tüm dünyanın üzerinize gelmesiyle, bir günde 10 yaş yaşlanırsınız. bir telefon gelir, konuşamazsınız, karşıda konuşan kişinin hayatınızı değiştirecek gerçekleri size acımasız, soğuk, çaresiz bir dille açıklamasını dinlersiniz.
sadece dinlersiniz. dinlerken birden, "çok gördüm geçirdim, yaşlandım artık" diyen insanları, dalga geçtiğiniz o insanlar gelir aklınıza. "doğruymuş ulan" dersiniz içinizden.
telefonu kapattıktan sonra bakarsınız sokaktan geçen insanlara. bir kaç neşeli şarkı çeker canınız. belki bir bira, belki de rakı. nefes almak istersiniz.
fakat hayat o kadar acımasızlaşmıştır ki, nefes alıp verirken içinize çektiğiniz havanın sizin için artık nefes olmadığını farkedersiniz. oksijen, azot, karbondioksit değildir o.
şehirden sizin payınıza düşen yalnızlığı içinize çekiyorsunuzdur, o damıtılmış yalnızlığı içinizdeki yalnızlıkla birleştirip dışarı verdikten sonra..
- karakter yoksunu, şeref mahrumu, bir kızın aldatıp terkedip gitmesi.
- çoluk, çocuğun üstüne bomba yağması.
- üstünde yaşadığın ülkenin satılması.
- annenin, babanın bir gün ölecek olması.
- çok para kazansan bile, dilenen insanların ellerinde ki küçücük bebekleri görme olasılığının her geçen gün artması.
harbiden ruhum bin yaşında oluveriyor.
sokakta yürürken insanlara ve yaptıklarına bakıp içinizden " ben de sizin gibiydim bir zamanlar" dediğinizde bilin ki ruhunuz bedeninizden çok daha yaşlıdır.