seçim sonuçlarını yorumlayan köşe yazarı kılığındakilerin ve bir kısım siyasinin yorumlarından ortaya çıkan gerçek(!).
--spoiler-- Onur Öymen(CHP Genel Başkan Yardımcısı): Vatandaşlarımızın geniş kesimlerinin bu kadar sıkıntı çektiği bir dönemde bu iktidar partisi oylarını artırabiliyorsa bunda rasyonel olmayan bazı sebepler aramak gerekir. Eğer siz sıkıntı, açlık çekmenize rağmen hayatınızdan hiç memnun olmamanıza rağmen, sabahtan akşama kadar her gün hükümeti eleştirmenize rağmen gidip de hükümet partisine oy veriyorsanız, bu işte mantıkla açıklanmayacak bir şey var demektir.
Orhan Karataş (Ortadoğu Gazetesi): Bir ülkede milletin yarısına yakınının ülke gerçeklerine bu kadar ilgisiz, bu kadar duyarsız kalması çok tehlikeli bir durumdur. Kömür ve makarnanın bu seçimin sembolü olacağını biliyordum; ama bu kadarını asla tahmin etmiyordum. Türk milletinin bu kadar ucuz ve sıradan şeylere tenezzül etmesi, aslında çok vahim bir durumdur. MHP var oldukça bu vatan ilelebet yaşayacaktır. Ülkeye sahip çıkmak, ihanetin karşısında durmak ayrı bir iştir. Ancak, kimse MHP'den yetkilerinin dışında bir şey beklemesin.
Melih Aşık (Milliyet Gazetesi): Efendim, halkımız bu seçimde, "Laiklik tehlikede, ülke yavaş yavaş bölünme noktasına getiriliyor, en stratejik varlıklarımız yabancılara peşkeş çekiliyor" diyenlere "Sen bunları boşver de bizim nohuttan ve kömürden haber ver" mesajını vermiştir. "Adamlar resmen çalıyor" diyenlere "Çalsın ama iş de yapsın" mesajını yollamıştır. "Senden çaldıklarının bir bölümünü sana sadaka olarak dağıtıp oyunu alıyorlar" diyenlere, "Ama ben de onlardan kömür alıyorum" mesajını vermiştir. "Adam, ben senin çocuğuna iş bulmak zorunda değilim, seninki de işsiz kalsın... Ananı al da git... Askerlik yan gelip yatma yeri değildir, vs. deyip seni her fırsatta aşağılıyor" diyenlere, "istediğini desin, ben onun yürüyüşüne hastayım" mesajını vermiştir.
Cüneyt Arcayürek (Cumhuriyet Gazetesi): Halkımızın büyük çoğunluğunun laik cumhuriyeti savunan, yolsuzluk ve yoksulluğa karşı çıkan partiler yerine, laiklik karşıtı, dış sorunlarda ulusal yararlara sahip çıkmayan, teslimiyetçi siyaset anlayışında olan bir partiyi ve onun iki torba kömür, bir paket yiyecek ve dağıtılan 300 milyon liraya, ağzı bozuk liderini bu denli yeğleyeceğini hesap edemedik. Amaç AKP'yi iktidardan indirmekti. 'Güneşli günler göreceğiz çocuklar diyebilmekti.' Fakat ne çare."
Özgür Çakmak (Seçilemeyen izmir milletvekili adayı): Bu halkla yola çıkılmaz. Ortaya çıkan tablodan utanç duyuyorum. Halkımız maalesef küçük paralara satıldı. Şehidine ihanet eden bir halkla karşı karşıyayız. Halkımız bu kadar çıkarcı olmamalıydı. Ben bütün dünyayı neredeyse dolaştım; ama bu halk kadar kişiliksiz bir halk görmedim.
Hasan Pulur (Milliyet Gazetesi): Oh çok şükür, bundan sonra "türban" diye bir sorunumuz kalmaz, herkes başını örter, gider okula, fakülteye, mahkemeye, daireye... Çankaya'ya türbanlı "first lady" çıkamazmış. Niye o! Millet, laikliğe güle güle dedikten sonra, Çankaya'nın örtüsü, türbanı mı kalırmış?.. Bırakın başörtüsünü, türbanlı meselesini... Siz "Şeyini şey ettiğimin şeyi!" diyen Meclis Başkanı'na bugüne kadar katlanmadınız mı? Bundan sonra da katlanıverin ne olacak? Daha nelere katlanacaksınız, hele bekleyin! Bu gidiş, bugüne kadar eleştirdiğimiz ya da eleştirilen sorunların, sandığımız kadar seçmenin nezdinde itibarı olmadığının delilidir. Hele öyle "gemiymiş, gemicikmiş" gibi safsataların kimsenin aklını karıştırmadığı, onların "teşehhüt miktarı" kadar düşünülmediği ortadadır. Hele hele "Al ananı git!" lafı kimsenin kılına bile dokunmaz.
Emin Çölaşan (Hürriyet Gazetesi): "Demek ki biz uzayda, başka bir gezegende yaşıyormuşuz. Türkiye'nin ve toplumun hiçbir şeyini bilmiyormuşuz! Demek ki insanlar durumdan, gidişten memnunmuş. Seçim günü uzay gemisinden paraşütle, hiç bilmediğimiz bir ülkeye indik. Burasının Türkiye olduğunu öğrendik. Ülkenin gerçeklerini, nasıl böyle yanıldığımızı da yakında inşallah öğrenmeye başlayacağız!"
Bekir Coşkun (Hürriyet Gazetesi): Demek ki karşıdan gelen her iki kişiden birisi AKP'li. Oysa ben bugüne kadar "AKP'ye oy verdim" ya da "Vereceğim" diyen bir tek kişiye olsun rastlamış değildim. Herkesin AKP'ye karşı olduğu bölgelerden AKP çıktı. "iflas ettik" diyen esnaf, AKP'ye oy verdi anlaşılan. "Bittik" diyen köylü de... Seçim gecesi televizyon televizyon koşuşturan bizim ekran kuşlarının bir teki "AKP'ye oy verdiğini" söylemez. Ama mutlu yüzlerine bakın, tümünün AKP'ye oy verdiklerini kolayca anlarsınız. Muhabirlerimiz "AKP'li seçmen" bulmak için varoşlara gittiler. Oysa sandıklar açıldı ki lüks sosyete semtlerinin alayı AKP seçmeni... Sermaye kesiminin de AKP'ye oy verdiğini artık biliyoruz. Bu yüksek orandaki oy; AKP'nin kafasındaki Türkiye'yi gerçekleştirmesine destek anlamındadır. Kim ne derse desin... Türkiye'nin değişen yüzünün daha da değişmesine onaydır."
Oktay Akbal (Cumhuriyet Gazetesi): Bizler neyi savunduk, neyin korunmasını istedik? Tam bağımsız Türkiye'nin sonsuza dek yaşatılması; çağdaş uygarlığın benimsenmesi; halkımızın yoksulluktan, açlıktan, ezilmişlikten kurtarılması; oy kazanmak için kapı kapı, kömür, ekmek, peynir, pirinç dağıtmalarının yanlışlığını... Aziz Nesin'in 'Türk halkının yüzde ellisi aptaldır' sözü boşuna yakıştırma mı, boşuna uydurma mı? Seçmenin yüzde kırk altısı AKP'ye oy verdi diye böyle bir suçlama akla gelebilir mi? Belki de bu halk hepimizden daha çok işini biliyor. istanbul, Zaman
--spoiler--