21. yüzyılda dediysem de aslında gerek 20. yüzyılda, gerekse 19. yüzyılda da aşk diye bir nane yoktu aslında. hele şimdiki kızlara bakıyorsun; ya bekaretini kaybetmiş kevaşelerin kendini birilerine yamama çabası ya da hayatta tutunamamış kezbanların beyaz atlı prensini bulma kaygısı. 3 dönüm bostan, yan gel kezban yani.
neyse, aşk diye bir şey yoktur; olsa da bilinmez; bilinse de başkasına aktarılmaz lan, ehe.
aşkın tam anlamıyla duyguları karşılayan bir kavram olmasından ve bu kavramı da insanların üretmesinden mütevellit ne kadar inkar edilse de kesinlikle olan şeydir. aşk vardır çünkü insanlar bu hormonal ve emosyonel değişimin adını aşk koymuştur ve tanımlamıştır. aşk yoktur derken bile ağızdan çıkan aşk kelimesiyle aşkın varlığı kavramsal olarak kanıtlanmaktadır.
Evet arkadaşlar insanoğlu Mars'a ayak basmaya hazırlanıyor hatta kolonileşme çalışmaları uydumuz ay için başladı bile. Herşeyin sırrına vakıf oluyoruz doğacak çocuğumuzun bile cinsiyetini belirliyoruz. Her hastalığın çaresini buluyoruz. Ama hala insanlar aşkın kutsal birşey olduğuna inanıyor. Bir Türlü hormonların bir biyokimyasal süreci olduğuna kabul edemiyor. Aşk acısı dediğimiz şeyde aslında dişinin erkeğe "ben senin genlerini beğenmedim ve seninle çiftleşerek genlerini gelecek kuşağa taşımak istemiyorum" demekten başka birşey değildir.
Aşk rezalet bir duygu zaten; hayatınızı sıfıra indirip, başladığınız yere enkaz olarak dönmek istiyorsanız acilen aşık olun.
Tebrikler, Ağzınıza sıçılmaya başlandı.