(bkz: 7 aralık 2011 galatasaray fenerbahçe maçı) oyun şekli ve skor olarak çok benzeyen bir maç olmuştur. o maçta da galatasaray önde basıp sahada basmadık yer bırakmamıştı. ve eboue o maçta da döktürmüştü tıpkı bu maçta olduğu gibi. kaçan goller atılan gollere baktığımız zaman çok çok benzettim ben bu 2 maçı. hatırlayanlar hak verecektir.
herkes herşeyi söylemiş zaten ben sadece şu görüntüye değinmek istiyorum. ve evet gözlerim doldu 45+3 de pres yapıyorduk hem de takım halinde.. vallaha başımıza taş yağacak hiç alışkın değiliz zira.
son olarak asıl üzüldüğümüz yada benim üzüldüğüm üst üste aldığımız can sıkan skorlar değildi takımın ruhunun, mücadele azminin ve hırsının kaybolmuş olmasıydı ve bu maçla sanırım bu geri geldi en büyük sevincim buna.
galatasaray 'ın ilk yarıdaki mükemmel futboluyla danimarka takımını rahatça yendiği maç. 2. yarıda vites küçültüp rölantiye aldılar ve böyle bi skor çıktı ortaya.
bu maça dair spikerin coştuğu kanaatindeyim. galatasaray galip, madrid-juve maçıyla ilgili 2-1 juve'nin galip olduğunu söyledi. ve beklemediğimiz skor tribine ağlak bi ses tonuyla girdi. 2 dakika geçti evet madrid 2-1 önde ve bunlar istediğimiz skorlar lafıyla hayli gülümsetti. hani ben de bira içiyordum ne içtiysen ondan içmek isterim falan dedim kendimce. spiker duymadı.
bir de adamın ayağına giriliyor temiz müdahale, tertemiz lafı var ki dünden beri kulağımdan gitmiyor. temiz omo'yla değil ariel'le yıkanmış, o derece.
maça gelirsek, selçuk az biraz toparlamış. melo şampiyonlar ligine özel motive oluyor. sneijder geldiğinden beri en iyi topunu oynadı. drogba zaten çarenin önde gideni.chedjou defansta dikkat çekti. eboue ileri çıkışları zıpkın gibiydi 2 asisti var. burak, çok koştu ama bitiricilikten ışın hızıyla uzak. özellikle drogba'nın al da at dercesine verdiği kaçmamalıydı.
maçın en güzel pozisyonu galatasaray 3-0 öndeyken 46. dakikada yaptığı pres. cümbür cemaat bi presti. tek kelimeyle mükemmeldi bu presi maçın bitme düdüğü dahi durduramadı.
edit: çok değil 3-4 yıl önce avrupa'da yılın futbolcusu seçilmiş bi topçu böyle oynamalı. hele kanat değiştirten ayağa uzun mesafeli paslar yok mu. harikaydı wesley!
önemli edit: bu takımı deplasmanda da yenebilecek gücümüz mevcut!
gereksiz not: beşiktaşlıyım!
mancini'nin güven verdiği maç olmuştur. skorla alakası yok. oyuncu değişiklikleri, futbol sistematiği ve oyun görüşü açısından son derece doğruydu. mest oldu; futbolu bilenler...
sıkıntılar çok. böylesine az kaliteli bir takıma pozisyon bile vermememiz gerekirdi. az kaliteli diyorum çünkü juventus'tan aldıkları 1 puan var. görmezden gelemeyiz. hücum oynayan bir takıma karşı çaresiz bir duruş sergiliyoruz. ikinci yarının ilk 3 dakikası da bunu gösterdi.
velhasıl, başarılı bir maçtı. moral açısından son derece pozitif...
lakin juventus 10 kişi kalmasaydı, real madrid kazanabilir miydi? dolayısıyla, juventus, real madrid'i italya'da yenebilir. bu da demektir ki, kopenhag'taki maç, bu maçtan çok daha önemli olacak.
galatasarayın uzun yıllar sonra biz taraftarlara rahat rahat seyrettiği maç olmuştur. stadtaydım ve maç 3-0'ken burak'ın saçma sapan kaçırdığı gol pozisyonları bile alkışlar hale geldik düşünün yani. ama şu bir gerçek kopenhag'ı baya baya ezdik.
galatasaray ın, şampiyonlar liginin zayıf halkalarından olan kopenhag ı 45 dakikalık eforla eli boş gönderdiği maç.
ancak bu " zayıf halka " rakibin oyuncularının, 72. dakikada tek kişilik hızlı hücuma kalkan burak yılmaz ı 30 - 40 metre geri koşarak 3 kişi ile kilitleyip kabiliyeti ölçüsünde şansları durdurduğu örneğinden de anlaşılacağı gibi ciddi bir fizik kaliteye sahip olduğunu söylemek mümkün. ayrıca her ne kadar yetenekli ayakları incitmeyi başaramasalar da mancini galatasaray ı ile ileride göreceğimiz saha parselizasyonunu ve merkez oyuncularının verebildikleri çerçevesinde topa yön açıp hücum hattına sarkma girişimlerini normal olarak daha iyi uyguladıkları görüldü. belki de hollanda ile oynanan milli maçın bizim açımızdan tek kazancı olan sneijder in elindeki saz, hamle yeteneği, kademe kusursuzluğu ve disiplini ile öne çıkan chedjou, elastikiyetini kaybeden partneri selçuk a rağmen kuzeyli merkeze karşı kalitesini ortaya koyan melo ve maçı aktaran şahsın da belirttiği gibi koşu ve pres performansı olarak kariyerinin en patlayıcı enstantanelerini sunan burak ın gayretleri, galibiyette etkili oldu.
köşe atışı öncesinde dahi tutunacak tek dallarına kıymet verircesine düşünüp taşınan ve farklılık yaratma açısından pek verimli olamayacak olan bu rakibe karşı alınan galibiyetin, juventus un real madrid karşısında aldığı skora bakılınca, değerli olduğunu söylemek mümkün.
hadi biraz bunlara ego tatmini yaptıralım. galatasaray deplasmanda danimarka takımına bu sefer 4 atar. içeride juve'ye
5 çeker. barnebau'da madrid'e 6 atıp rovanşı alır. burak hat trick yapar. gruptan çıktıktan sonra finali görür ve
şampiyonlar ligi kupasını müzesine götürür. nasıl mutlu oldunuz mu? ha bu arada kopenhag çok çok ama çok kötü bir takım.
yanlış gelmişsiniz beyler orası şampiyonlar ligi siz gelin bizim ligde oynayın, düşmezsiniz merak etmeyin.
abartan galatasaray taraftarına ithafen galatasaray ne kadar güzel oynamış olsa da rakip kophenag amk ama galatasaray cephesinden öyle değil işte;
tarihin en güçlü kopenhangı, avrupada bileği bükülemiyordu ta ki gassaray ile karşılaşıncaya kadar! ne diyorduk? we have drogba, they don't.