2011 yılında tunus'tan başlayıp, mısır, bahreyn, yemen, libya'ı etkisi altına almı olaylardır. fransızların ihtilallerine göre 300 yıllık bir gecikme ile ama olsun.
bu ihtilaller sürecinde arap ülkelerinin halen tek kişilik iktidarlarla yönetildiğini gördük, arap halkının yana yakıla demokrasi istemesine şahit olduk. bu ihtilaller bana en çok atatürk'ün ne büyük insan olduğunu gösteriyor. biz farkına varmadan adam görmüş, cumhuriyetin en iyi yönetim şekli olduğunu.
fransız ihtilali ile alakası olmayan, nedense(!) arap/afrika-çin işbirliği arttığı bir vakitte meydana gelen halk isyanlarıdır.
her toplumsal hareketi fransız ihtilaline bağlamak doğru değil. ne tunus, ne mısır'ın koşulları fransız devrimi önceki koşullarla benzer durumda. her şeyden önce aksak da olsa seçimlerin olduğu ülkelerden bahsediyoruz. fransa bir monarşiydi.
bundan başka, halk ayaklanmalarının olduğu ülkelerde herhangi bir sınıf çatışması değil söz konusu olan. daha çok özgürlük, daha iyi yaşam koşulları (en azından görünürde) isteğinden kaynaklanan bir ayaklanma söz konusu.
her şeyi hakkında pek fikir sahibi olmadığımız konularla kıyaslamamak gerek.
diktatörlüğe karşı yılların patlamasıdır. ilk alevin yanmasından sonra bir yangın gibi ortadoğuyu kavurmaktadır. libya'daki de başarıya ulaşırsa helal olsundur. zira kaddafi gibi psikolojik sıkıntıları olan birini devirmek kolay değildir, evet hüsnü mübarek de bir diktatördür ama vakti geldiğinde ceketini alıp gider fakat kaddafi şahsi ikidarı için kendi halkını katletmeyi göze alabilecek biridir kendileri. saddam yaşasaydı muhtemelen ırakta da söz konusu olacak vee oradaki muhtemel devrim saddam yüzünden daha kanlı olacaktı. tabi bu devrimler sosyalist anlamda bir devrim değildir. zira üretim araçları el değiştirmemektedir ve halk kapitalizmden değil despotizmden dolayı patlamıştır. baskı ile kurulan diktanın bitmeye mahkum olduğunun göstergesidir. gözümüzün önünde tarihler yazılmaktadır.