galatasaray'ımızın şanlı tarihinde yer alan en bir tuncay şanlı maçlardandır, geyiğini yıllardır yapan utanmazlar vardır. 2000-2001 sezonu uefa şampiyonlar ligi ilk tur d grubu 2. maçıdır, galatasaray'ın ilk deplasman maçıydı. cimbom ilk maçında ali sami yen stadı'nda as monaco'yu özellikle ikinci yarıda kıçından akan ecel terleriyle 3-2 yenerken, gheorghe hagi'nin sol çaprazdan attığı büyüleyici gol oynanan bok gibi futbolu ve tabi usta romenin o maçta yediği kırmızı karttan sonra aldığı 5 maçlık cezanın olası etkilerini büyük oranda örtmeyi başarmıştı.
sturm graz ise 1998-1999 sezonun idol takımıydı, o sezon real madrid'den 2 maçta 11 gol yiyerek futbol severlere keyifli dakikalar yaşatıyordu ve üst üste 3. defa geliyordu bu arenaya. ilk maçlarında ise hayranlarını şaşırtmamış, dick advocaat'ın saldırgan rangers'ı karşısında ibrox'ta 5-0'la bozguna uğramışlardı. bunu gören medyamız da durur muydu? hemen yapıştırdılar etiketi, onlar artık "köy takımı" idi.
bu maçtan önceki en çok tartışılan unsurlardan biri elbette ki sahanın daraltılmasıydı. nedenini hatırlamıyorum ama 70 metre olan saha genişliği avusturya temsilcisinin yönetiminin aldığı karar neticesinde abuk bir şekilde 64 metreye düşürülmüştü. baya bir tartışıldı, o dönem nilüfer'in aşkıyla beslenen reha muhtar "kaçacak yerleri hiç kalmadı" şeklinde espri de yaptı, herkes fark bekliyordu, cimbom çıktı sahaya...
o zamanki adı Arnold Schwarzenegger olan stada sturm graz gri-beyaz gibisinden çubuklu ve götü başı reklam dolu, puma marka formasıyla çıkmıştır. en şahane manzara da popoviç adlı futbolcunun poposunda yazan 750 puntoluk "puntigamer" yazısıdır. galatasaray da bildik kırmızı-sarı-siyah karışımı, telsim göğüs reklamlı adidas formayla sahadadır. maçın hakemi uefa'nın kadrolu ayılarından rene temmink'di, maçtan önceki seramonide diğer futbolcuların yanında 2.03'lük boyuyla ve eşsiz müjdat yetkiner göbeğiyle zebellah gibi duran bu bıyıklı ziyadesiyle gülünçtü.
evet çok konuştuk, maç gene kanser modunda başladı. galatasaray yalandan bir baskı kursa da iranlı şarkıcı-futbolcu karışımı Mehrdad Minavand soldan gelen ortaya ceza yayının ilerisinden şahane bir rövaşata vuruyor, taffarel iyi yer tutuyordu. baya şık hareketti nitekim, tabi bunda ayağındaki beyaz puma king'lerin de payı büyüktü, yakışlıklı ayakkabıydı vesselam. sonra bu herifin uzaktan attığı şut direkte patladıydı da dönen topu yuran kalemize sokunca galatasaray 1-0 geriye düşüyordu. akabinde ümit davala'nın 30 metre menzilli müthiş bir serbest vuruşu vardır, kaleci son anda çelmiştir, aklımızda ise sadece sprikerin o "bravo ümit" çığlıkları kalmıştır. ilk yarıyı geride kapatan cimbom tabiri caizse bok gibidir. tabi 5 maç ceza alan gheorghe hagi, sakat olan emre-okan ikilisi galatasaray'ın ocağına da incir ağacı dikmişti.
ikinci yarı da bombok oyunun sürdüren cimbom sırma saçlı markus schopp'dan adeta dalga geçercesine bir gol yemiştir, sallamıyorsam şöyle olduydu: ceza sahasında karambol... "şop" göğüs kontrolü yapıp diziyle sektiriyor, şutunu atıyor, defanstan dönen topa da gelişine çakıp 2-0 yapıyor, tam tersi de olabilir. sonuçta siktir boktan bir golle "köy takımı" önünde felaket yakındı. bu golden 5 dakika sonra suat kaya kırmızı kart görüyordu, itiraz ederkenki manzara şahaneydi ama. kendisinin takriben 3 katı boyutlarındaki rene temmink'in kırmızı kart çıkarırkenki pozu bizim 1.68'lik hugo'nun yanında özgürlük heykeli gibi durmuştur ve hugo pısarak soyunma odasına gitmiştir gurbet ellerde. takım zaten bok gibi, moraller de çökmüş, 10 kişi de kalınca tamamen teslim olduyduk çirkef avusturyalılara. kalan dakikalarda kaçan pek çok pozisyonun yanında bitime 10 dakika falan kala o gece afyonumuzu patlatan "şop-şup" ikilisinden markus schupp taffarel'den önce araya girerek yere kapaklanıyordu, ama aşırtma top da kalemize 3. gol olarak giriyordu: 3-0. galatasaray'da hiçbir zaman bir b planı olmayan mircea lucescu'nun dağılan takımı kalan dakikalarda resmen başı kesik horoz gibi koşturdu ne yaptığını bilmeden, 3-0 kaybettik o gece orada. tabi bunda çirkeflikte sınır tanımayan ve hakemin yanlı maç yönetiminden faydalanıp her fırsatta çift dalan graz'lı oyuncuların da etkisi yok değildi. grubun diğer maçında da rangers, monaco'yu deplasmanda gio van bronchorst'un golüyle yıkmıştır: 0-1.
medyamızın ve bizlerin yarattığı o "köy takımı"na karşı o gece aldığımız hezimet sonucu sarıya kırmızıya gönül veren bu bünyeyle o kadar çok taşak geçilmişti ki lanet edilmiştir o sturm graz denen takıma. ayrıca önceki akşam beşiktaş'ın inönü'de dünya devi barça'yı 3-0 yenmesi de galatasaray'la geçilen testis miktarını 2 kat arttırmıştı. tabi beşiktaş'lı vatandaşlar başına geleceklerden habersiz galatasaray'la kafa bulurken, 3. maçlar baya bir acılı geçtiydi de çeneler kapandıydı. galatasaray rangers'ı 3-2 yenerken, bjk elland road'da rakip oyuncularla forma değiş tokuşu yaparken skorbordda "6:0" gibi bir şey yazıyordu.
sturm naptı peki? bu maçtan sonra gitti bir de as monaco'ya 5-0 kaybetti, rangers-asm ikilisinin 5'lediği takıma 3-0 yenilince haliyle "ulan dalga mı geçiyonuz" sorusu akıllara gelmiştir. galatasaray her şeye rağmen takımın beyni olan gheorghe hagi'nin yokluğunda o gazoz gruptan garip bir şekilde rangers'ın önünde ikili averajla çıkmayı başarmıştır. önceki 2 sezonda da fena tokatlanan sturm graz ise avrupa'yı sarsıcı bir şekilde grup lideri olmuştu. cimbomlularda bir dönem yaşanan bu "graz sendromu" ali sami yen stadı'nda da yenemeyince bu sturm'u iyice şahsımda kabus haline gelmiştir, o sezonun devre arasındaki özel kanarya adaları kupası'nda bunları 4-1 yenmiştik ama şahsi olarak öfkemizi alamamıştık. galatasaray'dan sonraki sevdamız los ches bunlara o stadda ikinci tur grup maçında 0-5 çakınca içimizin yağları erimiştir ama. ne şanstır ki bu sezon uefa avrupa ligi'nde galatasaray'ın rakibi olmuşlardır, 9 sene öncesinden kalan hesabı artık kesme vaktidir.
bu maçtan akıllarda kalmasını dilediği birtakım imgeler var;
