21 inci yüzyılda sosyalizmi savunmak

entry8 galeri0
    1.
  1. cahildir evet ve çağının gerisinde yaşamaktatdırlar. ilerlemeci kesinlikle değildir cahiller(bahsi geçen cahil). cahilliğin öngörüsü, söylenceleri icat etmek kolay ama bunlardan kurtulmak zordur düsturuyla algılanabilmesinin yanında boş bir balonu her türden kanıtlarıyla düpedüz cehaleti, bolca sıcak havayla yani, sırf hüsnükuruntuyla tıkabasa doldurup havalandırmak yeter de artar bile; hele bu hüsnükuruntuda ayak direnirse bu uydurma uçuş için gerekli yakıt bol bol insan yanılsamalarındaki hezeyanlara benzemesi gibi durumlarla açıklanabilinir. sosyalizm özde marx'ın verimsel işlevselcilikle ortaya çıkartmaya çalıştığı, kitlelerin ezilen sınıf paradisinin isyan boyutundaki gereksinimleri gibi kendi tüm sisteminin dayandığı temel fikre, yani toplumsal üretim ilişkileri kavramına nasıl yaklaştığını anlayabilmek, ''sistem'' sözcüğünü tırnak içine almasını önemli bulanlar da bulunabilir, önemsiz alışılagelen polemik göndermeyi sahip olmamayı ve eski sahip olma biçimini ortadan kaldırmak isteği, tamamiyle, onun, insanın nesnel özüne pratikte yabancılaşma ilişisini; insani kendi kendine yabancılaşmanın, ekonomi politik ifadesini ortadan kaldırmak arzusu ile aynı şeydir bir yerde.

    günümüz ekonomik politikalrını incelediğimizde karşımıza çıkan verileri reel gereksinimlerle karşılaştırdığımızda konomi politik eleştirisi hala ekonomi poliitik öncüllerinin tutsağı olduğu için nesnel dünyanın yeniden ele geçirilmesi sahiplenmenin büründüğü ekonomi politik biçimi içerisinde tasarlanmış olarak kalmasının yanında da elde bulundurmayı o, ''bir toplumsal işlev'' olarak ilan eder. Bir işlevde ilginç olan şey, diğerini dışlamaya yönelik değil, benim kendi güçlerimi, varlığımı oluşturan güçleri harekete geçirmek ve gerçekleştirmek amaçlı işlemesidir reel küresel ekonomik politikaların. halbuki bu düşünceye uygun bir gelişme olanağı sağlayamamıştır sosyalizm. eşit elde bulundurma fikri, ekonomi politik bir kavramdır ve bu nedenle de, şu ilke için yabancılaşmış bir ifade biçimi olarak varlığını sürdürür: insan için varlık olarak nesnenin; insanın nesnel varlığı olarak nesnenin, aynı zamanda, insanın öteki insanlar için varoluşu, diğer insanlar ile insani ilişkisi, insanın insanla ilişkisindeki toplumsal tavır belirleyici olması kapitalist algılayışın komün yargılarından çıkan bir anti farkındacılığıdır. buradan erzurum'da vatani görevini yerine getiren kuzenime selam yolluyorum. liberal açılımların özellikle 3. dünya ülkelerine kazandırdığı (turkey) ivmeyi anlayabilmek için bazen kendi kendime sormuyor değilim ama önemli olan kitle ekonomisini oluşturan emek görüş açısının bir ifadesinden başka bir şey olamdığı ya da burada idealist felsefenin düşsel varlıklarına karşı, açık ve kesin polemikler halinde egemen sınıflar ile devlet tarafından ezilen ve horlanan işçinin eleştiri süzgecinden geçirilerek benimsenmiş görüş açısı ifade edilmiştir gibi ama proletaryanın görüş açısı, proletarya sınıfının, kendi yabancılaşmasını yok olması olarak hissetmesi ve bunda kendi güçsüzlüğü ile insanlıkdışı bir varlığın gerçekliğini görmesine karşın, mülk sahibi sınıfın kendi yabancılaşmasında, kendini mutlu ve gerçekleşmiş hissetmesi ve kendi gücünün yansımasını görmesidir - görmektir efendim. ulan zaten marksist gelişim kendi içersinde toplumsal üretim ilişkilerinin tarihsel oluşumunu, yabancılaşma konusundaki genel düşünce yapısı ile, yabancılaşma ve maddeleştirmenin zorunlu olarak yer aldığı, nesnel ontolojik koşulları üzerine yaptığı çözümlemeleri, sözcüğün en yerinde anlamıyla tam bir sistem oluşturması ve bu sistem, ben de dahil, kendinden öncekilerin felsefi sistemlerinden, daha az değil, daha fazla canlıdır, lütfen bunu kabul edelim. bunun anlamı, kendisini oluşturan kısımlardan bir tekinin bile dışta bırakılması, tek bir yönünün değil, serimin tamamının bozulması demek gibi birşey değil mi? mantık bakımından uygun düşen düşünceleri ustalıkla icat etmek bir şeydir ama, çeşit çeşit toplumsal görüngülerin karmaşık iç bağlarını gerçekte saptamak, bunların kurumsallaşmalarını ve birbirine dönüşmesini yöneten yasaları (bu yasalar ki, bunların görece sabitliğini olduğu kadar dinamik gelişmelerini de belirler bulmak; ve bütün bunları gerçekte, insan etkinliklerinin bütün düzeylerinde ve alanlarında sergilemek başka bir şeydir. Dolayısıyla, Marx'ı kendi sisteminin terimleri içinde okuyup anlamak yerine, günümüzde moda olan bazı önyargılı, laf ebeliğine dayalı sözde bilimsel modellere uygun olarak okumaya kalkışmak, marksist sistemi devrimci anlamından soyutlar ve onu, sözde bilimsel kavramlardan oluşan ölü kelebek koleksiyonuna çevirmez allah aşkına yaa!? ya neyse ben başka bişey demiyorum ama çıkarın atın at gözlüklerini, ilerleyin, zamanı yakalayın, reel politikaların önünü tıkamayın.
    9 ...
  2. 2.
  3. 3.
  4. mutlu insanlardır.

    dünya üzerinde mevcut olan devletlerin kuruluş hikayelerine, tarihlerine göz attığı vakit, militarizmi savunacak olan insanlardır.
    0 ...
  5. 4.
  6. 21. yüzyılda kendisi gibi düşünmeyen herkesi cahil olarak adleden insandan kesinlikle daha cahil olmayan insandır.
    3 ...
  7. 5.
  8. cehaletlerine ben şahidim ist üniv iktisat ek bina 2ye asılmış bir proste vardı.amerika ırakı işgal etmiş bunlarda güya sahip çıkıyor slogan şöyle "dayan saddam geliyoruz" bir diktatöre karşı başka bir diktatörü savunmak.bari şöyle söyleyin "dayan ırak halkı geliyoruz" bunlar eski sol mücadelenin ruhundan bihaber artık nostaljik takılıyorlar.
    0 ...
  9. 5.
  10. 21. yüzyılda, arap bozması akp' ye oy verebilen ve politikalarının arkasında durabilen kitleye nazaran, çok daha akıllı, mantıklı, tutarlı ve dünyada yalnız olmadığının bilincinde olan kitledir.
    3 ...
  11. 6.
  12. sosyalist para sisteminin kapitalist üretim biçimi ile tepe noktasına ulaşmakla beraber, bu sistemin iç yapısının, sınırlı tarihsel içeriği içinde anlaşılmanın mümkün olmadığını, bunun ancak, insanın, emeği aracılığı ile gelişmesini göz önünde bulunduran geniş ontolojik çerçeve içersinde yani, kendini gerçekleştirme sürecinin belirleyici aşamasında ya da aşamalarında zorunlu olarak kendine yabancılaşma ve maddeleşmesi içerisinde geçirdiği gerekli ara duraklar aracılığı ile emeğin ontolojik kendi gelişmesi aracılığı ile anlaşılabileceğini açıkça kavraması üzerine bütünlük kazanmasını unutmamak lazım. pratikte ise mal belli zaten. sosyalist ülkeler meydanda.
    0 ...
  13. 7.
  14. bilginin nesnel ve bütünlüklü yanını bir kenara koyarak gerçekliğin parçalı ve öznel olduğunu düşünüyorsanız vereceğiniz önermelerin tanıtlanması da gerekmez. buna bağlı olarak yaşanılan çağ ne olursa olsun herhangi bir fikri savunmanın, dahası bunun gerçekliğini tartmanın hiç bir önemi kalmaz. böylece önermenin tutarlılığı da çöker ve kendi içinde garip döngüye girer. o halde öncelikle konuşulması gereken şey şu ya da bu sistemin varlığını ne kadar bilimsel önermeler üzerine kurulduğu değil, bilginin varlığıdır. açıcak olursak öncelikle varlığın ontolojisini, bilginin epistemolojisini incelemeniz gerekecektir.

    varlık; gerçeklikten kopuk, algıdan bağımsız ve iradeden yoksun değildir. tersinden buna benzeyecek olan şey varlık değil, basit bir kum çuvalıdır. açımlamak gerekirse; varlığın gerçekliğini oluşturması öznel ve nesnel şartlara birebir bağlıdır. buradan yola çıkarsak bilginin bu varlığın yapısından doğan bir ürün olduğuna ulaşırız. bilginin toplumsal tarihi isimli eserinde burke şöyle demektedir: "bilgi yalnızca varlığın nesnel bir ürünüdür. varlığı anlamak onu anlamaktır." (s:12, tarih vakfı yurt yayınları) burada duracak olursak şu özü yineleyebiliriz: bilgi nesneldir ve gerçeklikten bağımsız değildir. onu çevreleyen koşulların etkisi altındadır. o halde bir bilginin ne kadar bilimsel olduğunu ölçmektede kullanılacak araç yeganedir. bunun cevabını veren şey tarihin kendisidir ve tarih kendisini her gün yeniden yazmaya devam etmektedir.

    yukarıdaki girizgahın yapılış amacı aslında basit: gerçekliği her iki eğilimden(yapılsalcılık ve parçacılık) korumak ve yapılan önermenin siyasal anlamını okumak. politik ekonominin önermeleri de içinde bulundukları süreçlere bağlıdır. bu toplumlar tarihinde toplumsal ilişkilerin bütünüdür. şimdi yukarıya atıfta bulunarak devam edersek o halde tarih hepimize cevapları verdiğine göre "bilimsel" olma iddiasında bulunan sistemler kendi sonlarını hazırlamışlar mıdır? aslında cevap yukarıdaki paragparfta yatıyor. bir grup kuru gürültünün arasında kendini belli edemese de tarihin kendisini her gün yeniden yazması asıl cevap. yani canlı bir ürün olan ve toplumların organik bir üretimi olan tarih cevapları bireye "nesnel" bir biçimde vermektedir. diğerleri ise laf-ı güzaftır.

    o halde bir kez daha yazalım. gerçeklik sizin için parçalıysa politik ekonominin bir anlamı kalır mı? eğer gerçeklik nesnel ise politik ekonomiyi okumak için toplumsal olana gitmek çok mu zordur? yoksa her şey gene baştaki şey de mi bitiyor? gerçeklik bu kadar parçalıysa yargıya ulaşmak niye? yargıya ulaşıldığında zaten bütün önerme çöküyor ve bize tarihe gitmemizi öneriyor. toplumların tarihini değerlendirelim önce ve ondan sonra sosyalizmin siyasal anlamını, geçmiş deneyimlerin başarısızlıklarını veya başarıları ve ileriye bıraktıklarını söyleyim. yoksa ileri diye bir kavram da mı yoktu?
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük