Mersin Valiliği bünyesinde oluşturulan il insan Hakları Kurulu, ramazan davulu şikayetleri üzerine, sahurda davul çalınmaması konusunda tavsiye kararı aldı.
Mersin Müftüsü Mazhar Bilgin, davulun dinde yeri olmadığını, sadece uyandırmada bir araç olarak kullanıldığını söyledi. Bilgin, Ramazan gecelerinde davul çalınmasına ben de karşıyım. Vatandaşı rahatsız ediyorsa kullanılmaz ve çalınmamalıdır. Ancak, bu gelenek müsait yerlerde sürdürülebilir. Artık teknolojik imkanlar var. insanlar zaten bundan yararlanabiliyor. isteyen dilediği saatte kalkıp sahurunu yaptıktan sonra yatabilir dedi.
ekmek parasını kazanmayan insandır. diğer 11 ay neyle geçim sağlıyor? bütün yıl ramazan da benim mi haberim yok? kim ne derse desin gereksiz bir şey yapan insandır. saçma veya değil, ispanya'da da boğaların katledilmesi gelenek adı altında yapılıyor. gelenek olması gereksiz ve saçma olduğu anlamına gelmiyor, demek istediğim budur. çarpıtılmasın.
dünyanın en yüzeysel insanlarıyla el birliği etmiş yolunu bulan insandır. bu yüzeysel insanlar şu ayrımları yapmaktan acizlerdir:
1. ezan-davul ayrımı
2. ekmek parası-fırsatçılık ayrımı
3. insan hakları-hoşgörü ayrımı
4. islam'ın emirleri-bid'at(dine sonradan sokulan şeyler)
5. alarmlı saat-davul
6. ve en nihayetinde 21. yy. - alarmlı saatlerin icadına kadar geçen süredeki insanlık tarihi.
yukarıda sayılan ayrımların da pekala farkındadırlar. şöyle ki;
1.ezan-davul ayrımı: ezan, vaktin geldiğini haber verir. davul ise vaktin yaklaşmakta olduğunu, ezana kadar kalkıp sahur edilmesini hatırlatır, uyarır.
2.ekmek parası-fırsatçılık ayrımı: kimseye gecenin bir yarısı babasının hayrına davul çalması telkin edilemez. bunun yazı var kışı var. ancak şu yapılabilir, davul çalacak kişiler önceden tespit edilir, kayıt altına alınır, ücret vermenin mecburi olmadığı halka duyurulur vs. bu şekilde, ilgili belediye sınırları içerisinde yetkisi olmayan kişiler bu geliri elde edemezler. fırsatçılar saf dışı kalır, görev alanlar ekmek parası kazanır. ayrıca yeryüzünde kimi geleneklerin yaşatılması için bütçe ayıran tek ülke biz değiliz. japonyayı bir düşünün!
3.insan hakları-hoşgörü ayrımı: işte bu mesele çetrefilli. hakikaten ben de bu geleneği önemsemesem bu insan haklarına aykırıdır diyebilirim. ancak bir başkası çıkıp benzer seviyede gelenekleri hatırlatarak hepsini kanunen yasaklatırsa ne olacak? kendi geleneklerini bire kadar kırıp yasaklayan ilk devlet biz oluruz sanırım. mesela ispanya'da kim, çocuğumun psikolojisi bozulluyor diyerek boğa dövüşlerini, meşhur koşuyu yasaklatabiliyor? o faaliyetlerin yapıldığı yerde oturan insanları bir düşünün.
4.islam'ın emirleri-bid'at: davulun islam emri olmadığı, sadece kültürel miras olarak ele alınması gerektiği defalarca referans olarak verilmesine rağmen bu haksız iddiaya cevap vermek zorunda kalmak hakikaten can acıtıyor. okumadan mı salvo yapılıyor nedir?
5.alarmlı saat-davul:yine burada hiç kimse alarmlı saatle uyanamıyorum, ille de davul isterim demedi. bilakis, alarmlı saat davula göre daha başarılı bir şekilde uyandırma fonksiyonu görüyor. mesele, davul geleneğinin, ramazan manilerinin yaşatılması meselesi. binlerye yıllık kültürümüzden gelen mirasımızı gelecek nesillere aktarma derdidir. takdir edersiniz ki alarmlı saat bu işlevi yerine getiremez.
6.ve en nihayetinde 21. yy. - alarmlı saatlerin icadına kadar geçen süredeki insanlık tarihi:
bir de bahşiş için direten yüzsüz versiyonları vardır ki.. neyse. tartışmaya girmeyip, kibar ama kesin bir tek cümleyle kapıyı kapatmak sanırım en doğrusudur.
bu milleti ayakta tutan bağlardan, geleneklerden bi haber ergen piçlerin rahatsız olduğu sesi çıkaran en asil duyguların insanıdır.
hele bi gidin sorun bu adama neden çalar o davulu? o davulcu ki çocukları gecenin bi yarısı aptalca entryler girsin sözlüğe diye çocuklarına laptop alamaz, o davulcu ki okula gönderdiği çocuğunun cebine harçlık bile koyamaz çoğu zaman. o davulcu ki , davul çalması karşılıpında topladığı bahşişlerle belkide çocuklarına bayramlık niyetine birer gömlek alabilecek olandır*. o davulcudur ve daha niceleridir kim olduğumuzu unutmayalım diye gelenekleri yaşatan.
tokmağını götüne sokmak istediğim insandır. zira 1 ay boyunca her gece uykumu sikmeye kimsenin hakkı yoktur. birileri oruç tutmayanı sigara içiyor diye dövüyorsa birileri de oruç tutmadığı halde rahatsız edildiği için bu insanların tokmağını götüne sokabilir bence. aslında suç bu kişilerde değil bu kişilerin bu işi yapmalarına hala müsade edenlerdedir. zaten niyeti olan alarmını kurup kalkar herkesin beynini sikmeye hiç gerek yok. ramazan olmadığı zaman çıkıp sokakta davul çalsam amıma korlar ama değil mi? eşitlik istiyoruz ulan!
uyanıp uyanmama meselesinden ziyade olayın bir kültür hadisesi olduğunu ısrarla anlamayan ve sinkaflı sözlerle meleseyi zihninde çoktan halletmiş yazarlarımızın beğenmediği insan. yalvararak sesleniyorum:
ey güzel kardeşim,
ben de tıpkı diğer insanlar gibi çalar saatimi kurarak sahura kalkıyorum. ramazan davulunun güzelliği, ikimizin de atası olan mübarekleri hoş bir eda ile anmaktan ibaret. ramazan davulu, sahur adetleri, ramazan manileri vb. geleneklerin ifade ettiği anlamları zahmet edip herhangi bir türk halk bilimi uzmanına sorabilirsiniz. bunları kendi ellerimizle yasaklamak, kendi bacağımıza kurşun sıkmak gibi bir şey.
aslolan bozmak, yasaklamak, yok etmek değil; yapmak, düzenlemek ve yaşatmaktır. daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, sahurdaki gereklilik kalktığından, ramazan davulu daha münasip bir saate, mesela teravih namazının sonrasına çekilebilir. kıyafeti, davulu ve manileriyle birlikte önceden hazırlığını iyi yapmış ramazan davulcuları, henüz uyumamış olan çocuklarımıza da bu geleneği tanıtma fırsatı bulurlar. kimse rahatsız olmaz.
ancak birbirimize söverek, fırsatını bulsak birbirimizi boğazlayacakmış gibi bir ruh hali ile ramazan davulu meselemizi çözsek bile, başka hiç bir problemimizi çözemeyiz. üzüm yemeyi murad etsek, ah bir etsek...
kültür niyetine iş yapandır. ne kültürmüş kardeşim bu? para kazandırıyorsa kalsın olmadı unutalım gitsin. sanki ramazan davulcusu olmazsa halk olarak kimliğimizi kaybedeceğiz. ayrıca bu adamın kazandığı para eğer mesleki olarak algılanıyorsa hani bunun vergisi. suçtur bu. yok bağış derseniz davul çalmasa da olur hani bağış karşılıksız ya.
bağış ve bahşiş ayrımını yapabilen davulcudur. yapamayan sözlük yazarı var desem kızarsınız şimdi. biz yine de sinirle gözden kaçan ufak farkı belirteim:
biri karşılıksız olarak yardım amaçlı verilir. diğeri ise verilen hizmete karşılık olarak mecburi olmadığı halde içten gelerek verilir.
bu davulcuların biraz okumuş yazmışına sorsanız, kültürün tek bir ögeden oluşmadığını, tek başına yokluğu bütün bir kültürü yok edecek bir motif bulunmadığını, ancak erezyonun süreç içerisindeki varacağı noktayı da izah edebilir size.
ancak ne hikmet ki, uykunun en tatlı yerinde davulun sesini duyanlar, uyanıklığın zirvesinde empati yapıp karşı tarafın duygularına kulak vermekten acizdirler.
ah bunların bir de gönüle hitap eden davulları olsa...
Bizler aşağıda imzası bulunanlar; Yeni bir dünya istiyoruzzz...Klişelerden vazgeçmek istiyoruzzzz...
Sahurda Steve Gadd * Nissan Navara pick-up kasasının üstünde bateri çalarak mahallemizden geçsin istiyoruzzz...
güzel ve yalnız ülkemin güzel anadolusunda güzel manilerle vatandaşın ramazan mutluluğunu katlayan insandir lakin büyükşehirlerde kafa zükmeken başka birşey yapmayan versiyonları da oldugunu belirtmek lazım di mi syme?
bandırma'da bu işin cılkını çıkarıp böğürücesine davul çalan romanlar, 3 günde bir ''a be davul patladı, para verin'' diye dilenmeye gelirler.bu iş artık kültür, adet, anane meselesi olmayıp, ticaret hâline dönüşmüştür.bi siktirin gidin diyoruz, ne diyelim.bir diğer abuk kültür hazinemiz için;
