2 ou 3 choses que je sais d elle

    1.
  1. kesinlikle godard’ ın en soyut filmlerinden biri. soyut yapısını çekimlerinden değil, konuya sürekli müdahil olup izlenen ile anlatılan arasında korelasyon sağlayan dış ses ile sağlayan film, bu şekilde sorgulanan izlenen-algılanan çarpışmasına odaklı monolog biçemli bir anlatı.

    ---olası spoiler ibaresi---

    godard’ ın politik döneme geçiş filmlerinden olan 1967 tarihli 2 ou 3 choses que je sais d’elle, klasik godard izleği olan apartman parçalanışının, sanayi devriminin getirisi yatay gelişimin dikeyleşmesinden ziyade, hayatın kompartmanlara bölünmesi eşliğinde, kapitalizmin ilerleyişi ile birlikte hızlanan kentsel dönüşümün bireysel ve toplumsal parçalanmaya etkilerini algısal boyutta inceler. bu açıdan görüngübilimsel bir problem olan bakan göz-bakış açısı-görünen nesne üçlüsünün, insan algısını yönetmesi ve algının kişisel çeşitlenmesini ve parçalanışını izler.

    bu minvalde ilk bölümde başrol oyuncusunu iki farklı isim ve çekimle sunan godard, sanatçıların doğruyu söylemesi gerekir diyen brechtyen görüşü yıkarak, sanatsal anlatımın yol açabileceği ikiliği açarak başlar. bu görüngü yanılgısını film boyunca irdeleyen godard, dış ses yoluyla geliştirdiği sürekli sorgulamalar ile problemi kavramsal bir zemine oturtmaya çalışır. buradaki esas problem görünen ile anlatılanın algısal boyutta ister istemez farklılaşmasıdır. buradan da yine iletişimin mümkünsüzlüğü ve daha önce de değindiği anlamanın mümkün olmaması, sadece gördüğümüz imajlar hakkında geliştirebileceğimiz izlenimler olduğu fikrini sunar.

    bu noktada godard kendi konuşturduğu karakterlerin söylemlerinden şüpheye düşer ve sorunun diyalogdaki semantik kökenini inceler. konuşmanın mekanizmasındaki anlamsal boyutunu, gönderici ile alıcı arasında iletinin semantik olarak form değiştirmesinin, alıcının algısal boyutuna bağımlılığı ve mükemmel iletişimin hem kelimesel, hem de görüntüsel imkansızlığını işaret eder. buradan hareketle de anlatılmak istenenin hiçbir surette yüzde yüz oranda iletilemeyeceği gibi karamsar bir sonuca ulaşır. alıcının, iletinin formunu değiştirmesinin kaçınılmazlığı, insanlar arasındaki iletişimi kısıtlayan ve mükemmel diyalogun imkansızlığını imleyen problemin temelini teşkil eder…

    yüksek kontrastla çekilen film, bahsedilen algısal sorunu endüstriyel toplumun bireysel bazdaki etkileri ve kapitalizmin bu parçalanışın katalizörü olması fikirleri ile desteklenir. burada yine mikro anlatımları yeğ tutan godard, elektrik devrelerine üflenen duman ile, sanayi devrimi ile gelişen modernitenin düşünsel eksiklikten kaynaklı yıkılışını çizer. yine kapitalizmin sınırlarının kaypaklığı anlamında gösterilen duş sahnesinde, içeriye giren elektrik idaresi görevlisinin mahreme tecavüzü ve; ‘’uyuşturucu alacak paranız yoksa renkli televizyon alın’’ söylemleri ile kollektif yanılgı ile uyutulan toplum resmedilir. bunun uzantısı olarak düşünülebilecek fransız fahişelerin başlarına twa(trans world airlines) ve pan am(pan-american airlines) çantaları geçirilmiş bir şekilde amerikan bayraklı t-shirt’ üyle bekleyen müşterilerinin önünde dolaştıkları sahne ve burada adamın ‘’görmezseniz daha çok eğlenirim’’ düşüncesi, vietnam dönemindeki amerika’ nın ve başkan johnson’ un toplumsal uyutma ve yanılgıyı gerçekmiş gibi gösterme tutarsızlığını iğneler. yine burada devlet boyutunda yalancılık ve örtbas isteğinin verilmesi, söylenen ile anlatılan arasındaki farkı ortaya koyması açısından filmin genel problematiğine koşuttur.

    görüngü yanılgısını, nesneleri değerlendirirkenki değişken hayal gücü sonucu, aynı bireyin dahi değişik çıkarımlara sahip olabilmesi ile birlikte, aynı zamanda realitenin zamansal boyutu olarak da irdeler godard. zira bir sahnede, üçlünün elemanlarından olan bakış açısının farklılığı, biz adam ve yazıları görürken, adamın sırtının duvara dayalı olması sebebiyle onun farklı bir görüntü görmesi ile verilir. ‘’başını çevirse görecek’’ denilerek bizim için o anda mevcut olan realitenin onun için namevcut oluşu ve bakış açısının, varoluşun bireysel bazda dönüşümü verilir. bize göre aynı anda o yazılar varken, kadrajdaki kişiye göre yoktur.

    godard aynı eksende kelimeler mi yoksa görünen mi daha gerçek sorusunu yöneltir.’’bu ekim gecesinde hafifçe silkinelim’’ denildiği sahnede, rüzgar ile yaprakların salınışı gösterilip mesaj iki farklı kanaldan verilerek bu problemi somutlaştırır. fakat görüneni nitelemek kolay iken soyut kavramları aynı şekilde algılamak mümkün değildir. bunu bir kazağa mavidir demenin kolay olduğu şeklinde sunar godard. ona yeşil deme gibi bir yanılgı mümkün değildir. ama insan tutkuyu tanımlamaya geldiğinde işler zorlaşır. kurulabilecek nedensellik bağı somut nesnelerden bağımsız olduğu için niteleme güçleşir. bununla birlikte somut olanı tanımlarken ise sadece görünen imaja dair izlenimlerimiz ile hareket ederiz. bunun sonucunda da genel bir niteleme algısal boyutta mümkün değildir…

    son sahnede ise endüstriyel toplumun zıttı olan yeşilliklerin üzerinde çoğunlukla temizlik maddelerinden oluşan tüketim maddelerini gösteren godard, mevcut dünya düzenindeki adaletsizlikleri unutup her şeye sıfırdan başlayacağını söyler. özellikle romantik bir çiftin görüldüğü resmin önünde duran hollywood markalı sakızın amerikan laçkalığını belirttiği bu sahnede, düşünsel olarak temizlenme için önce bize sunulan tüm görüntü ve nesnelerden kurtulma gerekliliği sunularak, ancak bu şekilde algısal olarak özgürleşip net bir bakış kazanabileceğimiz verilip, film fransız bayrağından oluşan ‘’fin’’ yazısı ile bitirilir.

    ---olası spoiler ibaresi bitti---

    toplumsal ve algısal boyutta çok farklı bir bakış açısına ve problemi irdeleme şeklinin farklılığına rağmen, sürekli benzer şekilde tekrarlanan söylemler, fısıltı ile konuşan dış sesin gerginliği ve durağan planları ile izlerken en çok sıkıldığım godard filmi diyebilirim. tabi bu filmin kötü olduğu anlamına gelmiyor. fikirsel yapısı itibariyle gayet tutarlı bir film olmasına rağmen bazı problemler doğaları gereği fazlaca sıkıcı olabiliyor. sabırlı izleyicilere önerilir.
    3 ...
  2. 3.
  3. görmek istedigim filmdir.
    bilgi içeren bir entry görmekte ne güzelmiş...
    2 ...
  4. 2.
  5. fr. onun hakkında bildiğim iki-üç şey.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük