aslında her şey güzel gidiyordu 2000 yılında.
iş, güç, aile, yaşam...
temmuz ayında babamı kaybettim. dünya başıma yıkıldı.
iş güç bütün ailenin sorumluluğu bir anda üzerime bindi.
henüz 24 yaşımdaydım, ama birden büyümüştüm.
o yaz baya bir kötü geçti benim için.
sonra silkinip kendime geldim.
ekim ayı gibi arabamı değiştirdim. bordo renk reno 19 alize aldım. offf, uçak gibiydi.
arabayı alınca orijinal teybini söktürüp cd çalarlı teyp taktırdım. hiç unutmam 2000 dolar vermiştim. hanım çok fena kızdıydı bana. bir süre arabaya binmedi hatta. neymiş, bir teybe 2000 dolar verilir miymiş? verilmezmiş evet. ama o zaman veriliyordu.
ardından da baba olacağım müjdesini aldım.
hayat daha anlamlı olmuştu.
bütün sülale veliaht prensi beklemeye başladı.
babamı kaybettiğimin 1 senesinde 2001'in temmuzunda ise oğlum oldu. ona babamın ismini verdik.
ve bu gece tayyip erdoğan 20 yaş altına sokağa çıkma yasağı ilan etti, oğlumla bir güzel dalga geçtim. hala gülüyorum, o ise sinirden kendini yiyor velet.
11-12 yaşlarındaydım ortaokula yeni geçiyordum, yazın euro 2000 vardı italya'yı tutuyordum ama finalde trezeguet in altın golüyle yenilmiştik. bir de milenyum da milenyum laflarından gına gelmişti artık.