kemalistlerin canla başla akp'ye çakmak için kullandıkları ama serginin içini görseler "oh iyi olmuş" diyecekleri saldırıdır.
Zira geçmiş olsuna gittiğimizde galeride gördüğüm, kemalizmi yerden yere vuran eleştiriler beni ilk etapta şaşırtmıştır.
ingiliz yargıç,gece yarısı parktan geçen kızı korkutan adama 7 yıl 7 gün hapis verince,şaşıran gazeteciler sormuşlar:"Adam kıza elini bile süremedi.Kızın çığlıklarına yetişenler de, adamı yakaladılar.7 yıl, 7 gün çok değil mi?"Yargıcın yanıtı hukuk tarihidir!"Kızı korkutmanın karşılığı 7 gündür. 7 yıl, Ingiliz kızlarının gece yarısı parkta dolaşma özgürlüklerine saldırmanın cezasıdır"
Şu bizim Tophane deki olayda demek ki ingiliz yargıç baksa, hem insnların içki içme özgürlüğü, hem kaldırımda durma özgürlüğüne müdahaleden hem de insanları boş yere korkutmaktan demek ki saldırganlara müebbet veya iDAM kararı verecekti. Bizim adalet sistemimiz ne yaptı saldırganları serbest bıraktı. Vay vay vaaay
tufanç türenç'in hürriyet'teki "tophane'deki olaylar baside indirgenemez" başlıklı yazısında asıl nedenin ülkemizde yaratılan siyasi iklimin tutuculuğu körüklemesi olduğunu öne sürdüğü ve esefle kınadığım olaydır. ilgili yazı şöyle:
istanbul'u yönetenler Tophane'deki olayları küçültmeye, hele hele şu nedenle veya bu nedenle önemsizleştirmeye çalışmasınlar. Olaylar vahimdir. Beyler, arkadaşlar, pek farkında değil gibisiniz ama yaşadığımız kent 2010 Avrupa Kültür Başkenti'dir. Bu kentte içki içiliyor bahanesiyle sanat galerileri eli sopalı insanlar tarafından basılıyor. Camlar, çerçeveler aşağı indiriliyor, kadın, erkek dövülüyor. Türkiye'yi yönetenler ise hâlâ işin vahametini anlamış değiller.
Yaşadığımız hoşgörüsüzlüğün, tahammülsüzlüğün nedeni, birilerinde kabaran, karşıtlarını yok etmeye yönelik öfkedir. Politikacılar siyasi rantlarını yükseltmek için toplumu bölme politikalarını sürdürdükçe demokratik iklim böyle bozulur. Estirilen sert rüzgârlar toplumu birbirine katar. Güçlü olan, yasaları yok sayarak, karşısındakine kendi yasasını kabul ettirmek için işte böyle şiddet uygular. Vurur, kırar, döker... Hızını alamazsa kızdığı insanları "bertaraf" eder. Bu hava, Avrupa'nın başkentini hoşgörüsüz, acımasız eşkıyaların kenti haline getirir. Saldırganların kısa sürede yakalanmalarına hepimiz sevindik. Ama savcı tarafından serbest bırakılmalarına da kahrolduk. Kimsenin kuşkusu olmasın, bu hızlı serbest bırakılma yeni saldırıları davet eder. Saldırganların cezalandırılması için insanların linç edilmesi mi gerekiyordu?
istanbul'un en eski semtlerinden biri olan Tophane, kentin en değerli bölgelerinden biridir. Giderek daha da değerlenecektir. Mekânların standardı yükselecek, emlak fiyatları da artacaktır. Bunun durdurulması olanaksızdır. Oralarda yaşayan insanlar bundan olumsuz etkilenebilirler. O insanların mağdur olmasını önlemek devletin görevidir. Kimse kimseyi kandırmasın, olayın tek nedeni mahalle ile ilgili değişim değildir. Türkiye'de yaratılan siyasi iklimin, tutuculuğu körüklemesidir. Kimse bütün yurtta hızla yayılan bu olguyu göz ardı ederek değerlendirme yapmasın. Mahalleli galerilere gelen sanatseverlerin sokaklarda içki içtiğini iddia ediyor. Bu dayanaksız bir bahanedir.
Geçenlerde ABD'nin önde gelen düşünce kuruluşu "Marshall Fonu"nun araştırmasında Türkiye ile ilgili ilginç, ama bizim açımızdan endişe verici bulgulara yer verildi. Araştırmada "Türk halkının son yıllarda Batı'nın ortak değerlerini paylaşmayan bir görüntü verdiği" vurgulanıyor. Bu nedenle de Türkiye'nin konumu için araştırmaya özel bir bölüm açılıyor.
Bölümün başlığı da şu:
"Türkiye Batı'dan uzaklaşıyor mu?"
iktidar buna şiddetle karşı çıkıyor ama Türkiye'nin Batı'dan görünen fotoğrafı böyle bir algı yaratıyor. Bunun en somut kanıtı da araştırmadaki "Türkiye en yakın kiminle işbirliği yapmalı ?" sorusunun rakamsal karşılığı. Bu rakamlara göre "Türkiye, Ortadoğu ülkeleriyle yakın işbirliğine girmeli" diyenlerin oranı iki katına çıkıyor. Buna karşın AB ülkeleriyle işbirliği yapmasını isteyenlerin oranı ise yarı yarıya azalıyor. Bugün Türkiye genelinde yaşanan olaylar da bu araştırmayı doğruluyor. En taze örnek de Tophane'deki saldırılar.
ampül kafalıların son açılımıdır.. türkan saylanı, üniversite profesörlerini, türk ordusunun subaylarını generallerini yıllarca içeride herhangi bir iddianame bile ortaya koymadan tutan akepe bu saldırıları yaptırtdığı ampül beyinlileri de nasıl teröristleri davul zurna eşliğinde serbest bırakıyorsa aynı şekilde salmıştır..
bir de olayı savunmaya yönelik açıklamaları yok mu.. ya bu olayın sebebi de önemli tabi.. neden yapılmış araştırmak lazım.. ama yine de bir rahatsızlık varsa polise söylemeleri lazım kendileri cezalarını kesmemeleri gerekirdi falan..
son olarak her millet hakkettiği şekilde yönetilir..
yirmi otuz kişilik sürü halinde gezen "ya allah bismillah allahuekber"cilerin işidir." çorum, maraş, sivas katlaimlarındaki anlayışın halen devam ettiğinin apaçık göstergesidir.
anamız bacımız o yoldan geçiyor diyerek yapılan saldırıdır.*hayır sanki adamlar onla uğraşıyor asıl karı kızo sanat galerisinin açılışındadır adam dönüp sokağa mı bakar. bizim başımıza zaten ne geirse kuşkularımızdan geliyor.
burada yaşananlar, kentsel dönüşüm projesi altında, burjuvanın, şehrin eski, hizbe ama dokusundan ve merkezi oluşundan ötürü değerli olan yerleri parsellemesi ile o bölge halkının buna direnmesi arasındaki bir savaştır. daha önceleri de defalarcası yaşanmıştı ve yaşanmaya devam edecek. o bölgeyi bilen bilir, kuru-sulu herşey gırla gider, öyle aman aman mutaassıp yerler değildir ama ucuz yerlerdir. 300-400 tllere kiralar görebilirsin ki bu dar gelirliler için çok çok önemli hale getirir o bölgeyi. ayrıca birde alışkanlıklar var, çok kuvvetli olmasa da o bölge ile duygusal bağlar da var. böyle olunca kendisini yavaş yavaş kovan düşmanına karşı yapabileceği tek şey olan şiddete başvurmak, kaçınılmaz olmaktadır. bu ilk değildir, son da olmayacaktır.
maalesef referandumdan sonra "her olumsuz şeyin müsebbibi akp'dir anlayışı" iyice oturmaya başladı. maalesef diyorum çünkü bu durum akp yönetiminden memnun olmayan kitleleri iyice umutsuzluğa sürüklemekten başka bir işe yaramıyor. oysa her olay kendi içinde incelenmeli, aristo mantığıyla hareket etmemek lazım. tophane olayına objektif olarak bakıldığında kapitalist, liberal, burjuva yanlısı akp'nin bu olayda aslında mahalle halkından değil, sanat galerisi sahiplerinden yana olduğu açıkca görülüyor. tamam doğrudan bir destek yok ama gerek kentsel dönüşüm projeleri ile gerekse liberal ekonominin tüm imkanlarının önlerine serilmesi ile burjuva, mahallelinin elinden o binaları teker teker alıyor.
yine bu olaya bakıp, referandumu da referans alarak türkiye bölünüyor demenin doğru bir tespit olmadığı kanısındayım. nihayetinde referandum da iki seçenek vardı, doğal olarak da iki seçenekli bir türkiye tablosu ortaya çıktı. abd'de zaten doğası gereği iki parti vardır ve ülke her seçimde doğal olarak iki renkli bir hal alır. bu durumda abd'de bölünüyor mu diyeceğiz?
içki içenden tahrik olan, 1400 yıl öncesinin çöl bedevisi hayvanlığı ve ahlakı ile dopdolu, bedevi aşığı hayvanoğluhayvanların yaptığı saldırıdır en nihayetinde. bunlara müslüman denilir. bu müslümanlar inandıkları dinin emrettiği vahşeti yerine getirmişlerdir bir kez daha.
o değil münferit olay diyorlar işin içinde gaz bombaları var, birileri birilerine gaz bombası aldırmış önceden bu olay için. hayır hepsini geç ortalam bir müslüman tek başına neyi karar olarak alabilecek ki münferit davranabilecek ki?
bir de sokakta içki içmelerinden dolayı olmuş deniliyor. gidip barda pavyonda içseymiş, anasını satayım bu henüz medenileşmemiş hayvanoğluhayvan müslümanı, camisinden dışarı taşıp sokaklarda namaz kıldığı için döven, siken eden var mı? o camisinden taşmasın o zaman denilebilir mi?
insanlığın, sanatın, sevginin, barışın, karşısında tüm hayvanlığı, cehaleti, vahşiliği ile bir duvar gibi duran bu dinin ve inananlarının artık medeniyet denilen insanlık denilen hisler ve amaçlar için dinlerinin tamamen yok olması lazım. zaten sokakta içki içiyorlardı tahrik olduk diyen bir grubun bunları yaşamasının sebebi de, zorla gelen insanlık. onlar da farkındalar din dedikleri muhammedin ağzından çıkma yalanlar ve muhammedin sanrılarının 2000li yıllar için çok sığ kaldığının. zamanında zeusa inanan binlere bugün ne oldu da başkasına inanıyorlar ise kendi tanrıları suriyeden çalma el-ilahlarının da başına geleceği biliyorlar bildikleri için de iyice vahşileşiyorlar. ama o insanlık içinize eninde sonunda girecek.
madalyonun diğer yüzüne bakmak belki konuya açıklık getirir.
olayı,gençlik yıllarında 31 çektiği peçeteleri sanat eseri olarak saklayan derin kemalist "sanatçı" bedri baykam beyni ile okursan "ahanda şeriat hortladı" şeklinde yorumlaman doğaldır.
bir adım ileri gidelim. bu postal yalakası ulusalcıların en büyük korkusu nedir? yaşam tarzlarına müdahale edilmesi! yani zorla türban giydirilmek, bikininin yasaklanması, alkol yasağı gelmesi falan.
burada şu soru akla geliyor, kendi yaşam tarzlarına götlerinden uydurdukları "müdahaleye" karşı çıkanlar, neden tophane mahalle sakinlerinin yaşam tarzına müdahale etmeyi hak olarak görürler ???
bir mahalle sakininın tv'de söylediklerinden aklımda kalanları aktarayım:
"bizler alkol içenlere karşı değiliz. bu mahallede 30 yıldan beri içki satılan, içki içilen mekanlar var, hiçbirinin camı kırılmadı. bu sanatcılara rica ettik, sokakta içmeyin, kapınızı kapatın içerde için. üzerimize bardak şişe fırlattılar. kavga böyle başladı."
olayı yapmak, tertip etmek ne denli şerefsizlikse, üstünü örtmek, saldırıyı haklı göstermeye çalışmak daha büyük şerefsizliktir.
ne yazık ki hükümetin valisi ve akp hükümeti saldırıyı meşru gösteren açıklamalar yapmaya devam ediyorlar.
olayın failleri ise serbest bırakıldı.
(bkz: akp nin tophane baskınına yaklaşımı)
bedri baykam vari yok efendim 2. madımak vakası, 5. menemen vakası tarzı yorumlayanlar olsa da anayasa değişikliğiyle değl bölge halkıyla ilişkili olaydır. yapılan saldırı yanlıştır. çirkindir.
"yetmez ama evet" diyen biri olarak bu çirkin saldırının, "biz demedik mi,ahanda şeriat hortladı!" tahriklerine malzeme verdiğine inanmıyorum.
bu saldırıda hükümete bok atma bahanesi bulduklarını sananlara, türkiye'de en alçakça yobaz katliamlarının kimler döneminde gerçekleştiğine ilişkin hatırlatma ayarında anahtar kelimeler sunalım:
maraş, çorum, sivas...
ayrıca empati yapmak cesareti olanlar bu makaleyi bir okusunlar. bakalım mahalle baskısı her zaman yobazlık mı?
insana "insaf" dedirten durumdur. içki içen insanlara, birkaç tokat, biraz da biber gazı sıkılmışsa nolucak. ülkenin başbakanının yaptıklarının yanında, insana gerçekten insaf dedirten durumdur.
artık insaf dedirten olaylardır. şöyle ki ;
- ülkem insanını kandırırsanız, size kandırmanız için mutlaka bir şans daha verir. çünkü kandırılmış olsa da, kandırılmamış gibi yapar, size bir sonra ki seçimde yine oy verir. onun için kasmayın, gönül ferahlığıyla çalın.
- her ramazanda, herhangi bir yardım kuruluşunda yolsuzluk çıkar, yetkili din adamları açıklama yaparlar, yardımlar böyle olmamalı ama bir sonraki ramazana kalmadan, hemen bir keriz feneri, pardon deniz feneri bulunur, fener gerekli yerlere tutulur, aydınlanmayı siz düşünün.
- iktidar partileri yasaklara karşıyız, yıkıcaz, ölümüne demokrasi, herkese özgürlük diye oy alırlar ama ertesi gün işlerine gelmeyince bu gazeteleri almayın, bu yazarlar tu kaka, bunlar zaten bizi çekemiyorlar moduna girerler. oysa çaldıkları birkaç milyar dolarcıktır. millet insafa davet edilir.
- başbakan çıkar, askerlik yan gelip yatma yeri değildir der, oğlu amerika'da gemiciklerle oynar. ama saat farkı olduğundan, başbakanın oğlunun bu açıklamadan haberi olmaz. olsa kesin gelir askere yazılır.
- hacı hocalar amerika' ya veryansın ederler, müslümanları öldürüyorlar, bunlar haçlı derler ama sıkıştıklarında hemen amerika' daki villalarına kaçarlar. zenginin malı, züğürtün çenesini yorar işte, yoksa bunlar normal şeyler.
- başbakan deniz fenerindeki zanlıları tanımam der, bir bakarsınız, düğün fotoğrafları çıkar. insaf gerçekten, yani siz hiç mi tanımadığınız birinin düğününe gitmediniz ? hem beleş yemek vardır, gidin gidin.
- zamanında birkaç çocuk bir tepsi baklava çaldılar diye, bütün medya günlerce yazdı, aylarca mahkemeler görüldü, o çocuklar şimdi ne yapıyorlar bilen var mı ? ama merak ederseniz, trilyonlar vuran, adil düzen savunucuları 80 yaşında olmasına rağmen, utanmadan hala cuma namazlarına gidebilmektedir. şimdi bu noktada daha büyük bir insaf. adam çalmış bir kere, ne yapsın şimdi ? işte namaz kılıyor, cumalara filan gidiyor, temizliyor günahlarını, bunu da mı yapmasın. lütfen ama ya...
- başbakan kendileri için öyle mahalle baskısı var, böyle mahalle baskısı var diyor, sonra da içki içenler için, onlar dünyayı şişenin dibinden görüyorlar diyor. yandaşları tekel büfe basıyor, insanlar dayak yiyor. e başbakan artık siz de şu din gözlüklerini bir çıkarsanız. insaf oğlu insaf, adam çalışıyor diye neler demiyorsunuz ya. adam sizin karaciğeriniz rahatsızlanmasın diye, içki içmeyin diyor, hemen ayaklanıyorsunuz, valla iyi niyet de yaramıyor.
bunun gibi daha sayfalarca örnek yazılabilir, ki zaten bilinçli yazarlar da eminim konuyla ilgili olarak benzer önermeler girecektir.
neticede, sağcı olabilirsiniz, solcu olabilirsiniz, liboş, hatta orta yolcu, hatta bana dokunmayan bin yıl yaşasın modunda bir insan olabilirsiniz. olan size, bana, ona, buna, tanıdıklarımıza, tanımadıklarımıza, sonuçta bu ülkeye oluyor. biz ise, her seçimde biraz da siz çalın diye birilerine oy veriyoruz, gerçi biz de adil davranmadık, son 2 dönemdir aynı parti çalıp çırpıyor.
artık birşeyler değişmeli. birşeyler değil aslında, biz değişmeliyiz. başkaları bizi değiştirmeden....ama sanırım biz de değiştik...
resim galesinde olan sanat sever vatandaşların içki içtikleri gerekçesiyle çevre insanlar tarafından yapılan camları çerçeveleri indirilen yobazlaşmamıza giden yolda emin adımlarla ilerlediğimizi gösteren muhtemelen EVET'cilerin yaptığı saldırıdır.