bi de oy vermeyip de konuşanlar vardır ki onlara diyecek laf bulamıyorum. sen hem oyunu verme, hem de partilerden bahset. sana ne kardeşim? senin ne işine?
oy vermeyip hiçbirşey yapmadığı halde hiçbirşeyi beğenmeyen zihniyetten çok daha mantıklı zihniyettir. bu ülkede 70 milyon insanın olduğunu ve bu 70 milyon insanın görüşlerini karşılayacak kadar sayıda parti açılamayacağını da bilen ve kendini en yakın hissettiği partiye oy veren zihniyettir.
tatil planları yapamayan zihniyettir. otobüslere bilet yok 10 günlüğüne bile kaçamayacak bu zihniyet bi yere. lanet olsun adamım bulşit yani.
ama kardeşim bu da ne zihniyetmiş .mına koyayim, sürekli bir işler peşinde. dövsek mi lan bunu? belki kendine gelir. sıkıldım artık bu zihniyetin maceralarından. iyice bir ağzını burnunu kırmak lazım bunun. hem oy kullanıyor, hem seksist, hem kadın düşmanı, hem küfürbaz, hem pkk cı. of ki ne of. bu ülkede kötü ne varsa hep bu zihniyet denen puştun suçu. dedim ama dinlemediler.
oy vermeyip paso sikayet eden zihniyetten bin kat iyidir. kendince kötünün iyisi olarak gördüğü partiye veriyordur oyunu. oy kullanmayan üstün zekalı, nitelikli, mükemmel insandan daha fazla ülkesini düşünüyordur.
bilinçli zihniyettir*.kimisi de benim gibi bilinçsizliği seçmiştir*.unutulmamalı ki biliçsizlik mutluluk getirir.seçim sabahı taraf tutmadan kimin alacağını izlemek her zaman daha zevkli olmaktadır tavsiye ederim.
biliçli zihniyettir. sonra çıkıp ta, mevcut oyların %27'sini alıp meclisin %65'ine sahip oldular demeyin. herkes gitsin oyunu atsın. vatandaşlık görevidir bu ya.
--spoiler--
Fakat bu seçim tantanası da ufak ufak sıkıntı verdi ha... Şu bir hafta da geçse de, ne olacaksa da olsa...
Görüntü ve ses kirliliği de bitse. Hiçkimsenin tanımadığı ve tanımaya da gerek görmediği birtakım çopur adayların resimleri direklerden inse. Alacalı bulacalı bayraklar ve flamalar ağaçlardan sökülse, evin içinden gümbür gümbür öterek geçmekte olan seçim otobüslerinin havaya sıvadığı zırıltılı şarkılar dinse. Çığlık çığlığa propaganda yapan tiz ve itici sesli kadınlar, cızır cızır böğürerek söyledikleri tek kelime anlaşılmadan oy isteyenler artık sussalar.
Hiçkimsenin kafasını çevirip bakmadığı o hazin otobüsler hani...
Televizyonu her açtığımızda her kanalda ayrı bir bokyedibaşıyla karşılaşmasak.
Bu arada boğucu sıcaklar da geçse de azıcık yağmur yağsa!
Pazar günü gelse, seçim yasağı konsa da gazeteciler de mecbur kalıp o gün çiçekler, böcekler, şaraplar, aşk ve mutluluk falan üzerine kelek yazılar yazsalar... Kimisi Alaçatı'yı anlatsa, kimisi kaçan kocasını, kimisi düdüklediği şarkıcıyı... Kimisi de politikadan başka herhangi bir konuda yazma yeteneği bulunmadığından, ne yapacağını şaşırsa...
Sonra sabahlamaca... Gene her kanalda ayrı birkaç şaklaban... Saat dokuzda açıklanan hepi topu dokuz sandık sonucu üzerine saat dokuzu on geçe en derin yorumları döktürenler...
Ben bu oyunu çok oynadım, sonra sıkıldım, serseriliği bıraktığım gibi 'seçim gecesi maskaralığını' da hevesini bu alanda henüz alamamış arkadaşlara bıraktım.
Onları mı seyrederim, film mi, bakalım... Gönlüm o gece MGM, Moviemax, ya da en iyisi Mezzo'dan yana.
Ben de tuttum canım kendi çapımda çevremin şeyini... Nabzını... Herkes kararsız. Herkes birbirine oyunu kime vereceğini soruyor, sonra 'ben kime versem acaba' diyor, sonra da toplanıp bana geliyorlar.
Hepsi yalan söylüyor!
Ortada kararsız mararsız yok. Ortada, oyunu kime vereceğini yakın çevresine açıklamaktan çekinen vatandaşlar var yalnızca.
Çünkü, Türkiye Bilimler Akademisi tarafından üyeliği üç kere reddedilen, yani kendisine sen bilim adamı değilsin denilen Profesör Doktor Şerif Mardin'in deyimiyle üzerlerinde mahalle baskısı var.
Bu mahalle yalnızca varoş değil. Bu mahalle aynı zamanda Etiler ve Ulus muhtarlıkları, çünkü burjuva olamayan eğreti burjuvamız bile 'oyumu CHP'ye vereceğim ama AKP iktidarda kalsın isterim' demekten utanmıyor.
Bal gibi, domuz gibi AKP'ye verecek ama açıklamak istemiyor.
Kötüsü gelirse, 'vallahi CHP'ye verdim, aha basına da açıklamıştım, buyurun bakın' deyip sıyıracak.
Bir de, içim sızlaya sızlaya CHP'ye vereceğim deyip de ilhan Abi'sinin emir ve direktifleri doğrultusunda MHP'ye verecek olan gazeteciler var, basın mahallesinin kopukları, onlar da sıkıntı içindeler. Kendi 'solcu müşterilerine' rezil olmaktan korkuyorlar.
Üzülmesinler, seçim sonuçları, meclisin toplanması, cumhurbaşkanı, yeni hükümet, referandum, belki yeni bir erken seçim falan derken en azından yılbaşına kadar ekmek var... 2008 yılına Allah kerim...
Çok istedikleri darbe marbe gerçekleşirse de kazığı ilk yiyecekler gene onlar olacağından, barınak ve karavana hazır. Hotel Selimiye Palas, mönüde de kurufasulya, pirinç pilavı ve üzüm hoşafı var. Tam pansiyon. Önceleri sıkılırlar ama ileride voleybol oynamalarına falan da izin verilir.
Günün birinde onlar da affediverirler gider canım.
Ben de oyumu kime vereceğime çoktan karar verdim de, ben de kararsızı oynuyorum.
Söyler miyim? Hayır, söylemem. Açıklamak gazetecilik değil amigoluk olur. Benim adım Hasan, Özdemir, Necati, Mustafa falan değil, Engin.
Fakat ipucu verebilirim: iktidar yanlısı değilim, ancak hem muhalefetten hem de zart zurttan artık midem bulandığı için iktidar yanlısı gibi göründüm.
Ayrıca oyumu kime vereceğim hiç mi hiç önemli değil, çünkü hopursak da bopursak da AKP çatır çatır bu seçimi kazanacak.