21. yüzyılda halen bir dine mensup olmak, ateist olmaktan daha zor düşüncesini akla getiren başlıktır. Her şeyin bu kadar yozlaştığı, nefislerin hayvanlaştığı bu yüzyılda herhangi bir dine inanmak ve o dinin kurallarıyla yaşamayı seçmiş olmak, hayatın sadece gelip geçici zevklerden ibaret olmadığını hatırlatır bize. inanç, insanın maneviyatını geliştirir.
Hiçliğimizi öğrendiğimizde herşey olduğumuzu anlarız. Nefsin hiçliği, ruhun herşeyidir. Nefsimizle hiçiz. Ama tanrının içimizdeki manasıyla herşeyiz.
küreselleşme bunu daha da körüklemektedir, körüklemeye giderek devam da edecektir.çünkü günümüz dünyasında o bahsettiğiniz, teknolojik gelişmeler, ekonomik krizler v.s güvensiz bir ortam yaratmaktadır...bu nedenle bireyler bu güvensizlik ortamında kendilerini birşeylere, bir yerlere ait hissetme ihtiyacı duyar.herhangi bir cemaate mensubiyet bu anlamda hızla artmaya devam edecektir...sadece dini cemaatler degil, ırksal, siyasi cemaatler de giderek yükselişe geçmektedir.
bu anlamda gayet normal insanlardır.zaten zaman ilerledikçe tam manasıyla inançlı olan bir insanın, dininden yavaş yavaş kopması söz konusu olmadıgı gibi yeni yüzyıllar artık bir dine mensubiyeti daha çok gerekli kılmakta, kişiler içine düştüğü boşluğu giderecek, huzuru bulabilecek dinine daha çok sahip çıkmaktadır.
dünya güneş etrafında 21 çarpı 100 defa döndü diye gerçekler değişmez. bu bağlamda insanların halen bir dine mensup olmaları gayet doğal bir durumdur. çünkü inanmak bir ihtiyaçtır. herşeyin dünya hayatı ile sınırlı olmadığı aşikardır.
hani bazen söylediğiniz sözler sizlere anlamsız gelmeye başlar ya,
işte öyle birşey bu konu da benim için.
çok fazla şey söyledim bu konular üzerine, söylemeye de devam edeceğim.
kendimi 'abiler' gibi hissediyorum, doğru bildikleri olgu üzerine doğru gidiyorlar,
kendilerinden hiç şüpheleri yok, doğruları dogmaları olmuş,
benim onlarda farkım ise 'gerçekler doğrularımdır'.
kullandığımız/tükettiğimiz herbir şeyin bile ne işe yaradığını biliyoruz,
bildiğimizi sanıyoruz, en azıdan üzerinde düşünmesek bile,
bu herzaman böyledir.
tüketilen herşeyin talebi vardır, talep ise ihtiyaçtan kaynaklanır.
işte vardığımız noktada din bir ihtiyaçtır,
yaratılan talebe karşı peygamberler çıkarak dinleri arz etmişlerdir.
trend ve moda kavramları açıklamalarımda bana yardımcı olacak kavramlardır.
eğilimler belli dönemlerde insanların tercihlerini gösterir,
mesela günümüze göre yetersiz bir teknolojik yenilik olan telgraflar,
bugün piyasadan nerdeyse tamamen kalmıştır,
yani tüketici,
artık telgraf kullanmamakta, bu sebepten dolayı telgraflar piyasadan silinmektedir.
demem o ki,
bireyler 21.yüzyılda halen dine ihtiyaç duyuyorlarsa,
yeterli gelişme (teknolojik, bilimsel, monoton tüketim) sağlanamamış demektir.
insanlar halen akıllarını uyuşturmak,
ölüm korkusuyla mücadele etmek için dini kullanıyorlar.
biliçsel evrim yeteri kadar gelişir, insanlar korkularını gerçeklerle değiştirirse,
işte o zaman din kavramı da silinip gidecektir.