italya'nın şampiyonluguyla tamamlanmiş dunya kupasi. bu dunya kupasinda savunma futbolunun artik sonuclari etkileyen ana faktör oldugundan cok daha başka bir şeyin farkina vardim ben. kanal 1 sayesinde türkiye'den ne teknik trektör ne de spiker cikmayacaginin aci gercegiydi bu. 4 temmuz 2006 almanya italya macina yorumcu olarak katilan senol gunes'den sonra final macinda yorumculuga soyunan mustafa denizli bu fikrimi peki$tirdi. ilkokul talebesi şeklinde yarı şaka yari ciddi eblehce tahminlerde bulunmalar, dunya futbolunu cok iyi bildigini gostermeye yonelik gereksiz bir yığın malumatı dakikalarca anlatma çabaları, peşin hükümler, iğrenç espiriler vesaire. fenerbahce'nin başındayken bizi nasil oynatamadığını, şa$şınlıkla karşıladığımız taktiklerini, çıldırtan oyuncu seçimlerini hatırlıyorum $imdi mustafa denizli'nin. meğer adam gerçekten cahil imiş. biz de bo$una götümüzü yırtmışız. belki de futbol yorumculugu başlı başına boktan, gereksiz bir meslektir. bilemiyorum.
futbol'un ne derece ciddiye alınması gerektiğini sorgulatan bir dunya kupasi oldu.
ekvator, avustralya, gana, fildişi sahili, trinidad tobago gibi adı futbol dünyasında pek duyulmayan takımların "artık futbol dünyasında rekabette bizde varız" dedikleri organizasyon
ilginç bir dünya kupası oldu. her gün televizyonda spor programlarında duyduğumuz "değişen futbol ekolü" nü en iyi şekilde tespit edip de anlayabildiğimiz bir kupa oldu kısacası.
her türk erkeğinin hayali 4 senede bir düzenlenen dünya kupasıdır. yaza adım atıldıkça heyecanlanır. "eve kapanıcaz, biraları cipsleri stoklayıp arkadaşlarla muhabbet ede ede tüm maçları izleyeceğiz" denir. ortam hazırlanır. çoğunlukla iş çıkar olmaz. oldu mu tadından yenmez.
bu sene böyle bir ortama girmiş olmakla birlikte yaşadığımı kıvancı anlatamıyorum. anlatamıyorum çünkü cidden anlatamıyorum. ortamın içine eden bir kanal 1 ekibi adam gibi bir heyecanı bile yaşatmadı çünkü. maçlar başlayacak gana - çek cumhuriyeti. efsane olacağı dünden belli. maçtan yarım saat öncesine kadar brezilyalı hatunların kalçalarını, isveçli kızların göğüslerini izledik. magazin basınına da yenik düştük kanal 1 de. hayır eğer bu izleyici çekmek içinse çok komik. erkek adam futbol maçı arasında ya da başlamadan önce neden göt göğüs görmek istesin? ama eğer bu yapılanlar ciddiye hiç komik değil. hatta acınılası bir durum.
maç başlamış ümit aktan hala konuşuyor, arka ekrandan görüyoruz ulan. adamlar gaz olmuş, bağıra bağıra milli marşlarını söylüyorlar. bizim aktan "sen daha babanın portakalında vitamindin o dünya kupasında bik bik" ddiyip stüdyoya getirdikleri ne amaça hizmet ettiği belirsiz kızla dalga geçiyor. maç arası hooop samba de samba. canlı capcanlı. bilimum kadınsal figürler, "işte brezilyalılar bizim için samba yapıyor, isveçli kızımız bize gülüyor, türk erkeklerine selam yolluyor bik bik bik"...
sunuma gelirsek spikerler çok kötüydü. "gökhan telkenar" a çok iyi spiker diyenleri duyuyorum buradan. şu memlekette ne kadar spikerlik yapamayacak adam varsa getirilmiş o koltuğa. emre tilev? utanç verici. daha diksiyondan nasibini alamamış adam dünya kupası sunuyor.
bir diğer komedi tek kanal sorunsalı. tüm kupanın en iyi maçı olarak adlandırılan, 3 sarı kart şaibesinin olduğu avusturalya - hırvatistan maçını vermek yerine brezilya - japonya gibi bir maçı gösteriyorlar. oo hoş, brezilya, kaka adriano, juninho, ronaldo vs vs. ulan adamlar diğer maçta grupta ölüm kalım mücadelesi veriyorlar. bizimkiler hala samba peşinde. iki takımnda amacı kalmamış ( ki brezilya garantilemiş üst turu garantilemiş, japonya ise elenmişti) formalite oynuyorlar.
kanal 1 denilen yayın kuruluşuna kaç mail attığımı bilmiyorum. başta kibarca, efendice yazdım. laftan anlamadılar. sonra işin içine analarını bacılarını karıştırmak istedim. utandım, yapamadım.
gelelim futbol olayına. kupanın en yazık olan ülkeleri ispanya ve hollanda idi. ispanya her dünya kupasının talihsiz ismi. admaların şansı tutumuyor ki tüm kadrodaki oyuncuların bonservisi ile galatasaryın 10 senedir uğraştığı stadı 1 ayda bitirirsin. ama olmuyor. demek ki yıldızlar karması olmak zafere ulaşmak için yeterli değil. ispanya bir hollanda 2 zaten.
arjantin kupanın tam anlamı ile favorisi idi. en altın çağlarında, bilinen ama bilinmediği varsayılan, sebeplerden kupayı alamamaları ise üzücü oldu.
fransnın grubundan 0 puan alıp da evine dönmesi gerekiyordu ki finale çıkmaları bize futbolun adaletinin olmadığı gösterdi. teknik direktörlerinde iş olmamasına karşılık iyi piyasa yapmış oldu.
turnuvanın açık ara en iyi kalecisi petr cech idi. çek cumhuriyetini gana maçında nerden baksanız 8-0 bitmesi gereken bir skordan kurtarması bile yeterli idi. çeklerin şüretmesi gereken adam oldu. chelsea nin ne kadar doğru bir seçim yaptığının da göstergesi idi.
en iyi defans bence cannavaro idi. adam maşallah şarap gibi. 35 küsür yaşında hala ayakta sapasağlam.
en iyi orta saha oyuncusu yine kanımca kaka idi. bu sezonun iyi geçeceğinin sinyalini bu dünya kupasında vermişti.
en iyi forvet ise miroslav klose. adam zor dakikaların kurtarıcısı. hakan şükür ün aşırı derecede gelişmiş ve teknik hali.
2010 da isteriz dünya kupasını yine trt alsınç adam gibiş yayınclık yapsın. türkiyemiz de katılsın. imkanımız olursa gidelim stadda biralarımızı içip de izleyelim. yüzümüzü kırmızı beyaz a boyayalım. 2002 de hasan şaş ın brezilyaya attığı golde olduğu gibi çıldıralım. delirelim.
9 haziran 2006'da oynanan bu maçı dün gibi hatırlıyorum. dünü hatırlamıyorum aslında ama bu maçı hatırlıyorum. 11-12 yaşlarındaydım, hoşlandığım kızın doğum günü 9 haziran'dı. ben de bu maçtan 8 gün önce kutlamıştım doğum günümü. yeni aldığımız televizyonun 2 metre uzağında bağdaş kurmuş, teyzemle anneme "susun lan iki dakka!" diyerek, pırıltılı, ışıltılı stadın ve kupanın almanya'da olmasının mutluluğuyla adeta orgazm oluyordum. maç güzel başladı. sonra lahm hala unutamadığım şiir gibi bir gol çakıverdi. daima özendiğim pulemjot kalashnikova hafızasından bir parça aldım, 4 sene olduğu halde o golü unutmadım lan. evet evet, 10 sene sonra da olsa "lahm 2006 dünya kupasının ilk maçında 5. dakikada kosta rika'ya ne gömdüydü" diyerek anlatabileceğim bu golü.
gelmiş geçmiş en zevksiz dünya kupalarından biri olmuştur. zidane'ın materazzi'ye kafayı gömçürmesine şahit olan turnuvadır. italya'nın kazanmış olduğu turnuvadır.
2006 FIFA Dünya Kupası (veya 2006 Dünya Kupası), dört yılda bir tekrarlanan uluslararası futbol şampiyonası turnuvası olan Fifa Dünya Kupası'nın 18'inci ayağıdır. 9 Haziran ila 9 Temmuz 2006 tarihleri arasında; ev sahipliği hakkını Temmuz 2000'de kazanan Almanya'da yapılmıştır ve italya kazanmıştır.
Takımlar 6 kıtadan 198 milli futbol federasyonunu temsilen, Kasım 2003'de elemelere başlamasıyla katılım göstermiştir. 32 takım bu elemeler sonrasında turnuva finaline hak kazanmıştır.
Şampiyonayı italya; 4'üncü kez şampiyon olarak kazanmıştır. Finalde Fransa karşısında normal süresi 1-1 biten maç sonunda penaltı atışlarında 5-3 yenmiştir. Ev sahibi Almanya ise Portekiz'i 3-1 yenerek 3'üncü olmuştur.
2006 Dünya Kupası televizyon tarihinde en fazla izlenilen gösteri olmuş, turnuva süresince 30 milyar tekil olmayan izleyici tarafından izlenilmiştir.
italya'nın bilinen güçlü defansı yanında ofansif futbolu da çok iyi oynadığı ve 4. kez kupayı kazandığı turnuvadır. takımda gol atmayan neredeyse kalmamıştır. Maviler finalde Fransayı normal süresi ve uzatmaları 1-1 biten maçta penaltılar sonucu 5-3 yenmiştir.
Altın ayakkabıyı 5 golle klose, altın topu zidane , en iyi genç oyuncu ödülünü ise podolski almıştır.
fransa'nın çılgınca futbolunu brezilya'yı eleyerek taçlandırdığı ama italya'ya boyun büktüğü şampiyona. efsanelerin efsanesi zidane bir kafa ile kariyeri noktalamıştı hey gidi hey.
finali son derece heyecanlı geçmiş olan dünya kupası. şifreli yayın yüzünden evde izleyemeyip kahvehanelerde izlemiştim. 4 yılda yapılan bir şeyden insanları mahrum bırakmak ne saçma bir iştir. neyseki bu durum o kupa ile sınırlı kaldı.
coca cola şişelerinde ps3 ve nokia 6630 fotoları vardı. yani işte 5 kişiye ps3 50 kişiye nokia 6630 veriyorlar gibi bir kampanya.
zidane ın damga vurduğu kupadır. aynı zamanda brezilya'nın fransa'ya kaybedip erken eve dönmesi akıllarda kalandır. italyanların pek de iyi top oynamadan kazanması ise asıl can sıkandır.
türkiyenin avrupa şampiyonu yunanistan ve güçlü danimarka'yı sadece 1-2 puanla geçip shevchenko'lu ukraynın 1-2 puanla gerisinde kaldığı bir eleme grubu vardı. ersun yanal'ın kovulma pahasına hakan şükür'ü oynatmadığı dönemler.
sonra fatih terim geldi. isviçre'ye play-off'ta 2-0 yenildik. kadıköy rövanşında milli marşı bağıra çağıra söyleyen alpay penaltı yaptırdı, oldu 1-0. sonra 3-1 yaptık, isviçre gol attı, hat-trick yapan tuncay'la 4-2 bitti, deplasman golüyle isviçre tur atladı. sonra terim'den emirler, tekme tokat, kavga, ceza... üzücü bir maçtı.
bu trajediden aylar sonra fenerbahçe, galatasaray'ı 4-0 yendi. en mutlu olduğum maçtı... formalar, hava, goller... şampiyonluğa sevinirken önce kupa finalinde beşiktaş'a kaybedildi, peşine de denizli... milan maçlarını saymıyorum bile! bari dünya kupası güzel geçsin.
ben ingiltere'yi destekliyordum. crouch, gerrard, terry, lampard, rooney, ferdinand... ama favorim beckhamdı. hatta o da giyiyor diye antalyanın kavurucu sıcağında uzun kollu giyerdim maçlarda. ama ingiltere, portekiz'e ç.finalde elendi. simuniç diye bir hırvatın 3 sarı kart gördüğü maçı da hatırlarım. mac sonrası pasaparola izlediğim o turnuvanın finali de efsaneydi. zidane panenka penaltısıyla gol attı, peşine materazzi 1-1 yaptı. o kafaya şahit oldum ve kariyeri klas hareketlerle dolu biri kariyerine böyle veda etti. şikeyle sallanan italya kazandı.
2010 ve 2014'a oranla favorilerin erkenden elenmediği turnuvadır.