Edit: istanbul sözleşmesi çocuk evliliğini suç Sayar diye savunan gerizekalılar var, istanbul sözleşmesi yokken de çocuk evliliği zaten suç sayılıyordu aq! Aile içi şiddet konusunda da gerekli kanunlar var. Cinsel saldırı bu sözleşme yokken de suçtu. Tek farkı, hocası düşük not verdi diye, babası istediği telefon modelini alamadı diye, amından para kazanamadı bu adamlara taciz iftirası atan orospular kayıtsız şartsız haklı sayılmıyordu. Şimdi ciyaklayanlar da bu orospular işte!
Ya yemin ederim 70 milyonu vuracağım en sonunda kanunu bile ithal ediyoruz ne sözleşmeymiş amk yerinde. Türk toplumu kendi yapısına uygun yasaları kendisi tasarlamalı. Batının sıçtığı boka bile özenir olduk. Boş bir kanundu kadın erkek eşitliğinden çok kadını korumak adına kadına üstünlük tanıyordu. Bu ülkede yürüyebilecek bir kanun tasarlanmalı bu hususta.
sonunda garibim erkekler iftiralardan kurtulacak. he kadın hakları he tacavüzcüler he kardeş.*
kadınların askere gitmesi de zorunlu olmalı. norveç, israilde gidiyorlarsa bizim kadınlarımızda yapabilir bunu.
Tek dertleri "gadın da gadınlığını bilecek!" Demek olan tiplerin sevindiği karar.
Ulan siktiğimin ülkesinde tek başıma taksiye binmekten bile korkuyorum ben. Yolda yürümekten korkuyorum. Otobüste yalnız kalınca birilerini arıyorum. Konum atıyorum arkadaşlarıma.
Öldürülürsem bulunayım diye yapıyorum bunları gelip kurtarılayım diye değil. Çünkü Öldürülmek bu ülkede bu kadar kolay. Bir şey olunca Twitter'a koşuyor millet. Ne polis var ne hukuk.
Türk aile yapısı diyorlar feminizm diyorlar hâlâ.
Ölüyoruz ulan ölüyoruz.
Sokaklarda milletin gözünün önünde ölüyoruz.
Sizin nefretinize, fanatikliğinize tüküreyim ben. Ülkede hayat bırakmadınız.
Bu akp hümeti; başta kadına, hayvana, doğaya ve türklüğe resmen düşman!
Türk töresinde kadının yeri yücedir. Günümüzde konuştuğumuz konulara bak! Size yemin ediyorum şu koduğum arapları yüzünden türk kadını şuan bu halde. Müslüman arkadaşlar kusura bakın ama şu islamiyet yüzünden türk milleti bi türlü kendini geliştiremiyor. Millet mars'a gidiyor, biz nelerle uğraşıyoruz!
Şahsımın, chp'nin 11 mayıs 2011'den imzaladığı ve akp grubunun büyük muhalefetine rağmen CHP çoğunluğunun 14 mart 2012'de onayladığı menfur anlaşmayı feshedip, Türk aile yapısını yıkmayı hedefleyen bu saldırıyı savuşturmasıdır.
Not: ne eksiliyorsunuz ulan hdpkk'lılar, chpkk'lılar, fedöcüler, ergenekoncular ve de lgbtciler? Yoksa yanlış mı biliyorum? Bu ihanet anlaşmasını CHP değil de mübarek akp'miz mi imzaladı? Şahsım mı onayladı?
Şu maddelerin hangisi toplum yapısına, kişi temel hak ve hürriyetine aykırı ya da aile hukukunu zorluyor merak ettim.
Tutturmuslar yok iftira, yok kadın beyanı esasmış... madde madde Düzenleme yaparsın olur biter.
Gerçi bunu yapacak kafada kimse yok, komple kaldırın gitsin daha kolay.
Onlar için kadın dediğinin bir önemi olmadığından canını korumaya gerek duymuyorlar. Yesin sopasını otursun aşağı; yesin kurşunu, bıçağı yatsın mezara onlar için olay bu kadar.
Gece gece yapılan bu sözleşmenin feshiyle kadın cinayetlerinin politik olduğunu bir kez daha insanlara göstermiş oldular.
Yine bok gibi bir sabaha uyandık.
Ne diyeceğimi bilemiyorum.
istanbul sözleşmesini hiç okudunuz mu? Neden bahsettiği konusunda gerçekten bilginiz var mı?
Bence bir açıp okuyun, böyle dar görüşlü ve kafasız olmayın.
istanbul sözleşmesi, sadece kadına yönelik şiddeti değil, aile/ev içi şiddeti ve çocuk istismarını da egellemeye yöneliktir. Çocuk yaşta evliliği suç sayar mesela.
Bir de şu var tabi, sözleşme var da ne oluyor? Yine çocuklar taciz ediliyor, tecavüze uğruyor, sokak ortasında çocuklarının gözleri önünde kadınlar dövülüyor, öldürülüyor...
Dar ve kalın kafalı bir kesim lgbt'den bahsediyor da, sözleşmenin herhangi bir yerinde eşcinselliğe övgü dahi yok. Muhtemelen bir kısmında "cinsel yönelim" ibaresi geçtiği için bu kudurma, ama homofobik damarınıza basmak gibi olmasın, eşcinseller "var" arkadaşlar.
Gerçekten, istanbul sözleşmesi ne karşı çıkmayı kafam almıyor. Gidip tedavi olun hepiniz.
Kadına şiddet uygulamak için sözleşmeye ihtiyacınız yok, hiç olmadı.
rahat olun. Şimdi gidin hepimiz bir kadın dövün bugün. Oh mis gibi, rahat rahat.
Istanbul sözleşmesi madem feshediliyor o zaman fesh edilen sözleşme yerine koyacağı başka bir sözleşme ve kanun maddelerinin olması gerekir. Daha yerine başka bir sözleşmenin hazırlıgi olmadan o konulmadan bunun iptal edilmesinin hiçbir manası yok. Olacak cinayetlerin, tecavüzlerin ve tacizlerin önünü açacaktır. Işine gelmediği için kadın yüzünden iftira atilan yok yere yatan erkekler için iyi bir gelişme ama kadın hakları açısından düşüşün başlangıcı. Umarım bununla ilgili kanun çalışması düzenlenir yakın zamanda.
istanbul sözleşmesi uluslararası sözleşmedir. Ay md 90 gereği kanun çıkartılarak yürürlüğe girer. Usulde paralellik ilkesi gereği ancak kanunla iptali söz konusu olur.
Yürütmenin (cb) yasama yerine geçip cbk ile bunu kaldırması fonksiyon gaspı olup mümkün değildir.
resmi gazete'de yayımlanan cumhurbaşkanı kararı ile türkiye, istanbul sözleşmesi'nden ayrıldı.
sözleşme, yalnızca barış dönemlerindeki değil, silahlı çatışma dönemlerindeki ve silahlı çatışma sonrasında devam eden şiddeti de yasaklamaktadır (m.2/2).
sözleşme,“toplumsal cinsiyete dayalı” ayrımcılık ve şiddeti temel almıştır ve toplumsal cinsiyeti[6] tanımlayan ilk uluslararası belgedir[7].
sözleşme’de, ekonomik zarar veya ekonomik ızdırap da kadına yönelik şiddet biçimlerinden biri (ekonomik şiddet) olarak tanımlanmıştır (m.3/a; 3/b).
sözleşme, taraf devletlerden, belli koşullar nedeniyle şiddete açık hale gelmiş olan güç durumdaki kadınların özel ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulmasını talep etmektedir (m.12/3; 18/3).
sözleşme, yalnızca sözleşme’ye taraf devletlerin vatandaşı olan kadınlar için değil, sığınmacı ve hukuki durumu ne olursa olsun göçmen kadınlar için de koruma sağlamaktadır (m.59, 60, 61).
sözleşme, şiddet mağdurlarına eşit koruma sağlanmasını öngörmekte ve mağdurlar arasında her türlü ayrımcılığı yasaklamaktadır (m.4/3).
sözleşme, erkeklere ve çocuklara yönelik ev içi şiddetten de söz etmekte (önsöz par.15, 16) ve şiddet mağduru kız ve oğlan çocuklara ilişkin özel düzenlemelere yer vermektedir.
sözleşme, sözleşme kapsamındaki her türlü şiddetle mücadelede uluslararası işbirliğini öngörmektedir.uluslararası işbirliği yalnızca kriminal ve medeni konulardaki işbirliğiyle sınırlı olmayıp, sözleşme kapsamındaki suçların işlenmesinin önlenmesi için bilgi paylaşımı ve yakın tehlikeden korunmayı da içermektedir (m.1/1, 44, 62, 63, 64, 65).
taraf devletlerin sözleşme’nin hükümlerini etkili bir biçimde uygulamalarını sağlamak amacıyla sözleşme’de spesifik bir izleme mekanizması oluşturulmuştur, ancak bireysel şikayet hakkı tanınmamıştır (m.1/2, 66, 67, 68).öte yandan sözleşme, mağdurların başvurulabilir bölgesel ve uluslararası bireysel/toplu şikayet mekanizmalarına ilişkin bilgiye ve bu mekanizmalara erişim imkanına sahip olmalarını sağlama ve şikayette bulunan mağdurlara duyarlı ve bilgiye dayalı desteğin sağlanması yükümlülüğünü getirmektedir (m.21).
anayasa m.90/5 uyarınca, istanbul sözleşmesi kanun hükmündedir.bunun hakkında, anayasa’ya aykırılık iddiası ile anayasa mahkemesi’ne başvurulamaz.istanbul sözleşmesi ile kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda, istanbul sözleşmesi hükümleri esas alınır.anayasa’nın 11.maddesi uyarınca, istanbul sözleşmesi hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır[8].
istanbul sözleşmesi,“kadına yönelik şiddet” ve “ev içi şiddet” mağdurlarını kapsamaktadır (m.3/e).
sözleşme, ev içi şiddet de dahil olmak üzere, kadınları orantısız bir biçimde etkileyen, kadınlara yönelik her türlü şiddete uygulanır (m.2/1).taraf devletler, sözleşme’nin hükümlerinin uygulanmasında toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin kadın mağdurlarına özel dikkat göstereceklerdir (m.2/2 c.2).
kadın kelimesi, 18 yaşından küçük kızları da kapsamaktadır (m.3/f ).
sözleşme, belli koşullar nedeniyle şiddete açık hale gelmiş (“savunmasız” ve “kırılgan” olarak çevirisi yapılmış olan) güç durumdaki, örneğin gebe kadınlar, küçük çocuğu olan kadınlar, engelli kadınlar, kırsal kesimde ve ücra yerlerde yaşayan kadınlar, azınlık gruplara mensup kadınlar, evsiz kadınlar, kız çocukları, yaşlı kadınlar, eşcinsel kadınlar, sığınmacı, hukuki durumu ne olursa olsun göçmen kadınlar, seks sektöründe çalışan kadınlar, madde bağımlısı kadınlar, hıv/aıds taşıyan kadınlar gibi kadın gruplarının özel gereksinimlerinin, taraf devletlerce göz önünde bulundurulmasını öngörmektedir (m.12/3, 18/3(5)).
sözleşme, taraf devlet vatandaşı olmayan kadınlara da koruma sağlamakta ve sığınmacı ve hukuki durumu ne olursa olsun göçmen kadınlara ilişkin özel düzenlemelere yer vermektedir (m.59, 60, 61)
taraf devletler, evlilik birliğinin sonlanması durumunda, ikametgah durumu iç hukuk tarafından eş veya partnerin ikametgah durumuna bağlı olan mağdurlara, özellikle zor durumlarda ve başvuru üzerine, evliliğin veya ilişkinin süresine bakılmaksızın, bağımsız ikamet izni verilmesini sağlamak üzere, gerekli hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır.bağımsız ikamet izni verilmesi ve süresine ilişkin koşullar, iç hukuk tarafından düzenlenecektir (m.59/1).
toplumsal cinsiyet temelli şiddetin, madde 1/a(2) anlamında baskı olarak tanınması, bir kadının, kadın olarak kimliği ve statüsü yüzünden baskıya maruz kalabileceğinin kabulü anlamına gelir[25].
geri göndermeme (non-refoulement) ilkesi, sığınmacılar ve mülteciler açısından özel önem taşır.
bm 33. madde “1.hiçbir taraf devlet, bir mülteciyi, ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatı ya da özgürlüğü tehdit altında olacak ülkelerin sınırlarına, her ne şekilde olursa olsun geri göndermeyecek veya iade (“refouler”) etmeyecektir.2.bununla beraber, bulunduğu ülkenin güvenliği için tehlikeli sayılması yolunda ciddi sebepler bulunan veya özellikle ciddi bir adi suçtan dolayı kesinleşmiş bir hükümle mahkum olduğu için söz konusu ülkenin halkı açısından bir tehlike oluşturmaya devam eden bir mülteci, işbu hükümden yararlanmayı talep edemez”
sözleşme, cinsiyeti ne olursa olsun tüm çocukların, ev içi şiddetin mağduru olabildiklerine vurgu yapmaktadır
çocukların mağdur olarak nitelendirilmeleri için, şiddetten doğrudan etkilenmeleri gerekmemektedir, ev içerisinde gerçekleşen şiddete tanık olmak da, çocukların mağdur kabul edilmeleri için yeterlidir.anne babalar veya diğer aile üyelerinin karıştıkları fiziksel, cinsel veya psikolojik şiddete ve istismara tanık olmak, çocuklar üzerinde ciddi etkiler yaratmaktadır.bu tanıklık, korku yaratmakta, travmaya neden olmakta ve çocuk gelişimini olumsuz etkilemektedir[28].
sözleşme, kız çocuklarının (ve yetişkin kadınların) ise, ev içi şiddet dışında, cinsel taciz, cinsel saldırı, zorla evlendirme, sözde “namus” adına işlenen suçlara ve kadın sünneti gibi ciddi şiddet türlerine sıklıkla maruz kalabildiğine, erkeklerden daha fazla oranda toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz kalabildiklerine vurgu yapmaktadır (önsöz par.13, 15).
madde 18/3 (5) uyarınca, taraf devletler, mağduru koruma ve desteğe ilişkin alınan (sözleşme’nin dördüncü bölümünde öngörülen)[29] önlemlerin, çocuk mağdurlar dahil olmak üzere şiddete açık güç durumdaki[30] bireylerin, ihtiyaçlarını hedeflemesini temin edecektir.
madde 26 uyarınca, taraf devletler, çocuk mağdurlara koruma ve destek hizmetleri sağlanırken, sözleşme kapsamındaki her türlü şiddete tanık olmuş çocukların hakları ile ihtiyaçlarının dikkate alınmasını sağlamak üzere, hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır.bu madde uyarınca alınan önlemler, sözleşme kapsamındaki her türlü şiddete tanıklık etmiş çocukların yaşlarına uygun psikososyal danışmayı içermeli ve çocuğun yüksek yararına, gereken saygıyı/ özeni göstermelidir[31].
taraf devletler, kadınlara yönelik profesyonel destek hizmetlerini tüm şiddet mağduru kadınlara ve bunların çocuklarına sağlayacaklar veya buna yönelik düzenlemeleri yapacaklardır (m.22/2).taraf devletler, kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere, mağdurlara güvenli barınma sunmak ve mağdurlara proaktif biçimde ulaşmak için yeterli sayıda, kolay erişilebilir ve uygun sığınma evleri kurmak üzere gerekli hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır (m.23).
taraf devletler, çocukların velayetinin ve ziyaret haklarının belirlenmesinde, bu sözleşme kapsamındaki şiddet olaylarının göz önünde bulundurulmasını temin edecek gerekli hukuki veya diğerönlemleri alacaklardır (m.31/1).taraf devletler, herhangi bir ziyaret hakkı veya velayet hakkının kullanılmasının mağdurun veya çocukların haklarını veya emniyetini tehlikeye düşürmemesini sağlayacak gerekli hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır (m.31/2)[32].
madde 45/2 uyarınca, çocuğun menfaatleri, ki buna çocuğun güvenliği de dahildir, başka bir şekilde teminat altına alınamıyorsa, velayet hakkı geri alınabilir.
madde 56/2 uyarınca, taraf devletler, soruşturma ve adli takibatın her aşamasında ev içi şiddet ve kadına yönelik şiddet mağduru çocuklara, çocuğun yüksek yararı gözetilerek, özel koruma önlemleri temin edecektir.
zorla evlilik başlıklı 37.madde uyarınca, taraf devletler, bir çocuğu evlenmeye zorlayan kasıtlı davranışların cezalandırılmasını sağlamak üzere, hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır.taraf devletler, bir yetişkin veya çocuğu evlenmeye zorlamak amacıyla ikamet yeri dışında diğer bir ülke veya taraf devletin topraklarına çekmeye ilişkin kasti davranışların cezalandırılmasını sağlamak üzere, gerekli hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır[33].
kadın sünneti başlıklı 38.madde uyarınca, taraf devletler, bir kız çocuğunun dış labiası, iç labiası veya klitorisinin tamamını veya bir kısmını kesip çıkarmaya, infibülasyon veya işlevini yapamaz hale getirmeye teşvik etme, buna maruz kalmaya zorlama veya ona bu eylemleri yaptırmaya yönelik kasıtlı davranışların cezalandırılmasını sağlamak üzere, gerekli hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır[34].
madde 46/a uyarınca, sözleşme’de öngörülen suçların bir çocuğa karşı veya çocuğun huzurunda işlenmesi, ağırlaştırıcı sebep olarak göz önünde bulundurulmalıdır.
sözleşme, çocuk yaştayken cinsel saldırı dahil cinsel şiddet (m.36), zorla evlilik (m.37), kadın sünneti (m.38), zorla kürtaj ve zorla kısırlaştırma (m.39) mağduru olanlar için, önemli bir zaman aşımı kuralı öngörmektedir.taraf devletler, bu suçlara ilişkin herhangi bir kanuni takibatın başlatılması için zaman aşımının, mağdurun ergin (reşit) olmasından sonra takibatın etkin şekilde başlamasını mümkün kılacak, suçun ağırlığıyla orantılı ve yeterli bir süre devam etmesini teminen, gerekli hukuki veya diğer önlemleri almakla yükümlüdür (m.58).taraf devletler, çocuk yaştayken sözkonusu şiddet biçimlerine maruz kalan çocuklara, ergin olduktan sonra travmalarını yenmeleri, şikayette bulunmaları ve dava açılabilmesi için yeterli bir süreyi tanımakla yükümlüdür.
bu hüküm, mağdur ergin oluncaya kadar, kovuşturma işlemlerinin etkili biçimde başlatılmasına olanak sağlamak üzere, hukuki süreçler için gerekli sürenin yeterince uzun tutulmasını öngörmektedir.dolayısıyla bu yükümlülük, yalnızca, kendilerine karşı işlenen fiilleri ergin olma yaşına erişmeden önce çeşitli nedenlerle bildiremeyecek olan çocuk mağdurlar için geçerlidir.“hukuki süreçler için gerekli sürenin yeterince uzun tutulması” ifadesi şu anlama gelir: birincisi, bu çocuklar yetişkin olduklarında yaşadıkları travmayı atlatabilmek için yeterli zaman geçmiş olmalıdır ve böylece söz konusu kişiler şikayette bulunabilmelidir.ikincisi, kovuşturma mercileri, ilgili ihlaller için kovuşturma başlatabilecek durumda olmalıdırlar.bununla birlikte metni hazırlayanlar, ceza hukukunda geçerli olan orantılılık ilkesini karşılamak amacıyla bu ilkenin uygulanmasını, 36, 37, 38 ve 39.maddelerle sınırlamışlardır[35].
erkekler:
sözleşme, erkeklerin de ev içi şiddet mağduru olabileceğinden sözetmesine rağmen (önsöz par.15), sözleşme’nin yaşlı veya yetişkin erkekler dahil ev içi şiddet mağduru diğer gruplara uygulanıp uygulanmayacağına karar verme yetkisi, taraf devletlere bırakılmıştır.madde 2/2 uyarınca, taraf devletler bu sözleşme’yi tüm ev içi şiddet mağdurlarına uygulamak üzere teşvik edilirler.
ancak sözleşme, farklı mağdur grupları arasında ayrım yapılmasını yasaklamaktadır (m.4/3)[36].taraf devletler, sözleşme’de öngörülen korumayı (cinsiyet ve yaş dahil) hiçbir ayrıma yer vermeksizin bütün gruplara sağlamakla yükümlü olduğundan, taraf devletlerin ev içi şiddet mağduru erkeklere de eşit koruma sağlamakla yükümlü olduğu sonucuna varmak gerekir.
lgbti:
istanbul sözleşmesi, lgbti bireylerden açıkça söz etmemesine rağmen, taraf devletlerce sözleşme’de öngörülen korumanın (toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği dahil), hiçbir ayrıma yer vermeksizin bütün gruplara sağlanması gerektiğini öngördüğünden (m.4/3)[37], ev içi şiddet mağduru lgbti bireylerin de, sözleşme’nin sağladığı korumanın kapsamında olduğunun kabul edilmesi gerekir.
madde 3/c uyarınca, “toplumsal cinsiyet” belli bir toplumun kadınlar ve erkekler için uygun gördüğü sosyal olarak inşa edilen roller, davranışlar, etkinlikler ve yaklaşımlar anlamına gelir.
madde 6 uyarınca, taraf devletler bu sözleşme hükümlerinin uygulanmasında ve etkilerinin değerlendirilmesinde, toplumsal cinsiyet bakış açısına yer vermeyi taahhüt ederler.
madde 18/3 (1) uyarınca, taraf devletler mağduru koruma ve desteğe ilişkin alınan (sözleşme’nin dördüncü bölümünde öngörülen)[70] önlemlerin kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin toplumsal cinsiyet anlayışına dayanacağını ve mağdurun insan haklarına ve güvenliğine odaklanacağını temin edeceklerdir.
madde 49/2 uyarınca, taraf devletler, şiddetin toplumsal cinsiyete dayalı anlayışına ve insan hakları temel ilkelerine uygun olarak, sözleşme uyarınca belirlenen suçların soruşturulması ve kovuşturulmasının etkili biçimde yürütülmesini sağlamak amacıyla, gerekli hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır.
madde 60/1 uyarınca, taraf devletler, 1951 mültecilerin hukuki durumuna ilişkin sözleşme’nin 1/a(2) maddesinin anlamı çerçevesinde, kadınlara yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin zulüm çeşidi ve tamamlayıcı/yardımcı korumayı gerektiren ciddi bir zarar olarak tanınması için, gerekli hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır (m.60/1).
sivil toplum ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içinde, düzenli aralıklarla ve her seviyede farkındalık yaratma kampanyaları ve programları geliştirmek veya yürütmekle yükümlüdür (m.13/1).
sözleşme’nin bu bölümü, şiddet fiiline maruz kalmış kişilerin ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik uzmanlaşmış ve aynı zamanda daha genel hizmetlerin sağlanması bağlamında bir dizi yükümlülüğü içermektedir[109].
taraf devletler, cinsel şiddet mağdurlarına tıbbi ve adli muayene, travma desteği ve danışma hizmetleri sunacak uygun ve kolay erişilebilir cinsel saldırı kriz merkezleri veya cinsel şiddet başvuru/sevk merkezleri kurmak üzere, gerekli hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır (m.25).
madde 56/1(h) uyarınca, taraf devletler, soruşturma ve adli takibatın her aşamasında mağdurlara, davaya taraf olarak katıldıklarında veya kanıt sunarlarken bağımsız ve yetkin çevirmenler sağlamakla yükümlüdür.
sözleşme, kasıtlı psikolojik şiddetin (m.33), taciz amaçlı takibin (m.34), fiziksel şiddetin (m.35), cinsel saldırı dahil cinsel şiddetin (m.36), zorla evlendirmenin (m.37), kadın sünnetinin (m.38), zorla kürtaj ve zorla kısırlaştırmanın (m.39), kısıtlama ve koruma emirlerinin ihlalinin, suç olarak düzenlenmesi gerektiğini öngörmektedir.
m.78/3 uyarınca taraflar psikolojik şiddet (m.33) ve ısrarlı takip (m.34) gibi fiiller için cezai olmayan yaptırımlar getirebilirler[154].
-------------------------------------------
kendi görüşümü de açıklayayım o zaman.
türkiye bildiğiniz üzere son yıllarda kadın cinayetlerinin fazlasıyla arttığı bir dönemden geçiyor. bu sadece ülkemizde değil tüm dünyada geçerlidir. bunun önüne geçilmesi amacıyla projeler sözleşmeler hukuki dayanaklar var. istanbul sözleşmesi bunlardan bir tanesi sadece. yaptırım gücü yüksektir gördüğünüz gibi. kadının istemsiz ve rızasız olarak başına gelebilecek her türlü şiddete hukuki dayanak oluşturur. söylediklerinin hepsi a'dan z'ye kadar yaşanan/yaşanmakta olan olaylardır. fakat aile içi şiddet olarak erkeği geri plana atması şahsımca olmamıştır. aile içi şiddet gören erkekler de vardır. aynı şekilde boşanmalarda mağduriyet oluşan bir çok erkekte vardır. suçların sadece kadının korunmasına yönelik olması bence bu sözleşmeye kronik bir rahatsızlık gibi bakılmasına sebebiyet vermiştir. cinsiyet ayrımcılığına rol oynayan bir teması olması bakımından beni üzmüştür. kadınla erkeği eşit tutmak erkeklerin de bu haktan faydalanması değil midir? cevap maalesef 'hayır' oldu. adaletin bu kısmında kadına karşı verilen pozitif haklar erkeklerin mağdur olmasına sebebiyet verdi. fakat bu mağduriyeti küçümseyen feminazi bunu hep %1 dilim olarak görmek istedi.
neyseki tavşan deliğinin aşağısı daha çok gerçeklerle dolu. evet kadınların arkasında durmaya devam edeceğiz. tasvip edeceğiz. seslerini bağıra bağıra duyurmalarını isteyeceğiz. fakat arka tarafta bazı gerçeklerde var. vakti olanlar için bir belgesel bırakıyorum.
bugün türkiye'nin uygar medeniyetlerden kopup orta doğu ülkesi olduğunun resmileştiği gündür. bundan sonra evlenme yaşını 13-14'e çekmek gibi eylemler beni şaşırtmaz artık.
Batı karşısındaki bitmek bilmez aşağılık kompleksi ve ezikliğini perdelemek için bir zamanlar onaylayan ve uygulayan ilk ülke olmakla övündükleri sözleşmenin aynı iradece feshi olayı. işin aslı zaten tam anlamıyla uygulanmıyordu. Geri getirilip tam olarak uygulanacağı günler de çok uzakta değil zaten. Modern hayatı okuyamayan ve aile kavramının zedelenmesinin modern hayattan kaynaklandığını bilmeyip suçu bu tarz sözleşmelerde arayan embesil islamcıların ağzına bal çalınmış, medeni dünyaya da biz bir 3. Dünya ülkesiyiz mesajı verilmiş oldu böylelikle.