halen bazı saçma karşılaştırmalar ile yokmuş gibi gösterilmeye çalışılandır.
enflasyon sanıldığı gibi tek haneli değil, 2017 kasım ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %13 çıkmıştır ki bu rakam 16 yıllık akp iktidarının ilk başa geldiği 2003 yılındaki değer ile aynıdır.
ülke sanıldığı gibi SPG (Satınalma gücü paritesi) GSYiH göre dünya sıralamasında çığır atlamamıştır. 2002 yılında 533.383 M$ ile dünya 16. si iken, 2016 da 1.341.145M$ ile halen 16. dır.
ülkenin sanıldığı gibi dış borcu bitirilmiş falan değildir. Sadece borçlu olunan yerin adı değişmiştir ve borç miktarı GSYiH'nın oranına bakacak olursak o batık dediğiniz 2002 döneminden bu yana %3.3 daha fazla artmıştır.
2002 yılındaki brüt dış borç : 129.601 M$ Dış borcun GSYH yüzdesi %56,2
2016 yılındaki brüt dış borç : 421.434 M$ Dış borcun GSYH yüzdesi %59,5
yani 2002 yılında ülke gelirinin %56.2 si borca giderken şimdi %59.5 harcanmaktadır. bu hangi parlak ekonomide kabul edilebilir?
akp hükümeti boyunca ülke ekonomisi bir adım ileri gitmemiş ancak satılan (özelleştirilen), borç alınan, dünya ekonomik değişkenleri sayesinde bolluk dönemi yaşanmış, bolluk oldukça daha fazla harcamış, daha fazla geldikçe biraz daha fazla harcamış,ithalatı körüklemiş, geleceği kontrat altına alan garantili saçma projeler yapmış, tüm gemi armatürlerini ve yeni ithalat zenginlerini ortaya çıkartmış acayip bir hükümettir 16 yıldır yaşanan.
gardınzı alın geliyor. en son lojmanları satıyorlar torba yasa ile artık son demleri....
% 10 un altında seyreden enflasyon ve faiz değerleriyle( son 3 ay hariç) chp zihniyetinin 15 yıldır beklediği krizdir.
Bu nonoşlara sorsan hepsi ecevit hayranıdır. Ecevit zamanındaki % 100 ün üzerindeki faizi ve enflasyonu syklemezler.
Nankörlüğü kemiklerine işlemiş bu angutlara " ecevit zamanındaki yüksek enflasyon ve faiz değerlerinde mi yaşamak istersiniz yoksa akp nin tek haneli enflasyon ve faiz değerlerinde mi?" Diye sorsan, ecevit olsun da yüksek enflasyon ve faiz olsun diyecek kadar taassupçulardır.
Bu kafayla Sykdiğim sene iktidara gelemeyeceklerini bilen bu ğındıl sürüsü umudunu abd deki reza zarraf a bağlamıştır.
2 ay kadar önce şehrin tam göbeğinde bulunan bir otelin satın alımı ile ilgilenmiştik. 3.3 milyon liradan başlayan pazarlığı 2.5 milyon liraya kadar indirmiş, arzu ettiğimiz miktara çekemeyince de satın almadan vazgeçmiştik. Şayet anlaşma olsaydı amcamın Almanya'dan getirdiği euro'lar ile satın almayı gerçekleştirecektik.
O zaman 2.5 milyon lira 4.10 kur ile 609 bin Euro yapıyordu. Şu an ise 4.65 kur ile 537 bin Euro yapıyor. Yani 2 aydaki fark 72 bin Euro. O Da şimdiki kur ile 334 bin lira yapıyor. Bizim o zamanki teklifimiz 2.2 milyon liraydı. Sadece 2 ay içerisinde karşı taraf hiçbir fiyat indirmemesine rağmen mülkleri 334 bin lira değer kaybetti. Bakın bu ekonomik krizin alasıdır.
Amcam Euro'yu 4.90'a endekslediği için hala anlaşma noktasında herhangi bir girişimde bulunmuyoruz. Karşı tarafın bu kriz ortamından ürkerek bir de indirimde bulunma ihtimali beklemenin mantığını da daha iyi ortaya koyuyor.
Tüm bu manzara karşısında kriz Yok diyen makarna yiyip, kömür yakan bir çomardan başka bir şey değildir.
daha çok enflasyon sebebi ile memuru, beyaz yakalıyı etkileyecek krizdir. şimdilik tarım ürünlerinin satışında problem yok enflasyon nedeniyle fiyatlarda bayağı artış da yaşandı ha ama o paralar dönmez ise işte o zaman ortalık elli altı olur. tarım da sıçarsa zaten koltuk kemirir bu millet.
Yarran kare kökünün dediğine bak hele. Ülkenin vergi yükünü memurla işçi çekiyormuş.
Tamam işçi kardeşlere lafımız yok eyvallah. Adamlar kendi vergilerini çalıştıkları maaştan ödüyor, ki en saçma olan budur. Yok brüt yok net hesaplamaları derken adamların eline bişey kalmıyor doğrudur. Fakat esnafa laf edersen gün batımına karşı domaltır sikerler adamı.
Bağkur olmuş 600 lira, dükkan kiraları anasının amı gibi, bunun işçi maliyeti, stopajı, elektrik su doğalgaz parası, reklam vergisi, yarra küreği derken cepten para mı kalıyor amk. Aylık 20 bin lira kazansan ne yazar. Sağolsun devlet baba arada gonderiyor maliyecilerini sağlıkçılarını yapıştırıyor cezayı. Bunlar da işin cabası.
Ulan ben kahvaltı ederken zrytin çekirdeği yumurta kabuğu filan atarız diye masaya koyduğum süs kül tablasından 1800 lira ceza yedim, içerde sigara içen yok, duman yok, içilmiş izmarit yok hiç bir şey yok adama anlatamadım durumu. Kullanma sunulmuş kulluk goruldu dipnotunun altına Yazdı cezayı gitti orospunun amından fışkıran.
Ama sizin tuzunuz kuru, ayın 15'i geldi mi alırsınız çatır çatır paraları..
Bi daha duymayayım bu dediklerini esnaflar odasının önünde tecavüz ederim sana çocuk...
Türklerin, Kürdün ve Suriyelinin 20 çocuğunu beslediği bir sistemde vatandaş artık daha fazla dayanamaz batar. Vatandaş alış-veriş yapamayınca esnaf ve firmalar da batar.
Adam gibi bir yönetim gerekiyor bu ülkeye ama nerede?
ağlayan esnaflarda geldiğine göre kriz döngüsü tamamlanmıştır beyler.
esnaflarda ağlamaya başladı, daha iş yapamamışım devlet benden damga vergisi aldı 33.90 tl diyor. lan bu amına koyduğumun devletinin tüm vergi yükünü memurlarla kurumsal firmada çalışan beyaz yakalı kesim çekiyor. işçi çekiyor vergi yükünü memur çekiyor. siz ne zaman vergi ödediniz de 33.90 tl iş yapmadan istenince zorunuza gidiyor? siz verginizi adam gibi ödeseniz zaten belki bu durumda olmayacak ülke (daha çok vergi ödenirse daha çok yenilir belki, orası başka bir entry konusu), eşitlik ilkesi gereği bu devlet senle bana eşit mi davrandı lan bu güne kadar? amına koyayım bu gözler 10 senedir zarar gösterip vergi levhası boş a4 kağıdı gibi matrahsız yazan kaç tane esnaf gördü altlarında en lüks jipler, en iyi tatiller, en yüksek kiraları ödemeler vs.. bu devlet size bir kere sordu mu amına koyayım nereden geliyor bu değirmenin suyu, sen 10 senedir zarardasın birader diye?
ilk önce vergisini ödemeyen tüm şerefsiz esnaflar batsın, sonra sizlerle birlikte çalışan tüm bu düzene 3 kuruş para için şükreden ama başımızdakiler namaz kılıyor, yol yapıyolar, çalışıyorlar diyen çomar kesim batsın.
son söz ; su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim. kriz gelsin hoş gelsin.
Zaten ekonomik olarak güçsüz bir ülke olmamıza rağmen ülkeye Iraklı, Paki, Suriyeli dolduruldu ve bunları beslemek için de bizden aldıkları vergiyi 5000 kat artırdılar. Hiç izlenmeyen TRT kanalları ayakta kalsın diye elektronik ürünlerden ve elektrik faturalarında TRT vergileri, yine elektrik faturasında kayıp kaçak bedeli de vatandaşa girmektedir. Mültecileri ülkesine geri şutlayacak, vergileri ve çalışma saatlerini azaltacak bir yönetim gelmezse ne yazık ki Türkiye de Suriye gibi olacaktır.
şunu idirak etmek lazım öyle söylendiği gibi tl hiçbir zaman güçlü bir para birimi olmadı, olamaz da.
2001 de başlayan amerika merkez bankasının dolar basarak genişlettiği hacim artık daralma yönünde ki zira aynı merkez bankası artık para basmayacağının kararını aldı. dünya piyasalarında dolar bolluğu yaşandı ve değeri kimi ülkelerde düştü ama bizde yıllık bazda hiçbir zaman yükselme trendini bozmadı.
son on yıllık çapraz kurlarına baktığımızda tl nin karşısında değer kaybetediği para birimi yok, mesela;
mafyası ile istikrarsızlığı ile ünlü kolombiya peso su bile %20,
on yıldır iç savaş olan ve bu süreçte iki kez devülüasyon yaşayan nijerya naira'sı bile %15 değerlenmiş.
japonya, ingiltere gibi gelişmiş ülkeleri saymıyorum bile artık siz tahmin edersiniz.
hallerimiz içler acısı....
ama kibirde hiç eksiğimiz yok. hala yandaş gazetelerde gelecekte dünya ekonomisine hükmedecek ülke haberleri yapılıyor. bünye bile narkoza bir zaman sonra bağışıklık kazanıyor ancak bu millete verilen nasıl birşeyse bağışıklık asla olmuyor.
konuya dönelim bolluk dönemi sayesinde her ülkede arttığı gibi türkiyede de dolar miktarı arttı buna bir de dünya tarihinde görülmemiş özelleştirme peşkeşleride eklenince bolluk öyle böyle değildi. arjantin, brezilya vb. gelişme sorunu yaşayan ülkeler bu dövizi değerlendirdi, teknoloji, üretim, arge harcarken herkesin sakız ettiği gibi biz ; park,ev, bahçe,rezidans, statyum,kule rezidans, yol, konut, konut,konut,konut, bitmek bilmeyen inşaat yaptık. piyasa bir şenlendi ki sorma. mortgage ler havada uçuşuyor herkesde bir ev edinme telaşı oldu.
bu olay geçen yıl kasımda başlayan döviz daralması ile kendini gösterdi ancak, garantili dağıtılan krediler, kobilere dağıtılan bitmek bilmez krediler, son elde kalan değerli kurumları da varlık fonu altında kontrol dışı kullanıma açılması bunun sayesinde dışarıdan alınan krediler ile bir yıl ötelendi.
film bitti.
satacak birşey kalmadı, arsalara toprağa, sit alanlarına göz diktiler sonumuz hayır olsun dicem ama hayır değil...
adil vergi uygulamasına geçtiğimiz. aynı zaman da yerli yüksek teknoloji ürettiğimiz gün bir çok şeyin sorunu bitecek. okunuşu kolay olsa da çok kolay bir şey den bahsetmediğimi de çok iyi biliyorum. sorgulayan araştıran ve aynı zaman da duygusal davranmayan toplum yapısı olmak dileği ile.
uzun süredir hissedilen ve gün geçtikçe ayyuka çıkan krizdir aynı zamanda.
bağlı bulunduğum firma dahil (taiwan'lı bir anakart firması) bir çok sektör içinde ki firma ya küçülmeye yada departmanlarını bir bir kapatmaya başladılar. özel sektörde artık bütün firmalar kendi yağında kavrulmak istediğinden dolayı iç piyasada ciddi bir nakit sıkıntısı başladı. düşünün ki ben bunu direk yurt dışındaki sermaye ile bile hissediyorsam, yerli yatırımcının bankaların avuçunun içinde olmasını yadırgamam.
aslında beni kara kara düşündüren nokta, bu kriz patlak verdiğinde tam manasıyla sokakta, kahvede insanların bundan artık emin olarak konuşmaya başladıklarında hükümetin durumu ne olacak? hükümet gitse bile yerini dolduracak partinin bu kadar ağır şartlar altında bu ülkeyi refaha çıkarması da imkansıza yakın, hiç değilse yakın gelecekte.