işlerim az çok tıkırındaydı lakin 2001 krizi vuku bulunca çok değil bir kaç ay içinde 100 milyardan fazla (eski parayla) çekim yazıldı, protesto oldu. 2 adet 0 km volkswagen sattım gerisini de vadeye bölüp zorla ödedim.
sebebi kim ya da kimlerse allah belasını versin, yattığı yerde yatamasın. hakkım haram olsun, burnundan gelsin.
yerinde rahat edemeyesice malatyalı turgutun ülkede bıraktığı enkazın (yerli üretimin bitişi, abdye domalışımız, korkunç bir ithalat patlaması.) yıllar içindeki yansıması ve 1999 depremi gibi kitlesel bir felaketin türkiyede bıraktığı enkazın sonucudur.
gecelik faizlerin bir gecede % 7000 e çıktığı devalüsyonun tavan yaptığı hatta intiharların yaşandığı cuhape döneminde yaşanan son 500 yılın en büyük krizdir.
dönemin ekonomiden sorumlu devlet bakanı masum türker tarafından yıllar sonra anayasa fırlatma olayı ile ilgili olmadığı itiraf edilen kriz. geçtiğimiz günlerde cnntürk yayınına katıldı kendisi ve 1 gün önce ertesi gün (krizin yaşandığı gün) için hazinenin 1 milyar dolara ihtiyacı olduğu ve merkez bankasının bunu sağlamadığı için krizin çıktığını itiraf etmiştir. hatta olayı bir tık daha ileri götürerek ''o kriz ile bugünkü siyasi iktiradın temelleri atıldı'' itirafı da ağzından kaçmıştır kendisinin.
2001 de kriz derin degildi, çok hafifti diyenler bana şeyi hatırlattı;
Ne grizi gardaşım, dış güçler kaus yaratıyor. Aslında egonomi süper, herkeste telefun var diyen akp li dayıyı.
2001 de batan iş yerlerini, artan kredi borcunu, artan kuru, faizleri, onbinlerce esnafın hâlini falan bosveriyorum. Sadece işsizliğe yaratığı olumsuz etkisi 1 milyon kişinin işini kaybetmesi oldu.
Erdoğan, “Şimdi ispat edeceksin, söyleyeceksin. Ben Pensilvanya’ya gitmişsem kimle gitmişim? Söyle bakalım, ispat et. Yanımda birileri varmış. Kim varmış? ispat et. ispat etmezsem namertsin” diye iddialı konuşuyor.
iyi de 1996 yılında Refah Partisi istanbul il Başkanlığı’nda Graham Fuller ile görüşen Abdullah Gül değil miydi?
Daha Refah Partisi Beyoğlu ilçe Başkanı iken, ABD Büyükelçisi Morton Abramowitz ile görüşen, Graham Fuller ile temasa geçen, Amerika’nın Adana Konsolosu Elizabeth Shelton, istanbul Başkonsolosu Caroline Hagins, ABD Büyükelçilik Müsteşarı Silwer Lawrens ve CIA görevlisi Kenny Bob ile görüşen Tayyip Erdoğan değil miydi?
AKP’yi kurmadan önce 18 Temmuz 2001’de israil büyükelçisi David Sultan ile görüşen kimdi?
ecevit, bahçeli ,baykal ortak yapımıdır . made in usa .
ciasal islam ....
bu noktada fadıl akgündüz isimli arap önemlidir ,
amerikalılar , bu adam sayesinde siirtte etrafa
para dağıttılar , erdoğan taraftarı bir kitle yarattılar .
***************************
Bahçeli, 2002'de erken seçim kapısını nasıl açtı?
MHP lideri Bahçeli, 2002'de Başbakan Yardımcısı iken yaptığı erken seçim çıkışıyla Türkiye siyasal hayatında yeni bir dönemi başlatmıştı. AK Parti'nin 12 yıllık iktidar süreci bu seçimle başlarken, Bahçeli'nin partisi MHP seçimlerde barajı aşamayarak Meclis dışı kalmıştı.
Fazilet Partisi'nin, Anayasa Mahkemesi tarafından daimi kapatılmasının ardından, bağımsız kalan milletvekilleri, yeni parti kurma çalışmalarını "gelenekçiler" ve "yenilikçiler" olarak adlandırılan iki kanattan sürdürdü.
"Millî Görüşçü" olarak adlandırılan kanat, Recai Kutan'ın genel başkanlığında 20 Temmuz 2001'de Saadet Partisi'ni kurarken, "değişimci" kanat da, Tayyip Erdoğan liderliğinde 14 Ağustos 2001'de, Adalet ve Kalkınma Partisi'ni kurdu ve Tayyip Erdoğan, parti genel başkanlığına seçildi.[68]
Erdoğan "biz gömleğimizi değiştirdik" ifadesiyle muhafazakârlardan büyük tepki aldı.[69] Kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi, 3 Kasım 2002 seçimlerinde kayıtlı 41.291.568 seçmenin oy kullanan 32.652.702 kişisi içinden 10.770.704 adet oy alarak %34,29 ile birinci parti oldu.[70][71]
Çok iyi hatırlıyorum. O zamanlar insanlar karpuzu 4-5 er tane alırdı. Hattâ kavun bedava verilirdi. Sokakta Siirt fıstığını kiloyla satarlardı. Çerez bedava gibi bir şeydi. Soğan, patates çuvalla alınırdı. Et ve et ürünleri ucuzdu. Çünkü bu ülke tarım ve hayvancılık ülkesiydi. esnaf-tüccar hariç kimsenin bankaya borcu yoktu. Daha yazarım da vakit nakit.
Şimdi karpuzu dilimle, meyveyi taneyle, çerezi gramla alıyorsun. Ürünlerin kalitesi de gramajı da yerlerde.
Angus'u Arjantin'den, peyniri Venezuela'dan, patatesi kanada'dan, pirinci Çin'den, soğanı Suriye'den, samanı Bulgaristan'dan, çöpü ingiltere'den alıyorsun.
Dünya’ya buğday ihraç ederken, dünya’da en çok buğday ithal eden ülke konumuna geldin.
Düşünsene, faizler %90, %100. Sen o faizle kredi çekip iş çeviriyorsun, ev araba alıyorsun, hayatını idame ettiriyorsun. Eşine dostuna yardım ediyorsun, çocuk okutuyorsun.
Şimdi faizler %15. icranın, iflasın haddi hesabı yok. Kıçı kırık 200 dolarlık telefonu almak için kredi çekiyorsun, cebinde kredi kartında limit yoksa alışveriş dahi yapamıyorsun, sadece yeme ve barınma için it gibi çalışıyorsun. Dönüp bakmadığın arabayı alabilmek için 40 takla atıyorsun. Önünden dahi geçmediğin marketten, mağazadan bir şeyler alabilmek için indirim kovalıyorsun. Ürünlerin kalitesi de insanların kalitesi de düştü. Düştü az kalır. sürünüyor tam anlamıyla.
Adam bırak eşini dostunu, kendine bakamıyor. Herkes te donuna kadar borçlu.
Tarım ve hayvancılık bitti. Ortada insan görünümlü hayvanlar kaldı. Onlar da birbirini dolandırma, gasp etme, boğazlama derdinde.
Yani gençler, 2001 krizi ülkenin şu anki durumu yanında lale devri gibi kalır. Siz bu maaşlı ak-itlere bakmayın. Onlar da ekmeğinin peşinde. Eskiden troller bile kaliteliydi. Çer çöp her yere doldurdular.
2001 krizi esnafı, tüccarı vurdu. Finansal krizdi.
Mevcut durum ise reel kriz. senin doğmamış çocuğunu dahi potansiyel borçlu olarak vuracak. O köprülerin otoyolların ödemeleri hep dolarla ve itilaf durumunda tek yetkili ingiltere mahkemeleri. Sonraki hükümetin ' ben bu parayı ödemem ' deme lüksü yok.
Ahlâki çöküntü, hukukun gugug olması, liyâkat’ın kalmaması, ekonominin bitmesi, alım gücünün ve kalitenin düşmesi, herkesin borçlu olması, illegalite. Hepsi birbiriyle bağlantılı.
" Her toplum hakettiği şekilde yönetilir ve her millet icraatına tahammül ettiği yönetimin mesuliyetine ortaktır." - gazi Mustafa Kemal Atatürk.
bir günde yaşandığı için etkileri çok büyük oldu. dolar kuru yükseldi. mevcut hükümet ne yaptı sıcak para için ne kadar devlet kurumu varsa sattı. hepsini de inşaat sektöründeki yandaşlara peşkeş çekti. bugün durum daha beter sadece bir anda değil yavaş yavaş oluyor. bu sefer elde sıcak para getirecek ne bir devlet kurumu ne de reza sarraf var.
elde kalan tek şey semer vurulan halk. insan sağlığı düşünüyorlarmışta. ondan 3 tl lik siraga 16 tl den satılıyormuş. 3 tl lik bira 14 tl. ondan gümürükden 300 dolar giren teknoloji ürünü (300 doların içinde firma karı dahil yaklaşık 2250 tl) 5000 tl den satılıyor.
daha iyi günler çünkü satılacak halkın götü hariç bir şey kalmadı. o da yakında arza sunulur.
2020 krizini konuşmuyoruz biz ama neden? 6 yıllık doğalgaz ve geçen yıla göre yüzde 30 civarında turistimiz var. mevcut doluluklar aralığa kadar devam etse önceki yılın yarısını görür belki ki, ekim kasım arası kısıtlamalar geri gelecek.
senin turizmden kur açığın var, ekonomin yerlerde, yandaş beslemek için millete olmayan para ile ev aldırmak için uçan kuşa borcu olana kredi çıkartıyorsun. 170.000 ev satıldı diye haber yapıyorsun ama 70.000 tanesi gelecek 3 yılın icralık malı.
ecevitin önüne gelen kasa o kadar konuşuldu da. bir kişi bu yazdıklarımı tv karşısında konuşamıyor.