gönül ister ki upuzun açıklayıcı fikirleri, nadide bir ipek örtü gibi ortaya sereyim üzerine göz emeği el nuru eski sararmış değerli bir dantel gibi güzide bir tez-antitez ortaya çıkarayım ve sonrasında büyük bir hoşgörüyle bunu karşılıklı tartışarak bir sonuca varalım.
lakin biliyorum ki siz uzun yazıyı okuyamayacak düzeyde bir gelişmik seviyesinde, az kültür birikimlerinizle burada takılan tiplersiniz.
bu sebeple parmakcıklarımı fazla yormayarak fikrimi beyan edip eksileri cukkalamayı düşünüyorum.
mesele şu,
21. yüzyılda yaşıyoruz, soğuk savaş mevzularına girmeyeceğim bile. gelişen insan beyni söz konusu. toprak parçalarının insan hayatından önemli olamayacağının farkındayız artık öyle değil mi? beynimiz bunu anlayabilecek kadar gelişebildi artık. insan ömrünün ortalama 70 yıl olduğunu varsayarsak bir "hiç" uğruna bu ömrü heba etmek ne diye? bu hiç üzerinde yaşadığımız vatan evet ama her yer bizim vatanımız değil mi? bu dünya bizim değil mi? insan ırkı gelişmiş beynine ramen hala gerizekalı sayılır. birleşerek bir halt başaramayan kişileriz biz. oysa şu dünyadaki insanlar "öeeh yeter lan neymiş ülke, sınır, bayrak zımbırtıları" diyerek dünyayı tek bir toprak parçası haline getirme imkanına sahipler, sahibiz. ama bir bok becereceğimiz yok.
hala vatan-millet-sakarya ölene şehit yaralıya gazi halbuki bok yoluna gidiyor niyazi. ömrünün baharında hem de.
yapacagım eylemdir okulum bitince. burada kötü göstermeye çalışanlar utansın en şerefli en gururlu meslektir teğmen olmak veyada astsubay çavuş asker olmak.
vatanın askeri olmadığını bilmeyi gerektirir. çünkü artık vatan askerin değil, nato ve benzeri şeylerin savunmasına ihtiyaç duymaktadır, 21. yüzyılda öldürülmüş bir asker ise haber yayınlayan kanallara reyting ve reklam geliri getirir.