bu sabah yüzlerce öğretmen adayıyla izmir'de şirin bir lisede girdim. bilmiyorum bütün oradaki öğretmenler benim gibi mi düşünüyor ama; resmen alan sınavı ayrı bir işkence olmuş.
bugün sınava beraber girdiğim bütün insanlar devlete atanamamış bir kısmı özel sektörde sürünen, bir kısmı üniversiteyi bitirmiş ben öğretmen olacam idealiyle bütün bir yıl evinde dizini kırıp oturup ders çalışmış, diğer bir kısmı iş bulamamış çaresizlikten birde bunuda deneyeyim derdinde olan, bir kısmı evlenmiş belki başka sektörlerde çalışmakta olan hatta içlerinde çocuklarını okulun bahçesinde bırakıp bu lanet sınavdan medet uman bir çok öğretmen adayını gördüm bugün.
asıl üzücü olan genel gözlemlerim. gerçekten çok can acıtıcıydı yada bugün günümde değildim ve düşündüğüm şeyler can sıktı moral bozdu biraz. sınava girdiğimiz yerdeki gözetmenlerin hepsi öğretmendi ve resmen biz sınava girenlere acıyarak bakıyorlardı. sınıfımızdaki iki gözetmende 50 yaş üzeri adamlardı. kuvvetle ihtimal ki bu kpss sınavı nedir onu bile bilmiyorlardı. üniversiteyi bitirip öğretmen olarak atandıkları için işsizlik çaresizlik nedir bilmiyordır bile. eski tip öğretmenler olur ya okullarda suratı asık, memnuniyetsiz, büyük ihtimal müdür yardımcılığı görevi yapmış, hergün aynı takım elbise aynı kravatla okula gelen tipler aynen öyleydiler. şartlarını bilemem ama yüzlerinden ne kadar bezgin oldukları anlaşıldığı gibi giyim kuşamlarındaki zevksizlik insanı kahreden cinstendi. hatta bir tanesinin kumaş pantolonun altına giydiği spor sandalet yetmezmiş gibi bide ayağına giydiği çorap güleyim mi ağlayayım mı duygusunu oluşturdu bende. bunları görünce insan soruyor o içindeki sese:
acaba bende öğretmen olsam aynı bunlar gibi olurmuyum diye?
sonra sınav bitiyor ve yine yüzlerce kişi okulun koridorlarından yürüyüp merdivenlerden aşağı iniyoruz. hep beraber atanamayan öğretmenler olarak sınıflara bakıyoruz koridorlardaki panolara bakıyoruz. her ayrıntıyı inceliyoruz. sonra yine soruyoruz kendimize.
acaba ben olsam...
güya öğretmenlerin alanlarına göre ölçüleceğini vaad eden sınav değişikliğidir.
tarihi 13 temmuz olarak belirlenmiştir bile.
fakat dönemin ortasında,
ne içerik ne tarz belli,
herkesin çaresizlikle beklediği bir anda belirlenmiştir.
birileri kararı verdi, biz de uygulamak için dershanelere, yayınlara milyarlar harcamaya mecbur bırakıldık.
üstelik bana kalırsa en fazla alan ölçümü gerektiren beden, resim, müzik öğretmenliğine uygulanmıyor. zaten sorun müzik-resim-beden öğretmeninin tarih, matematik gibi derslerden sorumlu olmaları iken bu ne yaman çelişki?
amaç sınavın yükünü arttırmak.
bunu dönem ortasında yapıp insanların stresine stres katmak.
dershaneler dahil hiç kimse nasıl bir uygulama yapacağını bilmiyor.
eğitimle ilgili her husus alelacele baştan sağma mantıksızca yapılıyor.
yeni sorular, yeni tarz, çok soru, daha çok soru, daha çok stres...
bu ülkede her şey zor olmak zorunda mı?
yöneticiler yan gelip keyfine bakıyor.
vatandaş ise o sınav senin bu sınav benim hayat gailesi uğruna kıt kanaat para yetiştirip huzursuzluk yaşıyor.
gidip kolayca ihaleye ortak olamıyor, holdinglere patron olamıyor kolayca vatandaş,
sırtına yüklenenlerle o kadar meşgul ki...
eskiden şöyleydi:
liseye giriş sınavı (lgs)
öğrenci seçme sınavı(öss)
kamu personeli seçme sınavı (kpss)
başka hiçbir sınav yoktu. ama bizim doyumsuz halkımız bu sınavların kaldırılması için sürekli söylenip durdular. bu sefer devlet farklı arayışlar içine girdi. böyle yüzlerce sınav çıktı ortaya.
ortaokulun her döneminde sbs, lise bittikten sonra ygs, lys, üniversite bittikten sonra kpss, alan sınavı...
her şey eski haline dönse keşke. o zaman her şey daha adaletliydi.
çok gereksiz bir sınavdır.öğretmenlerin üzerindeki yük yetmezmiş gibi başka bir sınav daha koyarak iyici ezilmek istenmektedirler.nitelikli öğretmenden bahsederken çalıştırılan ücretli öğretmenlerin olması tezattır.
Kpss işkencesi yetmiyormuş gibi alan sınavı da bu rezilliğin tuzu biberi olmuştur. Ayrıca bazı şehirlerde yapılamadığı iÇin sınav iÇin başka şehire gidenler var rezillik diz boyu.
