insanın ne kadar hırslı ve inatçı olduğunu bir kere daha gösteren maçtır.
ama helal olsundur tenisçilere. yani yok ben oynamıyorum artık deyip pes edebilirdi biri yani. dile kolay 10 saat. salla hababam salla kolları. kolay değil yani.
perşembe günü 3. kez başlayacak karşılaşmadır. ancak saat olarak çok geç başlatıyorlar. sabah ezanıyla beraber başlatsalar yatsıya ancak biterdi belki.
son gördüğümde "ahaha dünkü maçın özeti heralde" diyerek kanal değiştirdiğim, sonra geri dönüp skora gözüm takıldığında mnskm dememe sebep olmuş maçtır.
tarihe geçmiş ve sporun ne kadar güzel bir olgu olduğunu bizlere göstermiş maçtır.Her iki sporcuda herşeylerini ortaya koyarak, inatla hırsla mücadeleye devam ediyorken,maçın ilerleyen saatlerinde o kadar yorgunluğun üstüne mahut'un bir topu çıkarmak için adeta uçması ve aşırı derecede kazanma hırsına rağmen isner'in rakibini alkışlaması gerçekten görülmeye değer bir sahneydi.Ayrıca hakemlerin ertesi güne erteleme talebine verdikleri tepkilerde izlemeye değerdi. Bu mükemmel maça tanıklık edebildiğim için kendimi çok şasnlı hissediyorum. Kim kazanırsa kazansın bu iki isimden de yıllarca bahsedilecektir.
ortaokul yıllarında dinlediğim bir hikayeyi hatırlatan maçtır. şöyledir hikaye:
evvel zaman içerisinde zenginlikler içerisinde bir ülke ve o ülkenin de adaleti ile nam salmış bir kralı vardır. doğaüstü güçleri olan bu kralın iki tane de ölümsüz oğlu vardır. son zamanlarını yaşadığını anlayan kral ülkesinin oğulları arasında çıkacak taht kavgasından etkilenmemesi için ordularını toplamalarını ve savaşa tutuşmalarını kazananın ülkeyi yöneteceğini söyler. neyse efendim savaş başlar ve tahmin edileceği üzere en son bu ikisi kalır. aradan günler haftalar geçer. bir türlü biri diğerini yenememiştir. artık adım atacak halleri kalmamıştır. sonunda birinin kellesi gövdesinden ayrılır ve kafasını koltuğunun altına alıp ülkeyi terkeder. gel zaman git zaman bu abimiz bir eve rastlar kapıyı çalar. kapıyı açan hamile kadın karşısında kelle koltukta adamı görünce bebeğini düşürür. düşen bebek kalkar ve aq böyle hikayenin der.
isner'in maç ertesi güne kalmasaydı yere düşen bebek misali aq böyle maçın diyip kendini yere bırakmasını ve orada uykuya dalmasını, hakemin de ordan bir battaniye bulup onun üzerini örtmesini bekledim bir an.
servis kullananın sürekli set aldığı maçtır. birbirlerinin servislerini kıramamaktadırlar hala. 3 gün oldu lan. acık daha gayret edin alt tarafı üst üste iki set ya. ama yok başlayalı bir saat oldu aynı terane. 24 haziran 18:20 itibariyle hala devam etmekte olan karşılaşmadır. bir vuvuzela da buraya lazım. yoksa bitmez bu.
allah kahretmesin bu iki adamı da e mi. 3 gündür bir maç bitirecekler, onlardan çok ben yorulmuşum. 65-65'i gördüm galiba en son, sonra sızmışım koltukta iyi mi. kaçırdım en tarihi anı.
mahut'a yazık oldu, kim kaybederse yazık olacaktı zaten. isner'den de daha bir cacık olmaz daha bu turnuvada. ama olmasa da olur zaten, her ikisi de kariyerleri boyunca elde edemeyecekleri bir saygınlık kazandılar. vay be, wimbledon sen nelere kadirsin.
son olarak, isner'i bu maçın yorgunluğunu atmak için tatile çıkarsa falan, türkiye'ye davet ediyorum. gelsin, boğaz'ı gezdiririm ben ona, kebap ısmarlarım, bebek'te 3-5 tur attırırım*. enerji verici gıdalarımızdan bir paket hazırlar, arkasından bir kova su döker, öyle gönderirim paşamı memleketine en son, başka bir emelim yok vallahi. arada bir kart atsın "tonks'cuğum nasılsın? bana bir kaç koli daha mesir macunu yollar mısın? bir arkadaş istiyor da" falan diye. (bkz: bir arkadaşım ekolü)
yanına da wimbledon, us open, roland garros artık hangisi en yakınsa onun biletlerinden iliştirsin daha da birşey istemem.