doyasıya sampiyonluklar yasamıs yazar gencliginin verdigi enerji ile o gunleri cılgınlar gibi eglenerek kutlamıstır.ancak hiçbir zaman bu denli gozu yaslı bu denli gururlu bu denli bir sampiyonluk yasamamıstır.cunku takım birbirine aile gibi baglanmıstır.kim ne derse desin sampiyonlukta o hep ıslıklanan ozhan canaydın ın rolu cok buyuktur.soyunma odasında futbolcularına sukranlarını sunmustur ve gece yarısı star tv ekranlarındaki spor programına telefon ile baglanan canaydın ın yaptıgı konusma gerek futbolcuları gerek taraftarı gozyasına bogmustur.bunca yıllık camiada canaydın gibi bir abi bir baba gorulmemistir.
sevincten tansiyonumun 15/10 a çıkmasına annemin bana üzülüp ağlamasına cama fırlayıp aldınızmı hindi babayı diye bağırıp mahallenin bana bakmasına sebep olmuş olaydır.analarının ak sütü gibi helal sampiyonluk
galatasaray'ın farklı bir mizaç olmasının kanıtı, bize verilen hediyesidir.galatasaray ruhu, tüm olumsuzlukları ve kötümserlikleri bir şekilde kendinden uzaklaştırarak ve bu yolda emin adımlarla yürümenin verdiği mutluluk kadar endişeyide bizlere tattırmıştır.bu olaydan bir ders çıkarmak gerekir; bu ders ise futboldan uzak bir kavramda, gelip geçiçi olduğumuz şu hayatta pes etmemek, tüm olumsuz koşullara rağmen pozitif düşünmek, çalışmak olgularını hayat felsefesi haline getirip, sonu olan yolun sonunda mutlu olabilmektir.yenilgiyi kabullenmemek, tüm olumsuz eleştirilere rağmen dimdik başı yukarı bakan bir felsefedir bu.bu öyle bir felsefedir ki, zamanına göre karşılıksız oynamak, hiçbirşey istemeden verilen sevginin görüntüye dönüşmesini sağlamak ve sonunun ne olacağını hiç düşünmeden anın gerekliliğini yapmaktır.neden galatasaraylısın sorusuna verilecek en güzel cevaptır, 'kendisine güvenen biriyim' demek.imkansızı istemek ve onu kovalamaktır galatasaraylılık.herkesin kendisine göre en büyüktür galatasaray'lılığı.galatasaray tek aşk'tır.galatasaray, galatasaray taraftarları için sadece bir spor kulübü değildir.galatasaray kimisi için en büyük dost, kimisi için sevgili bir evlat ve kimisi için bir baba'dır.karşılıksız sevmek böyle bişeydir.nolucak bu galatasarayın hali sorusuna verilecek en güzel cevaptır; 'şşş sessiz ol galatasarayı uyandıracaksın' demek.arzuların peşinden koşmak, bazı hayat geçekleri olan para, pul vs.'nin tuvalete atıp sifonun çekilmesidir galatasaray ruhu.başlamanın değil inanmanın, mutlu sonun yarısına tekabûl ettiğini anlamaktır galatasaray'lılık.bir güzel sözde galatasaray'lıyım demek değil midir zaten?ne mutlu seni sevene, teşekkürler galatasaray.
Bana kapalı üstte, koca tribünü öptüren şampiyonluktur. sabrinin attığı 2.golden sonra soluk alıp, denizlinin golüyle ağlamaya başladığım, febe maçının son 10 dakikasının ömrümden 3 yıl götürdüğü ama allah'ım, yumurtaya can veren rabbim, şu azizi bildiğin gibi yaptın yaaaa, sana şükür allahım dedirten şampiyonluktur. neymiş aziz efendiiii, senden büyük Allah varmış. maça gitcem diye anneme bile gitmemiş, telefonla anneler gününü kutlayıp, sana kupayla döncem annemmmm demiştim. gece yarısı yanına uğrayıp, şampiyon anneciğim ne istersen iste bendennnn diye şarkılar söylerken eeee artık bi burma bilezik alırsın bana demesiyle, olduğumuz yer bir bardı, neeeee düdüklü tencere mi diyerek sıyırmaya çalıştığım 14 mayıs 2006 gecesi, 30 kusür senelik hayatımın en güzel gecesidir. bir de kendimi, gecenin 3ünde tvde uçaktan inen azize'ye doğru parmak hareketi yaparken yakalamışlığım vardır ki, helal demişimdir kendime. bir de unutmadan eklememeliyim ki, en son ağladığım şampiyonluk 13 senenin üstüne şampiyon olduğumuz ve benim hiç şampiyon olmadan galatasaraylı olduğum zamandır. kapalıdan bi arkadaşın da bana sarılıp, sezonun başından beri buradasın, bu şampiyonluk senin ablaaaaa demesidir ki, beni daha da ağlatmıştır. *
gün itibariyle aradan yaklaşık beş ay onbeş gün geçmesine rağmen malum takım taraftarlarının hala unutamadığı şampiyon.demek çok koymuş, biz bile unuttuk...
edit : 13 sene öncesini bile hatırlayanlar var, o daha çok koymuş demek.