can'la baş'la mücadele ediyor ihtiyacı olan puanlar için. kimisi kupa için kimisi ligde kalmak için. öküz altında buzağı aramaya gerek yok. beşiktaş ve galatasaray aynı puanlarda farklı konumlarda olsaydı, galatasaray da aynı şekilde sikko bi futbol oynayarak sonuca ulaşır ve beşiktaş iyi oynadı şeklinde konuşulurdu. galatasaray bu mağlubiyetle pek bişey kaybetmediği için kıyamet koparmak gereksiz.
edit: yoğun eksi şutlarından kafamı kaldırarak sesleniyorum dostalarım: topla oynama yüzdesi 61 gs- 39 bjk. peki ulan bu maçı kim nasıl kazandı, galatasaray yattı yani zorlamadı kendini yoksa ipe dizerdi, rüştüyü o kadar.
bal ile maç kazanıyor denilen beşiktaş'ın karşısına fevzi'nin denyoluğunu koyup kıyas yapanların varlığını gösteren maç. o sezonun puan durumu için hemen arşivlerimize göz atıyoruz: http://www.tff.org.tr/Def...geID=553&hafta=29#grp (yok söylesen inanmazlar ya, illa kaynak göstereceksin.)
alemsiniz lan.
edit: ayrıca 92-93 sezonundan bahsedenler var hala. keşke verseymişiz lan şu şampiyonluğu. böyle sikko bi mevzu daha görmedim ben. herifler resmen "niye bize şampiyonluğu vermediniz!?!" diye zırlıyor. bu kadar komik duruma düşen bi taraftar topluluğu daha tarihte görülmemiştir. sonra da "şerefli ikincilik" "hakemi de yeneriz" gibi laf salatalarıyla üste çıkarlar. heriflere göz göre göre maçı vermişiz hala sağa sola bok atıyorlar. beşiktaş'ın şampiyonluğu tehlikeye girseydi ve şu maçın aynısı son hafta galatasaray ve sivasspor arasında oynansaydı neler söylerlerdi allah bilir. rezalet bi durum.
galatasaray'ın beklediğimizden çok daha iyi oynadığı lakin beşiktaş'ın kazandığı maç. tabiki yenilmek içimize otursa da, futbol adına, inönü'deki o taraftar adına beşiktaş'ın galibiyeti güzel olmuştur.
sabri denen başımızın belası hariç, başkanların dahi şaşırtıcı bir samimiyetle izlediği bir maçtan sonra, tarafların soktuk çıkardık mevzularına girmesi ayrıca ilginçtir.
futbol adına bir diğer güzellik ise, transfer edildiğinde bin türlü eleştiriye maruz kalan yusuf'un beşiktaşı şampiyonluğa taşıyan golü atmasıdır.
beşiktaş'ın gayri resmi olarak şampiyonluğunu ilan ettiği maçtır.
türk medyasının yüzkarası yazarlarına, sözlükler alemindeki gerizekalı ve özürlülere, hazımsızlara, yok beşiktaş şanslıydı da, gs o golleri kaçırmasaydı da bıdı bıdı diyenlere de anlaşılan 2-1 çok koymuş.
"o golleri kaçırmasaydı da " diye bir şey yok hacı. atacaksın, atamıyorsan da razı olacaksın. beşiktaş'ım son 4 maçından birinde türkiye kupasını kazanmış ( ki içinde osuruktan takımların değil trabzon'un, antep'in olduğu bir gruptan çıkarak ) bu 4 maçta rakip kaleye 13 gol sokmuş, dünkü gollerle %99 şampiyonluğunu ilan etmiş, bizim özürlü hala yok topal'ın hediyesiydi, yok baros kaçırmasaydı sonuç farklı olurduda, kılda, yünde, bokta, püsürde.
siz önce sabri'ye bir sakinleştirici iğne yapın mına koyyim.
sivasspor kıyağıyla türkiye kupasında kırk yılın başı final görenlerin utançtan bahsettiği karşılaşma... her zamanki gibi kendi kapısının önü pislikten geçilmeyenleri meşgul etmiştir nedense.
beşiktaş'ın golünden sonra yıldırım demirören'e "çak" yapan adnan polat, oyuncu değiştirmeden maçı bitiren galatasaray, maçtan sevinç içerisinde ayrılan galatasaraylı yöneticiler, sahada yalandan bir mücadele.
yahu arkadaş, şu gs-bjk maçlarında ne hikmetse hep ihtiyacı olan kazanıyor be.
önemli olan topla oynama yüzdeleri değildir. önemli olan çok pas yapmakta değildir. önemli olan taktiği sahaya yansıtmaktır ! beşiktaş mustafa denizli'nin ısrarla üzerinde durduğu taktiğiyle sonuca ulaşmıştır.
beşiktaş'ın 92-93 sezonundaki malum hadiseden sonra sırasıyla ankaragücü ve galatasaray'ı yenerek şampiyonluğa bir adım daha yaklaşması da ayrı bir anlam bulmuştur bu maçla.
galatasaray'ın beşiktaş'a oranla daha baskılı oynadığı ve galibiyete daha layık bir futbol oynadığı karşılaşmadır. beşiktaş'ın bu kadroyla ve futbolla ilerisi için umut vermediği gayet açıktır. bazı arkadaşlar beşiktaş'ın şampiyonluğu haketmediğini söylemişler ama türkiye liglerinde eskiden bu yana bir çok zaman haketmeden şampiyonluk yaşayan güzide kulüplerimiz de olmuştur. onun için beşiktaş'ı bir galatasaraylı olarak canı gönülden tebrik ediyorum ve şampiyonlar liginde başarılar diliyorum. ***
bal ile mac kazanıyor denilen bir beşiktaş var karşımızda. oysa ki yerdeki cukurdan sekip fevzi'nin ayağı üstünden geçip gol olan bir topla şampiyonluk kazanan da bir galatasaray var. ille kıyaslama mı yapmak lazım a benim canlarım.
beni yıllar oncesine götüren maç.nasıl ki yaşlı kurt atmış şampiyonluk gelmişti *şimdi ise bir başka yaşlı kurt olan yusuf'un golüyle şampiyonluğa koştuk.***
büyük başkan süleyman sebanın söylediği "benim takımım çıkar hakemi de yener!" vecizesinin en güzel örneği olmuştur bu maç. bu sezon çok acayiplikler gördük hakemlerden ama bu kadar aciz olduklarına şahit olmamıştık. böyle devam etsinler aynen, deniz baykal başbakan olduğunda onlar da dünya kupasında maç yönetmeyi başarırlar.
- cisse'nin iyi oyunu.
- yusuf'un golde topu iyi takip etmesi. (ayağına sağlık hakkaten)
- kewell'in güzel golü. (sempatim var bu adama)
- rüştü'nün tecrübesi.
- hakemin emre aşık'ı atmaması.
- kalbimin birkaç kere durması. (durdu olm..)
- sarbi'nin hemen her duran topu kullanması. ulan sarbi beşiktaşlıyım ama beni bile fıtık ettin. ne atlıyosun her serbest vuruşa a.k.